Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1644 E. 2021/1451 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/05/2021
ESAS-KARAR NUMARASI :….
DAVA TARİHİ :16/03/2021
Asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Asıl davada davacı vekili, davalı müflis şirketin iflas işlemlerinin Ankara 21. İcra Müdürlüğü’nün…… İflas sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğünü, davacı bankanın davalı şirketten alacağının bulunduğunu, alacağın iflas masasına kaydı için başvuruda bulunulduğunu ancak 01/02/2021 tarihli sıra cetveli ile davacı bankanın alacağının 11.618.023,32-TL’lik kısmının kabul edildiğini 250.232,83-TL’lik kısmının reddedildiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptali ile reddedilen 250.232,83-TL alacağın da iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemes…. Sayılı dosyasında davacı vekili, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulduğunu, reddedilen 250.232,83-TL alacağın da iflas masasına kayıt ve kabulüne, sıra cetvelinin bu doğrultuda düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Ankara 3. ATM tarafından yapılan yargılama sonucunda 23/03/2021 tarih ….. Sayılı kararı ile dosyanın Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…. E sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “… 1-Birleşen dosya bakımından; davacı vekili Mahkememizin iş bu asıl dosyasında 18/02/2021 tarihi itibariyle dava açtığı, daha sonra arabulucuya başvurduğu ve arabuluculuk son tutanağının anlaşamama olarak 16/03/2021 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Daha sonra davacı banka tarafından Ankara 3. ATM’nin ….. Sayılı dosyası ile arabuluculuk tutanağının düzenlendiği, 16/03/2021 tarihi itibariyle dava açıldığı, asıl dosya ve birleşen dosyadaki tarafların vakıaların ve tüm taleplerin aynı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-ı maddesine göre ”Aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” derdestlik dava şartı olarak düzenlenmiştir. Buna göre, Mahkememizde 18/02/2021 tarihinde açılan iş bu asıl dava devam ederken Ankara 3. …. Sayılı dosyası ile tarafları, konusu ve talepleri aynı olan birleşen dava açılmış olması nedeniyle derdestlik dava şartının gerçekleştiği, bu nedenle birleşen dosyanın usulden reddine karar verilmiştir.
2- Asıl dosya bakımından; 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Kanunun 20. Maddesi gereğince davanın arabuluculuğa tabi olması nedeniyle, davacı vekiline, arabulucuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneği sunmak üzere ara kararın tebliğinden itibaren bir haftalık kesin süre verilmiş, ancak davacı vekili tarafından dilekçe ekinde 16/03/2021 tarihli arabuluculuk son tutanağının sunulduğu görülmüştür.
Yapılan inceleme sonucunda 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Kanunun 20. Maddesi ile 6102 sayılı TTK’ ya 5/A maddesi olarak eklenen madde hükmü gereğince TTK’ nın 4. Maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2 maddesi gereğince davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, davacı tarafça arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmediği, daha sonra 16/03/2021 tarihinde arabuluculuk tutanağının düzenlendiği, bu şekilde 6102 sayılı TTK’nun 5/a maddesinde düzenlenen dava şartının yerine gelmediği anlaşılmakla; 6325 sayılı kanunun 18/A -2 maddesi gereğince davanın usulden reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesinin, zorunlu arabuluculuk dava şartını, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri ile sınırlı tuttuğunu, somut davanın, bir alacak ya da tazminat davası olmayıp masaya kayıt kabul davası olduğunu, kayıt kabul davaları belli bir para alacağının tahsili amacı gütmediğinden Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesinin bu davalarda uygulama alanı bulmasının mümkün olmadığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden görülmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Asıl ve birleşen dava, kayıt kabul istemine ilişkindir.
Asıl davadaki istinaf istemi yönünden;
7155 sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi, ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür.
Anılan maddenin 1 numaralı fıkrası şu şekildedir:
“Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır”.
Eldeki kayıt kabul (iflas sıra cetveline itiraz ya da alacağın sıra cetveline yazdırılması) davası bakımından düzenleme iki yönden incelenmelidir.
İlk olarak anılan hükümle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde gösterilen genel dava şartlarına ek olarak özel bir dava şartı getirildiğinden, bu dava şartının ne şekilde anlaşılıp uygulanacağı üzerinde durmak gerekir.
Bilindiği gibi, dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkının ihlali sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerekir.
Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “..konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur.
Somut olayda dava, bir alacak ya da tazminat davası olmayıp, masaya kayıt davasıdır. Bilindiği gibi kayıt kabul davası bir para alacağının tahsili amacını gütmez; bu dava ile o alacağın o iflas tasfiyesinden pay alıp almayacağı hususu belirlenir.
Nitekim doktrinde de, sıra cetveline itiraz davasının, iflas idaresi tarafından düzenlenen sıra cetveline karşı tanınmış bir kanun yolu olduğu ve yalnızca sıra cetvelinin düzeltilmesi amacını taşıdığı; bu dava ile alacaklının, iflas idaresinin bir alacağı kabulü veya reddi, miktarı ve sırası ile sınırlı bir aynî hakkın mevcudiyeti ve mahiyeti hakkında vermiş olduğu kararın doğru olmadığını ileri sürerek, iflas alacaklılarından birinin maddî hukuka uygun bir şekilde garameye dâhil edilip edilmemesini talep ettiği kabul edilmektedir. Bu dava ile güdülen amaç, alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağıdır. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil, sadece sıra cetvelinin düzeltilmesi sonucunu doğurur (bkz., Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, kn.1).
Nitekim dava on beş günlük hakdüşürücü süreye tâbi tutulmuş olmakla birlikte dava süresinde açılmasa dahi tasfiye sonucunda tasfiye artığı kalması halinde alacaklının bu kısma müracaat edebileceği kabul edilmektedir. Diğer bir ifade ile kayıt kabul davası subjektif bir hakkı konu almakta ve maddi hukuk hükümlerine göre incelenmekle birlikte maksadı bu tutarın “tahsili” değildir.
Yargıtay uygulaması da aynı yönde olup, davanın bu niteliği gereği alacak davalarından farklı olarak, alacak tutarı üzerinden nispi harç ve vekalet ücretine değil, maktu harç ve vekalet ücretine hükmedileceği ilkesi benimsenmiştir. (Yargıtay 11. HD.’nin 08.02.1988 T., 1987/5894 E., 1988/605 K. sayılı kararı.) Benzer yönde 11. HD. 08.02.1988 T., 1987/5895 E., 1988/606 K.; 11. HD. 01.02.1988 T., 1987/7817 E., 1988/424 K.; 11. HD. 03.02.1988 T., 1987/7982 E., 1988/525 K. sayılı kararlar da mevcuttur. (Doç. Dr. Yavuz N. OKÇUOĞLU.Yargıtay Kararları ve Karşıoylarım. Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü-1991. Sayfa 431 ve 432)
Açıklananan nedenlerle kayıt kabul davası, “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi değildir.
İkinci olarak dava öncesi sürecin de dikkate alınması gerekir.
Borçlu davalının iflası üzerine iflas dairesince ilanlar yapılmakta ve alacaklı davacı alacağının masaya kaydı için iflas idaresine başvurmaktadır. Sınırsız bir tahkik ve tetkik yetkisiyle donatılan iflas idaresi (İİK m.230), alacaklı tarafından sunulan belgeleri değerlendirerek alacağın tamamını veya bir kısmını reddetmektedir. İflas idaresinin bu şekildeki incelemesi üzerine red ve bu durumu sıra cetveli ile ilan ettiği bir alacağın arabuluculuk sürecinde varlığını kabul etmesi çelişkili kararlara neden olacaktır.
İflas idaresinin arabuluculuk sürecinde masayı ne şekilde temsil edebileceği hususuna gelince;
İcra ve İflâs Kanunu’nun 226’ncı maddesine göre, iflas idaresi masanın yasal temsilcisidir. Ancak bu temsil yetkisi masanın menfaatlerinin gözetilmesi ve tasfiye ile sınırlıdır.
İflas idaresinin “iki bin liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, daha ziyade alacaklardan alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle” sulh olabileceğine ve tahkim yapabileceğine ilişkin düzenleme ise masanın borçlu olduğu halleri değil, aksine masanın alacaklı olduğu halleri ifade etmek üzere yasaya konulmuştur (İİK m.226/II). Bu nedenle masanın borçlu olduğu hallerde, iflas idaresinin bir sulh ve tahkim yetkisi olduğu da düşünülemez. Bu yetkiyi haiz olmayan iflas idaresinin arabuluculukta masayı temsil etmesi ve uzlaşma suretiyle belirlenecek tutarı masaya kaydetmesi de mümkün değildir.
Alacağı bir kez reddettikten sonra arabuluculuk sürecinde ve diğer alacaklıların katılımı olmaksızın alacağın kabulü, masanın menfaatine bir temsil biçimi olarak kabul edilemez.
Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle, kayıt kabul davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmasının bir dava şartı olmadığı ve iflas idaresinin arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle Dairemizce, davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.4 maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının esasını incelemeden kaldırılmasına ve asıl davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Birleşen davadaki istinaf istemi yönünden;
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Asıl davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,a.4 gereğince, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. sayılı dava dosyasında verdiği 25/05/2021 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve asıl davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2- Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…. sayılı dosyası hakkında verdiği 25/05/2021 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2- Harç peşin alındığından ve davacı istinafı asıl dava yönünden kabul edilip birleşen dava yönünden reddedildiğinden, kararın niteliği gereği yeniden alınmasına veya harç iadesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine,
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
13/10/2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 22/10/2021

Başkan … Üye … Üye… Katip …