Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1323 E. 2021/1377 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
….
ASIL DAVA TARİHİ : 15.07.2014
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 10.07.2014
KARAR TARİHİ : 05.10.2021

Dairemizin 07.03.2019 tarih ve …. sayılı kararının Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 31.05.2021 tarih ve …. sayılı kararıyla bozulmasına karar verilmesi üzerine, HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca taraflar duruşmaya çağrıldı, dosya incelendi;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Asıl davada davacılar vekili 15.07.2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkillerinin üyesi olduğu davalı kooperatifin 15.06.2014 tarihli genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, kooperatif yönetiminin usulsüzlüklerinin gizlenmesi amacıyla gerçeğe aykırı bilançoların oluşturulduğunu, genel kurula sunulan raporlar ve eklerinin üyelerin denetimine sunulmadığını, denetim kurulu raporunun kooperatif merkezinde inceleme için bulunamadığını, toplantı çağrı usulüne uyulmadığını, toplantıya vekaletname ile katılanların sayı ve oranının kanun ve yönetmeliğe aykırı olduğunu, genel kurul hazirun cetvelinde üye olmayan kişilerin gösterildiğini, hazirun cetvelinin 63. sırasındaki …,… vekili olmadığı halde tutanakta vekaleten imzasının gösterildiğini, genel kurul toplantısı sona ermeden yaklaşık 50 üyenin toplantıyı terk ettiğini, toplantıya katılan üyelerin muhalefet şerhlerini sunmalarına izin verilmediğini, genel kurula sunulan bilançonun gerçeğe aykırı olduğunu, denetim kurulu raporundaki bilanço kalemleri ile bilanço arasında açık uyumsuzluk bulunduğunu, denetim kurulu raporunun denetim kurulu üyelerinin tamamının imzasını taşımadığını, tespitler ile gerçek durum arasında uyumsuzluk bulunduğunu, yönetim kurulu faaliyet raporunun gerçeğe aykırı olduğunu, genel kurulun 5. maddesindeki, arsa sahipleriyle sözleşmelerin feshedilerek arsalarının iadesi ve ibralaşılması için yönetime yetki verilmesi kararının nitelikli çoğunluk gerektirdiğini, kooperatife ait taşınmazların hangi karara istinaden, kimlere ve hangi bedelle satıldığı hususlarının sorulmasına ve tartışılmasına izin verilmediğini ileri sürerek, 15.06.2014 tarihli genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesindeki genel kurul kararlarına muhalefet şerhinin zabta geçirilmesi ile ilgili dava şartının bulunmadığını, genel kurul toplantısı için 243 üyeye taahhütlü davetiye gönderildiğini, 130 üyenin katılımı ile genel kurulun toplandığını, alınan kararlar için yeterli çoğunluğun sağlandığını, bu açıdan kararların usule ve yasaya uygun olduğunu, genel kurulda raporlar ve bilançonun okunduğunu, anlaşılamayan ve açık olmayan hususlar hakkında üyelere bilgi verildiğini, dava dilekçesindeki diğer iddiaların önceki genel kurullarda görüşülen ve itiraz edilmediği için kesinleşen hususlara ilişkin olduğunu, Kooperatifler Kanunu’nun 46. maddesinde, gündemde olmayan maddelerin görüşülmesi usulünün düzenlendiğini, ancak toplantıda gündem dışı maddelerin görüşülmesi ile ilgili herhangi bir talebin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacılar vekili 10.07.2015 tarihli dava dilekçesinde; aynı iddialarına ilaveten, davalı kooperatifin 14.06.2015 tarihli genel kurulunda nitelikli çoğunluk olmamasına rağmen kooperatifin mal varlığı içerisinde bulunan taşınmazların m² birim fiyatı 10,00 TL.’den az olmamak üzere satımı yönünde karar alındığını, müvekkillerinin muhalefet şerhlerinin yazılmadığını, muhalefet şerhine ilişkin dilekçelerinin….. temsilcilerinin suç teşkil eden eylemleriyle kabul edilmediğini ileri sürerek, 14.06.2015 tarihli genel kurulun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı, cevap vermemiştir.
