Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1807 E. 2021/1570 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
… T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F D İ L E K Ç E S İ N İ N R E D D İ)

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30.03.2021 Tarihli Ara Karar
ESAS-KARAR NUMARASI : …..

İhtiyati tedbir isteyenler vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İstemde bulunanlar vekili müvekkillerinin alacaklarının önemli kısmının … Bakanlığı ve devlet hastaneleri ile yaptıkları sözleşmelerden kaynaklandığını, konkordato mühleti verilmesinden sonra yeni banka hesabı açtırmalarına rağmen adı geçen kuruluşların ödemeleri daha önce olduğu gibi TC. …….. hesaba yaptıklarını ve adı geçen bankanın da bu paraları alacaklarına mahsup ettiğini ileri sürerek mahsup yapılmaması ve hesapta tuttuğu parayı konkordato komiserleri denetimindeki (yeni) banka hesabına aktarmasını sağlamak üzere ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince İcra ve İflas Kanunu’nun 294’üncü maddesinin dördüncü fıkrasına göre konkordatoda takasın aynı Yasa’nın 200 ve 201’inci maddelerine tâbi olduğu; 200’üncü madddeye göre kural olarak alacaklının alacağını hakkında konkordato geçici mühlet kararı verilen kişinin kendinde olan alacağı ile takas edebileceği, ancak geçici mühlet kararının ilan tarihinden sonra, geçici mühlet kararı verilen kişiden doğan alacak yönünden takas ve mahsup işlemi yapılamayacağı; bu sonucun mahkemece ayrı bir ihtiyati tedbir kararına ihtiyaç duyulmaksızın doğduğu,
Takasın mahkemece verilecek tek yanlı bir tedbirle engellenemeyeceği, bu istemin bloke koyan bankanın taraf olduğu müstakil bir dava ile bankanın da delilleri toplanarak karar verilmesi gerektiği; anılan Yasa’nın 201’inci maddesi kapsamında takasa itiraz davası açılmak suretiyle talep edilmesi gerektiği ve eldeki konkordato dosyası içinde çözümlenemeyeceği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
İstemde bulunanlar vekili istinaf dilekçesinde önceki iddialarını tekrarlamış, adı geçen bankanın takas yolu ile alacağını alması sonucunda alacaklılar arasındaki eşitliğin bozulduğunu, ödeme güçlüğü içinde bulunan müvekkillerinin bu tutarlardan mahrum kalması nedeniyle işletme sorunları yaşadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NEDEN VE GEREKÇE
HMK’nun “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341/(1). maddesi, “İlk Derece Mahkemelerinde verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” hükmünü,
İİK’nun 7101 Sayılı Yasa ile değişik “Geçici mühlet” başlıklı 287. maddesinin birinci ve altıncı fıkraları, ” Konkordato talebi üzerine mahkeme, 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhâl geçici mühlet kararı verir ve 297. maddenin ikinci fıkrasındaki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.
…Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.” hükmünü içermektedir.
Pozitif hukukta aynı konuyu düzenleyen birden fazla yasal düzenlemenin bulunması durumunda, hangi düzenlemenin uygulanacağı konusunda özel yasa-genel yasa ölçütü esas alındığında özel yasa hükmünün; önceki yasa-sonraki yasa ölçütü bakımından değerlendirme yapıldığında ise sonraki yasa hükmünün uygulanması gerektiği genel hukuk ilkelerindendir.
Buna göre, 6100 sayılı HMK’nun 12.01.2011 tarihinde kabul edildiği ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği; 2004 sayılı İİK’nin 287. maddesinin uygulanması gereken hükmünü değiştiren 7101 sayılı Yasanın ise 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek 15.03.2018 tarihli … Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, buna göre 2004 sayılı İİK’nin 287. maddesinin altıncı fıkrasının sonraki bir düzenleme olduğu açıktır. Ayrıca 6100 sayılı HMK, hukuk davalarındaki yargılama usulünü düzenlemesi bakımından genel bir kanun iken, 7101 sayılı Yasa ile değişik 2004 sayılı İİK’nin 287. maddesinin altıncı fıkrası usule ilişkin özel bir düzenlemedir.
Bu durumda, HMK’nin 341. maddesinin (1) numaralı fıkrasının lafzı ile bağlı kalınıp buna göre yorum yapılarak, sonraki değişikliği yok saymak suretiyle adi konkordato talebi sırasında tedbire yönelik istemlerin reddine ilişkin kararlarda istinaf kanun yolunun açık olduğu sonucuna ulaşmak hukuken mümkün değildir.
Gerek özel yasa-genel yasa ilişkisi, gerekse önceki yasa-sonraki yasa ilişkisi ve gerekse kanun koyucunun amacı birlikte değerlendirilerek, konkordato istemlerinin süratle sonuçlandırılması gereği nazara alındığında, İlk Derece Mahkemesince verilen, konkordato istemi sırasındaki ihtiyati tedbirlere yönelik istemlerin reddine ilişkin kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması yasal olarak mümkün bulunmamaktadır.
İstinaf kanun yolu kapalı olmasına rağmen İlk Derece Mahkemesince kararda istinaf kanun yolunun açık olduğunu belirtilmesinin de yasada mevcut olmayan istinaf kanun yoluna başvurma hakkını bahşetmeyeceği değerlendirilmekle, konkordato isteminde bulunan vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

KARAR :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-6100 sayılı HMK’nun 352/(1)-b ve 2004 sayılı İİK’nun 287/son madde hükümleri gereğince, konkordato isteminde bulunan vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN USULDEN REDDİNE.
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf harcının konkordato isteminde bulunanlara iadesine.
3-Konkordato isteminde bulunan tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK’nın 359/(3) maddesi gereğince, karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına
24.01.2019 tarihinde, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucu KESİN olmak üzere OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.

GER. KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2021

….
KARŞI OY YAZISI
I
Dairemiz önüne gelen istem, kendilerine konkordato mühleti verilen borçlular tarafından talep edilen ihtiyati tedbirlerin mahkemece reddine ilişkin kararın istinafen incelenmesidir.
Dairemiz çoğunluğu tarafından İcra ve İflas Kanunu’nun 287’nci maddesinin son fıkrasına dayanılarak istinaf yasa yolunun kapalı olduğu gerekçesiyle istinaf talebi reddedilmiştir.
II
İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi ile bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yolunun açık olduğuna dair genel düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341’inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer almakta, (2) numaralı fıkrada da bu hükümlerin -konkordato gibi- çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanacağı belirtilmektedir. Konkordato mühleti içinde talep edilen ihtiyati tedbir kararlarına ilişkin özel nitelikli düzenleme ise İcra ve İflas Kanunu’nun 287’nci maddesinin son fıkrasında “Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.” şeklinde ifade edilmiştir. Genel hüküm ile çelişen özel hüküm bulunması halinde özel hükmün uygulanacağı, yürürlük hukukunun temel ilkeleri arasındadır.
III
Saygıdeğer çoğunlukla aramızdaki görüş farkı İcra ve İflas Kanunu’nun 287’nci maddesinin son fıkrasında yer alan özel hükmün ne şekilde yorumlanması gerektiği noktasındadır.
Hukuk kurallarının “anlam” bakımından nasıl uygulanacağı sorusu “yorum” kavramını gündeme getirmiştir. Bir yasa hükmünün ne şekilde yorumlanacağına dair kullandığımız üç metod: lafzi, tarihsel ve amaçsal yorum metodlarıdır. Kuralın yorumlanması sırasında en doğru anlamlandırmaya ulaşabilmek için bu üç yöntemin her biri tek tek kullanılabileceği gibi bunların bir arada kullanılması da mümkündür. Hemen belirtmek gerekir ki genel hükümler geniş yorumlanırken, istisnai nitelikteki özel hükümler dar yorumlanır.
İcra ve İflas Kanunu 287’nci maddesinin son fıkrasında borçlunun lehine olmak üzere geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi ve geçici mühletin uzatılması hallerini göstermiş ve bunlara yasa yolunu kapatmıştır. Nitekim aynı Kanunun 293’üncü maddesinin birinci fıkrasında yine borçlunun lehine olmak üzere kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı da yasa yoluna başvuru engellenmiştir.
Düzenlemeler ilke olarak konkordato sürecinin borçlu aleyhine kesintiye uğraması hallerine yasa yollarını açmış, borçlu lehine verilen kararları ise kesin kabul etmiştir.
Lafzi yorum bakımından “tedbirlere ilişkin kararlar” ibaresinin de gerek cümlenin gelişi ve gerek yasanın genel yaklaşımı nedeniyle borçlu lehine kabul edilmesi, bir diğer ifade ile borçlu lehine verilen tedbirlere karşı (alacaklılarca) yasa yoluna gidilemeyeceği; ancak borçlunun talep ettiği tedbirlerin mahkemece reddi halinde istinaf yoluna başvurulabileceği şeklinde yorumlanması gerekir. Esasen konkordatonun bütünlüğü içinde alacaklı tarafından istenen ve “borçlunun aleyhine verilen tedbir” gibi bir kuruma zaten yer verilmemiştir.
Amaçsal (gai) yorum çerçevesinde normun koruma amacı dikkate alındığında, Yasanın konkordatoya ilişkin düzenlemelerinin tamamının, kural olarak mühlet içinde borçlunun durumunu korumak ölçütü esas alınarak va’z edildiği de görülmektedir. Yasa kimi zaman borçlunun malvarlığını bizzat korumuş (İİK m.288 atfıyla m.294, 296 vb.) kimi zaman da bu görevi hakime bırakmıştır (İİK m.287). Borçlunun malvarlığının korunması gerek konkordato prosedürünün sağlıklı işlemesi ve gerek alacaklıların haklarının korunması bakımından tartışmasız önemi haizdir.
Borçlunun malvarlığının korunmasının taşıdığı bu önem nedeniyle, malvarlığının önemli ölçüde eksilmesine ya da alacaklılar arasındaki eşitlik ilkesinin zedelenmesine yol açabilecek ilk derece mahkemesi uygulamasının denetim dışı bırakıldığı kabul edilemez. Bu nedenle İcra ve İflas Kanunu’nun 287’nci maddesinin son fıkrasından, borçlunun tedbir taleplerinin reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararlarına istinaf yolunun kapalı olduğu gibi bir anlam çıkmamaktadır.
Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi konkordato sürecinde reddedilen tedbir taleplerini, yasa yolunun açık olup olmadığını tartışmaya gerek dahi duymaksızın esastan incelemiştir (11.10.2018 gün ve 2018/2349-1587 E.K.).
IV
Somut olayda talep sahipleri mühlet içinde alacaklıları tarafından bir bankaya yapılan ödemelerin, adı geçen banka tarafından bloke konulmak suretiyle kendilerine ödenmemesi nedeniyle işletme gereklerini yerine getiremediklerini ve mahsup suretiyle borçtan düşülerek alacaklılar arasında eşitsizliğe yol açıldığını ileri sürerek bu uygulamanın tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiş; ilk derece mahkemesince bu talep reddedilmiştir. İstemin reddedilmesi nedeniyle ortada bir tedbir bulunmadığı gibi bu karar da konkordato sürecini sekteye uğratacak niteliktedir. Yukarıdan beri değindiğim nedenlerle konkordato sürecinin devamını sağlayacak kararlara karşı istinaf yolu kapatılmış iken süreci olumsuz etkileyecek bu kararın istinafen incelenmesinin yasanın gerek lafzına ve gerek koruma amacına uygun olacağı kanısındayım.
Açıklamaya çalıştığım nedenlerle saygıdeğer çoğunluğun borçlu tarafından mahkemeye sunulan tedbir talebinin reddine karşı istinaf yasa yolunun kapalı olduğu yönündeki kararına katılamıyorum.