Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1783 E. 2023/1249 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

ESAS NO : 2021/1783
KARAR NO : 2023/1249

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : 2016/242 E.-2021/321 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Taraf vekillerince, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; taraflar arasında davalıya ait otelin temizlik ve çamaşırhane işlerinin görülmesi için 04.06.2015 tarihli Bakım Anlaşması imzalandığını, işveren davalı şirketin müşteri gecelik konaklama ücretlerini (aylık hizmet bedellerini), müvekkiline ait sarf malzemelerinin devir bedellerini, kuru temizleme ve çamaşır temizleme bedellerini ve faturalardaki KDV bedellerini ihtarlara rağmen ödememeye başladığını, bu şekilde müvekkilinin işçilerinin ücretlerini ödeyemez duruma getirildiğini, daha sonra davalı tarafın sözleşmeyi 15 günlük süreyi beklemeden tek taraflı ve haksız olarak feshettiğini, alacaklarının tahsili için davalı aleyhinde Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2016/4483 E. dosyası ile icra takibine başlandığını, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasında 04.06.2015 tarihli sözleşme imzalandığını, davacı şirketçe müvekkili şirketçe işletilen otelde sözleşme konusu işlerin ifası için yeterli sayıda personel bulundurulmadığı, günlük oda temizliklerinin eksik yapılması nedeni ile temizlenmeyen odaların otel müşterilerine satışının gerçekleştirilemediği, ortak alanlarının, otel lobisinin, toplantı salonlarının ve restoranların temizliğinin 5 yıldız standartlarında yapılmadığı hususlarının müvekkilince tespit edildiğini,
Sözleşmenin 9.3. maddesine uygun olarak gönderilen ihtara rağmen davacının sözleşme ile üstlendiği edimleri gereği gibi ifa etmemesi ve sözleşmeye aykırı tutumunda ısrar etmesi nedeniyle aynı hüküm uyarınca sözleşmenin müvekkilince feshedildiğini,
Davacının müvekkili şirket tarafından işletilen otelde istihdam ettiği personellerin ücretlerini ödemediğini, personellerin iş yavaşlatma ve durdurma eylemlerinde bulunduğunu, ilerleyen dönemde müvekkilinin personellerin başvurusu üzerine personel ücretlerini ödediğini,
Savunarak, davanın reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “İncelenen ticari defter ve belgeler, tanık beyanları ve diğer delillere göre, taraflar arasındaki bakım anlaşması hükümlerine göre davacı tarafın ticari defter ve belgelerinde 19.041,63-TL alacak bakiyesinin kayıtlı olduğu, davalı tarafın ticari defter ve belgelerinde ise 16.376,80-TL borç kaydının bulunduğu, davalı tarafın temerrüde düşürülmediği, bu haliyle davacı tarafın davalı taraftan her iki tarafın ticari defter ve belgelerinin birbiriyle uyumlu olduğu miktar olan 16.376,80-TL alacağının bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer yandan, icra dosyasında takip tarihinin 23/02/2016 olduğu, davalı borçlunun 29/02/2016 tarihinde davacının borçlusu olduğu işçilerine Aliağa İcra Dairesi’ne toplam 16.370,00-TL ödeme yaptığı, daha sonra davalının 03/03/2016 tarihinde icra takibine itirazda bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkememizce davalı tarafça icra takibinden sonra yapılan bu ödeme geçerli olarak kabul edilmiş, ancak infaz aşamasında değerlendirilmesine karar verilmiştir.
Buna göre, alınan bilirkişi raporları ve diğer delillere göre; davaya konu icra takibinde 04/06/2015 tarihli bakım anlaşmasından kaynaklanan fatura alacağı miktarının her iki tarafın ticari defter ve belgelerindeki kayıtların birbiriyle uyumlu olduğu 16.376,80-TL olarak kabul edilmiş olup” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, takibin 16.376,80 TL asıl alacak yönünden devamına, fazlaya ilişkin asıl alacak ve faize ilişkin talebin reddine, davalı tarafın 29.02.2016 tarihinde yaptığı 16.370,00 TL’lik ödemenin infaz aşamasında değerlendirilmesine, alacağın % 20’si oranında icra inkâr tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; her dava(veya icra takibi)nın açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanacağını, huzurdaki davada da davalı tarafından hukuken geçerli olmayan ödeme iddialarının ileri sürüldüğünü, davalı tarafın müvekkilinin herhangi bir talimatı ve kabul beyanı olmaksızın üçüncü şahısların başlatmış olduğu bir takım icra dosyalarına yaptığını iddia ettiği ödemelerin müvekkilinin alacağından düşülemeyeceğini, davalı taraf cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından bu konuda yemin de teklif edemeyeceğini, kaldı ki bu ödemelerin davalının ticari defterlerinde kayıtlı da olmadığını, davacılının 89/1 haciz ihbarnamesi çıkartılmamasına rağmen bu ödemeleri yaptığını, davalının akdi haksız olarak feshettikten sonra, müvekkilinin işçilerini ayartarak kendi yanında çalıştırmaya başladığını, dava devam ederken de kendi yanında çalışan bu işçilerden işveren sıfatıyla, baskıyla ve kolayca tanzim ettirebileceği bir takım “sözde ödeme belgeleri” alarak huzurdaki davada ödeme olarak öne sürdüğünü, üçüncü şahıslara yapılan ödemelere ilişkin belgelerin her zaman tanzim edilmesi mümkün adi belgeler olduğunu, HMK’nın 215. maddesi uyarınca “her zaman düzenlenmesi mümkün olan adi belgelerin” belgede taraf olmayan kişileri bağlamayacağının gözetilmesi gerektiğini, davalı tarafın icra takibinden sonra bu sözde ödemeleri kendi defterlerine işlediğini,
Davalı tarafın 3-4 oteli bulunduğunu, farklı tüzel tüzel kişiliği bulunan şirketleri bulunduğunu, diğer şirketlerden birinin … A.Ş. olduğunu, müvekkilinin her iki şirketin otellerine hizmet verdiğini, davalının dava dışı … Şirketine ait 7.032,22 TL’lik makbuzu sunarak karışıklık yaratmaya çalıştığını, bu makbuzun dikkate alınmaması gerektiğini,
İlk derece Mahkemesince hüküm kısmında, “davalı tarafın 29.02.2016 tarihinde yaptığı 16.370,00 TL’lik ödemenin infaz aşamasında değerlendirilmesine” şeklinde karar verildiğini, davalının müvekkiline böyle bir ödemesi bulunmadığını, davalının kendiliğinden taraf olmadığı icra dosyasına ödeme yapması ve bunu da müvekkilinin alacaklarından düşmesinin hukuken doğru olmadığını,
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre tarafların muacceliyetten itibaren aylık %2 oranında faiz uygulanacağını kararlaştırıldıklarını, İlk derece Mahkemesi kararına dayanak yapılan bilirkişi raporunda faiz yönünden verilen görüşler ve yapılan hesaplamaların yanlış olduğunu,
Belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrar ederek,
Müvekkilinin davacı adına, davacı çalışanlarına toplam 18.116,88 TL maaş ödemesi yaptığını, yine davacı muhtelif icra dosyalarına toplam 27.152,00 TL. ödeme yaptığını, davacı şirket adına …’na 04.04.2016 tarihinde 7.032,22 TL. ödeme yapıldığını, davacı şirket adına yapılan ödemelerin toplam 52.301,72 TL olduğunu, İlk derece Mahkemesince hükme esas oluşturan bilirkişi raporunda bu ödemelerin bir kısmının gözden kaçtığını, sadece müvekkilince Aliağa İcra Müdürlüklerine yapılan ödemelerin 16.370,00 TL. olarak hesaplandığını, bilirkişi raporuna itirazları ve sundukları ödeme dekontlarının dikkate alınmadığını, müvekkili şirketin varsa davacıya borcundan bu ödemelerin mahsubunun gerektiğini, ödemelerin dava tarihinden önce yapılmış olması dikkate alındığında davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekiğini,
Müvekkilince taraflar arasındaki sözleşmenin, davacının sözleşme ile üstlendiği edimleri gereği gibi ifa etmemesi, ihtara rağmen sözleşmeye aykırı hareketine devam etmesi üzerine sözleşmenin 9.3. maddesi gereği haklı nedenle feshedildiğini, bu hususun tanık beyanları ile sabit olduğunu, bu hususlar değerlendirilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkili şirketin asıl işveren olarak üzerine düşen sorumlulukları fazlasıyla yerine getirdiğini, alt işveren personellerinin ücretlerini ödediğini, sözleşmenin feshedilmesinden sonra davacı çalışanlarının bir kısmının müvekkili şirket ile çalışmaya devam etmesinin bu hususun göstergesi olduğunu,
