Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1266 E. 2022/294 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ

(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
….
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17/05/2021
ESAS-KARAR NUMARASI :……

Bir kısım alacaklılar vekilleri tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İstemciler vekili müvekkillerinin yedek parça üretimi işi ile iştigal ettiğini, son dönemde yaşanan ulusal ve uluslararası piyasalardaki dalgalanmalar, reel piyasalarda oluşan daralmalar, özellikle döviz kurlarındaki ve maliyetlerdeki artışın müvekkillerini borçlarını ödeyememe tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığını, müvekkillerinin iyi niyetli olarak hem şirketlerin faaliyetinin devamını sağlayarak olası bir iflastan kurtulmak hem de borçları ödeyerek alacaklıların mağdur olmasının önlenmesi amacında olduğunu belirterek konkordato talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince istemci …’nin konkordato projesinin 6.866.241,92TL’yi temsil eden 37 red oyuna karşılık 13.246.575,49TL’yi temsil eden 68 alacaklı tarafından kabul edildiği ve oransal olarak bu tutarın %66 kabul, %34 red oyuna tekabül ettiği; istemci … … … AŞ’nin konkordato projesinin 3.793.541,42 TL’yi temsil eden 10 red oyuna karşılık 4.251.202,34 TL’yi temsil eden 22 alacaklı tarafından kabul edildiği, oransal olarak bu tutarın %53 kabul, %47 red oyuna tekabül ettiği ve istemci …’nun konkordato projesinin 160.155,-TL’yi temsil eden 3 red oyuna karşılık 1.409.492,30 TL’yi temsil eden 7 alacaklı tarafından kabul edildiği, oransal olarak bu tutarın %90 kabul, %10 red oyuna tekabül ettiği ve bu şekilde her üç istemcinin, İcra ve İflas Kanunu’nun 302’nci maddesinde konkordatonun tasdiki için öngörülen nisabı sağladıkları,
Her üç istemci bakımından tasdik edilen konkordato projesine göre ödenecek tutarların, borçluların iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olduğu ve teklif edilen tutarın borçluların kaynaklarıyla orantılı bulunduğu;
Rehinli alacaklılarla yapılan toplantıda İcra ve İflas Kanunu’nun 308/h maddesi uyarınca bir uzlaşmaya varılamadığı gerekçesiyle istemcilerin rehinli alacaklara ilişkin konkordato projesinin tasdik talebinin reddine, adi alacaklara ilişkin konkordato projesinin tasdik talebinin kabulü ile her üç istemci bakımından “konkordato tasdik projesi kapsamında kalan tüm borçlarının %100’ünün tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl ödemesiz, izleyen yıllarda, aylık dönemlerde 60 ay eşit taksitte davacılar tarafından alacaklılara ödenmesine”; İcra ve İflas Kanunu’nun 307’nci maddesi uyarınca rehinli malların muhafazası ve satışının tasdik kararından itibaren 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ
1- T. … … AŞ vekilleri 26.05.2021 günlü iki ayrı istinaf dilekçesinde:
– Şirketin borca batık olmadığını, varlıklarını borçlarını karşılayabilmesine rağmen konkordato ile borçlarını belirsiz ve uzun bir süre ödememe hakkı elde ettiğini, bunun alacaklıların zararına yol açtığını,
– Borçların nasıl ödeneceğine dair bir plan sunulmadığını,
– Tasdik kararı kesinleşmeden projenin uygulanmasının (?) konkordatonun amaç ve kapsamına aykırı olduğunu, faizsiz olarak konkordatoda aradan geçecek uzun zaman içinde enflasyonun da etkisiyle alacakların neredeyse yok olacağını,
– İtiraza uğrayan alacaklar için depo kararı verilmediğini,
– Tasdik koşullarının oluşmadığını; özellikle teklif edilen tutarın, iflas halinde ele geçecek tutardan daha fazla olmadığını,
– Müvekkili bankanın alacağının tasdik aşamasında dikkate alınmadığını,
– Müvekkili bankanın alacaklarının hatalı hesaplandığını; gayrinakdi alacakları ile kefaletten doğan alacakları konusunda komiserler kurulunca olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini, bu tutarlara ilişkin itirazın mahkemece de reddedildiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
2. T. … … AŞ vekili 31.05.2021 günlü istinaf dilekçesinde:
– Ödemesiz dönemin çok uzun olduğunu, ödemenin çok uzun zamana yayıldığını; bu durumun alacaklılara zarar verecek nitelikte olduğunu,
– Çekişmeli alacaklar için depo kararı verilmemesinin alacaklılara zarar vereceğini,
– Kefalet alacaklarının nisaba ve projeye dahil edilmediğini, bu tutarlarla ilgili olarak kendilerine oy kullandırılmadığını,
– Komiser raporlarında kişisel değerlendirmeler yapıldığını, raporların çelişkilerle dolu olduğunu, bu raporlara yargılama aşamasında itiraz ettiklerini,
– Projenin gerçekçi ve uygulanabilir olmadığını, başarıya ulaşamayacağını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
3. T. … … AŞ vekili 31.05.2021 günlü istinaf dilekçesinde:
