Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1717 E. 2021/1553 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 29.01.2020
ESAS-KARAR NUMARASI :…..
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, 17.02.2016 tarihinde meydana gelen terör saldırısında, davalıya ZMMS poliçesiyle sigortalı olan ….. numaralı askeri araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, çalışma gücünden kaybettiğini, zarara uğradığını beyan ederek şimdilik 1,000,00-TL maddî tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “…….. plaka sayılı askeri araç için davalı sigorta şirketi tarafından 30.09.2015 tarihinde olay tarihi içinde koruma sağlar şekilde zorunlu karayolu trafik sigorta poliçesi düzenlenmiştir. 17.02.2016 tarihinde askeri aracın Ankara … sokaktan geçişi sırasında yapılan bombalı saldırı sırasında ölümlü yaralanmalı olay meydana geldiği araçta yolcu olarak bulunan davacının olayda kusurunun bulunmadığı kabul edilmiştir.
Davacının olay nedeni ile çalışma gücü kaybına uğrayıp uğramadığının belirlenmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 26.04.2019 tarihli rapor alınmıştır. Kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlü Ölçütü Sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkındaki yönetmelik, yasa ve diğer düzenleme hükümleri dikkate alınıp hazırlanan ve davacıda tanımlanan yaralanmalara uygun olduğu için hükme esas alınan bu raporlara göre, davacının % 78 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturup altı (6) ayda iyileşebilecek şekilde yaralandığı kabul edilmiştir.
Davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenebilmesi için bilirkişiden yeni trafik sigorta genel şartlarına göre hesaplama yapılan 31.10.2019 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporu ile davacının sürekli çalışma gücü kaybı nedeni ile oluşan zararının 769.281,08 TL, geçici iş göremezlik nedeni ile oluşan zararının ise … tarafından yapılan ödemenin düşümü ile neticesinde kalmadığı hesaplanmış, bu raporun hüküm kurmak için yeterli olduğu kabul edilmiştir. Bilirkişi raporu hazırlandıktan sonra davacı vekili 23.12.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile sürekli iş göremezlikten kaynaklanan zararlarını rapor ile belirlenen miktarlara yükseltep, bu miktarlarla ilgili eksik harcı tamamlamıştır.
Davalı taraf geçici iş göremezlikten kaynaklanan alacak talebinin poliçe kapsamında olmadığını ileri sürmüştür. 01.06.2015 tarihli yeni trafik sigorta genel şartlarının A-5-b bendine göre ” trafik kazası nedeni ile çalışma gücünün kısmen yada tamamen azalmasına bağlı GİDERLERİN sağlık teminatı kapsamında … nun sorumluluğunda olduğu” düzenlemesi yer almakla birlikte, maddenin içeriğinden anlaşılması gereken geçici iş göremezliğe bağlı zarar GELİR YOKSUNLUĞU OLMAMALIDIR. Maddede GİDERDEN BAHSEDİLMEKTE olup, geçici iş göremezliğe bağlı zarar KAZANÇ KAYBINI içermekte olup, bunun bir GİDER olduğunun kabulü mümkün değildir. Ayrıca 2918 sayılı yasanın 98.maddesinde … nun sorumluluğunun kapsamı ” Tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti gideri ” olarak belirlenmiş olup, geçici iş göremezlik zararının … nun sorumluluğunun kapsamını belirleyen 98.maddede de değişiklik yapılmadığı sürece … nun ödemesi gereken giderler arasında yer aldığını söylemek mümkün olmadığı için geçici iş göremezlikten kaynaklanan zararın sigorta şirketlerinin sorumluluğunda olduğu gibi kaza tarihinde yürürlükte olan poliçe genel şartları incelendiğinde poliçe kapsamında olmayan zararlar bölümünde geçici iş göremezlik zararının sayılmadığı, bu nedenle geçici iş göremezlik zararının poliçe kapsamında ve bedensel zararlar içerisinde yer alması nedeni ile davalı tarafından karşılanması gerektiği kabul edilmiştir.
Dava açılmadan önce başvuru yapılması 26.04.2016 tarihinde dava şartı haline getirilmiş olup, somut olayda dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmadığı ancak dava açılmasına rağmen sigorta şirketinin davacının zararını gidermeye yönelik herhangi bir girişimde bulunmadığı anlaşıldığından dava açılması ile sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilmiştir.
Toplanan delilere göre; Davalıya sigortalı araca yönelik bombalı terör eylemi nedeniyle araçta yolcu olarak bulunan davacının geçici ve sürekli çalışma gücü kaybı oluşturacak şekilde yaralandığı, her iki zarar türünün poliçe kapsamında yer aldığı, davadan önce sigorta şirketine başvuru olmadığı için dava tarihi itibariyle davalı yönünden temerrüdün gerçekleştiği…” gerekçesiyle “…Davanın KABULÜNE, Geçici ve Kalıcı iş göremezlik tazminatı nedeni ile toplam 25.000,00-TL’nin 23.10.2017 dava tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlı yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ÖDENMESİNE…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Müvekkili sigorta şirketince …. plakalı askeri aracın grup ferdi kaza sigorta poliçesi kapsamında sigortalandığını, terör saldırılarının bu sigortanın kapsamında yer almadığından, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini; müvekkili sigorta şirketinin herhangi bir mesuliyetinden söz edilemeyeceği gibi sosyal risk ilkesi gereğince dava konusu olay sebebiyle davacı tarafın idare aleyhine tazminat davası açması gerektiğini, ilk derece mahkemesinin bu sebeple görevsizlik kararı vermesi gerekirken yargılamaya devam etmesinin ve davayı hükme bağlamasının usule ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini; aldırılan maluliyet raporunun davacının maluliyetinin belirlenmesinde yeterli olmayıp davacının sürekli maluliyetinin hatalı ve fahiş tespit edildiğini, ayrıca söz konusu maluliyet durumunun mezkur Yargıtay kararları uyarınca Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından belirlenmesi gerektiğini, davacının özür oranı %78 olarak belirlenmişse de bu oranın kabulünün mümkün olmadığını, zira işbu raporun kabul edilemez nitelikte olduğunu, kaldı ki davacının … Hastanesi’nde düzenlenen 11.09.2017 tarihli raporda özürlülük oranının %51 olduğunun belirtildiğini, işbu raporlar arasında bariz çelişki yer almakla birlikte yerel mahkemece bu çelişkiler giderilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğunu; söz konusu terör olayının 17.02.2016 tarihinde gerçekleşmiş olup davacının….,,. fiziksel muayenesinin yapıldığı tarihin 2017 olduğunu, raporun tarihinin ise 26.04.2019 olup bu rapor tanzim edilirken davacının fiziksel muayenesi dahi yapılmadan evrak üzerinden maluliyet tespitinin yapıldığını, iyileşme süresinin kişide meydana gelen tıbbi rahatsızlığın şiddeti ile doğru orantılı olduğunu, bu nedenle bu sürenin saptanmasında kişinin beyanı ve aldığı istirahat raporlarını belgelemesi gerektiğini, adli tıp uzmanının da bu süreyi değerlendirirken bu belgeleri hastadan istemesi ve belgelere göre bir değerlendirme yapması gerektiğini, yine dosyada ve muayene raporlarında davacının bakıma muhtaç olduğunu gösteren herhangi bir delil bulunmamakta olduğu gibi davacının 6 aylık istirahati gerektiren bir raporunun da bulunmadığını, söz konusu poliçenin bir ferdi kaza poliçesi olduğunu ve bu cihette de hesaplamada kullanılan oranlar ve hesaplama yöntemlerinin doğru olmadığını, zira işbu poliçeye bağlı olarak bir hesaplama yapılması ve yapılacak hesaplamada ferdi kaza genel şartlarında yer alan çizelgeye bağlı kalınarak toplam teminatta belirtilen oranlar ile oranlanmalı ve tazminatın bu şekilde hesaplanması gerekirken yerel mahkemece hükme esas alınan hesaplamanın kabulünün mümkün olmadığını, hiçbir şekilde davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla ıslahla arttırılan tazminata ancak ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülebilecek olup bu yönüyle de verilen kararın hatalı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, ferdi kaza sigorta poliçesi nedeni ile tazminat istemine ilişkindir.
Söz konusu olayda davalı, araçtaki yolcular için grup ferdi haza sigorta poliçesi düzenlemiştir. Davacı vekili tarafından yapılan ıslah dilekçesi ekinde bulunan poliçe de gözetildiğinde talebin ferdi kaza sigorta poliçesine dayalı tazminata ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mahkemece bu sigorta poliçesi ve eki genel şartlara göre inceleme ve araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken poliçe ile ilgisi bulunmayan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ilkelerine göre inceleme yaptırılıp anılan şekilde karar verilmesi doğru olmamış, HMK m 353/1,a,6 uyarınca esası incelenmeden kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …… sayılı dava dosyasında verdiği 29.01.2020 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
Kararın kaldırılması nedenine göre davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde iadesine.
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
27.10.2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 04.11.2021