YARGILAMANIN SEYRİ VE SONUCU :
İlk derece mahkemesinin 25.01.2017 tarih ve …. sayılı kararıyla; davalı kooperatifin 15.06.2014 ve 14.06.2015 tarihli genel kurullarında alınan kararların nitelikli çoğunluk gerektirmediği, kararların toplantı ve karar nisabına uyularak alındığı, çağrı usulsüzlüğü ve davacının diğer sunduğu hususların toplantı ve karar nisabını etkilemediğinden yokluk nedeninin bulunmadığı gerekçesiyle, davalı kooperatifin 15.06.2014 ve 14.06.2015 tarihli kooperatif genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılık sebebiyle iptali istemine yönelik davanın reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı asıl ve birleşen davada davacılar vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Dairemizin 30.05.2017 tarih ve …..sayılı kararıyla; asıl ve birleşen davada davacı tarafça, muhalefet şerhi sunmalarına izin verilmediği, bilançoların gerçeği yansıtmadığı, kooperatif üyesi olmayan kişilerin toplantıya katıldığı, rapor ve bilançoların üyelerin denetimine sunulmadığı…vb. gibi, sonuç olarak genel kurul kararlarının kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu yolunda iptal sebepleri ileri sürülmüş, tanık isimleri bildirilmiş olup, ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davada davacı tarafın bu yöndeki delilleri toplanıp değerlendirilmeksizin, sadece yokluk nedenleri ile ilgili değerlendirme yapılmasının doğru olmadığı belirtilerek, asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin diğer istinaf itirazları incelenmeksizin, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince; asıl dava yönünden; genel kurul toplantısı sırasında kavga çıktığı, bir çok kişinin toplantı salonunu terk ettiği, toplantıyı terk eden kişilerin sayısının her iki tarafın tanıklarının beyanlarına göre farklı ve çelişkili olduğu, hükümet komiseri tarafından toplantıda çıkan kavga ve bir kısım üyelerin toplantıyı terk etmelerinin tutanağa yazılmadığı, toplantıyı terk edenlerden sonra kalan üyelerin sayısı yönünden toplantı ve karar nisabının korunup korunmadığının tutanağa geçirilmediği, toplantı yeter sayısının etkileyecek kadar kişinin toplantıyı terk etmesinin muhtemel görüldüğü, bu haliyle asıl davaya konu olan davalı kooperatifin 15.06.2014 tarihli genel kurulunun yasanın ve ana sözleşmenin aradığı toplantı ve karar yeter sayısına uygun olarak yapılıp yapılmadığının tereddütlü olduğu, kavga ortamında kooperatif bilanço ve faaliyet raporlarının sağlıklı bir şekilde incelenmesinin ve tartışılmasının da mümkün olamayacağı sonucuna varıldığı, birleşen dava yönünden ise; davalı kooperatifin 14.06.2015 tarihli genel kurul kararının, toplantı ve karar yeter sayısına uygun yapılarak karar alındığı, alınan kararların yasa ve ana sözleşme ile iyi niyet prensiplerine aykırı görülmediği, üye olmadığı halde toplantıya katıldığı bildirilenlerin sayısının esasa müessir olmadığı, bilançoların ve raporların incelenmesine izin verilmediği veya muhalefet şerhlerinin yazdırılmasına izin verilmediği yönündeki iddiaların davacılar tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle, asıl davanın kabulü ile davalı kooperatifin 15.06.2014 tarihli genel kurul kararlarının iptaline, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı birleşen davada davacılar vekili ile asıl davada davalı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Dairemizin 07.03.2019 tarih ve …. sayılı kararıyla; asıl davada davalı vekilinin istinaf itirazları yönünden; asıl davada davalı vekilinin diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddiyle, “Asıl davaya konu, davalı kooperatifin 15.06.