– Adi alacaklar yönünden tasdik olunan konkordato hakkında istinaf talebinde bulunduklarını,
– Bildirdikleri alacağın nisapta dikkate alınmadığını,
– Rehinli alacaklılar yönünden tasdik talebinin reddedildiğini, buna rağmen rehinli malların satışının engellenmesinin yasaya aykırı olduğunu; İcra ve İflas Kanunu’nun 307’nci maddesine aykırı olarak beyanda bulunmaya davet edilmediklerini, ödenmemiş faiz alacaklarının bulunduğunu,
– Sunulan raporda şirketlerin borç ödeme kapasitesinin oluşmadığının açıkça yazıldığını,
– İstemci gerçek kişi bakımından iflas halinde elde edilecek tutar hesaplamasının yapılmadığını,
– Projenin ciddi ve inandırıcı olmadığını, konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığını,
– Hem ödemesiz sürenin ve hem de ödeme süresinin çok uzun olduğunu, bunun da alacaklıları zarara uğratacağını,
– Çekişmeli alacaklar için depo kararı verilmemesinin alacaklılara zarar vereceğini,
– Mühlet istemi sırasında sunulan belgelerin İcra ve İflas Kanunu’nun 286 ve izleyen maddelerine uygun olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
4. … vekili 02.06.2021 günlü istinaf dilekçesinde:
– Mühlet istemi sırasında sunulan belgelerin İcra ve İflas Kanunu’nun 286 ve izleyen maddelerine uygun olmadığını,
– 390.000,-TL tutarındaki alacaklarının kabul edilmesine rağmen projede buna yer verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu,
– Rehinli malların satışının bir yıl süreyle ertelenmesine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, İcra ve İflas Kanunu’nun 307’nci maddesinde gösterilmesine rağmen yazılı görüşlerinin alınmadığını,
– Hem ödemesiz sürenin ve hem de ödeme süresinin çok uzun olduğunu, bunun da alacaklıları zarara uğratacağını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
5. … … AŞ vekili 31.05.2021 günlü istinaf dilekçesinde:
– Borçluların, kendilerine İcra ve İflas Kanunu’nun 150/ı maddesine göre gönderilen ihtarnamelere itiraz etmediğini, buna rağmen yazdırılan alacağa itiraz ederek müvekkili bankanın nisaba eksik tutardan girmesine neden olduğunu, bunun da istemcilerin kötü niyetini gösterdiğini,
– … kuruluşları dışında kalan alacaklıların alacak tutarlarının çok fazla olduğunu, oylamanın manipüle edildiğini, bu hususun araştırılmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
6. … TAŞ vekili 02.06.2021 günlü istinaf dilekçesinde:
– Alacaklarının eksik kabul edildiğini ve nisabın da buna göre hatalı belirlendiğini, ilk derece mahkemesinin nisap belirlemeye ilişkin kesin nitelikteki ara kararını nihai kararla birlikte istinaf ettiklerini,
– İpotekli taşınmazların değeri tam olarak belirlenmeden dosyanın karara çıkartıldığını, oysa ipotekle temin edilen alacaklardan fazla kalan tutar için adi alacaklılarla birlikte oy kullanılması gerektiğini fakat bunun yapılmadığını,
– Rehinli alacaklılarla uzlaşılamamasına rağmen rehinli malların satışının ertelenmesinin hukuka uygun olmadığını,
– Komiserler kurulu raporunun denetime elverişli olmadığını, red oyu kullanmalarına rağmen raporda oylamaya katılmadıklarının belirtildiğini,
– Projenin ciddi ve inandırıcı olmadığını, konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
7. … AŞ vekili 03.06.2021 günlü istinaf dilekçesinde:
– İstemcilerin mühlet aşamasında sundukları belgelerin İcra ve İflas Kanunu’nun 286 ve izleyen maddelerinde gösterilen ölçütlere uygun olmadığını; … dışındaki borçlular için sunulmuş bir konkordato ön projesinin bulunmadığını,
– Sunulan konkordato komiserleri nihai raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını,
– Ödeme planının tasdik kararının kesinleşmesine bırakıldığını, bunun da ödemelerin yıllar sürecek bir kesinleşme sonrasında başlayabileceği anlamına geldiğini; böylelikle ödemelerin başlangıcının belirsiz bir süreye yayıldığını,
– Komiserlere yazdırılan alacakların borçluların itirazına uğradığını, mahkemece bu yönde verilen red kararının hukuka aykırı olduğunu,
– Faizin geçici mühletten değil kesin mühlet kararından itibaren durdurulabileceğini,
– İcra ve İflas Kanunu’nun 305’inci maddesinde gösterilen koşulların oluşmadığını,
– İcra ve İflas Kanunu’nun 308/b maddesi uyarınca depo kararı verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, alacaklılara da dava açılmak üzere süre verilmediğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
8. …ve … vekili 03.06.2021 günlü istinaf dilekçesinde:
– İcra ve İflas Kanunu’nun 305’inci maddesinde gösterilen koşulların oluşmadığını,
– Dosyaya sunulan komiser ve bilirkişi raporlarının yetersiz ve hükme esas alınamayacak nitelikte olduğunu, bunlara yönelik itirazların incelenmediğini,
– İtiraza uğrayan alacak tutarlarının ne şekilde nisapta dikkate alınacağını konusunda bir karar verilmediğini,
– Çekişmeli alacaklar için yasada gösterilen sürenin verilmediğini,
– Müvekkillerinin işçilik alacaklısı olduğunu, bu alacaklar için teminat verilmesi gerekirken bunun yapılmadığını,
– Kararın yeterli gerekçe içermediğini, delillerin üstün tutulma gerekçesinin yazılmadığını,
– Yeterli teminatın verilmediğini ve harçların eksik yatırıldığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
9. Türkiye … … … AŞ vekili 04.06.2021 günlü istinaf dilekçesinde:
– Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,
– İcra ve İflas Kanunu’nun 286’ncı maddesinde gösterilen belgeler sunulmadan geçici mühlet verildiğini,
– İcra ve İflas Kanunu’nun 308/b maddesine göre depo kararı verilmesi ve alacaklılara süre tanınması gerekirken bunun yapılmadığını,
– Geçici mühletin 2019 yılında verildiğini, ödemenin kararın kesinleşmesine bağlandığı dikkate alındığında ödemelerin tamamlanmasının 9-10 yıla uzayacağını,
– Müvekkili bankanın nisaba tam olarak katılmadığını, mahkemenin nisaba ilişkin kararının gerçek alacağı yansıtmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NEDEN VE GEREKÇE
I- Süresinde olmayan istemlere yönelik olarak
İcra ve İflas Kanunu’nun “kanun yolları” başlıklı 308/a maddesinde itiraz eden alacaklılar için istinaf süresi tasdik kararının ilanından itibaren on gün olarak belirlenmiştir.
Konkordatonun tasdik kararının son ilan tarihi 24.05.2021’dir. Buna göre kararın istinaf edilebileceği en son tarih 03.06.2021 günüdür.
İstinaf eden Türkiye … … … AŞ vekilinin istinaf dilekçesi 04.06.2021 günü kayda alınmıştır.
Açıklanan nedenlerle adı geçen vekilinin istinaf dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 346 ve 352/1-c düzenlemeleri uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.
II- İstinaf hakkı bulunmayan alacaklılara yönelik olarak
Konkordatonun tasdiki kararları ancak toplantıda olumsuz oy kullanan ve tasdik duruşmasının ilanından duruşmaya üç gün kalana kadar itirazlarını bildiren alacaklılar tarafından istinaf edilebilir (İİK m.308/a). Konkordatoya itiraz kurumu İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş ve duruşma tarihinin gösterildiği ilanda alacaklıların duruşmadan en az üç gün öncesine kadar yazılı olarak itiraz etmek suretiyle duruşmada hazır bulunabilecekleri hususunun ayrıca gösterileceği düzenlenmiştir. Bu şekilde itiraz etmeyen alacaklıların duruşmaya katılma hakkı bulunmadığı gibi karara karşı yasa yollarına başvurma hakkı da bulunmamaktadır.
Öğretide “itiraz eden alacaklı” kavramı ile “konkordatoya kaydedilmiş olsun ya da olmasın konkordatonun tasdiki talebinin incelendiği duruşmaya gelerek konkordatonun tasdiki talebinin reddine karşı itirazlarını dile getiren alacaklı”nın kast edildiği ve özellikle konkordatoya red oyu kullansalar bile duruşmaya gelmemiş olan alacaklıların tasdik kararına karşı yasa yoluna gitme yetkilerinin bulunmadığı konusunda fikir birliği vardır (bkz. Postacıoğlu , İ. E.: Konkordato, Ankara 1965, s.93, n.64; Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2.b., Ankara 2013, s.1502; Tanrıver, S./Deynekli, A.: Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s.158; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.354, n.354; Buruloğlu, E./Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.74).
Nitekim Yargıtay da İcra ve İflas Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 04.09.1932 tarihinden bu yana aynı yönde karar vermektedir (Yargıtay 11. HD. 09.10.1989/6449-5145; Yargıtay 19. HD. 03.10.1995/7350-7821).
İstinaf yasa yoluna başvuran T. …… vekilleri bu gereklilikleri yerine getirmediğinden adı geçenlerin İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesi uyarınca istinaf hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle adı geçenlerin istinaf dilekçelerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352/1-ç düzenlemesi uyarınca reddi gerekmiştir.
III- Geçici mühlet kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu yönündeki istinaf istemlerine yönelik olarak
Alacaklı … AŞ vekili yasada sayılan belgelerin usulünce ve tam olarak sunulmamasına rağmen borçlulara mühlet verilmesinin hukuka aykırı olduğu yönünde bir istinaf sebebi ileri sürmüştür.
İcra ve İflas Kanunu’nun 287’nci maddesinin son fıkrası uyarınca geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı gibi aynı Kanun’un 293’üncü maddesinin birinci fıkrasına göre de kesin mühlet talebinin kabulüne ilişkin kararlara karşı yasayoluna başvurulamaz.
Bu iki düzenleme yasayollarını sadece bu kararların verildiği tarihte değil yargılama sonunda verilen nihai karar aşamasında da kapatmıştır.
Açıklanan nedenlerle … AŞ vekilinin istinaf dilekçesinin bu yöne ilişkin kısımlarının reddine karar vermek gerekmiştir (HMK m.346/1).
IV- İtiraza uğrayan alacağın nisaba dahil edilmesi istemlerine ilişkin olarak
İcra ve İflas Kanunu’nun 300’üncü maddesi uyarınca konkordato komiseri yazdırılan alacaklara karşı borçlunun beyanını alır. Borçlunun itiraz ettiği alacaklar çekişmeli hale gelir. Bu durumda alacaklının yapması gereken şey, alacağının itirazlı kısmının ne şekilde nisaba dahil edileceği hususunda mahkemeden karar almaktır (İİK m.302/VI). Nitekim somut olayda mahkemece bu yönde verilen kararlar dosyaya yansımıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği için çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkân sağlanmıştır (İİK m.308/b).
Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bunlar dışındaki itirazların tasdik kararının istinafı aşamasında ileri sürülerek nisabın yeniden oluşturulması yoluna gidilmesi mümkün değildir. Komiserlerin bu yöndeki sorumlulukları saklıdır.
T. … … AŞ ile … AŞ vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir.
V- Teminat deposuna ve itirazlı alacaklar için süre verilmemesine ilişkin istinaf sebeplerine ilişkin olarak:
İcra ve İflas Kanunu’nun 308/b maddesine göre itirazlı alacaklar konusunda depo kararı vermek, ilk derece mahkemesinin takdirinde olup bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki çekişmeli alacaklar tâbi oldukları zamanaşımı süresi içinde her zaman dava konusu edilebilir (ayrıntılı bilgi için bkz. Yazıcı, Ç.: “Adi Konkordatoda Çekişmeli Alacaklar Hakkında Dava (İİK m.308/b)”, Bankacılar Dergisi, Mart 2021, S.116, s.3-23). Anılan yasal düzenlemede ifade edilen bir aylık süre depo edilen tutardan yararlanmak için belirlenmiştir. Somut durumda depo edilmiş bir para bulunmadığından ve bu süre zaten yasa ile belirlendiğinden ilk derece mahkemesince bu çerçevede süre verilmemiş olmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
T. … … AŞ ile … AŞ vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir.
VI- T. … … AŞ ile … AŞ vekillerinin diğer istinaf nedenlerinin incelenmesine gelince:
A) İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesine göre konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için talep edebileceği kolektif (külli) bir tasfiye biçimidir.
Düzenlemeden de anlaşılabileceği gibi konkordato mühleti verilmesinin ve dolayısıyla konkordatonun temel koşulu vadesi geldiği hâlde borçların ödenememesi veya ödenememe tehlikesinin bulunmasıdır (İİK m.285). Borçlarını vadesinde ödeyebilecek olan borçlunun konkordato başvurusu kabul edilemez.
Esasen kısa vadeli borçların ödenememesi ya da ödenememesi tehlikesi konkordatoya başvuru için yeterli olmakla birlikte varlıkları borçlarının kat be kat üstünde olan borçlular için konkordatoya müracaat kabul edilemeyeceği yerleşik Yargıtay uygulaması halindedir (Yargıtay İİD. 01.10.1964 gün ve 1964/12958; bkz. Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.670).
Somut olaya dönüldüğünde, borçlu gerçek kişi ile onun ortağı ve yöneticisi bulunduğu şirketlerin mali durumları dosyaya şu şekilde yansımıştır:
Konkordato isteyen … San ve Tic. AŞ’nin varlıkları 31.12.2020 günü itibariyle 66.568.668,92 TL, borçları 44.858.097,30 TL ve özvarlıkları (+) 21.710.571,62 TL mertebesinde olup bu haliyle varlık/borç oranı %147’dir (22.02.2021 günlü ara rapor s.14 vd.)
Şirketin derhal ya da kolaylıkla nakde dönüştürülebilecek (likiditesi yüksek) dönen varlıklarının 57.231.762,99 TL olduğu ve bunun borçların tamamını karşılamaya yettiği ve bütün borçlar ödendikten sonra kasasında 12.373.665,69 TL nakit para kaldığı görülmüştür. Bu hesaplamaya nakde dönüştürülmesi zaman alacak duran varlıklar dahil edilmemiştir.
Şirketin geçici mühletin alınmasından bir gün önce (08.11.2019 günü) ortaklara borçları 267.244,52 TL iken, bundan yaklaşık iki ay sonra 31.12.2019 günü bu tutarın 512.244,52 TL olduğu ve 31.12.2020 günü bu tutarın sıfırlandığı anlaşılmaktadır (22.02.2021 günlü ara rapor s.12).
Komiser şirketin 2021 yılı muhtemel gelirini (ihtiyatlılık ilkesi gereği düşük hesapladığını bildirerek) 23.259.554,40 TL olarak belirlemiştir (Nihai rapor s.10).
Konkordato isteyen …, … AŞ’nin varlıkları 31.12.2020 günü itibariyle 21.178.274,64 TL, borçları 17.986.646,41 TL ve özvarlıkları (+) 3.191.628,23 TL mertebesinde olup bu haliyle varlık/borç oranı %118’dir (22.02.2021 günlü ara rapor s.10 vd.).
Şirketin derhal ya da kolaylıkla nakde dönüştürülebilecek (likiditesi yüksek) dönen varlıklarının 20.168.534,43 TL olduğu ve bunun borçların tamamını karşılamaya yettiği ve bütün borçlar ödendikten sonra kasasında 2.181.888,02 TL nakit para kaldığı görülmüştür. Bu hesaplamaya nakde dönüştürülmesi zaman alacak duran varlıklar dahil edilmemiştir.
Şirketin geçici mühletin alınmasından bir gün önce 08.11.2019 günü ortaklara borcu yok iken 31.12.2020 günü bu tutarın 49.670,50 TL’ye ulaştığı anlaşılmaktadır (22.02.2021 günlü ara rapor s.9).
Komiser şirketin 2021 yılı muhtemel gelirini (ihtiyatlılık ilkesi gereği düşük hesapladığını bildirerek) 15.510.830,28 TL olarak belirlemiştir (Nihai rapor s.17).
Konkordato isteyen …’nun varlıklarının 31.12.2020 günü itibariyle 41.294.000,-TL, borçlarının 28.865.263,86 TL olduğu ve varlık fazlasının (+) 12.428.736,14 TL mertebesinde bulunduğu, bu haliyle varlıklarının borçlarına oranının %143 olduğu ve borca batık durumda bulunmadığı (22.02.2021 günlü ara rapor s.9);
Borçlarını ödeme hususunda temel önerisinin öncelikle şirketlerin asıl borçları ödemesi yönünde olduğu, salt şirketlerden elde edeceği ortaklık gelirlerinin yıllık 81.000,-TL civarında bulunduğu ve bununla da kişisel borçlarını ödemeyi planladığı (nihai rapor s.23) görülmüştür.
Gelinen noktada başvurucuların özellikle nakit ya da kolaylıkla nakde dönüştürülebilecek varlıkları borçlarından önemli ölçüde fazladır. Bu bakımdan İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesine göre konkordatoya başvuru koşulunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
B) Konkordatonun temel amacı borçların ödenmesi olmakla birlikte 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle borçlunun işletmesinin iyileşmesi de bir işlev olarak konkordatoya yüklenmiştir. Ancak bu işlev alacaklıların alacaklarının çeşitli yollarla enflasyon ya da başka riskler çerçevesinde eritilip yok edilmesi suretiyle borçlunun borçlarından kurtulması ve buna ek olarak işletmenin kalkındırılması maksadıyla kullanılamaz. Borçlu alacaklılarına mümkün olan en yüksek tatmini sağlamak zorundadır.
Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesinin gerekçesinde borca batık olmayan, bir diğer ifade ile varlıklarının tamamı borçlarından fazla olan borçlunun tenzilat isteyemeyeceği, borcunun tamamını ödemesi gerektiği yönünde bir açıklamaya da yer verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki enflasyonist ortamlarda konkordato projesinde faiz öngörülmemiş olması, yıllık faiz oranı kadar “örtülü tenzilat” anlamına gelmektedir.
Ödeme süresinin kesinleşmeden itibaren bir yıl sonra başlaması, kesinleşmenin de zaman alacağı ve bütün bunlara ek olarak faiz verilmeyeceği düşünüldüğünde istemcinin yasaya ve ekonomik gerçeklere uygun olmayacak biçimde ve borca batık olmadığı halde borçlarından enflasyon oranı kadar birkaç yıl boyunca örtülü tenzilat yaptığı sonucuna varılmıştır.
C) İşletmenin borçlarının ödenmesi yanında iyileştirilmesi de söz konusu olduğunda bunun sadece alacaklıların alacaklarının bir kısmına ve vade ile kavuşması, bu arada eğer faiz öngörülmemişse alacakların enflasyon karşısında zaman içinde faiz oranı kadar eritilmesi, bir diğer ifade ile iyileşmenin yükünün sadece alacaklılara yüklenmesi kabul edilemez. Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun konkordato projesini niteleyen 286’ncı maddesinde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli malî kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanılarak sağlanacağının gösterilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.
Diğer taraftan işletmenin mali durumunu gösteren tek ölçüt varlıkların borçlara (kaldıraç) oranı da değildir. Mali tablo analizinde borç ödeme kabiliyetini (likiditeyi) hesaplamaya yarayan başka oranlar (rasyolar) da bulunmaktadır. Söz gelimi cari oran, işletmenin kısa süreli borçlarını ödeme gücünü ölçmek ve net işletme sermayesinin yeterli olup olmadığını ortaya koymak bakımından önemlidir. Cari oranın ülkenin kalkınmışlığına, sektörün gerekliliklerine göre değişmekle birlikte 2:1, 1,5:1 gibi değerlerde olması yeterli görülmektedir (bkz. Akgüç, Ö.: Mali Tablolar Analizi, 15.b., İstanbul 2013, s.465 vd.). Borç ödeme gücünü ölçmeye yarayan ve cari oranı tamamlayan ikinci bir rasyo da asit-test oranıdır. Bu oranda cari orandan farklı olarak paraya çevrilmesi görece daha uzun zaman alabilecek kalemler hesaplamada dikkate alınmamakta, başka bir söyleyişle nakit ve kolaylıkla nakde çevrilebilecek varlıkların borçları karşılama oranı göz önünde tutulmaktadır. Asit-test oranının 1:1 olması işletme finansmanında “oldukça iyi” sayılmaktadır (Akgüç, s.471).
Bu açıklamalar çerçevesinde daha önce dosyada komiserlik yapan ve kararla birlikte kayyım olarak atanan …’a iki ayda bir verdiği rutin rapor kapsamında cevaplamak üzere istemci şirketler ile gerçek kişinin İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesinde gösterilen temel koşulu ne şekilde sağladığı, bunun hangi oranlar (rasyolar) çerçevesinde belirlendiği; şirketlerin borç ödeme gücünü gösteren cari oran ve asit-test oranlarının ne olduğu ve ilgili sektörde bu oranların asgari ne kadar olmasının uygun bulunduğu, şirketin derhal ya da kolaylıkla nakde dönüştürülebilecek dönen varlıklarının miktarı gözetildiğinde, bunun her bir şirketin borçlarının tamamını karşılamaya yetmesine rağmen anılan yasal koşulun sağlanmasında rapora ve mali tablolara yansıtılmayan ne gibi etmenler olduğu, şirketlerin şüpheli ve değersiz alacağının bulunup bulunmadığı, eğer mevcutsa bunlar için Vergi Usul Kanunu’nda öngörülen (karşılık ayırma vb gibi) işlemlerin neden yapılmadığı ve bunların neden mali tablolarda gösterilmediği, anılan Yasa’nın 286’ncı maddesine göre konkordato teklif eden borçlunun ödemeleri yapmak için sermaye arttırımı veya başka bir yöntem kullanması gerekirken adı geçenlerin ne gibi yükümlülükler altına girdiği ve nihayet ortağın şirketlerden olan alacaklarından, diğer alacaklılar yararına feragat edip etmediği; feragat etmişse buna ilişkin geçerli belge düzenlenip düzenlenmediği hususları sorulmuştur.
Kayyım, verilen talimata aykırı olarak sorulara kısa ve net bilgiler vermek yerine genel geçer bilgiler ve bir kısmı kendi tahmin ve düşünceleri merkezinde yaptığı yorumları paylaşmış, çok sayıda tabloya dayanmış, gerekmediği halde muavin kayıtlar sunmuş ve asıl raporunda göstermediği hususları dipnotlar adı altında dağınık biçimde listelemiştir (25.01.2022 günlü Kayyım Raporu).
Dairemiz bu rapordan şu sonuçlara varmıştır:
Bankaların alacaklarını yüksek faizle yapılandırdığı belirtilmiştir (s.2, n.5). Oysa konkordatoda aslolan alacaklılar arası eşitliktir. Alacaklılardan bir kısmı ile farklı yapılandırmalar yapılması konkordatonun açıklanan bu temel ilkesine aykırıdır.
Türk … alınan döviz bazlı kredilerden doğan borçların kur nedeniyle sürekli arttığı belirtilmiştir (s.2, n.5). Oysa konkordatoda konusu para olmayan alacakların Türk Lirasına çevrilmesi gerekir (İİK m.294/VII). Aslında geçici mühlet itibariyle kura bağlı olarak artan bir borç bulunmamaktadır.
Ödemelerdeki gecikmeler nedeniyle teminat mektuplarının tazmini riskinin bulunduğu belirtilmiştir (s.2, n.5). Oysa bunlar zaten kontrgaranti ile … altına alınmıştır ve bu şekilde tazmin edilecek tutarlar da konkordato koşullarında ödenecektir. Bu hususun borçlu bakımından riski hangi düzeyde arttırdığı konusunda bir açıklama yapılmamıştır.
İç kaynaktan sermaye arttırıldığı belirtilmiştir (s.3, n.6). Oysa iç kaynaktan sermaye arttırımı hesaplar arası bir muhasebe işlemi niteliğindedir ve işletmeye nakit girişi ve dolayısıyla iyileşmeye katkı sağlayacak şekilde bir sonuç doğurmamaktadır.
Konkordatoda iyileştirme ve ihya projesinin oylanacağı, bu nedenle rasyoların değil projede öngörülen hususların gerçekleşip gerçekleşmediğinin önemli olduğu belirtilmiştir (s.3, n.6). Oysa konkordatoda (somut olayda bizzat raporu veren kayyımın da komiserlik aşamasında yaptığı gibi) ne koşullarda iyileşileceği değil, borçların hangi takvim içinde ödeneceği hususu oylanmaktadır. Eğer bir iyileşme projesi varsa bu da kullanacakları oyu belirlemek için alacaklılar bakımından yol gösterici olacaktır. Kaldı ki istemcilerin öngörüsü sadece içinde bulundukları rutinde satışlara devam etmek (s.5, n.1); borçların önce şirketler tarafından ödenmesi ve gerçek kişinin de bu şekilde borçtan kurtulmasıdır. Yeni bir iyileşme faaliyetinden söz edilmemiştir.
İflas halinde elde edilecek tutarın hesaplanmasında “yarı fiyatına elden çıkartılacak değer” ölçütünün uygulandığı belirtilmiştir (s.3, n.6 ve s.8, n.A). İflas halinde ele geçecek tutarın belirlenmesi konusunda yasanın kabul ettiği böyle bir ölçüt bulunmamaktadır. Anlaşılan odur ki, İcra ve İflas Kanunu’nun 115 ve ona atıf yapan 129’uncu maddelerindeki “muhammen kıymetin yüzde ellisi” kavramı komiser ve kayyım tarafından yanlış anlaşılarak varlıkların değerinin yarısının belirlenmesi ile yetinilmiştir. Oysa uygulama bilgilerine göre icra satışlarında dahi muhammen bedeline ya da bunun bile üzerinde tutarla satılan varlıklar olabilmektedir. Bu nedenle yapılması gereken şey varlıkların değerinin yarısını hesaba almak değil, her bir varlık kalemi için gerçekten oluşabilecek satış bedelini o sektörün gereklilikleri çerçevesinde ve tecrübeye göre makul ve objektif biçimde tahmin etmektir. Zira komiser olarak atanma için gereken deneyim ve eğitim koşulları bunu sağlamak amacıyla getirilmiştir.
Bankalar hesabında görünen yüksek tutarların, tedbir kararına rağmen bankalarca blokede tutulduğu belirtilmiştir (s.4, n.1). Bu gibi durumlar için borçlunun yasal yollara başvurması ve sorunu çözmesi gerekir. Mühletin verildiği 06.11.2019 gününden bu yana geçen süre zarfında bu sorunun çözülememesinin yarattığı yük, alacaklılara yüklenemez. Üstelik bu durum alacaklılar toplantısında ve mahkemeye verilen raporda dile getirilmemiş, Dairemizin soruları üzerine ortaya çıkmıştır. Bu haliyle alacaklıların oylama aşamasında, mahkemenin de tasdik kararı aşamasında yanıltılmış olabileceği anlaşılmıştır.
Borçlu şirketlerin birbirlerinden alacaklı durumda bulunduğu ve bunların gerçek ticari faaliyetlere dayandığı ancak konkordatoda takas ve mahsup yasağı bulunduğu için netleştirme yapılamadığı ve benzer şekilde bankalarla da takas yapılamadığı belirtilmiştir (s.5, n.1 ve n.2). Oysa konkordatoda takası yasaklayan bir düzenleme bulunmamaktadır; bu hususta İcra ve İflas Kanunu’nun 200 ve izleyen maddelerine atıf yapılmıştır (İİK m.294/IV). Anılan düzenleme bir yasak getirmemektedir. Bu haliyle tabloların gerçeği yansıtmadığı sonucuna varılmaktadır.
Önerilen iyileşme ve borç ödeme usulü stokların satılmasıdır. Üstelik bu stoklar eski model araç yedek parçasıdır ve satış hızı yüksek değildir (s.5, n.1). Süregelen bir üretimden söz edilmediği gibi maliyet azaltma, kârlığın ya da sermayenin arttırılması gibi bir proje unsuru yoktur. Şirketlerin kârlılık oranları %1-3 arasında gösterilmiştir (s.8, n.B).
Buna rağmen yukarıda özetlendiği gibi özellikle şirketlerin (ihtiyatlılık ilkesinden söz edilerek az olarak belirlenen) 2021 yılı gelir beklentisi bile borçları büyük oranda karşılayacak mertebededir.
Ödemesiz süre öngörülmesinin temel nedeni olarak taşınmazların değerinde satılması, bankalarla dava konusu edilmiş nizaların çözülmesi ve yeni yatırımcılarla görüşmek için zamana ihtiyaç bulunması gösterilmiştir (s.8, n.B.1). Ne var ki proje takviminin başlaması için tasdik tarihi değil, kesinleşme tarihi kabul edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararı 17.05.2021 günlüdür. Dairemiz kararı bundan yaklaşık 9 ay sonra 23.02.2022 günü verilmiştir. Dosyanın Yargıtay’da temyiz incelemesi için 9 ay bekleyeceği düşünülürse kararın kesinleşmesi muhtemelen 2022 yılı sonunu bulacak, bir yıllık ödemesiz sürenin geçmesi ile ödeme takvimi 2023 yılı sonunda başlayacaktır. Bu dönemin de faizsiz geçirileceği göz önüne alındığında ödemesiz sürenin alacaklıların aleyhine olacağı anlaşılmaktadır. Bunu üzerine 60 ay olarak belirlenen taksitler de dikkate alındığında borçların ödenmesi 2028 yılı sonunu bulacaktır. Varlıkları borçlarından fazla olan ve faiz de önermeyen borçlular için bu sürenin çok fazla olduğu değerlendirilmiştir.
Kayyım raporunda kesinleşme ilk derece mahkemesi karar tarihi olan 17.05.2021’den itibaren bir yıl olarak öngörülmüştür (yani 17.05.2022, s.8; Oysa raporun tarihi zaten 25.01.2022’dir). Buna göre bir yıllık ödemesiz süre ve altmış ay taksit üzerinden hesaplandığında alacağı 1.000,-TL olan alacaklının faiz, kur farkı, ÜFE oranları vs çerçevesinde süreç sonunda elde edeceği reel tutar 385,-TL olarak hesaplanmıştır (s.8-9). Oysa alacaklıların alacaklarının %100’üne kavuşacağı belirtilerek oylama yapılmıştır.
Kayyım, raporuna ek olarak sunduğu tablolarda Dairemizin isteği üzerine kaldıraç oranı dışında (cari oran ve asit-test oranı gibi) bir takım likidite oranları da hesaplamıştır. Ancak bu hesaplamalarda başlangıçta alacaklılar kuruluna ve mahkemeye sunulan tutarlar değil, raporda yaptığı açıklamalar çerçevesinde “kullanılabilir” varlıkları dikkate almıştır. Oysa mali tablo analizinde varlıkların bu şekilde eksiltilmesine izin veren bir düzenleme bulunmamaktadır. Haliyle oranlar beklenen ölçütlerin altında çıkmıştır. Ne var ki bu şekilde oynanmış rakamlar bile kabul edilen alt sınırlara yakındır.
İstemciler vekili raporun UYAP’a yüklenmesinden sonra verdiği dilekçede yeni sayılabilecek, Dairenin görüşünü değiştirecek nitelikte bir açıklama yapmamış ve öneri sunmamıştır.

Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemelere göre varılan sonuçlar şunlardır:
– Konkordato isteyenler borca batık olmayıp, likidite oranları da borçları vadesinde ödeyemeyeceğini gösterecek düzeyde değildir. Bu haliyle İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesindeki temel koşul oluşmamıştır.
– Alacaklılar kuruluna ve mahkemeye sunulan raporlardan sonra Dairemizin isteği üzerine hazırlanan ve zorlama açıklamalar ve oynanmış hesaplamalarla ortaya konulan tablolar dahi faizsiz, ödeme takvimi kesinleşme ile başlayan ve bir yıl ödemesiz süre üzerine beş yıl vade içeren konkordatoyu haklı göstermemektedir.
– İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci madde gerekçesinde borca batık olmayan borçlunun tenzilat isteyemeyeceğine dair ortaya konulan görüş çerçevesinde Dairemiz, ödemelerin zamana yayılması ve faiz verilmemesi ile borçlardan örtülü olarak %61,5 oranında tenzilat yapıldığı sonucuna varmaktadır.
Buna göre:
Konkordato isteyen … San ve Tic. AŞ’nin varlıkları 66.568.668,92 TL iken süreç sonunda 44.858.097,30 TL borçtan reel olarak sadece 17.270.367,46 TL ödeyecektir.
Konkordato isteyen …, … AŞ’nin varlıkları 21.178.274,64 TL iken süreç sonunda 17.986.646,41 TL borçtan reel olarak sadece 6.924.858,86 TL ödeyecektir.
Konkordato isteyen …’nun varlıkları 41.294.000,-TL iken süreç sonunda 28.865.263,86 TL borçtan reel olarak sadece 11.113.126,58 TL ödeyecektir.

– Borçlu tarafından kârlılığın ya da sermayenin arttırılmasına ilişkin bir öneri getirilmemiştir. Tek proje zaten satış hızı yavaş olan eski model araç yedek parçalarının uzun zamana yayılarak satılmasından ibarettir.
Açıklanan durum karşısında istinaf eden T. … … AŞ ile … AŞ vekillerinin istinaf başvuru sebeplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir (HMK m.353/1-b.2).

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I- 1-. Yukarıda (I) sayılı paragrafta açıklanan nedenle alacaklı Türkiye … … … AŞ vekilinin süresinde olmayan istinaf dilekçesinin REDDİNE,
2- Yukarıda (II) sayılı paragrafta açıklanan nedenle alacaklı ……. vekillerinin istinaf dilekçelerinin REDDİNE,
3- Yukarıda (III-IV ve V) sayılı paragraflarda açıklanan nedenlerle alacaklılar…… vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer istinaf başvuru nedenlerinin REDDİNE,
4- Yukarıda (VI) sayılı paragrafta açıklanan nedenlerle alacaklılar……. AŞ vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1-b.2 gereğince Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/611 E., 2021/315 K sayılı dosyasında verdiği 17/05/2021 tarihli KARARININ KALDIRILMASINA VE YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE.
Buna göre:
“1. İstemciler (Ankara Ticaret Sicil Memurluğunun …… sicil nosunda kayıtlı) … … …. Memurluğunun ….. sicil nosunda kayıtlı) ……. …’nun konkordato tasdik taleplerinin REDDİNE,
2. Gerek İcra ve İflas Kanunu’ndan doğan gerek mahkemece verilen bütün tedbirlerin karar tarihi itibariyle kaldırılmasına ve/veya kalktığının tespitine,
3. İcra ve İflas Kanunu’nun 306/son maddesi uyarınca hüküm fıkrasının aynı Yasanın 288’inci maddesi uyarınca İLANINA ve ilgili yerlere BİLDİRİLMESİNE,
4. Alınması gerekli peşin harç istemciler tarafından yatırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5. Konkordato tasdik harcının istekleri halinde istemcilere iadesine,
6. Yargılama giderlerinin istemciler üzerinde bırakılmasına,
7. Karardan sonra yapılacak yargılama giderlerinin davacıların gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinden arta kalan gider avansının davacılara iadesine”
II- İstinaf yoluna başvuran alacaklılar tarafından yatırılan karar harçlarının iadesine,
III- Alacaklılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
IV-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara re’sen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
23/02/2022 tarihinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
İİK m. 308/a gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 23/02/2022
…….