Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/162 E. 2021/351 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (D İ R E N M E –
D A V A N I N R E D D İ )
ESAS NO : ….
KARAR NO :….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

ASIL VE BİR. DAVADA DAVACI : … –
ASIL VE BİR. DAVADA DAVALI : … –
DAVA TARİHİ : 21.02.2017
KARAR TARİHİ : 09.03.2021

Dairemizin 11.12.2019 tarih ve …. sayılı kararının davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2020 tarih ve …sayılı kararıyla bozulmasına karar verilmesi üzerine dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkili şirketin kendi bölgesindeki dağıtım faaliyetlerini yürütebilmek için davalıya ait iletim hatlarına bağlanmak ve kullanmak zorunda olduğunu, yazılı sözleşme imzalanan 16.09.2009 ayından önce taraflar arasında fiili olarak sözleşmesel ilişki kurulduğunu, davalının “… tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması” şeklinde tanımlanan ihlâlle ilgili Ocak 2007-Aralık 2009 dönemleri için toplam 32 adet fatura ile 314.943,18 TL. ceza tahakkuk ettirdiğini, müvekkilinin fatura bedellerini 21.01.2013 tarihinde ödediğini, davalının tek taraflı olarak kabul edilerek uygulamaya konulan…. dayalı olarak sözleşme imzalanmayan dönemle ilgili de ceza tahakkuk ettirdiğini, davalı şirketle 2010 yılının sonuna kadar ceza uygulanmaması yönünde mutabakata varıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 314.943,18 TL.’nin ödeme tarihi 21.01.2013 tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; yargı yolu, husumet itirazlarında bulunmuş, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davacının TTK 21/2. maddesi hükmüne uygun olarak fatura içeriğine yasal sürede itirazda bulunmadığını, davacı ile müvekkili arasında 16.09.2009 tarihinde sistem kullanım anlaşmaları imzalanmaya başlandığını, Ocak 2007-Eylül 2009 dönemi için sistem kullanım anlaşması bulunmadığından…. Ekim 2009-Aralık 2009 dönemi için Sistem Kullanım Anlaşmasının 10. maddesinin uygulandığını, Yöntem Bildiriminin … kararı ile onaylanarak yürürlüğe girdiğini, 20.12.2012 tarihli 32 adet faturanın 25.12.2012 tarihli yazı ekinde davacıya gönderildiğini, davacının 23.01.2013 tarihli yazı ile Haziran 2007 dönemi faturasına itiraz ettiğini, müvekkilinin talebi doğrultusunda bu fatura tutarı ile ilgili iade faturası düzenlendiğini, 08.03.2007 tarihinde müvekkili ile … arasında yapılan toplantı sonrasında cezai hükümlerin 3 yıl süresinde Dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünden … ve Dağıtım Şirketlerinin …nezdinde muafiyet talebinde bulunması hususunda mutabık kalındığını, ancak bu güne kadar cezai işlemlerle ilgili muafiyet ve mevzuatta yapılmış bir düzenlemeye ilişkin herhangi bir kararın müvekkiline ulaşmadığını, TBK’nın 146. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı hükmü uyarınca söz konusu ceza faturalarının düzenlendiğini, Sistem Kullanım Anlaşmasının 10. maddesinde yaptırım uygulayabilmek için kural olarak ihtar gerekli görülmüş ise de, maddenin devamında yer alan tabloda hangi ihlâl hallerinde uyarıda bulunulacağının görüleceğini, 10. maddede düzenlenen bazı ihlâllerin süreklilik arz eden nitelikte olmadığını, gerçekleştiği anda sona eren ihlâl niteliğinde olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere faturaların ihtirazı kayıt konulmadan ödendiğini, faiz oranlarını ve faizin başlangıç tarihini kabul etmediklerini, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DAVANIN SEYRİ VE SONUCU :
İlk derece Mahkemesince, dava konusu faturalardan sözleşme sonrası döneme ilişkin olarak kesilen Ekim 2009-Kasım 2009 ve Aralık 2009 dönemine ait faturalar Sistem Kullanım Anlaşmasının 10. maddesine göre verilmiş olmakla birlikte, davacıya süreli ihtar gönderme yükümlülüğüne uyulmadan bu cezaların kesildiği anlaşılmakla ceza faturalarının sözleşmeye uygun olmadığı, ihtirazi kayıtsız ödeme yapmış ise de ödemenin muhtemel baskı ve elektriğin kesilebileceği tehdidi altında yapıldığı anlaşılmakla (Yargıtay 23. H.D. …., bu üç fatura gereğince yapılan ödemelerin iadesi gerekeceği, davalının temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığından dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceği; sözleşme imzalanmayan döneme ilişkin kesilen faturalar yönünden yapılan incelemede her nekadar davalının Yöntem Bildirimine göre cezaları kestiği, bu uygulamanın Danıştay 13. Dairesinin …. sayılı ilamı ile ‘hukuka uygun olmadığının’ belirlendiği anlaşılmakta ise de, davacının ödeme tarihi ile ihtirazi kayıtsız olarak ödemeyi yaptığı, taraflar arasındaki bu dönemde, sözleşmesel ilişki bulunmadığından davacının borcu ifa amacıyla yaptığı ödemeleri yönünden, bu borcun mevcut olmadığını, bu borç hakkında hataya düşmüş olduğunu ispat etmek zorunda olduğu davacının hataya düştüğünü ispatlayamadığı, TBK 77 vd. maddeleri çerçevesinde istirdat talebinin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 29.740,19 TL.’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 11.12.2019 tarih ve …. sayılı kararıyla; davacı vekilinin ihtirazı kayda ilişkin, davalı vekilinin diğer hususlara ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi ile, davalı tarafça gönderilen 32 adet fatura bedelinin davacı tarafça itiraz kaydı olmaksızın 21.01.2013 tarihinde ödendiği, davacı tarafça davalıya ödeme tarihinden sonra, 23.01.2013 tarihli yazıda, faturaların itiraz kaydı ile ödendiği bildirilerek itiraz edildiği, taraflar tacir olup, gönderilen faturalara karşı itiraz usulü ve sonuçlarının TTK’nın 21. maddesinde düzenlendiği, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğundan, TBK’nın “Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri” başlığı altında yer alan 78 ve 79. maddelerinin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı, tacir olan davacının gönderilen faturalara süresinde itiraz edip, istirdatı için yasal haklarını kullanacağı itirazı ile ödeme yapması mümkün olduğundan, İlk derece Mahkemesinin, ödemenin muhtemel baskı ve elektriğin kesilebileceği tehdidi altında yapıldığı yolundaki gerekçesine katılmanın mümkün olmadığı, davacı vekilince, müvekkilince dava konusu faturalara TTK’nın 21/2. maddesindeki sekiz günlük sürede itiraz edilerek iade edildikleri ve itiraz kaydı ile ödeme yapıldığının iddia edilmediği, bu yönde delil ve belge sunulmadığı, buna göre İlk derece Mahkemesince, davalı tarafça 25.12.2012 tarihli yazı ekinde gönderilen dava konusu faturalara karşı davacının TTK’nın 21/2. maddesinde öngörülen sürede itirazı bulunmadığı, bedellerini herhangi bir itirazda bulunmaksızın ödediği gerekçesiyle, sözleşme öncesi ve sonrası dönem ayrımı yapmaksızın tüm faturalar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesine, kararın niteliğine göre, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 07.12.2020 tarih ve ….. sayılı kararıyla, Borçlar Kanunu ve diğer yasal düzenlemelerde ihtirazı kayıt ileri sürme hakkının kullanılmasının belli bir şekle bağlı kılınmadığı, hak sahibinin açıkça ihtirazı kayıt hakkını ileri sürmese bile, yaptığı eylem ve işlemlerden bu hakkını kullanmak istediği sonucu çıkarılabiliyorsa, bu hakkın kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği, her zaman bir borcun mevcut olup olmadığının bilinmeyebileceği, bu durumda borçlunun şüpheyle de olsa borcu ifa etmişse bunu geri isteyebileceği, bu durumda ihtirazi kayıt koymasına gerek olmadığı, somut olayda davalı tarafından taraflar arasında sözleşme bulunmayan dönem için Yöntem Bildirimine göre, sözleşme sonrası ise sözleşme şartlarına uyulmaması nedeniyle geçmişe yönelik ihlaller nedeniyle ceza faturaları düzenlendiği ve davacı tarafından ihtirazi kayıt konularak ödenmesi kararlaştırılmasına rağmen ihtirazi kayıt konulmadan ödeme yapıldığının anlaşıldığı, bir şirketin yetkili kurumları tarafından ihtirazi kayıt koymak kaydıyla ödeme yapılması konusunda karar alınmasına rağmen ödemenin ihtirazi kayıtla yapılmamasının davacının ödemeyi yukarıda belirtilen çekincelerle yaptığının kabulünü kuvvetlendirdiği, sözleşme öncesi döneme ilişkin ceza faturalarının dayanağı olan Yöntem Bildiriminin Danıştay tarafından iptal edilmesi nedeniyle bu döneme ilişkin ceza faturalarının ödenmesi halinde iadesinin talep edilmesinin her halükarda mümkün olduğu, aksine gerekçeyle bu döneme ilişkin talebin reddinin doğru olmadığı, sözleşme döneminde ihtar şartına uyulmadan düzenlenen ceza faturalarının usulsüz olduğu konusunda gerek ilk derece mahkemesi ve gerekse Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi görüşlerinde uygunluk ve isabet bulunduğu, sözleşme çerçevesinde düzenlenmiş bir faturanın ödenmesi sonrası bu ödemenin sözleşme şartlarına uymadığı düşüncesiyle iadesinin talep edilebileceği, bu talep için ödeme sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ihtiyaç olmadığı, kaldı ki az yukarıda belirtilen gerekçelerle davacının bazı çekincelerle ihtirazi kayıt koymaktan alıkonulduğunun kabulü gerektiği, dava konusu faturaların bir hakedişe konu edilmediği, Hizmet İşleri Genel Şartnamesi 42. maddesinde belirlenen usulle bir ihtirazi kaydın da olayda uygulama yeri olmadığına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde redde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına ve kaldırılmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Asıl ve birleşen dava, sistem kullanım ceza bedeli olarak davalı tarafça düzenlenen ve davacı tarafça ödenen fatura bedellerinin istirdatı istemine ilişkindir.
Dairemizin 11.12.2019 tarih ve …. sayılı kararının Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 07.12.2020 tarih ve….. sayılı kararıyla bozulmasına ve kaldırılmasına karar verilmesi üzerine HMK’nın 373/(3). maddesi uyarınca duruşma açılmasına karar verilerek taraf vekilleri duruşmaya davet edilmiştir.

Dosya kapsamından; davalı tarafça davacıya 25.12.2012 tarihli yazı ekinde, Ocak 2007-Aralık 2009 tarihleri için 20.12.2012 tarihinde düzenlenen, toplam 314.943,18 TL. bedelli, 32 adet faturanın gönderildiği, davacı tarafça fatura bedellerinin 21.01.2013 tarihinde ödendiği, davacı tarafça davalıya ödeme tarihinden sonra gönderilen, 23.01.2013 tarihli yazıda, faturaların itiraz kaydı ile ödendiği, Haziran 2007 dönemine….. sorumluluğunda olduğu, ayrıca faturalara konu dönem ile ilgili uyarıda bulunulmadığı bildirilerek itiraz edildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça faturalara süresinde itiraz edildiğine ilişkin iddiada bulunulmamış, delil ve belge sunulmamıştır.

… sebepsiz zenginleşmeye ilişkin, 77 vd. maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.06.2015 tarih ve….
Taraflar arasında Sistem Kullanım Anlaşmasının imzalanmadığı dönemde dahi davacının davalıya ait iletim hatlarını kullanması ile ilgili fiili bir sözleşme ilişkisi kurulduğu, davalının sistem kullanım ücretleri ile ilgili faturalar düzenlediği, davacının bu döneme ilişkin sistem kullanım ücretlerini itirazsız ödediği, uyuşmazlığın sistem kullanım ceza faturaları düzenlenmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğundan, TBK’nın “Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri” başlığı altında yer alan 78 ve 79. maddelerinin, dolayısıyla bu düzenleme ile ilgili “ihtirazı kayıt” ilkelerinin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı gibi tartışılmasına da gerek bulunmamaktadır. Somut olaya uygun düşmediğinden, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 07.12.2020 tarihli bozma kararındaki ihtirazı kayıt ile ilgili açıklamalara, sözleşme öncesi dönem için ihtirazı kayıt konulmasına gerek olmadığı, sözleşme döneminde de davacının bazı çekincelerle ihtirazı kayıt koymaktan alıkonulduğuna ilişkin belirlemelere katılmak mümkün olmamıştır.
Dairemizin 11.12.2019 tarihli kararında da belirtildiği üzere, taraflar tacir olup, gönderilen faturalara karşı itiraz usulü ve sonuçları TTK’nın 21. maddesinde düzenlenmiştir. Tacir olan davacının gönderilen faturalara süresinde itiraz edip, istirdatı için yasal haklarını kullanacağı itirazı ile ödeme yapması mümkündür.
Buna göre, davalı tarafça 25.12.2012 tarihli yazı ekinde gönderilen dava konusu faturalara karşı davacının TTK’nın 21/2. maddesinde öngörülen sürede itirazı bulunmadığı, bedellerini herhangi bir itirazda bulunmaksızın ödediği, artık fatura bedellerinin istirdatını isteyemeyeceği anlaşıldığından, Dairemizin 11.12.2019 tarih ve ….. sayılı kararında direnilmesine ve davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Dairemizin 11.12.2019 gün ….. sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL. karar ve ilam harcının, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 5.378,45 TL.’den mahsubu ile kalan, 5.319,15 TL.’nin davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 30.496,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan 121,20 TL. istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
09.03.2021 tarihinde, taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE verilen karar usulen okunup açıklandı.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır