Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1996 E. 2021/1810 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE :…. … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13.11.2017
ESAS-KARAR NUMARASI …
Taraf vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Asıl davada davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca müvekkilinin … …. istasyonuna ilişkin olarak özel güvenlik hizmet verdiğini, müvekkilinin verdiği hizmetin karşılığı olarak düzenlediği faturanın davalıya tebliğ edildiğini ve itiraza uğramadığını, davalının kısmi ödeme yaptığını, bakiye alacağının tahsili için girişilen takibe davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davaya bakma görevinin iş mahkemelerine ait olduğunu, davanın haksız açıldığını, davacının çalıştırdığı işçilerin, işçilik alacakları nedeni ile müvekkiline dava açtıklarını ve toplam talep miktarının 4.215,897-TL olup, müvekkilinin 310.667,21-TL ödemek zorunda kaldığını ve bu miktarların davacının hak edişlerinden kesildiğini aksi halde müvekkili kurumun sorumluluğunun doğacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkili ile davalı işveren kurum arasında imzalanan sözleşme uyarınca müvekkilinin davalıya özel güvenlik hizmeti verdiğini ve sözleşme uyarınca müvekkilinin davalı kuruma 28.12.2012 tarihli 90.000,00-TL bedelli teminat senedinin verildiğini, müvekkilinin sözleşme uyarınca edimlerini yerine getirmesine ve bütün iş ve işlemlerini tamamlamasına rağmen davalının teminat mektubunu müvekkiline iade etmediğini ve işçileri tarafından açılan davalar nedeni ile iadenin mümkün olmadığını bildirdiğini, davalının işleminin hukuka aykırı olduğunu öne sürerek teminat mektubunun iadesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 16.06.2017 tarihde davasını alacak davası olarak ıslah etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin 31.03.2012 tarihinde sona erdiğini ancak davacının çalıştırdığı işçilerin işçilik alacakları için müvekkili aleyhine birçok dava açtıklarını ayrıca davacı yüklenicinin edimlerini yerine getirmediğini, müvekkilinin teminat mektubunu iade etmemesinin hukuka ve yargı içtihatlarına uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.03.2014 gün, … sayılı kararı ile birleşen davanın asıl dava ile birleştirilmesine karar verilmiş ve yargılama asıl dava üzerinden devam etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “…İddia, savunma, toplanan deliller , bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki hizmet sözlemesinin bulunduğu ve sözleşmenin sona erdiği, asıl davaya konu takibe dayanak fatura içeriği hakkında taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, davalı tarafından davacı adına bir kısım ödemelerin yapıldığı sabit ise de asıl davaya konu takip tarihinde bir ödeme bulunmadığı, davalının, yapılan bir ödeme bulunmadan, davacı tarafından verilen teminat mektubu da bulunduğu halde, davacın hak edişinden kesinti yapmasının yerinde olmadığı dolayısıyla davacının 64.184,30-TL alacak talebinin yerinde olduğu, ancak takipten önce temerrüt gerçekleşmediğinden işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, taraflara arasındaki sözleşmenin 11.4 maddesi gereğice teminat mektubunun iadesi koşullarının oluşmadığı, teminat mektubunun iadesi için sadece ilişiksiz belgesinin verilmesinin yeterli olmayıp taahhüdün, sözleşme ve ihale dokümanı hükümlerine uygun olarak yerine getirildiği ve yüklenicinin bu işten dolayı idareye herhangi bir borcunun bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği, ancak birleşen dava tarihi itibariyle davacının, sözleşme ve ihale dökümanlarına aykırı davranışı nedeniyle davalının davacı adına 41.128,27-TL. ödeme yaptığı, kaldı ki teminat mektubunun da paraya çevrildiği anlaşıldığından asıl davanın kısmen kabulü ile alacak kilit olduğundan icra inkar tazminatımı tahsiline, birleşen davanın reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Müvekkilinin işçilerine tüm alacaklarını ödediğini, davalı ihale makamına borcu olmadığını, İş Kanun’u uyarınca işçilerin kıdem tazminatından da davalı idarenin sorumlu olduğunu, müvekkilinin işçilerin kıdem tazminatından dolayı sorumluluk kabul etmediğini ve davalıya taahhütte bulunmadığını, asıl davanın tamamen gerekirken kısmen kabulünün doğru olmadığını ayrıca asıl davada, %20 inkar tazminatına karar verildiğini, oysa talep tarihi itibariyle bu oranın %40 olması gerektiğini, birleşen dava yönünden ise, müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirdiğini, davalı ihale makamı idareye borcunun bulunmadığını, müvekkilinin çalıştırdığı işçilere de bir borcunun olmadığını, şayet işçilerin iş akdinden kaynaklanan bir alacakları varsa bundan davalı ihale makamının sorumlu olması gerektiğini, davalı idarenin teminat mektubunu iade etmesi gerekirken nakde çevirmesinin de kanuna ve sözleşmeye aykırı olduğunu, birleşen davanın da kabulünün gerekirken reddinin doğru olmadığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
İstinaf yasa yoluna başvuran asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Müvekkili aleyhine davadışı işçiler tarafından açılan 31 adet davada, toplam 194.466,00-TL talep edildiğini, davacının işçilerine alacaklarını ödemediği için hakedişlerden bu paraların ödendiğini, asıl davanın kısmen kabulünün doğru olmadığını, raporu kabul etmediklerini, %20 inkar tazminatının da doğru olmadığını, alacağın likit olmadığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık, asıl davada, taraflar arasında akdedilen hizmet alım sözleşmesi nedeniyle davacı yüklenici firma tarafından yapılan hizmet bedeli nedeniyle düzenlenen faturalardan dolayı davalı ihale makamı idarenin borçlu olup olmadığı ve miktarına; birleşen davada ise, davacı yüklenici firma tarafından sözleşme nedeniyle davalı ihale makamına verilen teminat mektubunun davadışı işçiler tarafından işçi alacaklarından kaynaklı olarak açılan davalardan dolayı davalı ihale makamı idare tarafından yapılan ödemeler nedeniyle teminat mektubunun davacı yükleniciye iadesinin gerekip gerekmediği ve teminat mektubunun davalı yanca paraya çevrilmesinin yerinde olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Asıl dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi uyarınca faturadan kaynaklanan bakiye hizmet bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali; birleşen dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi gereğince davacı tarafından davalıya verilen teminat mektubunun sözleşmenin sona ermesi nedeniyle iadesi istemine ilişkindir.
1-a-Asıl davaya yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
HMK’nin “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341. maddesinin (2) no’lu bendinde, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş, 02.12.2016 tarihli … Gazete’de yayımlanan 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 41. maddesi ile de, maddede yer alan “binbeşyüz” ibaresi, “üçbin” şeklinde değiştirilmek suretiyle, söz konusu kesinlik sınırı üçbin Türk Lirasına çıkarılmış ve her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığı’nca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ne eklenen Ek madde 1/2 gereğince, HMK’nin 341. maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının uygulanmasında, hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı öngörülmüştür.
Buna göre, ticaret mahkemeleri yönünden kesinlik sınırı, İlk Derece Mahkemesi’ne ait karar tarihi 02.12.2016 tarihinden önce ise 1.500,00 TL, 02.12.2016 tarihi ve sonrasında ise, (2017 takvim yılı başına kadar) 3.000,00 TL, 01.01.2017-31.12.2017 arasında 3.110,00 TL, 01.01.2018’den itibaren 3.560,00-TL, 01.01.2019 tarihinden itibaren 4.400,00-TL, 01.01.2020 tarihinden itibaren 5.390,00-TL, 01.01.2021 tarihinden itibaren ise 5.880,00-TL olarak uygulanacaktır.
Somut davada, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın tarihi 13.11.2017’dir. Dava konusu edilen alacak miktarı 64.453,35-TL olup, mahkemece asıl davanın 269,05-TL yönünden reddine karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin verdiği karara karşı davacı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulan miktar, HMK’nin 341/2. maddesi gereğince karar tarihi itibariyle 3.110,00-TL olan kesinlik sınırının altında kaldığından davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf yasa yoluna başvurma hakkı bulunmamaktadır.
HMK’nin 346/1. maddesi uyarınca istinaf dilekçesi kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir. Ayrıca 352. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinde kararın kesin olması halinde fıkra uyarınca mahkemece gerekli kararın verileceği belirtilmiştir. Öte yandan 360. madde gereğince de bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hâllerde, İlk Derece Mahkemesi’nde uygulanan yargılama usulü, Bölge Adliye Mahkemesi’nde de uygulanacaktır.
Belirtilen yasal hükümler uyarınca asıl davada davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
1-b-Asıl davaya yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Birleşen davaya yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Yukarıda (1-a) nolu bentte açıklanan nedenlerle;
Asıl davada davacı vekilinin İSTİNAF DİLEKÇESİNİN REDDİNE.
II-Yukarıda (1-b ve 2) nolu bentte açıklanan nedenlerle;
Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …… sayılı dava dosyasında verdiği 13.11.2017 tarihli kararına yönelik asıl davada davalı vekilinin, birleşen davada davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURULARININ AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE.
III-Asıl davada davacıdan peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde iadesine; Alınması gereken 4.384,43-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 1.341,00-TL harcın düşümü ile kalan 3.043,43-TL harcın asıl davada davalıdan alınıp; Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın düşümü ile kalan 23,40-TL harcın birleşen davada davacıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
IV-Davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
V-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
01.12.2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri yetmiş sekiz bin altı yüz otuz (78.630,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 01.12.2021