Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/202 E. 2022/2130 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ

(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
ESAS NO : 2021/202
KARAR NO : 2022/2130
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : … BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2020
ESAS-KARAR NUMARASI : 2018/328 E.-2020/598 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
Davacı vekili ile davalı şirket vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili 21.07.2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirket yetkilisi yurt dışında iken, müvekkili adına düzenlenen, 05.02.2011 tarih ve 40.120,00 TL, 02.03.2011 tarih ve 40.120,00 TL., 05.04.2011 tarih ve 47.200,00 TL., 20.04.2011 tarih ve 50.740,00 TL ve 15.05.2011 tarih ve 70.800,00 TL
bedelli beş adet faturanın davalı şirkete proje hizmet ve tahkik bedeli olarak teslim edildiğini, bu fatura bedellerinin ödenmemiş olarak göründüğünü, ödeme yapıldıysa kime ve ne şekilde yapıldığının belirsiz olduğunu, taraflar arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını ancak 2007 yılından beri çalışıldığını, şirket yetkilisinin Türkiye’de bulunduğu dönemde tüm mühendislik hizmetlerinin ödemelerinin resmi yollardan çek ya da bono ile yapıldığını, diğer davalı …’ın ise müvekkili şirket yetkilisinin 2008 tarihinde vermiş olduğu vekaletler ile bankadan teminat mektubu almaya ve resmi kurumlarda iş takibi yapmak için yetkili olduğunu, para çekmeye yetkili olmadığını, dava konusu faturaların müvekkili şirket adına … tarafından, proje hizmet ve danışmanlık bedeli olarak bizzat kesildiğini, davalı … tarafından bu faturalara karşılık gider göstermek için piyasadan gerçek olmayan 250.000,00 TL bedelli fatura temin edildiğinin öğrenildiğini, bu faturalarla ilgili vergi denetmenlerince yapılan incelemede naylon fatura olduğunun tespit edildiğini, müfettiş raporu ile devletin uğramış olduğu vergi kaybının ceza olarak uygulanacağının belirtildiğini, ancak yapılan uzlaşma sonucunda, vergi cezasının gecikme faiziyle birlikte 100,000,00 TL.’yi geçtiğini, sonradan, davalı şirket tarafından, müvekkili şirket adına dört adet çek ile ödendiği, diğer davalı …’a şirket kaşesini bastırarak ve şirket yetkilisinin imzasını taklit ettirerek çekler ciro edilmek suretiyle tahsil edildiğinin öğrenildiğini, davalıların verilen bir hizmet olmadığını bilerek birlikte hareket ettiklerini, müvekkilinin vergi cezasına muhatap olmasına neden olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 120.000,00 TL.’nin vergi ceza ödemelerinin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş;
12.01.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle; davanın vergi cezalarının tazmini amacı ile açıldığını, ancak müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi sonucu davayı tamamen ıslah ederek, faturaya dayalı alacak davasına dönüştürdüklerini, davalının da faturaları kendi kayıtlarına intikal ettirdiğini belirterek, fatura bedellerinin fatura tarihlerinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket tarafından düzenlenen beş adet fatura karşılığında müvekkilince düzenlenen çeklerle davacıya ödeme yapıldığını, çeklerin lehdarının davacı olarak düzenlendiğini ve şirketin vekaletname ile yetkili temsilcisi olan diğer davalı …’a teslim edildiğini, düzenlenen faturaların “sahte basılı evrak” olmadığı ve davacı şirkete ait olduğu kabul edildiğine göre, şirketin vekaletname ile de görevlendirdiği ve şirketin işleri ile ilgili ve yetkili diğer davalı …’ın veya bir başka şirket yetkilisinin ya da muhasebe personelinin düzenlemiş olmasının bu faturaların sıhhatini haleldar etmeyeceğini, faturaları getirip teslim ederek karşılığı çekleri şirket adına teslim alan kişinin, diğer davalı … veya bir başka şirket personeli olmasının da sonuca etkili olmadığını, …’ın para çekmeye yetkili olmamasının, davacı şirket ile personeli arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiğini, çünkü müvekkilinin diğer davalıya herhangi bir ödeme yapmadığını ya da onun lehdar olduğu çek teslim edilmediğini, diğer davalı …, vekili ve personeli olduğu davacı şirkete yönelik “sahtecilik” eylemi gerçekleştirmiş ise bunun davacı şirket ile eylem sahibi diğer davalı … arasındaki sorumluluk doğuran bir iç ilişki olduğunu, lehdarı davacı şirket olan bir çekin ödenmesi aşamasında davacı şirket adına yapılan ciro işleminin “kaşe ve imza” yönünden incelenmesi sorumluluğunun çeki ödeyen bankaya ait olduğunu, davacı şirket yetkililerinin ve muhasebesinin gerçek olmayan faturalara ilişkin muhasebe kaydı düzenlemesinin de kendi sorumluluklarını gerektirdiğini, davacı yetkilisinin müvekkiline verilen “proje hizmet ve danışmanlık” hizmeti karşılığı 2011 yılında alacaklarının olduğunu bildiğini, 2013 yılına kadar bu alacaklarının tahsil edilmesi konusunda ilgisiz ve bilgisiz kalmasının ve diğer davalı …’ı 22.02.2013 azil tarihinden bir buçuk yıl sonra müvekkiline yönelmiş olmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin diğer davalı … ile birlikte davrandığı iddialarının soyut, hiçbir delile dayanmayan, iftira niteliğinde beyanlardan ibaret olduğunu, eylem miktarı ile davada gösterilen zarar miktarı yönünden de bir tutarlılık bulunmadığını, dava dilekçesinde hizmet verilmediğinden söz edildiğini, ancak davacı şirket yetkilisinin 17.01.2011 tarihinde 35.400,00 TL bedelli çeki bankadan tahsil ettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı …, cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin 24.10.2017 tarih ve 2014/373 E., 2017/692 K. sayılı kararıyla; davacının tüm anlatımlarında; dava konusu faturaların içeriği olan hizmetin verilmediği, işin yapılmış gibi gösterildiğinin beyan edildiği, esasen fatura konusu alacağın bulunmadığının davacının kabulünde olduğu, davalı kayıtlarına göre alacak da bulunmadığı, sonuç talebe göre davacının alacağını ispat edemediği, davacının ilk talebi 120.000,00 TL olduğundan ve fatura bedelleri (70.800,00 TL) ile daraltılarak vazgeçilen bakiye alacak talebine davalı yanca açıkça rıza gösterilmediğinden 120.000,00 TL üzerinden yargılama harç ve gider ile vekalet ücretinin hesaplandığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 26.04.2018 tarih ve 2018/263 E., 2018/607 K. sayılı kararıyla; “…ilk derece mahkemesince, davacı tarafça davanın, yine dava dilekçesinde yer alan beş adet faturaya dayalı olarak alacak davası şeklinde tamamen ıslah edildiği, karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın bunun mümkün olduğu, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerektiği gözetilerek, (dava konusu faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olduğu dikkate alınarak davalının ödeme savunması yönünden) araştırma ve inceleme yapılması, iddia ve savunmanın, taraf delillerinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerekirken, davacının ıslah öncesi iddiaları dikkate alınmak ve ıslahın niteliği gözden kaçırılmak, ayrıca yanılgılı olarak talebin daraltılması şeklinde kabul edilmek suretiyle karar verilmesi doğru olmamıştır.” denilerek, davacı vekilinin diğer istinaf itirazları incelenmeksizin davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece Mahkemesince; “Yapılan yargılama, toplanan deliller, iddia, ıslah, savunmalar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının 5 adet faturaya ilişkin olarak toplam 248.980,00 TL’nin tahsiline yönelik alacak talebinde bulunduğu, bu kapsamda defter incelemesi yapıldığı, bizzat davalıya ait defterlerde 235.366,00 TL borç kaydı bulunduğu, ancak bu borca ilişkin 20/04/2011 tarihinde 96.500,00 TL, 10/05/2011 tarihinde 16.700,00 TL, 30/06/2011 tarihinde 3.300,00 TL, 10/07/2011 tarihinde 3.300,00 TL, 20/07/2011 tarihinde 84.511,00 TL, 30/07/2011 tarihinde 27.000,00 TL, 30/08/2011 tarihinde ise 4.055,00 TL olmak üzere toplam 235.366,00 TL ödeme kaydı ile borcun kapatıldığı, kayıtların bu şekilde işlendiği, davacı yanın bu ödemelerin kendilerine yapılmadığını savunduğu, davalı tarafından ödemelerin davacıya yapıldığının ispat edilemediği, zira banka havale bilgilerinde de böyle bir kayda rastlanmadığı, sonuç olarak bu miktardaki ödemenin davacıya yapılmamış olduğunun kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Yine davalı kayıtlarında ödemeye esas olarak gösterilen 11 adet çeşitli tarihlerde ödenmiş çeklerin ise 8’inin takastan ödendiği kaydının bulunduğu, 3 adetinin ise … ödenmesi olarak kaydedildiği görülmüştür. Bu durumda dava konusu edilen 05/02/2011, 02/03/2011, 05/04/2011, 20/04/2011, 15/05/2011 tarihli toplam 248.980,00 TL bedelli faturaların davalı kayıtlarında bulunması ve borç kaydının yapılması nedeni ile davacının alacak talebinde haklı olduğu, davalı … Ltd şirketinin bir kısım ödemeleri çek aracılığı ile bir kısım ödemeleri ise havale yolu ile yaptığını savunduğu ve havale yolu ile yapılan ödemeleri davacıya yaptığını ispat edemediği, çek ile yapılan ödemelerden …’a ödendiği kaydı bulunan çeklerin davacıya ödeme niyetiyle yapıldığının kabulü gerektiği, davalı … tarafından bu miktarın davacı hesaplarına geçirilmemesinden davalının sorumlu tutulamayacağı, davalı şirketin havale yolu ile yaptığı ödeme miktarı toplamı 235.366,00 TL miktarında ise davacıya borçlu olduğu gözetilerek bu davalı yönünden talebin kısmen 235.366,00 TL olarak kabulüne karar verilmiştir. Davacının 248.980,00 TL toplam talebinden 235.366,00 TL’nin mahsubu sonucu ise bakiye 13.614,00 TL alacağın diğer davalı …’tan tahsili uygun görülmüştür. Zira bilirkişi raporlarında açıklandığı üzere 70.000,00 TL, 35.000,00 TL ve 88.000,00 TL bedelli çeklerin …’a ödendiğinin anlaşıldığı, …’ın davacı şirket adına para tahsil etmeye yetkisinin bulunmadığı, çekler takas yolu ile ödendiğinden bu ödemelerin hukuka uygun olarak yapılıp yapılmadığına ilişkin davalı şirketin sorumluluğunun bulunmadığı, …’ın para tahsiline yönelik yetkisinin olup olmadığını araştırma imkanı bulunmadığı, zira çeklerin takas sisteminden ödendiği, bu sebeple 248.980,00 TL alacağın 235.366,00 TL’si dışındaki kısmından davalı şirketin sorumlu tutulamayacağı, bu miktardan diğer davalı ve yetkisiz temsilcinin sorumlu tutulması gerektiği” belirtilerek,
Davanın kısmen kabulüne, davalı … Ltd. Şti. yönünden 235.366,00 TL’nin, 120.000,00 TL’sine dava tarihinden, bakiyesine 09.10.2020 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek bu davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
Davalı … yönünden 13.614,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
Karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; … yönünden verilen karara katılmadıklarını, adı geçenin müteselsil sorumluluğu bulunduğunu, zira gerekçeli kararda …’ın para çekmeye yetkisinin olmadığının belirlendiğini, bilirkişi raporu eksik ve yetersiz olup denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, müvekkili şirketin ihale ve benzeri işlemlerini takip yetkisi olup para tahsil yetkisi olmayan (iş takipçisi) … ile davalı şirket arasında müvekkili şirketin haberi olmaksızın yapılan işler konusunda bir kısım faturalar kesildiğini, buna göre imza yetkisi olmayan … yönünden de davanın kabulü gerektiğini, dava konusu edilen beş adet faturanın davalı şirkete proje hizmet ve tahkik bedeli olarak fatura edilerek teslim edildiğini, bu fatura bedellerinin muhasebe sisteminde ödenmemiş olarak görüldüğünü, davalı … yönünden imza incelemesi dahil olmak üzere hiç bir rapor alınmadığını, ödeme belgesi olarak sunulan çeklerdeki imzaların müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, faturaların … tarafından kesildiğini, sonradan davalı tarafça davacı şirket adına 3 ya da dört çek düzenleyerek …’a şirket kaşesini bastırarak ve şirket yetkilisinin imzasını taklit ettirerek çekler ciro ettirilmek suretiyle tahsilat yapıldığı bilgisine ulaşıldığını, faturaların müvekkili şirket kayıtlarında ödenmemiş göründüğünü, müvekkilinin alacaklı olduğunu kanıtladığını, İlk derece Mahkemesince davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ödeme belgelerinde müvekkilinin imzasının bulunmadığını, çekler işleme konulurken banka yetkililerinin imza ve yetki kontrolü yapmaları gerektiğini, nakit ödeme ve çek dökümlerinin dosyaya kazandırılmadığını, bu kayıtlar sunulduğunda imza incelemesi yapılmasını talep ettiklerini ancak gereğinin yerine getirilmediğini, yine faizin dava tarihinden değerlendirilmesinin de hatalı olduğunu, faturanın kesilmesi ile birlikte temerrüdün başladığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde;
Cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrar ederek,
Davacı şirketin dava konusu faturaları inkar ederek müvekkili şirket ile iş yapmadığını iddia etmiş iken, sonradan müvekkilince alınan hizmet bedelleri olduğunu iddia ettiğini, maddi gerçek vakıaların ıslah yoluyla değiştirilemeyeceğini, öncesinde müvekkili şirketin davacı şirkete vergi ziyaına sebebiyet veren eylemleri nedeniyle tazminat davası açtığını, müvekkilinin davacı şirketin vergi ziyaı nedeniyle zararına sebebiyet veren eylem ve işlemi olmadığı saptanınca bu kez ıslah yoluyla alacak iddiasına yöneldiğini, davacı yanın HMK’nın 29. maddesi kapsamında iyiniyet ve doğruluk kurallarından yoksun davasının reddinin gerektiğini,
Davacı şirketin defter ve kayıtlarının ihticaca salih olmadığını, ıslah öncesi dava dilekçesinde ileri sürülen vergi ziyaı cezalarını uzlaşma yoluyla kabul ederek ödemesinin davacı şirketin muhasebe kayıtlarının usulsüzlüğünün kabulü olduğunu, bu nedenle kayıtlarına itibar edilemeyeceğini,
17.11.2011 tarihinde 35.400.00 TL bedelli çek davacı şirket yetkilisi … tarafından çekilmiş olmasına rağmen davacı şirket kayıtlarında bulunmamasının da davacının muhasebe kayıtlarına itibar edilemeyeceğini gösterdiğini,
Müvekkili şirketin banka hesap dökümünde ödemelerin bulunduğunu ancak bu ödeme kayıtlarının davacı şirket muhasebe evrakında yer almadığını,
Karara esas alınan bilirkişi raporunda taraflar arasında cari hesap sözleşmesi ve uygulaması olmamasına rağmen bu doğrultuda hesaplama yapıldığını, geçmişe dönük ve zaman aşımı sınırlarını aşan sürelere ilişkin alacak hesabı yapılamayacağını,
Davacı tarafça davalı …’ın eylemleri nedeniyle Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığı ileri sürülmüş ise de bu dosya ile ilgili bir araştırma yapılmadığını,
Müvekkili şirketin banka hesap dökümünde ödemelerin varlığı tespit edilmiş ise de ödeme yapılan kişilerin davacı şirket ile ilişkisi ve bağlantısının araştırılmamasının da eksiklik olduğunu,
Belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, faturalara dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi kurulu rapor ve ek raporlarında;
Davalının 2011 yılı ticari defterlerinin açılış tasdiki mevcut ise de kapanış tasdikinin yapılmamış olduğu, dava dilekçesinde ayrıntılarına yer verilen beş adet faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, bedellerinin değişik tarihlerde yapılan nakit ve çek karşılığı ödemelerle kapatıldığı, davalı şirketin kendi ticari defter kayıtlarına göre davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığı,
Davalı şirketin muavin defter kayıtlarında banka kanalıyla ödendiği belirtilen kayıtlar ile…Şubesinde bulunan hesabına ait hesap özetinin karşılaştırılmasında, aşağıdaki kayıtların banka hesap özetinde yer almadığı, davalı tarafça bu tutarların ödendiğine dair belge sunulmadığı;
Davalı şirkete ait … şubesindeki hesap dökümünün incelenmesinde, aşağıdaki tablodaki ödemelerin hiç birisinin davacı şirkete yapıldığına dair somut bir bulguya rastlanmadığı,

TARİH
AÇIKLAMA
Muavin defter
Borç kaydı
… Bankası hesap ekstresindeki kayıt şekli
20.04.2011
… Bankası-Fır
96.500,00 TL.
Para çekme
10.05.2011
… Bankası-Fır
16.700,00 TL.
İnternet EFT

30.06.2011
… Bankası-Fır
3.300,00 TL.
İnternet EFT
… …Ltd. Şti.
10.07.2011
… Bankası-Fır
3.300,00 TL.
İnternet EFT
… …Ltd. Şti.
20.07.2011
… Bankası-Fır

84.511,00 TL.

Para çekme
30.07.2011
… Bankası-Fır

27.000,00 TL.
İnternet EFT
… …Ltd. Şti.
30.08.2011
… Bankası-Fır

4.055,00 TL.
İnternet EFT
… …Ltd. Şti.
TOPLAM
235.366,00 TL.

Yine davalı şirketin muavin defter kayıtlarında görülen ödemeler kapsamında davalının banka hesabında;
26.04.2011 tarihli ödeme 70.000,00 TL. Çek ödeme … ödenmesi
26.05.2011 tarihli ödeme 35.000,00 TL. Çek ödeme … ödenmesi
27.10.2011 tarihli ödeme 88.000,00 TL. Çek ödeme … ödenmesi
Kayıtlarının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilince, İlk derece Mahkemesince davalı şirket yönünden hüküm altına alınan tutar yönünden istinaf itirazı ileri sürülmemiş olması ve davalı …’a yapıldığı iddia edilen üç adet çek ödemesinin hüküm altına alınan tutarı oluşturan ödemeler arasında yer almaması nedeniyle, … yönünden imza incelemesi yapılmamasında ve adı geçen davalının 235.366,00 TL. tutardan sorumlu tutulmamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bilirkişi kurulunca, 14.01.2011 keşide tarihli 35.400,00 TL. çekin 17.01.2011 tarihinde davalı şirketin banka hesabından davacı şirket yetkilisi … adına ödendiği tespit edilmiş olup, bu ödemenin davalı şirketin 2011 yılı muavin defter kayıtlarında yer almadığının da tespit edilmiş olması ve bu ödemenin aralarında ticari ilişki devam eden taraflar arasında dava konusu faturaların düzenlenme tarihinden önce yapılmış olması nedeniyle dikkate alınmaması da doğru olmuştur.
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine, gerekçeli, tarafların ve mahkemenin denetimine elverişli, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenmiş olmakla Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi ek raporları uyarınca karar verilmiş bulunmasına, istinaf yoluna başvuranların sıfatına ve özellikle HMK’nın 222/(4). maddesindeki “Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.” düzenlemesine uygun olarak davalının ticari defterlerindeki kayıtlar ve banka hesap özetlerine göre karar verilmiş olmasına göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca taraf vekillerinin İSTİNAF BAŞVURULARININ ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 16.077,85 TL. istinaf karar harcından peşin alınan 4.251,95 TL’nin mahsubuyla kalan 11.825,90 TL.’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL. istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL.’nin mahsubuyla kalan 26,30 TL.’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak yatıranlara iadesine,
4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
28.12.2022 tarihinde, davacı yönünden HMK’nın 362/(1)-a. maddesi uyarınca (Ek madde 1 uyarınca yeniden değerleme oranına göre belirlenen 107.090,00 TL. kesinlik sınırının altında kaldığından) KESİN; davalı … Ltd. Şti. yönünden HMK’nın 361/(1). maddesi uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 29/12/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza