Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1224 E. 2023/587 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1224 – 2023/587
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ

(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)
ESAS NO : 2021/1224
KARAR NO : 2023/587

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03/02/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : 2020/153E., 2021/62K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, taraflar arasında RES katkı payı sözleşmesi bulunduğunu, müvekkili firmaya 23/01/2020 tarihinde 20.244.501,07 TL bedelli fatura gönderildiğini, müvekkili firmanın faturanın tamamını itirazı kayıtla 07/02/2020 tarihinde ödediğini, davalı şirketin sözleşmeye aykırı fatura düzenlediğini, faturanın fahiş ve hatalı olduğunu, … tesisinin geçici kabul tarihinin 22/05/2015 olduğunu, müvekkili şirketin 22/05/2035 tarihine kadar davalı şirkete RES katı payı bedeli ödeyeceğini, 20 yıllık ticari ilişkinin RES katkı payı sözleşmesi ile düzenlendiğini, sözleşme 3. maddesinde yer alan formül gereğince taraflarına 9.347.110,88 TL fatura düzenlenmesi gerekirken 20.244.501,07 TL fatura düzenlenmesinin fahiş ve hatalı olduğunu, müvekkili firma tarafından TEİAŞ’a kWh başına ödenmesi teklif edilen RES katkı payı bedelinin 5,08 Krş/kWh olduğunu, 2019 yılı elektrik üretiminin 139.423.030 kWh ve TÜİK, TÜFE endeksinin %11,84 olduğunu, buna göre RES katkı payı tutarının 9.347.110,88 TL olduğunu, fazla hesaplanan ve ödenmek zorunda kalınan 10.897.390,19 TL’nin ödeme tarihi itibariyle en yüksek avans faizi ile müvekkili firmaya iadesi gerektiğini, sözleşmenin tip sözleşme olduğunu, sözleşmenin güçlü tarafının davalı olduğunu, müvekkili firmanın sadece fiyat teklif ederken irade gösterebildiğini, diğer tüm düzenlemelerin davalı şirketçe önceden hazırlandığını ileri sürerek, taraflar arasındaki muarazının giderilmesini, mümkün olmaması halinde sözleşmenin ifasının imkansız olduğu gerekçesiyle sözleşmenin uyarlanmasını, 10.897.390,19 TL’nin ödeme tarihinden en yüksek avans faizi ile birlikte istirdadını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yarışmalar sırasında davacının sunduğu teklifleri doğrultusunda, … RES, … RES, … RES ve (dava konusu) … RES olmak üzere, dört ayrı tesis için sisteme bağlantı hakkı kazandığını, anılan tesisler için lisans alarak faaliyetlerine başladığını, ayrıca davacı ile müvekkil arasında davacıya ait üretim tesislerinin ilk ünitesinin geçici kabulünün yapıldığı tarihten başlamak üzere ve tüm tesisin geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren yirmi yıl süre boyunca müvekkili TEİAŞ’a ödemeyi taahhüt ettiğini, Rüzgar Enerjisine Dayalı Elektrik Üretimi Santrali (RES) katkı payı bedelinin ödenmesini konu alan, “RES katkı payı anlaşmaları” akdedildiğini, müvekkili tarafından “Rüzgâr Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği” çerçevesinde yarışmaya katılan ve kazanan şirketlerle imzalanan RES katkı payı anlaşması gereğince yönetmelik ve ekleri olan taahhütname, teklif mektubu formu ile anlaşma hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda RES katkı payı faturaları hesaplandığını, davacının iddia ve yorumlarının hukuka aykırı olduğunu, teklif mektubunun yok sayılmasının hukuka uygun bir yaklaşım olmadığını, yönetmeliğin, taahhütname, teklif mektubu formu ve RES katkı payı anlaşmasından oluşan ekleri ile bir bütün olarak değerlendirilmesinin gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “…Taraflar arasındaki ihtilaf, her yıl yapılacak güncelleştirmede esas alınacak RES Katkı Payı hesaplaması birim fiyatının teklif mektubuna göre mi yoksa RES Katkı payı sözleşmesine göre mi yapılacağı ve TÜFE artışlarının kümülatif olarak hesaplanıp hesaplanmayacağı noktasında toplanmaktadır. Türk Borçlar Hukukuna göre sözleşmeye bağlılık ve sözleşme serbestisi ilkeleri bulunmakta olup bu ilkelere göre sözleşmenin aynen uygulanması esastır. Sözleşme öncesi yapılan teklifler icap mahiyetinde olup sözleşme imzalandıktan sonra artık icaplar değil sözleşme hükümleri geçerlidir. Taraflar arasında düzenlenen RES Katkı Payı anlaşmasının 3. maddesinde katkı payının nasıl hesaplanacağı açık bir şekilde düzenlenmiş olup, söz konusu düzenleme aynı zamanda yönetmeliğe de uygundur. Yani sözleşme yasa ve ahlaka da aykırı olmadığı için geçerli olup tarafların anayasası sayılan sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir.
Sözleşme ve yönetmeliğe göre RES Katkı Payı hesaplama formülü toplam RES Katkı Payı Tutarı = kr X E x TÜFE olup buna göre sözleşmede belirtilen davacının kWh başına ödemeyi taahhüt ettiği kuruş cinsinden katkı payı bir önceki yılda gerçekleşen yıllık net elektrik enerjisi üretimi ve TÜİK tarafından Ocak ayında açıklanan bir önceki yılın aynı ayına göre yıllık tüketici fiyat endeksinin çarpılması sonucu bulunacak miktarın katkı payı olarak alınması gerekir. Sözleşme ve yönetmelikte enflasyondaki yıllık fiyat artışlarının kümülatif olarak hesaplanacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda davalı tarafından sözleşme hükümlerine aykırı sözleşmeden önceki teklif mektubunda belirtilen kriterlere göre hesaplama yapılarak ve yıllık fiyat artışları kümülatif olarak hesaplanarak fatura tanzim edip davacıdan talepte bulunulması sözleşme ve mevzuata aykırı olduğundan davacının birim fiyat hesaplaması hususundaki muarazanın giderilmesi ve istirdata yönelik talebinin kabulüne, taraflar arasındaki birim fiyat hesaplaması hususundaki ihtilafta yarışmadaki teklif ve taahhüt değil sözleşme hükmünün uygulanması suretiyle muarazanın giderilmesi ve sözleşmedeki hesaplamaya göre fazladan tahsil edilen 10.897.390,19 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. (Ankara 23. BAM 2017/1552 esas 2019/272 karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Her ne kadar davacı sözleşmenin uyarlanmasını talep etmiş ise de; sözleşme hukukunda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri benimsenmiştir. Bu ilkeler çerçevesinde, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Başka bir anlatımla, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, kural olarak borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir.
Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir sonucudur. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet (M.K.Md. 4, 2) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (beklenmeyen hal şartı-sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır.
Sözleşmedeki edimler arasındaki dengenin çeşitli nedenlerle alt üst olması, borcun ifasını güçlendirmesi durumunda “işlem temelinin çökmesi” gündeme gelir. İşte bu halde yargıç, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yararına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar.
Somut olayımızda her iki taraf tacir olup taraflar özgür iradeleriyle günün koşullarına göre konumlarına değerlendirerek sözleşme tanzim etmiş olup ahde vefa ilkesi uyarınca bu sözleşmeyle bağlıdırlar. Yukarıda izah edildiği üzere edimler arasında mevcut olan dengenin sonradan meydana gelen şartlardaki olağan üstü değişme nedeniyle büyük ölçüde taraflardan birinin aleyhine katlanılmayacak derecede bozulması halinde sözleşmeye bağlılk ve sözleşmede adalet ilkeleri arasında çelişki oluşacağı ve bu durumda işlem temelinin çökmesi mahiyetinde ise hakimin müdahale imkanı bulunmaktadır. Olayımızda bu kriterler mevcut olmadığından davacının yerinde görülmeyen uyarlama talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” denilerek davanın kısmen kabulü ile sözleşme hükmünün uygulanması suretiyle muarazanın giderilmesine, 10.897.390,19 TL’nin 07/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının koşulları bulunmayan sözleşmenin uyarlanması talebinin reddine karar verlmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: uyuşmazlığın idari yargı mercilerinde çözümlenmesi gerektiğini, Yönetmelik ekleri ve içeriğinin birbirinden ayrı değerlendirilerek, aralarında hukuken var olmayan hiyerarşik bir ilişki kurmak suretiyle anlaşmaya öncelik verilmesinin, hukuka uygun bir yaklaşım olmadığını, Yönetmeliğin, Taahhütname, Teklif Mektubu Formu ve RES Katkı Payı Anlaşmasından oluşan ekleri ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini beyan ederek,yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki RES Katkı Payı Anlaşmasının uyarlanması, bunun mümkün olmaması halinde taraflar arasındaki RES Katkı Payı bedeli ile ilgili muarazanın giderilmesi, her iki durumda da fazla ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkindir.
I-Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
II-6098 sayılı TBK’ndaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin maddelerdeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar.
Nedensiz zenginleşmede TBK’nın 117/2. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olmaması halinde haksız iktisap tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebilir ise de, somut olayda, sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan alacağın tahsili kapsamında talep edilen bedele borçlunun bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren faiz istenebilir. Bu durumda, İlk derece Mahkemesince, davacı tarafından davalının davadan önce TBK’nın 117. maddesi hükmüne uygun olarak miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtarname ile temerrüde düşürüldüğünün iddia edilmediği ve ihtarname sunulmadığı gözetilerek, kabulüne karar verilen alacağa dava tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi gerekirken, ödeme tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır.
Buna göre Dairemizce, davalı vekilinin faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hususlara ilişkin sair istinaf sebeplerinin reddine,
2-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,b,2 gereğince, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/153E., 2021/62K. sayılı dava dosyasında verdiği 31/10/2018 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre:
“Davanın kısmen kabulüne;
A-Taraflar arasındaki birim fiyat hesaplanması hususundaki ihtilafta yarışmadaki teklif ve taahhüt değil sözleşme hükmünün uygulanması suretiyle muarazanın giderilmesine,
B-10.897.390,19 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
C-Davacının koşulları bulunmayan sözleşmenin uyarlanması talebinin reddine,
D-Alınması gerekli 744.400,72 TL harcın peşin alınan 186.100,19 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 558.300,53 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
E-Davacı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 186.100,19 TL peşin/nispi harcı olmak üzere toplam 186.154,59 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
F-Davacı tarafından yapılan 105,75 TL tebligat posta gideri ve 9.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.105,75 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
G-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
H-Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.uyarınca hesaplanan 197.598,90 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
I-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen uyarlama talebi yönünden A.A.Ü.T.uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,”
3-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine,
4-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
29/03/2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 30/03/2023

Başkan Üye Üye Katip