Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1255 E. 2022/836 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2017
ESAS-KARAR NUMARASI ….
Taraf vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkili firmanın 01/05/2015 tarihli sözleşme ile borçlu firmaya teknik servis hizmeti sunduğunu, müvekkili firmanın sözleşme geregi edimini ifa etmekle kalmayıp sözleşmede yer almayan bazı malların satımını da gerçekleştirdiğini, bu durumun düzenlenen faturalarla anlaşılacağını, bakımcı firma sıfatıyla ürün listesinde belirtilen cihazlara belirtilen hizmet seçenekleri doğrultusunda destek vermeyi ve kullanıcı davalı firmanın ise bu desteği almayı kabul ettiğini, malzemelerin fiyatları ile birlikte teklif listelerinin 13/04/2015 ve 18/05/2015 tarihlerinde kullanıcı firma tarafından uygun görülüp onaylandığını, buna göre hizmet ve mal satımının gerçekleştirildiğini, buna rağmen iş ve ürünlerin bedelinin müvekili firmaya ödenmediğini, gerekli ihtarat yapılıp 3 günlük ödeme süresi tanındığını, kullanıcı firmanın toplam 141.905,97 TL alacak miktarından 63,500,00 TL ödeme yaptığını, bakiye 78.405,97 TL için takip yapıldığını, işlemiş faiziyle toplam 80.232,94 TL den borcun 18.000,00 TL’sine kısmen itiraz edildiğini itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacı tarafından yüklenilen edimin tam olarak yerine getirilmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “…davalının takibe kısmi itirazında 1.826,97 TL işlemiş faizden 1.676,90 TL’si yönünden talebinin yerinde olmadığı dolayısıyla 150,07 TL işlemiş faiz için itirazında haklılık bulunduğu, aynı şekilde 78.405,97 TL asıl alacaktan 71.076,97 TL için talepte haklılık bulunmadığı, ve 7.329,00 TL için davalı itirazının yerinde olduğu hesaplanmıştır.
Bu durumda davacının davasının kısmen kabulü ile davalı itirazının haklılık olduğu hesaplanan 7.329,00 TL asıl alacak ve 150,07 TL işlemiş faiz miktarı olmak üzere toplam 18.000,00 TL’den düşümü sonrasında TBK m.100 hükmü de nazara alınarak neticeten 10.520,93 TL asıl alacak için iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, bu miktar asıl alacağa 19.01.2016 takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin isteğin ise reddine hükmedilmiş, alacak likit nitelikte bulunduğundan kabul edilen alacağın %20’si oranında hesaplanan 2.104,18 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yasal koşulları olmayıp kanıtlanamayan davalının kötüniyet tazminatı isteğinin de reddine..” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Taraflar arasında akdedilen 01.05.2015 tarihli sözleşme gereğince müvekkili tarafından davalı firmaya teknik servis hizmeti verildiğini, sözleşmenin gereğinin müvekkili tarafından eksiksiz olarak ifa edildiğini, sözleşme haricinde, 13.04.2015 ve 18.05.2015 tarihlerinde müvekkili tarafından teklif listelerine göre davalı firmanın müvekkilinden mal ve hizmet alımı gerçekleştirdiğini, taraflar arasında 22.07.2015 tarihli iş teslim tutanağı imzalandığını ve müvekkili tarafından yapılan işin ve satılan malların eksiksiz olduğunun davalı tarafça açıkça kabul edildiğini, tutanağın hiçbir ihtirazi kayıt olmaksızın imza altına alındığını, ancak davalı firmanın müvekkilinin vermiş olduğu hizmetin ve satmış olduğu malların bedelini ödemediğini, müvekkili tarafından eksik yapılan iş bulunmaması ve bu durumun taraflarca imzalanan iş teslim tutanağı ile sabit olması sebebiyle davanın tam kabul edilmesinin gerektiğini, eksik yapıldığı iddia edilen işin yapısal kablolama işi olduğunu beyan edilmişse de bu yönde somut herhangi bir delil sunulamadığını, müvekkili tarafından davalı firma için yapısal kablolama işi yüklenilmediğini ve gerçekleştirilmediğini, haricen öğrendiği üzere … … ve Ticaret Ltd. Şti. isimli firma tarafından yapılan yapısal kablolama işindeki eksikliğin müvekkiline mal edilerek, müvekkilin hakedişinden kesinti yapılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı tarafından müvekkiline gönderilen 28.10.2015 tarihli cevabi ihtarnamede de müvekkilinin hak edişinden ödenmeyen kısmın 78.405,97-TL olduğunun açıkça ikrar edildiğini, bilirkişi raporlarının yargılamanın seyri yönünden yetersiz kaldığını, tacir olan ve basiretli bir tacir gibi davranma zorunluluğu bulunan davalı firmanın, müvekkili tarafından düzenlenen faturalara süresinde ve usulüne uygun şekilde itiraz edilmemiş bir faturaya dayalı olarak müvekkilinin hakedişinden kesinti yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek, yerel mahkemece 7.479,07 TL asıl alacak yönünden verilen ret kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Ankara Akyurt ve İzmir …’da bulunan binalarda eksik yapılan ve yapılmayan edimler sebebiyle sözleşmeye aykırılıkların bulunduğunu ve bunların neler olduklarını dilekçelerinde belirttiklerini, bunlarla ilgili tespit dosyalarının açıldığını, bunların dosya içerisine kazandırılmalarını talep ettiklerini, yapılan yargılama esnasında müvekkili şirketin Ankara Akyurt’taki tesisi ile ilgili irdeleme yapıldığını, ancak İzmir …’daki eksikler ile alakalı bir irdeleme yapılmayarak savunma haklarının kısıtlandığını, bu yöndeki itirazlarının da usul ve yasaya aykırı şekilde reddedildiğini, itirazın haklı bulunduğu kısmın Ankara Akyurt’taki tesisle alakalı yapılmayan ve/veya eksik yapılan işlerin bedeli olduğunu, bu hususun bilirkişi kurulu raporunda da gösterildiğini, İzmir …’da bulunan tesisle ilgili taleplerinin karşılanmadığını, ortada likit bir alacak olmadığının sübuta erdiğini, davacı lehine tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını,reddedilen kısım üzerinden lehlerine tazminata hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, harcın kabul ve ret oranına göre bölünmesi gerekirken tamamının davalı müvekkilinden alınmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, tacir olan taraflar arasındaki hizmet (servis bakım/malzeme temin) sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
1-HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacının istinaf istemi yönünden;
Davacı tarafından davalıya servis hizmeti verildiği mal temin edildiği iddia edilmiş tir. Davalı tarafından bir kısım hizmetin alınmadığı savunulmuştur.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.
Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir(Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.).
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya … aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Somut olayda; davacı tarafından talep edilen alacağın dayanağı, ödenmeyen faturaların bakiyesi olarak gösterilmiştir. Bilirkişi incelemesi ile davacı tarafından düzenlenen faturaların davalının kayıtlarında da bulunduğu, 01.06.2015 tarih 9.153,85 TL bedelli olan faturanın davalı kayıtlarında olmadığı tespit edilmiştir ancak, icra takip talebine esas cari hesap bakiyesinde zaten alacaklı tarafın alacak istemi arasında bu faturanın bulunmadığı yani alacaklının talebine konu olmadığı anlaşılmaktadır. Alacağın dayanağı olan faturaların davalı tarafından kabul edilmesi ve yasal süre içinde iade edilmemesi nedeniyle dava konusu alacağın ispatlandığı dikkate alınarak tümünün hüküm altına alınması gerekirken, hatalı inceleme ve değerlendirme ile hizmetin verilip verilmediği yönünden diğer delillere başvurulması hatalı görülmüştür.
Bu durumda Dairemizce, davacı yanın istinaf isteminin kabulü ile HMK m. 353/1,b,2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek davanın kabulüne dair yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/260E., 2017/791K. sayılı dava dosyasında verdiği 22/11/2017 tarihli kararına yönelik davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile: HMK m. 353/1,b,2 gereğince, ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 2016/260E., 2017/791K. sayılı dava dosyasında verdiği 22/11/2017 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE.
Buna göre:
“Davanın kabulü ile davalının Ankara 25.İcra Müdürlüğü’nün 2016/1217 E sayılı takip dosyasında itiraza uğrayan 18.000,00 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, bu miktar asıl alacağa 19.01.2016 takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,
Kabul edilen alacağın %20’si oranında hesaplanan 3.600,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 1.229,58 TL harçtan peşin yatırılan 307,40 ile icra veznesine yatırılan 401,16 TL toplamının indirilmesiyle bakiye 521,02 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı yanca yatırılan 737,76 TL harç toplamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 2.085,00 TL (posta gideri ve v.s.masraflar olmak üzere) yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı masrafının (toplam 2.183,10 TL) davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’nin gereğince takdir ve tespit edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, “
3- a-Davacıdan alınan istinaf karar harcının iadesine,
b- Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 718,68 TL nispi istinaf harcından başta yatan 179,67 TL nin mahsubu ile bakiye 539,01 TL nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4- Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
18/05/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 15/06/2022