Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/2177 E. 2021/1945 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye … Mahkemesi
TARİHİ : 26.05.2021
ESAS-KARAR NUMARASI …..
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkili tarafından, ……..işi ile ilgili olarak yüklenici ………. alt yüklenicisi olarak sözleşme gereği iş yapıldığını, müvekkilinin davalı şirket ile aralarındaki sözleşme gereği işini yüklenicinin talimatına uygun olarak eksiksiz ve zamanında bitirdiğini, yüklenicinin, proje koordinatörün talimatı üzerine yapılan işlerin idare tarafından hatalı bulunarak iade edildiğini, proje koordinatörünün verdiği talimatın ekte sunulduğunu, talimatta “Bu proje kapsamında 18 köyün toplululaştırma kararı alınmıştır.” denilerek 18 köyün işleminin yaptırıldığını, müvekkilinin bu doğrultuda çalışmalarını planlayıp ve teknik yönetmeliğe uygun çalışmalarını bitirdiğini, 10.04.2015 tarihinde ….. 18 köyün muhtarlarına yer teslimi için yazıları yazıp gönderdiğini, …….. müvekkilinin çalışmalarını bitirmiş olduğu tüm projeleri tescil edilmek üzere Şanlıurfa … Müdürlüğü’ne peyder pey 27.11.2015 tarihinde gönderdiğini, … onay aşamasında birbirinden ayrılan köylere dair köy ayrımları tescil olmadan toplulaştırma yapılamaz denilerek yapılan çalışmanın idarece onaylanmadığını, Şanlıurfa …. Müdürlüğü’nün anılan projenin kontrollerine başladığını ve tüm dosyaları … yönetmeliğine aykırı olduğunu, nedeninin ise, ana köyden ayrılan (İdari olarak) köylerin ayırım tanımının tapuda tescil edildikten sonra toplulaştırma çalışmaları yapılacaklarını genel bir yönerge ile belirlediklerini, 12 köye göre tekrar çalışma yapıldığını, 3 köy de kapsamdan çıkınca 2. işin 9 köy olarak yapıldığını, 3 yıllık bir çalışma sonucunda kadastroya dosyaların peyderpey verildiğini ve 31.08.2018 tarihinde de 9 ana köyün tapu tescilinin müvekkili tarafından yapıldığını, 12 ana köyden 3 adedinin tüm çalışmalarının bitirildiğini,…… gerekçeli kararı ve …… Müdürlüğü’nün olurları ile başka projeye devredildiğini, müvekkili şirketin bütün bu gelişmelerin üzerine kusuru olmaksızın bütünüyle davalının proje koordinatörünün talimatı nedeni ile aynı işi ikinci kere yaptığını ve idareye yine eksiksiz teslim ettiğini, işin kabulünün idarece yapıldığını, davalı tarafından işbu dava açılış tarihi itibarıyla müvekkiline yaptırdığı 2. işle ilgili bir ödeme yapılmadığını bu nedenle işbu davayı açmak zorunda kaldıklarını beyan ederek davanın kabulüne, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkiline ödenmeyen şimdilik 5.000,00-TL alacağını işin teslim tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin … Sicil’de kayıtlı yasal tebligat adresinin…….olduğunu, tebligatın bu adrese yapılmadığını, uyap sistemine kayıt yapıldıktan sonra farkedildiğini, tebligatın…… Şanlıurfa 25. Kısım AT ve TİGH Projesi kapsamındaki bir kısım işlerin yapılması amacı ile taşeron sözleşmesi imzalandığını, dava dilekçesinde müvekkili şirketin proje koordinatörünün talimatı ile hareket ederek 2 kez aynı işin yapıldığından bahisle 2. kez yapılan işin bedeli talep edildiğini, sözleşme maddeleri birlikte değerlendirildiğinde davacının bu talebinin haksız ve kötü niyetli olduğunun anlaşıldığını, davacı ile imzalanan sözleşmenin taşeronun genel sorumlulukları başlıklı 8. maddesi gereği davacının yeniden yapım işini de bedelsiz yapmakla yükümlü olduğu halde haksız taleple işbu davayı ikame ettiğini, taşeron sözleşmesinin, uzmanlık gerektiren bir işin uzmanı tarafından yapılması amacıyla imzalandığını, imzalanan sözleşmenin dava dilekçesinde de belirtilen “İşin Uygulanması” başlıklı sözleşme maddesinin tamamen işin hangi sürede, hangi sırada ve ne zaman yapılacağının belirlenmesi açısından düzenlendiğini, sözleşmede, asıl sorumluluğun davacıda olduğunun belirlendiğini, imzalanan sözleşme gereği davacının işin uzmanı olması nedeni ile proje koordinatörünün talimatının hatalı olması halinde işverene uyarısını yapmak, buna rağmen yine ısrarcı olunması halinde talimatı uygulamakla yükümlü olduğunu, gerekli uyarıyı yapmaması halinde sonuçlarından tek başına sorumlu olacağının bu sözleşme ile düzenlendiğini, arazi toplulaştırma projeleri, köylülerin parçalanmış, dağılmış ve bozuk şekildeki tarım arazilerinin birleştirilmesi ile birlikte yol, sulama, taş temizleme tesviye gibi tarla içi geliştirme hizmetlerinin de yapıldığı projeler olduğunu, davacının Şanlıurfa 25. Kısım Arazi Toplulaştırma işi kapsamında sözleşmenin eki niteliğindeki listede yer alan işleri gerçekleştirdiğini, bu işlerin toplamda 10 köyde 22.500 Ha alan olarak gerçekleştirilmesinin planlandığını ve sözleşmenin de buna göre imza altına alındığını, davacının sözleşme ile yükümlendiği iş toplulaştırma öncesinde yapılan kadastral hazırlık işlemleri olup adet bazlı olarak her köy için bir defa yapıldığını, “… parsellerinin sayısallaştırılarak alan kontrolünün yapılması ve otomasyonla çizilmesi” işleminin kadastrodan alınan verilerin sayısallaştırılması işlemi olduğunu, işlemin tamamlanmasıyla sayısal hale gelen verilerin sürekli kullanılabilir hale geldiğini, köy isimleri değişse dahi alan değişmeyeceğinden bu işlemin yeniden yapılması gerekmeyeceğini, imzalanan sözleşme ile toplulaştırma yapılan alan miktarı belli olduğundan o alan içerisinde yer alan köylerin isimlerinin değişmesinin davacının yaptığı işin miktarını değiştirmeyeceğini, dava dilekçesi ile davacının da kabulünde olduğu üzere bazı köylerin proje alanından çıktığını ve aslında sözleşme ile yüklendiği işten daha az miktarda işi tamamladığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi’nce “…6100 Sayılı HMK’nun 412/2. maddesinde tahkim sözleşmesinin taraflar arasındaki sözleşmenin bir şartı veya ayrı bir sözleşme şeklinde yapılabileceği, 412/4. maddesinde ise tahkim sözleşmesine karşı asıl sözleşmenin geçerli olmadığı veya tahkim sözleşmesinin henüz doğmamış olan bir uyuşmazlığa ilişkin olduğu itirazında bulunulamayacağı, 413. maddesinde ise tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmışsa karşı yanın tahkim ilk itirazında bulunabileceği, bu durumda tahkim sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkansız değil ise, mahkemenin tahkim itirazını kabul edeceği ve davayı usulden reddedeceği, aynı yasanın 422/1. madddesinde ise hakem veya hakem kurulu tahkim sözleşmesinin mevcut veya geçerli olup olmadığına ilişkin ilk itirazlarda dahil olmak üzere kendi yetkisi hakkında karar verebileceği, bu karar verilirken bir sözleşmede yer alan tahkim şartı sözleşmenin diğer hükümlerinden bağımsız değerlendirileceği hakem veya hakem kurulunun asıl sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar vermesinin tahkim sözleşmesinin kendiliğinden hükümsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı öngörülmüştür.
Taraflar arasında 29.01.2010 tarihli …… İşi ile ilgili olarak alt yüklenicisi sözleşmesi düzenlendiği, davalı tarafça ibraz edilen tarafların kaşe ve imzasını içerir sözleşme aslının 42. maddesi gereği taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde tahkim şartının bulunduğu ve şartın geçerli olduğu, davacı tarafça ibraz edilen sözleşmenin ilk iki ve son sayfa arasında kalan toplam 19 sayfanın aslı gibidir onaylı olması, ilk iki sayfa ve son sayfasının sözleşme aslı olması ve davalı tarafça ibraz edilen sözleşme asılları ile aynı olması, sözleşmenin ilk iki ve son sayfasındaki taraf kaşeleri altındaki imzaların aynı renk olup, aradaki 19 sayfada ki imzaların farklı renk kalem ile atılması, ilk iki sayfa ve son sayfadaki imza renklerinin davalı tarafça ibraz edilen sözleşme ile aynı renkte bulunması nedeniyle davacı tarafça ibraz edilen sözleşmenin kabule şayan bulunmadığı, davalı tarafça ibraz edilen sözleşmenin kabul edilebilir olduğu, dosyaya taraflarca ibraz edilen sözleşme asılları ,taraf beyanları ve tüm dosya içeriği ile anlaşılmakla, dava dilekçesinde davalı adresinin yanlış gösterilmesi, yanlış adrese tebliğ yapılması nedeniyle, davalının cevap dilekçesi ve tahkim itirazı süresinde kabul edilerek; Tahkim itirazının kabulü ile davanın usulden reddine…
” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Dosyanın ön inceleme duruşmasında, davalının tahkim şartına ilişkin itirazlarının değerlendirildiğini ve reddedildiğini, sonrasında ise taraflarca dosyaya sunulan sözleşmelerin bilirkişi incelemesine gönderilmeden, genel geçer inceleme ile taraflardaki sözleşmenin farklı maddelerine göre davanın usulden reddine karar verildiğini, taraflar arasında ilk olarak davalı yanca dosyaya sunulmuş sözleşmenin imzalandığını, sonrasında ise bazı şartlarda değişiklik olması ve müvekkili tarafından dava açma yolunun kapanmasının istenilmemesinden kaynaklı olarak bunu kabul etmediğini belirtmesi üzerine taraflarınca sunulmuş sözleşmenin imzalandığını, dolayısıyla taraflarınca dosyaya sunulmuş sözleşmenin kabul edilmesi gerektiğini, üstlenilen iş düşünüldüğünde tahkim gibi bir şartın öngörülmesinin talep edilen rakamdan çok daha masraflı olacağını, bu şartın öngörülmesinin taraflar açısından bir faydasının olmayacağının açıkça görüldüğünü, ortak tahkim iradesinin, tahkim anlaşmasının esaslı unsuru olduğunu, her iki tarafa borç yükleyen tüm sözleşmelerde olduğu gibi tahkim sözleşmesinin de geçerliliğinin karşılıklı ve ortak irade beyanının bulunmasına bağlı olduğunu, müvekkilinin bu yönde bir iradesi bulunmadığını, Yargıtay ilamları ve yerleşik içtihatları da göz önüne alındığında davalının tahkim itirazının iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun açıkça görüleceğini, zaten davalı yanca işbu davanın açılmasında dava şartı olan arabuluculuk görüşmelerinde hiçbir şekilde bu husus belirtilmemişken, davanın bu aşamasında ileri sürülmesinin davalının kötü niyetinin bir göstergesi olduğunu, taraflarınca dava dilekçesinde gösterilen adresin, davalının vekili tarafından sunulan vekaletnamedeki adres ve sözleşmedeki adreslerin aynı olduğunu, mahkemenin her ne kadar gerekçesinde bu husus üzerinde durulmuş ise de dava dilekçesinin belirtilen adrese tebliğ edildiğini, davalıya ulaştığını, dolayısıyla bu hususun tahkim konusundaki uyuşmazlığı etkileyecek ve gerekçe olarak gösterilebilecek bir husus olmadığını, mahkeme tarafından her ne kadar kalemlerin farklı olduğu ve sözleşmenin fotokopi olduğu belirtilmişse de taraflarınca dosyaya sunulan sözleşmenin bizzat davalı tarafından imzalandığını ve davalı tarafından aslı gibidir yapıldığını, kaldı ki imzaların farklı ya da renklerinin farklı olduğu gibi bir düşüncenin de bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkabilecek bir husus olduğunı, mahkemece eksik inceleme yapıldığını beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, taraflarca akdedilen hizmet sözleşmesine dayalı olarak alacak istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 11. Asliye … Mahkemesi’nin …….. sayılı dava dosyasında verdiği 26.05.2021 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken istinaf karar harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin Dairemiz tarafından yapılmasına.
15.12.2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 16.12.2021
….