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısına, kooperatifin 243 ortağından, 73’ü asaleten, 57’si vekaleten olmak üzere toplam 130 ortağın katıldığı, 1. gündem maddesinde, 79 kabul oyu alan teklif doğrultusunda divan heyetinin seçildiği, diğer teklifin 49 kabul oyu aldığı, 2. maddede yönetim kurulu ve denetim kurulu faaliyet raporlarının okunduğu, 3. maddede, bilanço okunarak 83 kabul, 37 red oyu ile oy çokluğuyla kabul edildiği, 4. maddede, yönetim kurulunun 85 kabul, 1 ret oyuyla, oyçokluğuyla ibra edildiği, denetim kurulunun 85 kabul oyuyla oy birliğiyle ibra edildiği, 5. maddede, arsa sahipleri ile yapılan sözleşmenin feshi, bir kısım parsellerin ayrılarak arsa sahiplerine iadesi ve arsa sahipleri ile ibralaşılması konusunda yönetim kuruluna yetki verildiği, 6. maddede, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin oy birliğiyle seçildiği, 7. maddede, ayrıntıları belirtildiği şekilde üyelerin parasal yükümlülükleriyle ilgili yönetim kuruluna oy birliğiyle yetki verilmesine karar verildiği, 8. maddede ise kooperatif üyeliğinden istifa eden ortaklar ile hesaplaşmanın 3 yıl sonunda yapılmasına oy birliğiyle karar verildiği, çekimser oy kullanıldığına ilişkin bir tespite yer verilmediği anlaşılmıştır….Hazirun cetvelinde imzası bulunanlara toplantıyı sonuna kadar izleme ve kararlara katılma yükümlülüğü getiren yasal veya sözleşmeye dayalı bir düzenleme mevcut değildir. Yasa ve anasözleşmede belirlenen toplantı nisabını etkilememek kaydıyla, toplantıya katılan ortakların bir bölümünün genel kuruldan ayrılması mümkün bulunduğundan, karar nisabının da her gündem maddesinin oylamasına katılan kişiler üzerinden belirlenmesi gerekmektedir. Aksi halde, karar almak imkânsız hale ve kooperatif çalışamaz duruma getirilmiş olur. Hukuki işlemi batıl kılacak yorum yerine, onu geçerli hale getirecek yorum tarzının tercih edilmesi çağdaş hukukta kabul gören yorum tarzıdır.
Yukarıda özetlendiği üzere genel kurula başlangıçta 130 üye katılmış olup, 1. maddede salonda 128 ortağın, 3. maddede 120 ortağın, 4. maddede yönetim kurulunun ibrası oylanırken 86 ortağın, denetim kurulunun ibrası oylanırken 85 ortağın bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre genel kurul toplantısı sırasında kademeli olarak, özellikle 3. maddenin görüşmesinden sonra toplu olacak şekilde bazı ortakların salondan ayrıldığı, en sonunda 4. maddede 45 ortağın ayrılmış olduğu genel kurul tutanağından görülmektedir. Bu husus, davacılar vekilince dava dilekçesinde dile getirilen, genel kurul toplantısındaki usulsüzlükler nedeniyle yaklaşık 50 ortağın salondan ayrıldığı iddiasını doğrulamaktadır. Ne var ki davacıların iddiasının kabulü halinde -yani yaklaşık 50 ortağın salondan ayrıldığının kabulü halinde- dahi, somut olayda kooperatifin toplam ortak sayısına göre toplantı nisabının 61 olduğu gözetildiğinde, Kooperatifler Kanununun 45. maddesindeki ‘tüm ortakların en az 1/4’ünün şahsen veya vekaleten hazır bulunmaları’ şartının her halde gerçekleşmiş olduğu, karar nisaplarının da oluştuğu açıktır.
Buna göre ilk derece mahkemesince, davacıların toplantıdan ayrıldığını iddia ettiği ortak sayısı gözetilmeksizin, genel kurulda toplantı ve karar nisaplarının tereddütlü olduğuna ilişkin, varsayıma dayalı gerekçe ile toplantı ve karar nisabının bulunmadığının kabulü doğru olmamıştır.
Diğer yandan, 11.06.2008 tarihli … Gazetede yayımlanan ….Denetim Kurulu Raporlarının Usul ve Esaslarına İlişkin Tebliğin 4/(1). maddesi uyarınca, denetim raporunun, düzenleyen denetim kurulu üyesinin imzasını taşıması yeterli olup, bu hususun iptal nedeni olarak ileri sürülmesi mümkün değildir.
Öte yandan, Dairemizin kararın kaldırılması kararında değinildiği üzere, davacılar vekilince toplantıda okunarak görüşülen bilançonun gerçekleri yansıtmadığı iddia edilmiştir. İlk derece Mahkemesince alınan 09.01.2015 tarihli, mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, 31.12.2013 tarihli bilançoda verilen sipariş avansı olarak 5.444.570,00 TL. olarak gösterildiği, bilançonun muhasebe usul ve esasları çerçevesinde tanzim edilmediği, avansların kime verildiğinin belli olmadığı, SGK ve vergi borçlarının yapılandırıldığı, geçmiş dönemlerde mülkiyeti kooperatife ait 13 daire satışı var ise buna ilişkin bir bulgu bulunmadığı tespit ve görüşü bildirilmiştir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 424. maddesi, ‘Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur. Bununla beraber, bilançoda bazı hususlar hiç veya gereği gibi belirtilmemişse veya bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak bazı hususları içeriyorsa ve bu hususta bilinçli hareket edilmişse onama ibra etkisini doğurmaz.’ hükmünü içermektedir. Buna göre ibra, kooperatifin gerçek durumunu yansıtmalıdır. Bilanço ve gelir gider tablosu tüm ayrıntıları ile açıklanıp irdelenmişse, genel kurulca verilen ibra kararı, gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliğini taşır. İbra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır.
Buna göre ilk derece mahkemesince, asıl davaya konu 15.06.2015 tarihli genel kurulunun bilançonun kabulüne ilişkin 3. maddesinin ve gerçeği yansıtmayan bilançoya dayalı, yönetim kurulu ile denetim kurulunu ibrasına ilişkin 4. maddesinin iptali isteminin bu gerekçeyle kabulüne karar verilmesi, diğer gündem maddeleri ile ilgili davanın ise, genel kurul kararlarının yokluk sebeplerinin bulunmadığı, kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduklarının ise, kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, tahmine ve varsayıma dayalı gerekçelerle, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” denilerek, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, asıl davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, ilk derece mahkemesi kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği,
Birleşen davada davacılar vekilinin istinaf itirazları yönünden; birleşen davada davacılar vekilinin diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddiyle, “Birleşen davaya konu, davalı kooperatifin 14.06.2015 tarihli genel kurul toplantısına, kooperatifin 239 ortağından, 45’i asaleten, 30’u vekaleten olmak üzere toplam 75 ortağın katıldığı, 1. gündem maddesinde, oy birliğiyle denetim kurulunun seçildiği, 2. maddesinde, yönetim kurulu ve denetim kurulu raporlarının, 3. maddesinde, bilançonun okunduğu, 4. maddesinde, 52 kabul, 8 ret oyuyla bilançonun oy çokluğuyla kabul edildiği, 56 kabul, 3 ret oyuyla yönetim kurulunun oy çokluğuyla ibra edildiği, 64 kabul, 3 ret oyuyla denetim kurulunun ibra edildiği, 5. maddesinde, kooperatife ait bazı taşınmazların ayrılarak arsa sahiplerinin muvafakat vereceği kişi ya da kişilere m² birim fiyatı en az 10,00 TL.’den satılmak üzere yönetim kuruluna oy birliğiyle yetki verildiği, 6. maddede, aidat ödemelerinin maddede belirtilen miktarlara tamamlanması için 56 kabul, 3 ret oyuyla yönetim kuruluna yetki verildiği, davacılardan …’ın ret oyu kullandığı, 7. maddede, kooperatif üyeliğinden istifa eden ortaklara ödemelerinin üç yılın sonunda yapılmasına oy birliğiyle karar verildiği, çekimser oy kullanıldığına dair bir tespite yer verilmediği anlaşılmıştır.
Yukarıda da belirtildiği üzere, hazirun cetvelinde imzası bulunanlara toplantıyı sonuna kadar izleme ve kararlara katılma yükümlülüğü getiren yasal veya sözleşmeye dayalı bir düzenleme mevcut değildir. Yasa ve anasözleşmede belirlenen toplantı nisabını etkilememek kaydıyla, toplantıya katılan ortakların bir bölümünün genel kuruldan ayrılması mümkün bulunduğundan, karar nisabının da her gündem maddesinin oylamasına katılan kişiler üzerinden belirlenmesi gerekmektedir.
İbra konusundaki karar bakımından, toplantı nisabının hesabında, oydan yasaklı olanların öncelikle anılan sayıdan düşülmesi ve ona göre toplantı nisabının hesabı cihetine gidilmesi gerekir. Oy hakkından yoksun paylar toplantı nisabının oluşumunda gözönünde tutulmazlar. Eğer bu paylar olmaksızın toplantı nisabı oluşmuyorsa o toplantıda alınan kararlar geçersizdir. (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Güncelleştirilmiş 9. Bası, s.345) Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.01.2006 tarih ve 2005/134 E., 2006/315 K; 10.02.2009 tarih ve 2007/6893 E., 2009/1519 K. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 01.10.2015 tarih ve 4965 E., 6213 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
Somut olayda, birleşen davaya konu 14.06.2015 tarihli genel kurul toplantısına başlangıçta 75 ortağın katıldığı, bilançonun kabulüne ilişkin 4. maddenin görüşülmesi sırasında 60 ortağın, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin maddede 59 ortağın, denetim kurulunun ibrasına ilişkin maddede 67 ortağın, üyelerin parasal yükümlülükleri ile ilgili maddede 59 ortağın salonda bulunduğu anlaşılmaktadır. 7. maddede ayrı bir sayım yapılmadığına göre bu maddenin görüşülmesi sırasında toplantıda bir önceki maddede belirtilen sayıda kişinin, yani 59 kişinin bulunduğunun kabulü gerekir. Kooperatifin toplam ortak sayısına göre toplantı nisabı 60 olup, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin maddede kendi ibralarında oy kullanamayacak olan yönetim kurulu üyeleri düşülerek toplantı nisabı belirlendiğinden, 59 ortağın oy kullandığı, bu maddede toplantı nisabının oluştuğu, ancak yine 59 ortağın oy kullandığı 6. ve 7. maddelerde toplantı nisabının oluşmadığı anlaşılmaktadır.
Toplantı nisabıyla ilgili Kooperatifler Kanununun 45. maddesindeki düzenleme emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları batıldır. Bu kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler. Ne var ki, genel kurula katılıp ta, ret oyu vermeyen üyenin, kararın mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini istemesinin, TMK’nın 2. maddesindeki dürüst davranma ilkesine aykırı olduğunun kabulü gerekir.
Buna göre ilk derece mahkemesince, 7. maddede alınan karara her iki davacının, 6. maddede alınan karara ise davacılardan …’ün ret oyu vermediği, bu nedenle mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini isteyemeyecekleri, ancak 6. madde yönünden ret oyu veren davacılardan …’ın bu maddenin mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini isteyebileceği gözetilerek, davacılardan …’ün davasının şimdi olduğu gibi reddine, davacılardan …ın davasının ise kısmen kabulü ile genel kurulun 6. maddesinde alınan kararın mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” denilerek, birleşen davada davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği,
Belirtilerek, asıl davada davacılar …, … ve …’ın davasının kısmen kabulü ile davalı S.S. …. 15.06.2014 tarihli genel kurulunun 3. ve 4. maddelerinin iptaline, diğer maddelere yönelik davanın reddine, birleşen davada; davacı …’ün davasının reddine, davacı …’ın davasının kısmen kabulü ile davalı S.S. … … Kooperatifi’nin 14.06.2015 tarihli genel kurulunun 6. maddesinin mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine, diğer maddelere yönelik davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı asıl ve birleşen davada taraf vekillerince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 31.05.2021 tarih ve 2021/901 E., 2021/2340 K. sayılı kararıyla; asıl davada taraf vekillerinin, birleşen davada davalı vekilinin tüm, birleşen davada davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddiyle, “Birleşen davanın konusu davalı kooperatifin 14.06.2015 tarihli genel kurul kararlarının yasanın aradığı şekil ve esas şartlarına uygun olmadığı gerekçesiyle iptali istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki bir hukuki uyuşmazlıkta olayların anlatımı ve taleplerin açıklanması taraflara HMK’nın 33. maddesi gereğince uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının belirlenmesi ile hukuki niteleme ve değerlendirme hakime aittir.
Bu kapsamda temyize konu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi ilamında dava konusu 14.06.2015 tarihli genel kurulun 6. maddesinin görüşülmesinde 59 ortağın bulunduğu 7. maddenin görüşülmesinde toplantı yeter sayısı ile ilgili ayrı bir sayım yapılmadığına göre 7. maddenin görüşülmesinde de toplantıda 59 ortağın bulunduğu toplantı nisabının oluşmadığı kabul edilmiştir. 1063 sayılı Kooperatifler Kanununun 45/2. maddesindeki ‘Genel Kurul sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağırılır. Toplantı nisabı sözleşmede gösterilir ancak yapı kooperatiflerinin genel kurul toplantısında ortakların en az 1/4’ünün şahsen veya temsilen hazır bulunmaları şarttır.’ hükmü ile aynı Yasanın 51/1. maddesindeki ‘Kanun veya ana sözleşmede aykırı hüküm bulunmadıkça genel kurul kararlarında ve seçimlerde oyların yarıdan bir fazlasına itibar olunur.’ hükümleri emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırı olarak yapılan toplantı ve alınan kararlar yok hükmündedir.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, genel kurul kararlarını sakatlayan hukuka aykırılıklar bakımından Dairemizin yerleşmiş içtihatları gereğince kararlar yoklukla malul, mutlak butlanla malul ve iptal edilebilir kararlar olarak üçe ayrılmaktadır. Emredici kurallara aykırı kararlar bakımından kararın şekil ve kurucu unsurları bakımından emredici kurallara aykırılık halinde (örneğin, toplantı ve karar yeter sayılarının bulunmaması) yokluk yaptırımı ile karşı karşıya kalacağı, maddi-öze ilişkin kanunun emredici kurallarına aykırılık halinde ise (örneğin, kararın ahlaka ve adaba aykırı olması, konusunun imkansız olması, kesin hükme ve kanunun emredici madde hukuk kurallarına aykırı olması) alınan kararların mutlak butlanla malul olacağı, kişisel hakları ilgilendiren ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı kararların ise iptal edilebilir kararlar olduğu kabul edilmektedir.
Bu kapsamda kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak toplantı yeter sayısı oluşmadan alınan kararların yok hükmünde olduğu bu kararlar bakımından taraflarca açıkça ileri sürülmemiş olsa dahi kararların yok hükmünde olduğunun hakim tarafından re’sen nazara alınacağı bu kararlar bakımından dava açan üyenin genel kurula katılmış olması, karşı oy kullanması ve karara karşı muhalefet şerhinin tutanağa yazdırılmasına ilişkin koşulların aranmayacağı, yok hükmünde olan kararların baştan itibaren hukuk aleminde varlık kazanmayacağı kabul edilmektedir. (Dairemizin 13.12.2018 tarih 2016/6131 Esas, 2018/5820 Karar, yine 03.10.2017 tarih 2015/7915 Esas, 2015/2501 Karar sayılı ilamlarında aynı husus vurgulanmıştır.)
Somut uyuşmazlıkta Ankara Bölge Adliye Mahkemesince 14.06.2015 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 6. ve 7. maddelerinde toplantı nisabının oluşmadığı kabul edilmiş, ancak genel kurula katılıpta ret oyu vermeyen üyenin kararın mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini istemesinin TMK’nın 2. maddesindeki dürüst davranma ilkesine aykırı olduğu kabul edilerek 7. maddede alınan karara her iki davacının, 6. maddede alınan kararın ise davacılardan …’ün ret oyu vermediği bu nedenle mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini isteyemeyeceği, ancak 6. maddeye davacılardan …’ın ret oyu verdiği ve mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini isteyebilceği kabul edilerek davacı …’ün davasının reddine, davacı …’ın ise sadece 6. maddenin mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine ilişkin davasının kabulüne, diğer maddelere yönelik davasının ise reddine karar verilmiştir.
Halbuki yukarıda açıklandığı üzere, toplantı yeter sayısı bulunmadan alınan kararlar şekli bakımdan ve kurucu unsur bakımından emredici kurallara aykırı olduğundan alınan kararlar hukuk aleminde hiçbir şekilde varlık kazanamayacağı, baştan itibaren geçersiz olduğu, geçmişe etkili olarak hüküm ve sonuçlarını doğuramayacağından bu kararlara karşı ret oyu verilmesi ve karşı oy gerekçesinin tutanağa yazılması koşulları aranmayacaktır.
Bu durumda 14.06.2015 tarihli genel kurulun gerek 6. maddesinde gerekse 7. maddesinde alınan kararlar, toplantı nisabının oluşmaması nedeniyle yok hükmünde olduğundan, alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti yönünde bir karar verilmesi gerekirken, davacı …’ün davasının reddine, yine davacı …’ın 6. madde dışındaki diğer maddelere yönelik davasının reddine ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi kararında isabet görülmediğinden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” denilerek, Dairemiz kararının birleşen davada davacılar yararına bozulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Asıl dava 15.06.2014 tarihli, birleşen dava 14.06.2015 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemlerine ilişkindir.
Dairemizin 07.03.2019 tarih ve …. sayılı kararının Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 31.05.2021 tarih ve … sayılı kararıyla bozulmasına karar verilmesi üzerine, HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca taraflar duruşmaya çağrılmış, usul ve yasaya uygun olan Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Birleşen davaya konu 14.06.2015 tarihli genel kurulun aidat ödemelerinin belirtilen miktarlara tamamlanması için yönetim kuruluna yetki verilmesine ilişkin 6. maddesi ile kooperatif üyeliğinden istifa eden ortaklara ödemelerinin üç yılın sonunda yapılmasına ilişkin 7. maddesi ile alınan kararlarda toplantı nisabının oluşmadığı, toplantı nisabıyla ilgili Kooperatifler Kanununun 45. maddesi emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararlarının batıl olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin bozma kararında belirtildiği gibi, kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak toplantı yeter sayısı oluşmadan alınan kararlar yok hükmünde olup taraflarca açıkça ileri sürülmemiş olsa dahi kararların yok hükmünde olduğu hakim tarafından re’sen nazara alınacaktır. Bu kararlar bakımından dava açan üyenin genel kurula katılmış olması, karşı oy kullanması ve karara karşı muhalefet şerhinin tutanağa yazdırılmasına ilişkin koşulların aranmayacağı, yok hükmünde olan kararların baştan itibaren hukuk aleminde varlık kazanmayacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 13.12.2018 tarih ve 2016/6131 Esas, 2018/5820 Karar, yine 03.10.2017 tarih ve 015/7915 Esas, 2015/2501 Karar sayılı kararları da bu yöndedir.)
Buna göre Dairemizce, asıl davada taraf vekillerinin, birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle Dairemiz kararının asıl dava ve birleşen davada davalı yönünden kesinleştiği anlaşılmış, Yargıtay 15. Hukuk Dairesince açık bir onama yapılmadığından 07.03.2019 tarih ve….. sayılı kararımız ile kurulan hükmün kesinleşen bölümlerinin aynen tekrarlanması gerektiği değerlendirilmiş; birleşen dava yönünden ise uyulmasına karar verilen bozma kararı doğrultusunda birleşen davada davacıların davasının kısmen kabulüne, 14.06.2015 tarihli genel kurulun 6. ve 7. maddesiyle alınan kararların mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine, diğer maddelere yönelik davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A-Asıl davada;
1-Davacılar …, … ve …’ın davasının KISMEN KABULÜ ile, davalı S.S. … … Kooperatifi’nin 15.06.2014 tarihli genel kurulunun 3. ve 4. maddelerinin İPTALİNE, diğer maddelere yönelik davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile kalan 19,20 TL. harcın davalı kooperatiften alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacılar vekilleri için 2.180,00 TL. maktu vekalet ücretinin davalı kooperatiften alınarak davacılar …, … ve …’a (eşit oranda) verilmesine, (İstinaf yoluna başvuranın sıfatı gözetilerek)
4-Davalı vekili için 2.725,00 TL. maktu vekalet ücretinin davacılar …, … ve …’dan alınarak davalı kooperatife verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan 1.050,00 TL. bilirkişi ücreti, 166,00 TL. tebligat ve 49,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.265,80 TL. yargılama giderinden, davanın kabul oranına göre takdiren %30’u 379,74 TL’nin davalı kooperatiften alınarak davacılara verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
6-Davacılar tarafından yatırılan 54,20 TL. ilk masrafın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL. istinaf karar harcının, davanın red oranına göre %70’i 68,67 TL.’nin davacılar …, … ve …’dan alınarak davalı kooperatife verilmesine,
B-Birleşen davada;
1-Davacılar … ve …’ın davasının KISMEN KABULÜ ile davalı S.S. … … Kooperatifi’nin 14.06.2015 tarihli genel kurulunun 6. ve 7. maddelerinin MUTLAK BUTLANLA BATIL OLDUĞUNUN TESPİTİNE, diğer maddelere yönelik davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59.30 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile kalan 131,60 TL. harcın davalı kooperatiften alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacılar … ve … için 4.080,00 TL. maktu vekalet ücretinin davalı kooperatiften alınarak adı geçen davacılara verilmesine,
4-Davalı kooperatif vekili için 2.180,00 TL. maktu vekalet ücretinin birleşen davanın davacıları … ve …’dan (eşit oranda) alınarak davalı kooperatife verilmesine, (bozma kararı kapsamına göre)
5-Davacılar … ve … tarafından yapılan 12,50 TL posta gideri, 98,10 TL. istinaf yoluna başvurma harcı, 218,50 TL temyiz yoluna başvurma harcı, olmak üzere toplam 329,10 TL. yargılama giderinden, davanın kabul oranına göre takdiren %30’u 98,73 TL’nin davalı kooperatiften alınarak davacılara verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
6-Davacılar … ve … tarafından yatırılan 59,50 TL. ilk masrafın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 15,00 TL posta gideri, 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 218,50 TL. temyiz yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 371,60 TL yargılama giderinden, davanın ret oranına göre takdiren %70’i 260,12 TL.’nin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
C-Her iki davada, taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin istek halinde ilgili taraflara iadesine, karar kesinleşinceye kadar iade alınmaz ise gider avansının artan kısmının 6100 s. HMK’nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde re’sen ilgili taraflara iadesine,
Dair, 05.10.2021 tarihinde, davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekili Av. …. yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 05.10.2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır