Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1196 E. 2023/289 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

ESAS NO : 2021/1196
KARAR NO : 2023/289
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/09/2020
ESAS-KARAR NUMARASI : 2019/289 E.-2020/309 K.
DAVACI : … -…
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili: müvekkilinin 2010 yılında davalı kooperatife ortak olmak için müracaat ettiğini, yönetim kurulunca 14.01.2011 tarihinde ortaklığa kabul edildiğini, 2012 yılında yapılan genel kurul toplantısı hazirun listesinde ismine yer verildiğini ancak 27.06.2013 tarihli genel kurulun hazirun listesinde ismine yer verilmediğini, bu toplantıda yönetim kurulunun yapmış olduğu sözleşmelerin geçersiz olduğu ve yönetim kurulunca kooperatife üye alınan 6 kişinin üyeliğinin geçerli olmadığı hususunda karar alındığını, kooperatif yönetim kurulunun genel kurulun kendisine verdiği yetkiye istinaden kooperatif ortaklığına karar verildiğini ve yönetim kurulunun da genel kurulda tüm faaliyetleri ile ilgili yaptığı işlemlerin ibra edildiğini, genel kurula sunulmadan üye kabul edilmiş olması nedeniyle 2013 yılında yapılan genel kurulda alınan kararın yok hükmünde olduğunu, üyelikten ihraç koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, kooperatife olan üyeliğinin tespiti ile 27.06.2013 tarihli genel kurulun 7. maddesinde yönetim kurulunca üye kabul edilen kişilerin üyeliklerinin kabul edilmeyeceği şeklindeki ihraç kararı niteliğindeki kararın iptaline karar verilmesini taleh ve dava istemiştir.
Davalı vekili; 14.01.2011 tarihli yönetim kurulu kararının kanun ve ana sözleşmeye aykırı, mutlak butlanla sakat olduğunu, genel kurul tarafından yönetim kurulunun bu işlemlerinin geçersizliğine karar verildiğini, davacı yanın geçerli bir ortaklığının bulunmadığını, hukuken ortak olmayan birisinin genel kurul kararlarının iptalini isteyemeyeceğini, eski yönetim kurulunun sahte işlemler yaptığını, kooperatife ait defter ve kayıtlar ile kooperatif parasını yeni yönetime teslim etmediğini, bundan dolayı yöneticilerle ilgili şikayette bulunulduğunu, Ankara C. Başsavcılığında soruşturmanın devam ettiğini, davacının ortaklığının söz konusu olmadığını, üye kayıt defterinde kaydının bulunmadığını, 30.05.2008 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin genel kurulun devredilemez yetkileri gaspedilerek imzalanması nedeniyle 27.06.2013 tarihli genel kurulun da geçersizliğine karar verildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesinin 09.03.2017 tarih ve 2013/641 E., 2017/148 K. sayılı kararıyla; “…toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davacının kooperatif üyeliğine ilişkin herhangi bir yönetim kurulu kararı bulunmadığı, söz konusu kararın …’nın üyeliğine ilişkin olduğu, davacı yanın kooperatif ortağı olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 09.05.2019 tarih ve 2017/1388 E., 2019/788 K. sayılı kararıyla; 5235 sayılı Kanun’un 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren, 6545 sayılı Kanunun 45. maddesiyle değişik 5/3. maddesi uyarınca genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülüp sonuçlandırılması gerekirken, tek hakimle yürütülüp sonuçlandırılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf itirazları incelenmeksizin HMK’nın 353/(1)-a.3. maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece Mahkemesince heyetçe yapılan inceleme sonucu; “Ortaklığın tespiti talebi yönünden yapılan incelemede; …Yasanın 16/3. maddesi hükmüne göre; Yönetim kurulunca (veya genel kurulca) alınan ortaklıktan ihraç kararının mutlaka ortağa tebliğ edilmesi gerekmektedir. Yargıtay içtihatları da dikkate alındığında nazaran ihraç veya ortaklıktan düşürme kararı ortağın bizzat katıldığı genel kurulda alınmış olsa dahi ortağa yazılı olarak tebliği zorunludur. İhraç kararının tebliğinden itibaren 3 ay içerisinde genel kurul nezdinde itiraz edilmemesi veya dava açılmaması halinde -alınan kararın batıl olması hali ayrık olmak üzere- kararın kesinleşmesi sonucunu doğurmaktadır.
Eldeki davanın şekil yönünden yapılan değerlendirmesinde; Davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı, eğer dava süresinde açılmış ise yasa ve anasözleşmede öngörülen şekil şartlarına uyulup uyulmadığı, eğer şekli şartlara da uyulmuşsa bu defa ihtarlarda istenilen miktarda borcu bulunup bulunmadığı ve diğer hususlar incelenmiştir. Somut olayda ise genel kurulca alınan ortaklıktan düşürme kararının davacıya tebliğ edildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Ayrıca, eldeki davada ayrık olarak; Kooperatifçe davacının ortaklık sıfatının hiç doğmadığı, zira yönetim kurulunca davacının ortaklığa kabulüne ilişkin alınmış bir karar bulunmadığı, başka biri için alınan ortaklığa kabul kararının fotokopisi üzerinde tahrifat yapılarak davacının isminin yazıldığı, davacının kooperatife yapılmış ödemesinin bulunmadığı savunulduğundan(aynı zamanda davanın konusu da olduğundan) davacının ortaklık sıfatının doğup doğmadığı yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Ortaklığın hangi hallerde kazanılacağı hususunun incelenmesinde; Kuruluşta en az 7 kurucu ortak tarafından kooperatifin kuruluşunun gerçekleşmesiyle aslen (anasözleşme 1. md.) – Ortaklık şartlarını taşıması halinde yönetim kurulunun ortaklığa kabul kararıyla (anasözleşme 11.md) – Ortağın ölümü üzerine mirasçılarının kendi aralarından temsilci tayin ederek ortaklığa devam etmek istemeleri halinde (anasözleşme 16. md.) -Ortaklık hissesi devri suretiyle yönetim kurulunca ortaklığa kabul edilmesi halinde – Ortaklığı sona erenlerin, ayrılma nedenlerinin ortadan kalkması halinde yeniden ortaklığa kabul edilmeleri hallerinde, ortaklık sıfatı kazanılmaktadır.
Yukarıda belirtilen durumlar dışında Yargıtay uygulamasına göre, ortaklığa kabule ilişkin bir yönetim kurulu kararı olmaksızın da ortaklık sıfatının fiilen/ zımnen benimsenmesi suretiyle kazanılması da mümkündür. Ortaklığın zımnen kazanılması halleri ise; Ortak olmak isteyen kişiden aidat alınması ve alınan aidatın kooperatifçe kullanılması, kişinin genel kurul toplantılarına çağrılması, genel kurula katılması, isminin hazirun cetveline yazılması, ortak sıfatıyla yazışma yapılması gibi haller sıralanabilir.
Somut olayda ise; Dosya içerisinde bulunan yönetim kurulunun 14.01.2011 tarihli orijinal kararında ortaklığa kabul edilen kişi davacı olmayıp davacının eşi olduğunu belirttiği …’dır. Davacı tarafça ise yanlışlıkla eşinin isminin yazıldığı, sonradan bunun düzeltilerek davacının isminin yazıldığı belirtilerek aynı kararın fotokopisi üzerine sol yan açıklığına paraf atılarak ve kooperatifin kaşesi basılan kararın fotokopisi Mahkememiz kasasına sunulmuştur.
Bu arada davacı …’ya ortaklığa giriş taahhütnamesi verildiği ve üye kayıt defterine kaydının yapıldığı da anlaşılmaktadır. Her ne kadar dava dışı yüklenici …. A.Ş. tarafından kooperatife ‘davacının ortaklığa alınması’ hususunda yazılan yazı 07.01.2011 tarihli olduğundan, ortaklık giriş taahhütnamesinde davacının imza tarihinin 29.09.2010 gösterilmiş olması bir çelişki gibi görünmekte ise de, kooperatif eski yönetim kurulu başkanı …’ın davacıdan 70.000 Euro aldığına dair bila tarihli yazısı ve eski başkanın talebi üzerine davacının ‘arsa taksidi’ açıklamasıyla 7 defada havale ile toplam 14.000 Euroyu eski başkanın kardeşi olduğu belirtilen …’ın hesabına göndermesi, ‘arsa 1. Taksidi’ açıklamasıyla ilk ödemeyi 10.11.2010 tarihinde yaptığı dikkate alındığında bir çelişki olmadığı, davacının ortaklık görüşmelerinin yazılı olduğu şekilde 29.09.2010 tarihinde başlamış olabileceği değerlendirilmiştir.
Ortaklık sıfatının oluşabilmesi için mutlak surette kooperatif aidatının ödenmiş olması gerekmemektedir. Aidat ödememişse yönetim kurulunca 1163 sayılı Kanuna ve Kooperatif anasözleşmesine göre borcun ödenmesinin ihbar edilmesini, icra takibi yapılarak aidat borcu tahsil edilebileceği gibi, ihtarlara rağmen borç ödenmediğinde ihraç prosedürü işletilerek ortaklıktan ihraç edilebilme şartları da mümkün bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle; ortaklığa kabul kararında, sehven davacının ortaklık işlemlerini takip etiği anlaşılan eşi …’nın isminin yazıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim 29.06.2012 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde toplam 38 ortağın ismi bulunmakta, 37. sırasında 37 nolu ortak olarak davacı …’nın ismi bulunmaktadır. Sonuç olarak; Davacının ortaklık şartlarını taşıması, davacıya ortaklığa giriş taahhütnamesi verilmesi, üye kayıt defterine kaydedilmesi, ortaklığa kabul kararında sehven eşinin adı yazılmış ise de, davacıya verilen fotokopi belgede paraf atılarak kooperatif kaşesi basılması, davacının ortak sıfatıyla 29.06.2012 tarihli genel kurul hazirun cetvelinin 37. sırasında 37 nolu ortak olarak kayıtlı bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının ortaklık sıfatının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Genel Kurul kararının iptali talebi yönünden yapılan incelemede; Davacının ortaklık sıfatı oluştuğuna göre, davacının ortaklıktan ihraç edilebilmesi için anasözleşmenin 14. maddesi hükmünde öngörülen prosedürün işletilerek ihraç kararı verilmesi gerekmektedir. Ancak iptale konu 27.06.2013 tarihli genel kurul gündeminin 7. maddesinde “yönetim kurulunca genel kurula sunulmaksızın üye kabul edilen kişilerin üyeliklerinin kabul edilmeyeceği oybirliği ile kabul edildi.” şeklinde karar alınarak doğrudan davacının ortaklığı düşürülmüş olduğu görüldüğünden, davacının ortaklığının düşürülmesine ilişkin 27.06.2013 tarihli genel kurul gündeminin 7. maddesinde alınan kararın anasözleşmenin 14. maddesi hükmüne aykırılık taşıdığı ve çeliştiği, davacının iptal talebinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Ayrıca kesinleşen emsal Ankara 4. ATM’nin 2019/10 Esas, 2019/205 Karar sayılı ilamına göre de, davaya konu genel kurul toplantısının 7 no.lu kararının hukuka ve kooperatif ana sözleşmesine aykırı olduğunun ve iptali gerektiği hususunun sabit olduğu anlaşılmıştır.” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının davalı kooperatif üyesi olduğunun ve üyeliğinin devam ettiğinin tespitine, davalı kooperatifin 27.06.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısının 7 no’lu kararının iptaline karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili kooperatif ile …. A.Ş. arasında bir arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 3194 sayılı İmar Kanunu ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na aykırı olarak kooperatifin imar geçmemiş tarla vasfında olan ve kooperatifin 9/16 hissesi bulunan paylı mülkiyete konu arazisi üzerinde inşaat yapmak üzere düzenlendiğini, 27.06.2013 tarihinde yapılan kooperatif olağan genel kurul toplantısında kooperatif ile …. A.Ş. arasında imzalanan 30.05.2008 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile bu sözleşme uyarınca üye kaydedilen 6 (altı) kişinin üyeliklerinin geçersizliğine karar verildiğini, davanın öncesinde reddine karar verildiğini,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin kaldırma kararı üzerine dosyanın gönderildiği İlk derece Mahkemesince rapor alınan bilirkişi heyetince, kooperatif kayıtları yerinde incelenmeksizin önceki bilirkişi heyeti raporlarıyla tamamen çelişen, tutarsız, maddi ve hukuki dayanaktan yoksun bir rapor hazırlandığını, rapora itirazları karşılanmaksızın kanuna ve usule aykırı karar verildiğini,
Dosyaya sunulan 14.01.2011 tarihli yönetim kurulu raporunda üyelik kararı alınan kişi … olduğu halde davacının dosyaya sunduğu fotokopi üzerinde … ismi çizilerek davacının isminin yazıldığını, bu çelişkinin çıplak gözle farkedilebildiğini,
14.01.2011 tarihli yönetim kurulu kararında imzası olan yönetim kurulu üyeleri hakkında, “Zimmet, Görevi Kötüye Kullanma, Genel Kurulun Devredilemez Yetkilerini Kullanma, Davacının İsminin de Yer aldığı 6 kişi Hakkında Kanuna ve Usule Aykırı Üye Kaydetme, Kanuna ve Usule Aykırı İnşaat Sözleşmesi Yapma, Kooperatif Arsasına Usulsüz İpotek Koydurma, Kooperatifin Defter Kayıt ve Belgelerini Yasal Süresinde Teslim Etmeme” suçlarını işledikleri iddiasıyla Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/168 E. sayılı dosyası ile dava açılmış olduğunu,
30.05.2008 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin kesin hükümsüzlüğünün, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiğini,
İstinafa konu İlk derece Mahkemesi kararının 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 23. maddesindeki eşitlik ilkesine ve Anayasa’nın 10 maddesindeki “Eşitlik İlkesi”ne, 36. maddesindeki “Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkı” na aykırı olduğunu,
Yönetim Kurulunun 14.01.2011 tarihli kararında, …. A.Ş. ile kooperatif arasındaki 30.05.2008 tarihli Düzenleme şeklinde Gavrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin 3.2. maddesinin son fıkrası gereği …’nın üyelik kaydının yapılmasına ve sözleşmenin 3.3.a. maddesinde zikredilen katılım paylarının alınmamasına karar verildiğini, bu kararın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre farklı statüde imtiyazlı ortak kaydının ancak genel kurul kararı ile ya da yönetim kurulunun bu konuda vermiş olduğu kararın genel kurulca benimsenmesi ile mümkün olabildiğini, bu hususta alınmış bir genel kurul kararı olmadığını,
Davacının, üye kayıt defterinin son sırasına kronolojik sıraya aykırı olarak sonradan eklendiğinin sabit olduğunu, üye kayıt defterinde yer alan üyelik kayıtlarının imzasız ve onaysız olduğunu,
İnşaat Sözleşmesı ile üyelik kaydı yapılanlardan, kayıt defterinde 38. sırada kaydı yapılan …’in üyelik kararının, karar defterinde tek imzalı olarak 03.03.2012 tarihinde alındığı, üye kayıt defterinde 39. sırada kaydı yapılan …’ın üyelik kararının ise karar defterinde 05.06.2008 tarihinde alındığının görüldüğü, buna göre 2012 de alınan üyelik kararının 2008 de alınan üyelik kararından önce üye kayıt defterine işlendiğinin görüldüğünü,
Usulsüz ve sahte işlemler geçekleştiren eski kooperatif başkanı …’ın 27.06.2013 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısından sonra görevi sona erdiği halde genel kurul yapıldıktan bir hafta sonra Ankara 38. Noterliği’nce düzenlenen 05.07.2013 tarih… yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesini, kanuna ve usule aykırı olarak hiçbir hak ve yetkisi olmadan üye kayıt defterine işlediğini,
Davacı tarafından sunulan belgede yazılı olan belgede yazılı olan 12.01.2011 tarihinin, bu belgenin hayatın olağan akışına aykırı olarak dava konusu 14.01.2011 tarihli yönetim kurulu kararından önce tek imzalı, usulsüz ve gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğini gösterdiğini, taahhütnamede davacının sicil numarasının 39 olarak yazılı olduğunu ancak üye kayıt defterinin 39. sırasında …’ın kayıtlı olduğunu, bunun da davacının üyelik kaydının dava açıldıktan sonra üye kayıt defterine eklendiğini gösterdiğini,
Davacının 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 8 ve anasözleşmenin 11. maddesine uygun olarak zorunlu şahsi üyelik başvurusu bulunmadığını, davacı adına inşaat firmasının üyelik başvurusunda bulunma hak ve yetkisinin bulunmadığını,
Davacının üyelik katılım payına mahsuben ödediğini iddia ettiği paraların kooperatif ile ilgisinin olmadığını, ödeme makbuzlarından pek çok suçtan yargılanan eski kooperatif başkanı …’dan peşin ödeme yapılmış gibi makbuz alındığı ve kardeşi …’ın hesabına da çeşitli tarihlerde havaleler yapıldığının anlaşıldığını, kooperatif hesabına yapıldığı iddia edilen meblağların kooperatif kayıtlarında bulunmadığını,
Davacının genel kurul hazirun cetveline eklenmiş olmasının kanuna ve usule aykırı olarak yapılmış işlemlerin bir parçası olduğunu, daha önce alınan bilirkişi heyeti raporlarında ortaklık sıfatı hukuken doğmamış bir kişinin kötü niyetle 29.06.2012 tarihli genel kurul hazirun cetveline eklenmiş olmasının davacının tek başına kooperatif üyeliğini ispatlamayacağı, hukuka aykırı işlemlerle hak kazanılmasının mümkün olmadığı, bu tür mesnetsiz işlemlerin zımni üyelik işlemleri kapsamında değerlendirilmesinin yanlış olduğunun belirlendiğini, kaldı ki davacının eşi hakkında üyelik kararı alındıktan sonra 28.06.2011 tarihinde yapılan genel kurul hazirun cetvelinde yer almadığının tespit edildiğini,
Mahkemenin iptaline karar verdiği kooperatifin 27.06.2013 tarihli olağan genel kurulun 7. gündem maddesinde, “Yönetim kurulunca imza edildiği şifahi olarak bildirilen sözleşme ve bu sözleşme uyarınca 2008 yılı ve sonrasında 6 yeni üyenin kayıt olunduğu ifade olunmuş ise de genel kurulca oybirliği ile sözleşmenin iptaline; yönetim kurulunca genel kurula sunulmaksızın üye kabul edilen kişilerin üyeliklerinin kabul edilmeyeceği oybirliği ile kabul edildi.” şeklinde karar alındığını, genel kurul kararında hem Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin iptaline, hem de dava konusu üyelik kararı dışında 5 yeni üyelik kararının daha iptaline karar verildiğini, İlk derece Mahkemesince, 6100 sayılı HMK’nın 26/1. maddesindeki “Taleple Bağlılık İlkesi”ne ve HMK’nın 297/2. maddesine aykırı olarak 7 nolu kararın bütünüyle iptal edildiğini,
Belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
II-Dava, davalı kooperatifin üyesi olduğunun tespiti, 27.06.2013 tarihli genel kurulun 7. Maddesindeki, ihraç kararı niteliğindeki “Yönetim Kurulunca üye kabul edilen kişilerin üyeliklerinin kabul edilmeyeceği” şeklindeki kararın iptali istemine ilişkindir.
Dosya ve UYAP kayıtları kapsamından;
Dava dışı … ve … vekili tarafından, davalı kooperatif aleyhine iş bu dava dilekçesindeki iddialara benzer iddialarla davalı kooperatife üye olduklarının tespiti ve 27.06.2013 tarihli genel kurulun iptali talebiyle dava açıldığı, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.06.2015 tarih ve 2014/831 E., 2015/322 K. sayılı kararıyla, davacıların davalı kooperatifte ortaklıklarının bulunmadığı, genel kurulun iptali davasını da açamayacakları gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği,
Karara karşı davacılar vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 01.06.2017 tarih ve 2015/8916 E., 2017/1663 K. sayılı kararıyla; “Mahkemece davacıların üye olmadıklarından bahisle bu davayı da açamayacakları gerekçesiyle husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmişse de, davacıların yönetim kurulu kararı ile kooperatife üye olarak alındıkları sabittir. Her ne kadar kararda katılım payı alınmaması hususu da belirtilerek üyeliklerin peşin ödemeli ortaklık olduğu düşünülmüşse de yönetim kurulunun genel kurul kararı olmaksızın peşin ödemeli ortak alma ve kaydetme yetkisi bulunmamaktadır. Ancak bu husus davacıların üyelik kayıtlarının geçersizliği sonucunu doğurmayıp üyeliklerinin normal üyelik olduğunun kabulünü gerektirir. Bu durumda ise davacıların davaya konu genel kurul kararının iptalini isteme ve bu hususta dava açma hak ve yetkileri mevcuttur.
Aksi yöndeki mahkeme kabulü yerinde olmayıp işin esasına girilerek yönetim kurulunca herhangi bir şekilde üyeliğe kabul kararı alınması sonrasında genel kurulun daha sonra alacağı bir kararla söz konusu yönetim kurulu kararını ve oluşturulan üyelikleri geçersiz sayma yönünde bir karar alması mümkün olmayıp üyelik şartlarını taşıması ya da başkaca ihracı gerektiren bir durum bulunması halinde ortaklıktan çıkarmaya ilişkin yasa ve anasözleşmede belirtilen prosedür uygulanmak suretiyle bir karar verilebileceği gözetilerek davaya konu genel kurul kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde husumetten ret kararı verilmesi doğru görülmemiş” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verildiği, aynı Dairenin 11.12.2018 tarih ve 2017/2818 E., 2018/5747 K. sayılı kararıyla davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının reddine karar verildiği,
Bozma kararı sonrası Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.03.2019 tarih ve 2019/10 E., 2019/205 K. sayılı kararıyla, davanın kabulüne, davalı kooperatifin 27.06.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısının 7. Nolu kararının iptaline karar verildiği,
Karara karşı davalı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 12.12.2019 tarih ve 2019/2362 E., 2019/5297 K. sayılı kararıyla, hükmün onanmasına karar verildiği, aynı Dairenin 08.07.2020 tarih ve 2020/771 E., 2020/2532 K. sayılı kararıyla davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 53. maddesinin son cümlesi, “Bir kararın bozulması bütün ortaklar için hüküm ifade eder.” düzenlemesini içermektedir.
İş bu davada davacı tarafça 27.06.2013 tarihli genel kurulun 7. maddesindeki ihraç kararı niteliğindeki “Yönetim kurulunca genel kurula sunulmaksızın üye kabul edilen kişilerin üyeliklerinin kabul edilmeyeceği” kısmının iptali istenmiş ise de İlk derece mahkemesince HMK’nın 26. maddesindeki “taleple bağlılık ilkesi”ne aykırı olarak, talebi aşmak suretiyle genel kurulun 7. maddesinde alınan ve dava konusu olmayan kararların da iptaline karar verilmiştir.
Ne varki, dava dışı ortaklarca, aynı davalı kooperatif aleyhine açılan davada, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.03.2019 tarih ve 2019/2362 E., 2019/5297 K. sayılı kararıyla, davalı kooperatifin 27.06.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısının 7. Nolu kararının iptaline karar verildiği, bu kararın (İlk derece Mahkemesinin karar tarihi olan 24.09.2020 tarihinden önce) 08.07.2020 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda İlk derece Mahkemesince davacı tarafın genel kurul kararının ihraç kararı niteliğindeki kısmının iptali istemiyle açılan davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde (talepten fazlaya hükmedilmesi suretiyle) karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararı düzeltilerek, istinaf yoluna başvuranın sıfatı da dikkate alınarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davalı vekilinin diğer hususlara ilişkin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.09.2020 tarih ve 2019/289 E., 2020/309 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“1-Davanın kısmen KABULÜNE,
Davacı … TC kimlik no.lu …’nın davalı kooperatif üyesi olduğunun ve üyeliğinin devam ettiğinin tespitine,
Davacının genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davasının konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 24,30 TL harcın mahsubu ile eksik 30,60 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Taraflarca yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde yatıranlarca hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 52,35 TL harç ve ayrıntısı UYAP sistemi üzerinde gösterilen toplam 7.432,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

III-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
IV-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
15.02.2023 tarihinde, HMK’nın 361/(1). maddesi uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 16/02/2023

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza