Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/2084 E. 2022/246 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 23/09/2021
ESAS-KARAR NUMARASI :… …

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkilinin 28.03.2006 tarihinde Avusturya’da yemek üzerine büfe açtığını, 14.12.2007 tarihinde ekonomik koşullar nedeniyle işletmeyi kapattığını, …. Bölge Mahkemesi’nin 14 S 85/09 z-7 sayılı dosyası ile iflas davası açılarak iflas işlemlerine başlandığını, ilan gereği alacaklıların yedi emin alacaklılarını bildirdiği ve yedi emin tarafından borç listesi yapılarak ödenmesi gereken miktarın saptandığı, mahkemece belirlenen miktarın (borçların %10’u) ödendikten sonra Dornbirn Sulh/Hukuk Bölge Mahkemesi’nin 07.11.2016 tarih, 14 S 85/09 z-25 sayılı karar ile iflasın tamamlanmasına karar verildiği ve kalan borçlardan müvekkilinin muaf tutulduğunu, ilamın 04.11.2016 tarihinde kesinleştiğini beyan ederek, Dornbirn Sulh/Hukuk Bölge Mahkemesi’nin 07.11.2016 tarih, 14 S 85/09 z-25 sayılı yabancı mahkeme iflas kararının tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “… anılı ilamın Avusturya mevzuatındaki hukuki durumunun tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmış, bilirkişi mahkememize ibraz etmiş olduğu 23.06.2021 tarihli raporundan, Avusturya İflas Kanunu’nun 199-216 arasında iflas davası devam eder iken borçlarının belirli bir yüzdesini belirli bir sürede ödemek ve kalan borçtan muaf tutulmak amacıyla borçtan muaf olma ile birlikte borcu söndürme/eritme usulünün düzenlendiği, kurumun iflas kararı verilmiş olan borçlunun borçlarından kurtulmasını sağlayan bir yöntem olduğu, kuruma ancak mahkeme dışı uzlaşma yoluyla borçların yeniden yapılandırılmasından sonra mahkemeye sunulabilecek bir talep olduğu, mahkeme dışı uzlaşma yoluyla borçların yeniden yapılandırma talebi alacaklılarca reddedilir ise mahkemenin bu usulün uygulanmasına karar vermekte takdir yetkisinin olmadığı, kurumun uygulanmasına alacaklıların onayının da gerekmediği, mahkemece talep üzerine kayyım/yediemin atandığı, borçlunun tüm gelirlerinin kanundan kaynaklı olarak kayyıma temlik edildiği, kayyımın bu gelirlerden alacaklılara ödeme yaptığı, 2017’den sonra alacaklılara borcun en az %10’u kadar bir ödeme yapılması durumunda borç miktarının geriye kalan %90’ından müflisin muaf tutulduğu, ilamın kesinleşmesi ile Avusturya İflas Kanunu’nun 200/4 maddesi uyarınca iflasın kaldırılmasına karar verildiği, “borcun eritilmesi ve kalan borçtan muafiyete ilişkin” mahkeme kararının bütün alacaklıları öyle ki alacağını süresi içerisinde atanmış olan kayyıma bildirmeyen alacaklıları dahi bağladığı borçlunun onlar bakımından da borçtan muaf sayıldığı (Avusturya İflas Yasası’nın 2014/1), kurumun Türk Hukuku’nda tam bir karşılığının bulunmadığı belirlenmiştir.
5718 sayılı yasanın 58/1 maddesi uyarınca tanımada, yasanın 54. maddesinin 1. fıkrasının A maddesinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Türk Mahkemelerince tenfiz kararı verilmesini düzenleyen 5718 S.Y. 50 ve vd. maddeleri gereğince tanıma kararı verilebilmesi için ilamın Türk mahkemelerinin kesin yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması, kararın Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmaması, tenfizi istenen kişiye o yer kanunları uyarınca usulüne uygun olarak savunma hakkı verilmiş olması, yabancı mahkeme kararının aslının talep ekinde yerel mahkemeye sunulmuş olması ve yabancı mahkeme kararının kesinleşmiş olması gerekir.
Yabancı mahkeme kararlarının tanınabilmesi için MÖHUK’nın 50. maddesinde aranan ön şartların yanında ayrıca MÖHUK’nın 54. maddesinde asli şartlar düzenlenmiş olup, kararın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmamasıdır. Diğer şart ise, MÖHUK’nın 54/c maddesi gereğince, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamasıdır. Kamu düzeni doktrinde genel olarak; “bir toplumun, belirli bir zaman dilimi içerisinde, siyasi, sosyal, ekonomik, ahlaki ve hukuki açılardan temel yapısını belirleyen ve temel çıkarlarını koruyan kurum ve kurallar bütünüdür.” şeklinde tanımlanmaktadır (Tanrıver, Süha: Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de Tenfizinde Kamu Düzeninin Rolü, Prof. Dr. Ali Bozer’e Armağan, Ankara 1988, s. 152). İç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir.
Yukarıda açıklanan hukuki gerekçeler ve ibraz edilen bilirkişi raporu çerçevesinde maddi olayımız irdelendiğinde; davacı tacir olarak kabul edilse dahi davaya konu ilamın Anayasada düzenlenen temel hak ve özgürlükler içerisinde yer alan mülkiyet hakkını ihlal ettiği, dolayısıyla kamu düzenine açıkça aykırı olduğu, nitekim hiçbir alacaklının kabulüne bağlı olmaksızın alacağın %90’ından borçlunun muafiyetine (kurtulmasına) yol açtığı, alacaklılara savunma hakkının tanınmadığı kabul edilerek, davanın reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Yabancı mahkeme kararının farklı maddi ve usul kurallarının uygulanmış olması nedeniyle kamu düzenine aykırı olduğunun kabulünün doğru olmadığını, ülkemizde iflas içi tenzilat konkordatosunda borçluya kalan borçlardan muafiyet sağladığını, Türk hukukundaki konkordato müessesesinde konkordato komiserinin ve mahkemenin denetiminde ilerleyen süreçte, diğer yükümlülüklere uyulduğu takdirde alacaklılar toplantısında alacak miktarının çoğunluğuna ve alacaklı sayısının çoğunluğuna göre belirlenen kabul oranıyla konkordatonun tasdikine karar verildiğini, bu takdirde konkordato teklifini kabul etmeyen alacaklılar bakımından da mülkiyet hakkının ihlali durumunun ortaya çıkacağını beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, yabancı ülke mahkeme kararının tanınması istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/272E., 2021/512K. sayılı dava dosyasında verdiği 23/09/2021 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL’den peşin olarak yatırılan 59,30- TL’nin mahsubu ile kalan 21,40-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
16/02/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 23/02/2022