Müvekkilinin davacı adına yaptığı ödemeler değerlendirildiğinde borca itirazında haklı olduğu anlaşılmakta olup, müvekkili aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, alacağın likit olmadığını, davacı şirket kayıtlarında alacak miktarının 19.041,63 TL olarak tespit edildiğini ancak davacı tarafından müvekkili aleyhine 35.865,57 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlatıldığını,
İcra takibinde haksız ve kötüniyetli olan davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin taraflar arasındaki sözleşmeyi haklı ve usulüne uygun olarak feshettiğini,
İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddi ile davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve özellikle bilirkişi kurulunca davacının bakiye alacağını oluşturan faturaların tarihine göre icra takip tarihi itibariyle ödeme süresinin dolmadığının ve buna göre temerrüt oluşmadığının tespit edilmiş olmasına göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hususlara ilişkin diğer istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
II-Davalı vekilinin istinaf itirazları yönünden;
-Dosya kapsamından; İŞVEREN: … Turizm ve İnş. A.Ş. ve … Turizm İnş. San. Tic. Ltd. Şti. ile İŞGÖREN: … Hizm. ve Tem. San. Tic. Ltd. Şti. arasında, … Turizm ve İnş. A.Ş.’ne ait …Hotel ve davalı … Turizm İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’ne ait … Hotel’in Housekeeping İşi ile ilgili “Bakım Anlaşması” başlıklı sözleşme imzalandığı, davalı tarafça davacının sözleşmedeki edimlerin ifasını gereği gibi yerine getirmediği belirtilerek sözleşmenin 9.3.a. maddesine uygun olarak Ankara 41. Noterliğinin 08.01.2016 tarih ve … Y. sayılı ihtarnamesi ile 15 gün süreli fesih ihbarında bulunulduğu, taraflarca Ankara 41. Noterliğinin 13.01.2016 tarih ve … Y. sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiği kabul edilmiş ise de bu ihtarnamenin davalı tarafça değil, sözleşmenin diğer tarafı olan dava dışı … Turizm ve İnş. A.Ş. tarafından keşide edildiği anlaşılmıştır.
Ne var ki bu ihtarname üzerine tarafların karşılıklı olarak işi sonlandırdıkları ve takip konusu edilen alacakların bu tarihten önce düzenlenmiş faturalara dayalı olduğu görülmekle bu tesbitin sonuca etkili olmadığı kabul edilmiştir.
-Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2016/4483 E. sayılı dosyası kapsamından; davacı tarafça 31.10.2015 tarihli 3.532,51 TL., 30.11.2015 tarihli 8.547,94 TL., 07.12.2015 tarihli 3.809,42 TL., 04.01.2016 tarihli 9.148,72 TL., 04.01.2016 tarihli 382,91 TL., 01.02.2016 tarihli 10.223,80 TL. ve 03.02.2016 tarihli 10.220,57 TL. bedelli yedi adet faturaya dayalı olarak toplam 35.865,57 TL. asıl alacak, 1.000,00 TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 36.865,57 TL.’nin tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibine başlandığı, davalı tarafın süresinde itirazı üzerine icra takibinin durduğu anlaşılmıştır.
– Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen kök rapor ve ek raporlarda takip konusu faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı defterlerine göre davalının takip tarihi itibariyle 19.041,63 TL. alacak bakiyesinin bulunduğu, davalı defterlerine göre ise takip tarihi itibariyle 16.376,80 TL. borç bakiyesinin bulunduğu, ödeme/tahsilat ve mahsup kayıtları nedeniyle alacak/borç bakiyesinde mutabakat sağlanmadığı tespit ve görüşü bildirilmiştir.
-Davalı vekili cevap dilekçesinde; “…müvekkil şirketlerde görevlendirdiği personellerinin ücretlerinin davacı şirket tarafından ödenmemesi üzerine söz konusu personeller tarafından müvekkil şirkete başvurulmuştur. Müvekkil şirket, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında alt işveren tarafından istihdam edilen personellerin ücretlerinden alt işverenle birlikte sorumlu olduğundan ve ödediği bu bedelleri alt işverene rücu etme veya alt işverenin alacaklarından mahsup etme hakkına sahip olduğundan personel ücretlerini ödemiştir.” şeklinde savunmada bulunmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 5.12. maddesinde, “…SGK mevzutı ile her türlü işçi ve işveren (kıdem tazminatı) haklarının ödenmesi, işçi çıkartılması gibi tüm sorumluluklar iş görene aittir.” hükmü düzenlenmiştir. İşçilerinin işçilik alacaklarını ödeyemez duruma geldiği davacı tarafın da kabulündedir. Buna göre davacı işçilerinin işçilik alacaklarını ödeyen davalının, taraflar arasındaki sözleşmenin 5.12. maddesinden kaynaklanan rücu alacağı bulunmaktadır. İlk derece Mahkemesince, davalının cevap dilekçesindeki beyanlarının, aynı sözleşmeden kaynaklanan rücu alacaklarının mahsubuna yönelik olduğunun kabulü ve davalı defterlerinde kayıtlı borç bakiyesi tutarı 16.376,80 TL.’nin esas alınması isabetli olmuştur.
Yine İlk derece Mahkemesince, sadece davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı işçi ödemeleri toplamı 16.370,00 TL.’ye yönelik mahsup itirazının kabulü de doğru olmuştur.
Öte yandan, davacı şirket yetkilisi …’na dava tarihinden sonra, 21.03.2016 tarihinde yapıldığı belirtilen 7.032,22 TL.’lik ödeme, davalı tarafça değil, dava dışı … A.Ş. tarafından yapılmıştır. Bu nedenlerle davalı tarafça yapıldığı belirtilen bu ödemenin dikkate alınmaması doğru olmuştur.
-İlk derece Mahkemesince, davalının takip tarihinden sonra, dava tarihinden önce 29.02.2016 tarihinde davacı işçilerine yaptığı 16.370,00 TL. ödemenin infaz aşamasında değerlendirilmesine karar verilmiştir.
İtirazın iptali davası özünde tahsil istemini de barındırmakla, borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu kısmen veya tamamen öderse, alacaklının ödenen kısım yönünden itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır.
Buna göre İlk derece Mahkemesince, davalı tarafça icra takibinden sonra, dava tarihinden önce davacı işçilerine ödenen 16.370,00 TL. yönünden davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 114/(1)-h ve 115/(2) maddeleri uyarınca bu tutara yönelik davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
-Öte yandan, davacı tarafça, ticari defterlerinde davalıdan 19.041,63 TL. alacak bakiyesi görünmesine karşın 35.865,57 TL. asıl alacağın tahsili talep edilmiş olup, davacının fark kısım yönünden haksız ve kötüniyetli olduğu değerlendirilerek davalı lehine kötüniyet tazminatına karar verilmesi gerekirken, davalı vekilinin bu talebi ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de doğru olmamıştır.
-Diğer yandan, davalı tarafın iş bu davada mahsup edilmeyen varsa başkaca rücu alacaklarını takip ya da dava konusu yapabileceği tabiidir.
Buna göre Dairemizce, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR :
I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer istinaf sebeplerinin reddine,
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.06.2021 tarih ve 2016/242 E., 2021/321 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“1-Davanın kısmen KABULÜNE, Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2016/4483 E. sayılı dosyası ile yapılan icra takibine yönelik davalı tarafın itirazının kısmen İPTALİ ile takibin 6,80 TL. asıl alacak yönünden DEVAMINA,
Asıl alacağın 16.370,00 TL.’lik kısmı yönünden davanın HMK’nın 114/(1)-h ve 115/(2) maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,
Fazlaya ilişkin asıl alacak ve faize ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alacağın (6,80 TL) % 20’si oranında icra inkâr tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE,
3-Esastan reddine karar verilen asıl alacağın (16.823,94 TL.) %20’si oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, usulden reddine karar verilen alacak kısmı ile İİK’nın 67/2. maddesi koşulları bulunmadığından esastan reddine karar verilen taraf defterlerindeki fark kısım yönünden davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
4-Alınması gereken 269,85 TL harcın, dava açılırken peşin olarak alınan 428,17 TL harçtan mahsubu ile bakiye 158,32 TL’nin davacıya iadesine,
5-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen 269,85 TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davanın kabulüne karar verilen miktar ve davanın kabul oranına göre davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davalı tarafça yapılan 162,10 TL. istinaf yoluna başvurma harcı, 33,00 TL. tebligat gideri, 142,25 TL. posta gideri olmak üzere toplam 337,35 TL. yargılama giderinin davanın red oranına göre takdiren tamamının davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333. maddesine uygun şekilde İADESİNE,”
III-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
IV-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
13.07.2023 tarihinde, HMK’nın 362/(1)-a. maddesi uyarınca (Ek madde 1 uyarınca yeniden değerleme oranına göre belirlenen 238.730,00 TL. kesinlik sınırının altında kaldığından) KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 14/07/2023

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …