Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/152 E. 2021/458 K. 23.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (D İ R E N M E – D A V A N I N R E D D İ)
ESAS NO : 2021/152
KARAR NO : 2021/458

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

DAVA TARİHİ : 25.01.2017
KARAR TARİHİ : 23.03.2021

Dairemizin 11.12.2019 tarih ve . Esas, . Karar sayılı kararına karşı taraf vekillerince temyiz yoluna başvurulmuş olup, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2020 tarih ve 2020/369 Esas, 2020/4069 Karar sayılı kararıyla bozulmasına karar verilmesi üzerine dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkilinin kendi bölgesinde dağıtım faaliyetlerini sürdürebilmek için davalıya ait iletim hatlarına bağlanmak ve bu hatları kullanmak zorunda olduğunu, müvekkili ile davalı T….arasında ilk olarak 16.09.2009 tarihinde Sistem Kullanım ve Bağlantı Anlaşması imzalandığını, yazılı sözleşme öncesi dönemde taraflar arasında fiili olarak sözleşmesel ilişki kurulduğunu, davalının İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesinde, “……. tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması” şeklinde tanımlanan ihlâlle ilgili Ocak 2007-Aralık 2009 dönemleri arası için müvekkil şirket aleyhine toplam 36 adet fatura ile 782.943,95 TL. ceza tahakkuk ettirdiğini, davalı tarafça tek taraflı olarak kabul edilerek uygulamaya konulan Yöntem Bildirimi’ne göre ceza uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını, davalı…… ile (özelleştirme gerçekleştirilmediği için bütün dağıtım şirketlerini temsil eden) ……. arasında 08.03.2007 tarihinde imzalanan protokolde; Kamu mülkiyetinde olan dağıtım şirketlerinin personel yetersizliği ve yatırım ödeneklerinin kısıtlılığı nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış olması, eleman yetersizliğinden dolayı bakım-onarım faaliyetlerinin istenilen seviyede yapılamaması dikkate alınarak, “Sistem Kullanım Anlaşmalarındaki Cezai Şartlar” başlıklı 10. maddede ve Yöntem Bildiriminin 1.5’inci maddesinde yer alan cezai hükümlerin 3 yıl Dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünde …….ve Dağıtım Şirketlerinin ………nezdinde muafiyet talebinde bulunması hususlarında mutabık kalındığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 782.943,95 TL. tutarındaki ceza ödemesinin ödeme tarihi olan 28.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğunu, dava konusu ceza faturasının ilgili olduğu döneme ilişkin olarak davacı ile müvekkili arasında imzalanmış bir Sistem Kullanım Anlaşması bulunmadığından, ceza faturasının İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin (Yöntem Bildirimi) 1.5 maddesine göre düzenlendiğini, hak düşürücü süre, zamanaşımı, husumet ve diğer yönlerden de itirazlarını sunduklarını, davaya konu 36 adet ceza faturası bedellerinin davacı tarafından 28.03.2013 tarihinde ödendiğini, dağıtım şirketleri gibi bazı kullanıcıların zamanında müvekkili ile sistem kullanım anlaşması imzalamaması nedeniyle sistem kullanım anlaşması imzalayarak yasal yükümlülüklerini yerine getiren kullanıcıların aleyhine bir durum oluşacağı için 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde gerekli düzenleme yapıldığını ve gerekli yaptırımların uygulanabilmesinin hüküm altına alındığını, ayrıca 08.03.2007 tarihinde ……. ve müvekkili arasında yapılan toplantı sonucu, “cezai hükümlerin 3 yıl süresince Dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünde …….. ve Dağıtım Şirketlerinin………. nezdinde muafiyet talebinde bulunması ve Sistem Kullanım Anlaşmasında yer alan 15 günlük ödeme süresinin 30 güne çıkarılması için .. ve Dağıtım Şirketlerinin …. nezdinde girişimde bulunması hususunda” mutabık kalınmış ise de, bu konuda mevzuatta herhangi bir düzenleme yapılmadığından cezai işlemlerin ……….. Şirketlerine uygulanmamasının mümkün olmadığını, Yöntem Bildiriminde, düzenlenen bahse konu faturalar için yazılı uyarıda bulunulmasını gerektirecek bir hüküm de bulunmadığını, anlaşma imzalanmış olsaydı dahi, ihlâlin niteliğine göre önceden bildirimde bulunulmasının mümkün olmayacağını, dava konusu ceza faturalarının, idari para cezası olmayıp, sözleşme koşullarının (yöntem bildiriminin) ihlâlinden kaynaklanan cezai şart olduklarını, iletim hizmeti sunmak ve arz güvenliğini sağlamak için cezai yaptırımların düzenlenmesinin zorunlu olduğunu, davaya konu faturalara ilişkin ödemenin ihtirazi kayıtla yapılmadığını, talep edilen faiz oranlarını ve faizin başlangıç tarihini kabul etmediklerini savunarak, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
DAVANIN SEYRİ VE SONUCU :
İlk derece Mahkemesince; taraflar özel hukuk tüzel kişisi olduğundan Adliye Mahkemelerinin görevli olduğu, dava konusu ceza faturalarının kapsadığı Ocak 2007 ila Aralık 2009 tarihleri arasındaki dönemlerin tümünü kapsayacak şekilde imzalanmış bir sistem kullanım anlaşması bulunmadığı, bu dönemde yapılan ihlâller nedeniyle sistem bildiriminin 1.5 maddesi gereğince inceleme yapılması gerektiği, davacı …….ın Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan “…… tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00 ila 24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açılması” şeklindeki ihlâl nedeniyle ceza faturası düzenlendiği, … uygulanan ve davaya konu olan cezaların Yöntem Bildiriminin Madde 1.5 dayandığı, sistem kullanım anlaşmasının imzalanmadığı dönemlerde sistem kullanıcılarına uygulanacak düzenlemelerin ………. tarafından genel düzenleyici işlemler ile belirlendiği, buna göre taraflar arasındaki ilişkinin niteliğine göre uygun düzenlemelerin Elektrik Piyasası İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliği ve İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminde (Yöntem Bildirimi) kısmen yer aldığı, ancak bu mevzuatın taraflar arasındaki ilişkiyi tüm yönleriyle düzenlemediği, uygulamada boşluklar çıktığı, somut olayda kesici açması ihlâlinin gerçekleştiği dönemlerde yürürlükte bulunan Yöntem Bildiriminin 1.3 Maddesinde iletim sistemine doğrudan bağlanan kullanıcıların Bağlantı Anlaşması ile Sistem Kullanım Anlaşması yapmak zorunda olduklarının belirtildiği, 1.5 Maddesinde ise sistem kullanım anlaşması imzalanmasa bile sistemin kullanılması halinde Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin geçici 3. Maddesi uyarınca kullanıcıların elektrik piyasası tarifeler yönetmeliği doğrultusunda onaylanan sistem kulanım bedelini ve sistem iletişim bedelini ödemekle yükümlü olduğu, sistem kullanım anlaşması bulunmadığı halde sistemi kullanan dağıtım şirketlerinin arz güvenilirliğini ve kalitesinin sağlanması amacıyla belirtilen ihlâllerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacağı açıklanmak suretiyle, sistem bildiriminde, ihlâl ve bu ihlâlin karşılığı olan cezanın düzenlendiği, taraflar arasında sistem kullanım anlaşması imzalanmadığından dağıtım şirketine ceza kesilemeyeceği, kesilen cezanın kanuna ve taraflar arasındaki sözleşmeye dayanmadığı, tek taraflı iradeyle düzenlendiği, sistem bildirimine dayandığı, fiilin işlenmesi durumunda uygulanacak yaptırımın ancak kanunla belirleneceğine ilişkin 5236 sayılı Kabahatler Kanununda yer alan kurala rağmen üç ihlâl için sistem kullanım bedelinin %1’i kadar ceza kesileceğine ilişkin kuralın kanuna dayanmadığı bu nedenle hukuki dayanağının bulunmadığı, ihlâlin niteliği gereği uyarı yapılmasının önünde bir engel bulunmadığı, ceza kesen davalı şirketin ceza kesmeden önce böyle bir uyarıda bulunmadığı, bu nedenle kesilen cezanın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olmadığı, davacı şirketin söz konusu cezayı 28.03.2013 tarihinde ödediği, haksız olarak alınan bu bedeli ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte isteyebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüyle, 782.943,95 TL’nin ödeme tarihi olan 28.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hükme karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Dairemizin 11.12.2019 tarih ve 2018/2221 E., 2019/1987 K. sayılı kararıyla, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK’nın 353/(1).b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin yargı yolu, husumet ve zamanaşımı hususundaki itirazlarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine; dosya kapsamından; davalı tarafça davacıya 25.12.2012 tarihli yazı ekinde, taraflar arasında henüz Sistem Kullanım ve Bağlantı Anlaşmalarının imzalanmadığı döneme ilişkin, Ocak 2007-Aralık 2009 tarihleri için 20.12.2012 tarihinde düzenlenen, toplam 782.943,95 TL. bedelli, 36 adet faturanın gönderildiği, davacı ile dava dışı ……. Planlama ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı arasında 03.01.2013 ve 04.01.2013 tarihli yazışmalar yapıldığı, yine 26.03.2013 tarihinde davacı şirket Müdürlük Makamı ile iç yazışma yapılarak ihtirazi kayıtla ödenmesi hususunda OLUR alındığı, 28.03.2013 tarihinde de fatura bedellerinin davalıya ödendiğinin anlaşıldığı, 28.03.2013 tarihli ödeme belgesinde herhangi bir itiraz kaydı bulunmadığı, davacı tarafça faturalara itiraz edildiğine ilişkin iddiada bulunulmadığı, delil ve belge sunulmadığı, taraflar tacir olup, gönderilen faturalara karşı itiraz usulü ve sonuçlarının TTK’nın 21. maddesinde düzenlendiği, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğundan, TBK’nın “Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri” başlığı altında yer alan 78 ve 79. maddelerinin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı, tacir olan davacının gönderilen faturalara süresinde itiraz edip, istirdatı için yasal haklarını kullanacağı itirazı ile ödeme yapmasının mümkün bulunduğu, buna göre İlk derece Mahkemesince, davalı tarafça 25.12.2012 tarihli yazı ekinde gönderilen dava konusu faturalara karşı davacının TTK’nın 21/2. maddesinde öngörülen sürede itirazı bulunmadığı, bedellerini herhangi bir itirazda bulunmaksızın ödediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesine, kararın niteliğine göre, davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı taraf vekillerince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 07.12.2020 tarih ve 369 E., 4069 K. sayılı kararı ile, Borçlar Kanunu ve diğer yasal düzenlemelerde ihtirazı kayıt ileri sürme hakkının kullanılmasının belli bir şekle bağlı kılınmadığı, hak sahibinin açıkça ihtirazı kayıt hakkını ileri sürmese bile, yaptığı eylem ve işlemlerden bu hakkını kullanmak istediği sonucu çıkarılabiliyorsa, bu hakkın kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği, her zaman bir borcun mevcut olup olmadığının bilinmeyebileceği, bu durumda borçlunun şüpheyle de olsa borcu ifa etmişse bunu geri isteyebileceği, bu durumda ihtirazi kayıt koymasına gerek olmadığı, somut olayda davalı tarafından taraflar arasında sözleşme bulunmayan dönem için Yöntem Bildirimine göre, sözleşme sonrası ise sözleşme şartlarına uyulmaması nedeniyle geçmişe yönelik ihlaller nedeniyle ceza faturaları düzenlendiği ve davacı tarafından ihtirazi kayıt konularak ödenmesi kararlaştırılmasına rağmen ihtirazi kayıt konulmadan ödeme yapıldığının anlaşıldığı, bir şirketin yetkili kurumları tarafından ihtirazi kayıt koymak kaydıyla ödeme yapılması konusunda karar alınmasına rağmen ödemenin ihtirazi kayıtla yapılmamasının davacının ödemeyi yukarıda belirtilen çekincelerle yaptığının kabulünü kuvvetlendirdiği, sözleşme öncesi döneme ilişkin ceza faturalarının dayanağı olan Yöntem Bildiriminin Danıştay tarafından iptal edilmesi nedeniyle bu döneme ilişkin ceza faturalarının ödenmesi halinde iadesinin talep edilmesinin her halükarda mümkün olduğu, aksine gerekçeyle bu döneme ilişkin talebin reddinin doğru olmadığı, sözleşme döneminde ihtar şartına uyulmadan düzenlenen ceza faturalarının usulsüz olduğu konusunda gerek ilk derece mahkemesi ve gerekse Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi görüşlerinde uygunluk ve isabet bulunduğu, sözleşme çerçevesinde düzenlenmiş bir faturanın ödenmesi sonrası bu ödemenin sözleşme şartlarına uymadığı düşüncesiyle iadesinin talep edilebileceği, bu talep için ödeme sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ihtiyaç olmadığı, kaldı ki az yukarıda belirtilen gerekçelerle davacının bazı çekincelerle ihtirazi kayıt koymaktan alıkonulduğunun kabulü gerektiği, dava konusu faturaların bir hakedişe konu edilmediği, Hizmet İşleri Genel Şartnamesi 42. maddesinde belirlenen usulle bir ihtirazi kaydın da olayda uygulama yeri olmadığına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde redde karar verilmesinin doğru görülmediği belirtilerek davalı vekilinin temyiz itirazları incelenmeksizin, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına ve kaldırılmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, sistem kullanım ceza bedeli olarak davalı tarafça düzenlenen ve davacı tarafça ödenen fatura bedellerinin istirdatı istemine ilişkindir.
Dairemizin 11.12.2019 tarih ve 2018/2221 E., 2019/19878 K. sayılı kararının Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 07.12.2020 tarih ve 369 E., 4069 K. sayılı kararı ile bozularak kaldırılması üzerine HMK’nın 373/(3). maddesi uyarınca duruşma açılarak taraf vekilleri duruşmaya davet edilmiştir.
Dosya kapsamından; davalı tarafça davacıya 25.12.2012 tarihli yazı ekinde, taraflar arasında henüz Sistem Kullanım ve Bağlantı Anlaşmalarının imzalanmadığı döneme ilişkin, Ocak 2007-Aralık 2009 tarihleri için 20.12.2012 tarihinde düzenlenen, toplam 782.943,95 TL. bedelli, 36 adet faturanın gönderildiği, davacı ile dava dışı….. Planlama ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı arasında 03.01.2013 ve 04.01.2013 tarihli yazışmalar yapıldığı, yine 26.03.2013 tarihinde davacı şirket Müdürlük Makamı ile iç yazışma yapılarak ihtirazi kayıtla ödenmesi hususunda OLUR alındığı, 28.03.2013 tarihinde de fatura bedellerinin davalıya ödendiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça faturalara itiraz edildiğine ilişkin iddiada bulunulmamış, süresinde itiraz edildiğine ilişkin delil ve belge sunulmamıştır.
TBK’nın sebepsiz zenginleşmeye ilişkin, 77 vd. maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.06.2015 tarih ve 2013/22-2310 E., 2015/1729 K., 14.03.2012 tarih ve 2011/13-748 E., 2012/140 K.,15.12.2010 tarih ve 13-618 E., 668 K., 17.02.2010 tarih ve 13-93 E., 88 K., 13.06.2007 tarih ve 18-330 E., 350 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir.)
Taraflar arasında Sistem Kullanım Anlaşmasının imzalanmadığı dönemde dahi davacının davalıya ait iletim hatlarını kullanması ile ilgili fiili bir sözleşme ilişkisi kurulduğu, davalının sistem kullanım ücretleri ile ilgili faturalar düzenlediği, davacının bu döneme ilişkin sistem kullanım ücretlerini itirazsız ödediği, uyuşmazlığın sistem kullanım ceza faturaları düzenlenmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğundan, TBK’nın “Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri” başlığı altında yer alan 78 ve 79. maddelerinin, dolayısıyla bu düzenleme ile ilgili “ihtirazı kayıt” ilkelerinin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı gibi tartışılmasına da gerek bulunmamaktadır. Somut olaya uygun düşmediğinden, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 07.12.2020 tarihli bozma kararındaki ihtirazı kayıt ile ilgili açıklamalara, sözleşme öncesi dönem için ihtirazı kayıt konulmasına gerek olmadığı, sözleşme döneminde de davacının bazı çekincelerle ihtirazı kayıt koymaktan alıkonulduğuna ilişkin belirlemelere katılmak mümkün olmamıştır.
Dairemizin 11.12.2019 tarihli kararında da belirtildiği üzere, taraflar tacir olup, gönderilen faturalara karşı itiraz usulü ve sonuçları TTK’nın 21. maddesinde düzenlenmiştir. Tacir olan davacının gönderilen faturalara süresinde itiraz edip, istirdatı için yasal haklarını kullanacağı itirazı ile ödeme yapması mümkündür.
Buna göre, davalı tarafça 25.12.2012 tarihli yazı ve ekindeki faturaların davacıya gönderildiği, davacı tarafından TTK’nın 21/2. maddesinde öngörülen sürede faturalara itiraz edilmediği ve 28.03.2013 tarihinde fatura bedellerinin davalı tarafa ödendiği, sonuç olarak artık fatura bedellerinin istirdatını isteyemeyeceği anlaşıldığından, Dairemizin 11.12.2019 tarih ve 2018/2221 E., 2019/1987 K. sayılı kararında direnilmesine ve davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Dairemizin 11.12.2019 gün …….E., ….. K. sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL. karar ve ilam harcının, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 13.370,73 TL.’den mahsubu ile kalan, 13.311,43 TL.’nin davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 56.197,20 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan 1.298,10 TL. istinaf aşamasına kadar olan yargılama gideri, 267,80 TL. temyiz yoluna başvurma harcı, 57,50-TL posta masrafı, 54,50-TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.677,90-TL. yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,”

23.03.2021 tarihinde, taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE verilen karar usulen okunup açıklandı.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır