Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1035 E. 2021/1039 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (İ S T İ N A F
D İ L E K Ç E S İ N İ N R E D D İ)
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 11/01/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : …
Konkordato talep eden ….Ltd. Şti. ve yukarıda yazılı alacaklılar vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Konkordato talep edenler vekili; müvekkillerinin mal varlığının borçlarını karşılayabilecek durumda olduğunu ancak nakit ödeme güçlüğü içinde olduklarını bu nedenle konkordato talebinde bulunmak zorunda kaldıklarını beyan ederek, konkordato talebinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “…Davacının konkordato geçici ve kesin mühlet verilmesine ilişkin dava dilekçesindeki talebi üzerine mahkememiz tarafından dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/05/2019 tarihinde davacılar tarafından İİK 286. Maddesinde sunulması zorunlu olan belgelerin sunulduğu ve gider avansının yatırıldığı anlaşılmakla;İİK’nun 287/1 maddesi gereğince talep eden şirket hakkında 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiştir.
Komiserler Kurulu’nun raporu dikkate alınarak 05/08/2019 tarihinde geçici mühletin 2 ay uzatılmasına karar verilmiştir.
Geçici mühletin sonunda, davacı tarafından sunulan belgeler, alacaklıların dilekçeleri, konkordato komiserinin raporları ve beyanları dikkate alındığında konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması nedeniyle İİK 289/3 maddesi gereğince davacı şirketler hakkında 16/10/2019 tarihinde 1 yıllık konkordato kesin mühleti verilmiştir.
29/04/2020 tarih ve …. sayılı Cumhurbaşkanı kararı gereğince de 7226 sayılı Kanunun geçici 1. Maddesindeki durma süresi 15/06/2020 tarihine kadar uzatılmıştır. Buna göre 22/03/2020 tarihinden 15/06/2020 tarihine kadar kesin mühlet durmuş olmaktadır.
Davacılar hakkında verilen kesin mühletin normalde 16/10/2020 tarihinde sona erecek olması dikkate alındığında davacılar hakkında verilen kesin mühletin 86 gün durduğu, 16/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek kalan 86 günlük sürenin 10/01/2021 tarihinde sona ereceği tespit edilmiştir…
…Davacı …..
İİK 302/4 maddesine göre konkordato projesi için oy kullanabilecek alacaklıların alacak miktarlarının toplam 4.447.964,99 TL olduğu, kişi bazında 7 kabul 14 ret oyunun kullanıldığı, alacak miktarı itibariyle projeyi kabul eden 3.265.991,95 TL alacak miktarının olduğu, projeyi reddeden alacak miktarının ise 1.181.973,04 TL olduğu, buna göre oransal olarak alacaklı sayısına göre %33 kabul %67 ret, alacak miktarına göre %73 kabul %27 oranında ret oyu kullanıldığı, projenin İİK 302/3 maddesinde ön görülen çoğunlukla kabul edilmediği, buna göre iltihak süresinin sonu itibariyle mevcut konkordatoya tabi alacak miktarına göre davacı …. konkordato projesinin alacaklı sayısının yarısını aşan bir çoğunluk tarafından kabul edilmemiş olduğu ve bu şekilde İİK 305/c. maddesindeki tasdik şartının gerçekleşmediği, ayrıca konkordato komiserler kurulunun 11/01/2021 tarihli celsedeki beyanları dikkate alındığında, adı geçen davacı şirketin devam eden inşaat işleri bakımından yaklaşık 9 aydır herhangi bir çalışmasının bulunmadığı, işlerin yürümediği, sorunun davacı ile üst yükleniciler arasında olduğu, ne zaman ve ne şekilde çözüleceğinin belli olmadığını, bu şekilde çalışma olmaması durumunda davacı şirketin borçlarını kaynakları ile orantılı olarak ödemesinin mümkün gözükmediği yönündeki beyanı dikkate alındığında, İİK 305/b maddesindeki tasdik şartının gerçekleşmediği anlaşılmakla borca batık olmayan davacının konkordato tasdik talebinin reddine dair karar verilmiştir.
Davacı…;
İİK 302/4 maddesine göre 3.şahıs ipotekleri ile temin edilmiş alacaklarda, kişilerin ipoteklerine ilişkin feragatnameleri dikkate alındığında şirketin konkordatoya tabi borç tutarının 13.542.764,29 TL olduğu, alacaklı sayısına göre 37 kabul ve 21 ret oyu kullanıldığı, buna göre alacaklı sayısına göre %65 kabul %35 ret oyu verildiği, alacak miktarı bakımından da %77 kabul %23 oranında ret oyu kullanılmış olduğu, buna göre alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde alacaklı sayısı ve alacak miktarına göre konkordato projesinin kabul edildiği anlaşılmıştır. Buna göre İİK 302/3 maddesinde aranan çoğunlukla konkordato projesinin kabul edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Komiserler kurulunu raporuna göre şirketin iflas etmesi halinde alacaklıların alacaklarını eline geçebilecek muhtemel meblağın teklif edilen meblağdan daha az olacağı ve bu şekilde İİK 305/1-a maddesinde ön görülen adi konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Komiserler kurulunun raporuna göre konkordato tabi olan ve olmayan tüm borcun ödenmesinde kullanılacak varlık toplamının tüm borçların miktarından fazla olduğu ve bu şekilde İİK’ nın 305/b maddesinde yer alan teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
İİK’ nın 305/d maddesi gereğince 206. Maddenin birinci sırasındaki alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izni ile akdedilmiş borçlarının ifasının alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması tasdik şartı olarak ön görülmüştür.
İİK’ nın 206/1. Maddesinin birinci sırasında işçilerin iş ilişkisine dayanan ve iflasın açılmasından önceki bir yıl içindi tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflas nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları birinci sıra alacak olarak kabul edilmiştir. Hükmün kıyaslanması suretiyle geçici mühlet tarihinden önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş söz konusu işçilik alacaklarının birinci sırada değerlendirilecek alacaklar olduğunun kabulü gerekir. Bir yıl içinde tahakkuk etmenin de geçici mühletten önceki bir yıl içinde Mahkeme ilamına bağlı işçilik alacağının olduğunun kabulü gerekir.
Davacı şirketin İİK 206 maddesinin 1. Sırası kapsamındaki ödenmeyen borcunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
Diğer taraftan davacı şirketin mühlet içinde doğmuş komiserin izniyle akdedilen sözleşmelerden kaynaklanan borcun bulunmaması nedeniyle İİK 305/d maddesi kapsamında teminata bağlanması gereken borç yönünden tüm alacaklıların teminattan feragat ettikleri anlaşılmıştır.
Davacı tarafından alacaklara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken konkordato tasdik harcının mahkememiz veznesine depo edilerek İİK 305/e maddesindeki şartın yerine getirildiği anlaşılmıştır.
Açıklanan duruma göre İİK 305 maddesinde düzenlenen konkordatonun tasdiki şartlarının gerçekleştiği anlaşılmakla davacı ….’nin konkordatosunun İİK 308 maddesi gereğince tasdikine karar verilmiştir.
İİK 308/2 maddesine göre tasdik kararı veren mahkeme konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payı kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir.
Anılan hükümle çekişmeli alacaklara isabet eden payın bankaya yatırılmasına karar verilmesi konusunda mahkemeye takdir yetkisi verilmiştir.
Mahkememizce tüm çekişmeli alacakların değil sadece mahkeme ilamına, kesinleşmiş takibe, kambiyo senedine veya kayıtsız şartsız borç ikrarı içeren senede dayalı çekişmeli alacakların depo edilmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda söz konusu şartları taşıyan çekişmeli alacağın bulunmaması nedeniyle İİK 308/b maddesi gereğince depo kararı verilmesine yer olmadığına karar verilerek;
A-1-Davacı ….. konkordato tasdik talebinin REDDİNE,
2-Mahkememizce verilen kesin mühletin kalkmış olduğunun TESPİTİNE,
3-Kesin mühlet kalkmış olmakla kesin mühletin sonuçları olan ve…maddesinde düzenlenen sonuçların kalkmış olduğunun TESPİTİNE,
4-Mahkememizce davacı şirket hakkında verilen ihtiyati tedbirlerin KALDIRILMASINA,
5-Komiserlerin görevinin sona ERDİRİLMESİNE,
6-Kararın İİK 288 maddesi gereğince İLANINA,
B-1-Davacı ……. konkordato tasdik talebinin kabulü ile, davacının revize edilen projesi ile ilgili konkordatosunun TASDİKİNE,
2-Konkordatoya tabi alacakların karar tarihinden itibaren 12 ay sonra (11/01/2022) başlamak üzere 36 ay eşit taksit halinde ÖDENMESİNE,
3-Konkordato komiserler kurulunun görevine son VERİLMESİNE,
4-İİK 306/2 maddesi uyarınca tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak mali müşavir …’ın tasdik karar tarihi itibari ile göreve başlamak üzere kayyım olarak GÖREVLENDİRİLMESİNE,
5.Kayyım tarafından borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda 2 ayda bir Mahkememize rapor SUNULMASINA,
6-. Kayyıma aylık 2.000,00 TL ücret takdirine, kayyımın göreve başlama tarihinden itibaren ödenecek ücretin konkordato talep eden tarafından KARŞILANMASINA,
7-Kesin mühletin sona ermesi ile kesin mühlet kararı ile doğan ve İİK 294,295,296 ve 297. Maddesinde düzenlenen sonuçların kalkmış olduğunun TESPİTİNE,
8-Mahkememizce verilen tüm tedbir kararlarının tasdik karar tarihi itibari ile KALDIRILMASINA…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Konkordato isteyen ….. vekili istinaf dilekçesinde özetle: Müvekkilinin İİK 302/3-b hükmüne göre çoğunluk şartını sağladığının çok açık olduğunu, kararın kaldırılması gerektiğini, firmanın işlerinin durma noktasına gelme sebebinin dönemin inşaat mevsimi olmamasından kaynaklandığını, havaların yeniden ısınması ve kış aylarının geride kalması ile beraber müvekkilinin yeniden iş başı yapacağını, yine inşaat işlerinin aksadığı kış mevsiminde yükleniciler ile yaşanan bir takım anlaşmazlıklar nedeni ile işlerin durma noktasına geldiğini, projede öngörülen iş ve işlerden elde edilecek olan kazancın tüm borçlarını karşılayacağını, bu durumun da projede ve komiser raporunda ayrıntılı ve açık bir şekilde tespit edildiğini beyan ederek kararın kaldırılması ile tasdik talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle: Müvekkili banka alacağının yalnızca bir kısmının alacak olarak kaydedilerek projeye dahil edildiğini, kalan kısmın ise kabul edilmeyerek alacaklarının çekişmeli hale geldiğini, alacaklarının hesap ektreleri ile sabit olduğunu, eksik inceleme ile hazırlanan nihai projeye dayanarak karar verildiğini, dosyada konkordato projesinin tasdiki koşulları oluşmamasına rağmen tasdik kararının verilmiş olması hatalı olduğunu, borçlu şirketin iyiniyetli olmadığını beyan ederek, kararın kaldırılması ile borçlu konkordato talep eden şirketin talebinin reddine, aksi halde dosya kapsamında mevcut bulunan kayıtlar nazara alınarak müvekkili banka alacaklarının belirttikleri şekilde kaydına karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı T. … AŞ. vekili istinaf dilekçesinde özetle: Geçici ve kesin mühletin usule aykırı olarak verildiğini, alacaklılarını zarara uğratma kastı içerisinde bulunan borçlu…. hakkında konkordatonun reddi ve iflas kararı verilmesi gerekirken, konkordatonun tasdiki kararı verilmiş olmasının kabul edilebilir olmadığını, borçlu tarafından konkordato projesinde öngörülen gelirlerine esas gösterilen konut projesinden taşınmaz satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında borçlu payına düşecek olan bağımsız bölümlerin yargılama süreci esnasında mahkemenin ve konkordato komiserlerinin bilgisi olmaksızın arsa malikleri tarafından üçüncü şahıslara devir işlemlerinin gerçekleştirildiği bilgisi edinilmesi üzerine mahkemece komiserler kurulundan konuya ilişkin rapor aldırıldığını ve devir işlemlerinin ortaya konulmuş olmasına rağmen firma hakkında konkordatonun tasdiki yönüne hüküm tesis edilmiş olmasının kabul edilebilir olmadığını, söz konusu taşınmazlar üzerindeki tedbirlerin de haksız şekilde verilen konkordato tasdik kararı ile birlikte kaldırılmış olmasının alacaklıların telafisi mümkün olmayan zararlarına yol açacağı şüphesiz bulunduğundan, öncelikle konut projesi kapsamında firma payına düşmesi gereken (üçüncü şahıslara satışı gerçekleştirilen taşınmazlar dahil) tüm taşınmazlar üzerine satışı engelleyecek şekilde “tedbir kararına” hükmedilmesi gerektiğini, konkordato komiserler kurulu nihai raporunda İİK nın 305/1/b maddesinde yer alan koşulların gerçekleşmediği hususuna açık şekilde yer verilmiş olup, konkordato ile teklif edilen tutarın … kaynakları ile orantılı olmadığı netleşmiş olmasına rağmen, kanunun aradığı şartları sağlamayan davacının konkordatosunun tasdiki yönünde karar verilemeyeceğini, banka tarafından bildirilen alacaklarının da büyük oranda eksik şekilde (tüm belgeler konkordato komiserliğine sunulmuş olmasına karşın) nisaba dahil edilmiş, itirazlarının haksız şekilde değerlendirmeye dahi alınmadığını, öte yandan proje ile öngörülen vadenin hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edecek ve alacaklıların zararına neden olacak derecede uzun olduğunu, İİK m. 294/3 madde gereğince kesin mühlet tarihine kadar faiz işletilmesinin yasal olarak mümkün olduğuna göre tüm alacaklılar yönünden kesin mühlet tarihli alacağın esas alınması gerekmesine rağmen, bu şekilde değerlendirme yapılmamasının usul ve hukuka açık şekilde aykırı olduğunu, kesin mühlet tarihine kadar yasal olarak işlemesi gereken faiz meblağının dikkate alınmamış olması yönüyle dahi tasdik kararının kaldırılması gerektiğini, mahkemece tasdik duruşmasında itiraza uğrayan alacaklar yönünden depo kararı verilmemiş olmasının da alacaklıların haklarını zedeleyen bir karar olup ihtilaflı alacaklar yönünden depo kararı verilmemesi nedeniyle de tasdik kararın kaldırılması gerektiğini beyan ederek, yerel mahkeme kararının … firmasına ilişkin konkordatonun tasdikine dair kısmının kaldırılmasını, firmanın iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı … …. vekili istinaf dilekçesinde özetle:Tasdik şartlarının oluşmadığını, komiser raporlarının hatalı ve hukuka aykırı olarak düzenlendiğini, nisabın sağlanmadığını, imtiyazlı alacaklar için gerekli teminatların sunulmadığını, teklif edilen tutarın, borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağına dair somut verinin bulunmadığını, teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının gerçekleşmediğini, borçlunun teklifinden çok daha fazla malvarlığının bulunduğunu, borçlunun kötüniyetli olduğunu ve alacaklılarından mal kaçırma gayesi içerisinde bulunduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Talep, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
1- … Aş vekilinin istinaf istemi yönünden;
İİK’nın “Kanun yolları” başlıklı 308/a maddesi, “…. Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir…” hükmünü içermektedir.
Alacaklı … AŞ tarafından konkordato komiserliğine süresinde alacağı bildirilmiş ve alacaklılar toplantısında ret oyu kullanılmış ise de banka vekilince duruşmalara katılınmadığı gibi tasdik duruşması aşamasında da itirazlar açıklanmamıştır.
Buna göre adı geçen alacaklının itiraz eden alacaklı konumunda olmaması nedeniyle İlk derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurma hakkı bulunmadığının kabulü gerektiğinden, HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-b maddeleri uyarınca, alacaklı … vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- İİK’nın 287/son maddesi uyarınca geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı gibi aynı Kanun’un 293/1 maddesine göre de kesin mühlet talebinin kabulüne ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Bu iki düzenleme kanunyollarını sadece bu kararların verildiği tarihte değil yargılama sonunda verilen nihai karar aşamasında da kapatmıştır.
Öte yandan, İİK’nın 300’üncü maddesi uyarınca konkordato komiseri, yazdırılan alacaklara karşı borçlunun beyanını alır. Borçlunun itiraz ettiği alacaklar çekişmeli hale gelir. Kanun çekişmeli alacaklara iki sonuç bağlamıştır. İlk olarak çekişmeli alacakların nisaba ne şekilde katılacağına mahkeme karar verir (İİK m.302/VI). Nitekim somut olayda bu hususta yapılan başvurular mahkemece değerlendirilmiştir. Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. İkinci olarak çekişmeli alacaklar ayrıca dava konusu edilebilirler (İİK m.308/b). Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Çekişmeli alacakların depo ettirilmesi hususu tamamen ilk derece mahkemesinin takdirinde olup bu takdirin istinaf incelemesine konu edilmesi mümkün görülmemiştir.
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca, konkordato isteyen borçlu …Ltd Şti, alacaklılar … ve … vekillerinin tüm hususlara ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- HMK m. 346 ve 352/1,b,c gereğince, … AŞ. vekilinin İSTİNAF DİLEKÇESİNİN REDDİNE,
2-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce ….. sayılı dava dosyasında verilen 11/01/2021 tarihli karara yönelik konkordato talep eden …. vekillerinin İSTİNAF BAŞVURULARININ ESASTAN REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcın konkordato talep eden …..peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
4-Peşin alınan istinaf karar harcının alacaklı … AŞ’ye iadesine,
5-İstinaf yoluna başvurunlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
6- HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
30/06/2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
İİK m. 308/a gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.

KARŞI OY YAZISI
I
Saygıdeğer çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrası (ve özellikle bu fıkranın b bendi) ile 3 numaralı fıkrasının c bendinin ne şekilde anlaşılması gerektiği noktasındadır.
II
Öncelikle 2019 yılı sonunda ortaya çıkan ve 2020 yılı içinde (ve eldeki kararın yazıldığı tarihte) artarak süren Covid-19 virüs salgını (pandemisi) nedeniyle yürürlüğe konulan mevzuata kısaca değinmekte, bu hükümleri değerlendirmekte yarar görüyorum.
Covid-19 pandemisi nedeniyle önce 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İcra ve İflâs Kanunu’nun 330’uncu maddesi gereğince fevkalade mühlet hükümlerinin uygulanacağına karar verildiği belirtilerek ve fakat bundan daha kapsamlı biçimde nafaka alacakları hariç olmak üzere takiplerin durdurulmasına, taraf ve takip işlemleri yapılmamasına, yeni takip alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının infaz edilmemesine karar verilmiş; 7226 sayılı torba yasanın Geçici 1’inci maddesi ile de yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla bir kısım sürelerin durdurulması hükme bağlanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki gerek fevkalade mühlete ilişkin İcra ve İflâs Kanunu’nun 330’uncu maddesi gerek 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ve gerek 7226 sayılı Yasa ilke olarak “takip yasağı” getirmiştir; anılan Yasa çerçevesinde 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bu süre 15.06.2020 (bu gün dahil) gününe kadar uzatılmıştır. Konkordatonun bir takip türü olmadığında kuşku yoktur.
Konumuzu doğrudan ilgilendiren düzenleme 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrası ile 3 numaralı fıkrasının c bendidir. Geçici 1’inci maddenin 1 numaralı fıkrasında Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla (a bendi) “dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler” de dâhil olmak üzere “bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler” ile “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler” 13.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden; (b bendi) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30.04.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur.
Görüldüğü üzere bu düzenleme ile hangi sürelerin duracağı genişletici bir yoruma izin verecek şekilde sayılmıştır. Ancak aynı Geçici 1’inci maddenin 3 numaralı fıkrasının c bendinde konkordatoya ilişkin özel bir hüküm sevk edilmiş ve “konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının durma süresince devam edeceği” belirtilmiş ancak mühletin de duracağına ya da uzayacağına ilişkin bir düzenleme öngörülmemiştir.
Fakat gerekçe bu şekilde değildir. Madde gerekçesinin ilgili kısmında “…Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin, 2004 sayılı Kanunda düzenlenmesi sebebiyle durma süresinin kapsamında olacağı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Durma süresince konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının devam edeceği de açıkça hükme bağlanmaktadır” denilmiştir.
III
Bu noktada önce mühlet kavramı üzerinde durmakta, sonra ise bu kavram çerçevesinde yasal düzenlemeyi ve gerekçeyi değerlendirmekte yarar görüyorum.
İcra ve İflâs Kanunu mühletin tanımını yapmamış ve hukuki niteliğini göstermemiştir.
Mühlet için sözlüklerde çoğunlukla vade ve daha az olmak üzere mehil ve süre sözcükleri karşılık gösterilmektedir [1]. Öğreti ve uygulamada vade sözcüğü genellikle borcun ifası için belirlenmiş ya da belirlenebilir ânı gösterecek şekilde kullanılmaktadır [2]. Süre veya mehil ise daha çok bir işin yapılması için yükümlü, sorumlu ya da borçluya zaman tanınması anlamındadır. Mühlet sözcüğü kavram olarak vadeden ziyade mehil ve süreye yakındır.
Yasa koyucunun konkordato süresi ya da mehli gibi bir kavram yerine mühlet kavramını “başlangıcı ve sonu belli bir zaman dilimi”ni ifade etmek üzere bilinçli biçimde seçtiğinin kabulü daha doğru olacaktır. Nitekim konkordato, tasdikten sonra da alacaklılar ve borçlu bakımından etkilerini belirli bir süre ile sürdürmeye devam etmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yapısı itibariyle ödemesiz sürelerin “mehil” ve toplam ödeme süresinin de “süre” kavramlarına karışmasının da önüne geçilmiştir.
Kale’nin de ifade ettiği gibi “mühlet” konkordato prosedüründe borçluya verilen ve konkordatonun tasdik edilmesi için gerekli olan hazırlıkların yapılması amacını taşıyan süredir [3].
Mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Yasa mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmemiştir. Ancak böyle bir durum her zaman ortaya çıkabilir. Sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle bu sürelerin hukuki niteliğini belirlemekte yarar vardır. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen 294, 295, 296 ve 297’nci maddeleri hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Aynı nedenle mühletlerin kesilmesi ve durmasından da söz edilemez. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
IV
Bu bağlamda yasal düzenleme ve gerekçe ne şekilde yorumlanmalıdır?
7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasının a bendinde hem maddi hukuka hem de takip hukukuna (ve bu arada idari yargılama hukuku ile ceza yargılaması hukukuna) ilişkin ifade edilebilen bütün süreler sayılmış; bununla yetinilmeyerek b bendinde de başta İcra ve İflas Kanunu olmak üzere başka yasalarda bulunan ve takip hukukuna ilişkin sayılan bütün süreler (ve bu kapsamda hakim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler) gösterilerek icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri durdurulmuştur.
Asıl sorun bu şekilde kaleme alınmış genel bir düzenlemeden sonra konkordatoya ilişkin özel ve sınırlandırılmış bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de Geçici 1’inci maddenin 1 numaralı fıkrası ile yetinilmiş olsa konkordato mühletinin de durduğu yolunda -zorlama- bir yorum yapılabilirdi fakat yasa koyucu 3 numaralı fıkranın c bendinde “Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder” şeklinde özel bir düzenleme, daha doğru ifade ile bir sınırlama yapmıştır. Bu bakımdan 1’inci fıkradaki sürelerin satış isteme, masraf yatırma gibi süreler olduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere yasa koyucu mühleti açık biçimde durdurmamış sadece belirtilen tarihler arasında mühletin -sadece- “alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları”nın, durma süresince devam edeceğini öngörmüştür. Bu sonuçlar mühletin tabii sonuçlarından olduğundan, mühlet durdurulsaydı bunların ayrıca zikredilmesine gerek kalmayacaktı.
Mühletin alacaklı bakımından sonuçları İcra ve İflas Kanunu’nun 294’üncü, borçlu bakımından sonuçları ise aynı Yasa’nın 297’nci maddelerinde düzenlenmiştir. Yasa koyucu Geçici 1’inci maddenin 1 numaralı fıkrasının b bendinde “mühlet” sözcüğünü bilerek ve özenle kullanmamış; 3 numaralı fıkranın c bendinde ise İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ila 308/h maddelerini göstermemiş; özellikle geçici mühlete ilişkin 287’nci ve kesin mühlete ilişkin 289’uncu maddelerden hiç söz etmemiş; alacakların yazdırılmasına, borçlunun beyanına ve toplantıya hiç değinmemiştir. Anlaşılan o ki yasa koyucu bunları bilinçli bir tercihle kapsam dışında bırakmış ve konkordato prosedürünün yasanın öngördüğü rutin içinde cereyan etmesini istemiştir.
Gerekçenin etkisine gelince:
Uzun süreden beri yasa yapma tekniğinde gözlemlenen bir sorun burada da karşımıza çıkmıştır. Yasal düzenlemede bulunmayan bir husus gerekçe ile hukuk alemine sunulmaktadır. Böylece kimi zaman çeşitli nedenlerle yasa metnine alınmayan bazı hususların gerekçeye yazılmak suretiyle onlara da geçerlik kazandırılmaya, en azından uygulayıcıyı yasayı bu şekilde anlamaya zorlamaya çalışıldığı görülmektedir [4]. Oysa Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi yasa metni ile ortaya konmuştur; Meclis’in denetiminden ve daha önemlisi oylamasından geçmeyen gerekçenin, yasa metninin önüne geçerek ve millet iradesini dolanarak yasa gücünde sonuç doğurması kabul edilemez. Yasa metninde yazmayan bir hususun gerekçe ile yasa gücüne büründürülmesi temsili sisteme ve dolayısıyla cumhuriyet rejimine de uygun değildir. Bu yasa tasarısını hazırlayan birkaç bürokratın kanaatinin halk tarafından seçilmiş parlamentonun iradesinin önüne geçirilmesi anlamına gelir. Nitekim yasayı bilmemenin mazeret sayılmayacağı kabul edilmiş fakat aynı zorunluluk gerekçe için öngörülmemiştir [5].
Gerekçenin bir yorum vasıtası olarak kullanılması gerek anglo-amerikan hukuk sisteminde gerek kara Avrupası sisteminde çoktan terk edilmiştir [6].
Bu itibarla Yasada sadece mühletin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları düzenlenmişken gerekçede mühletin duracağı konusunda “tereddüt bulunmadığı” şeklindeki yazım hiçbir şekilde hukuk uygulamasına esas alınamaz.
Öğretide mühletin duracağına dair ileri sürülen görüşlere de bu nedenlerle katılamıyorum [7]. Nitekim Dairemiz çoğunluğun benzer kararlarda görüşüne atıf yaptığı Durna’nın “…hükümden ziyade gerekçe önem kazanmakta…” şeklindeki belirlemesinden yazarın dahi yasa metninde mühletin durdurulduğuna dair açık bir ibare olmadığını gözlemlediği anlaşılmaktadır. Bu yaklaşımı da hukukun genel ilkelerine uygun bulamıyorum.
V
Gelinen noktada rahatlıkla söylenebilir ki konkordato bir takip türü olmadığı gibi konkordatoda icra ve iflas dairelerince yapılan bir işlem bulunmamaktadır. Konkordato sürecinde yapılan işlemlerin “taraf ve takip işlemi” sayılamayacağı da ortadadır.
Tekraren belirtilecek olursa her şeyden önce 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 3 numaralı fıkrasının c bendinde geçen konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından “sonuçlarının durma süresince devam edeceği” ifadesi yalnız ve yalnız İcra ve İflâs Kanunu’nun 294 ile 297’nci maddelerinde gösterilen konkordatonun borçlu ve alacaklılar bakımından etkilerine işaret etmektedir.
Pandemi sürecinde uzaktan ve esnek çalışmanın önerilmesi nedeniyle birçok alanda işlerin yavaşladığı; bazı işyerlerinin tamamen kapandığı, bazılarının da sınırlı sürelerle faaliyet gösterdiği dikkate alındığında genel olarak hayatın yavaşladığı tartışmasızdır ancak bu durum 22.03.2020 ile 15.06.2020 arasında borçlunun ve komiserin konkordato mühletini duraklatıp, yapmaları gereken işleri tamamen bırakacakları anlamına gelmemelidir.
Gerek geçici ve gerek kesin mühlet içinde yapılması gereken işlemlerin büyük bir kısmı komiserlerce belgeler üzerinde ya da işletmenin veya değer tespiti yapılacak varlıkların bulunduğu yerde yapılacak işlemlerdir. Konkordatoda alacaklılar toplanması dışındaki hiçbir işlem icra daireleri ya da mahkemeler gibi sosyal mesafenin korunamayacağı insan temasını gerektirmemektedir (nitekim 7226 sayılı Yasa’nın va’z edilmesi altında yatan temel irade budur).
Alacakların yazdırılması ve alacaklılar toplantısının yapılmasını engelleyecek bir (genel) sokağa çıkma yasağı da konulmamıştır.
Kaldı ki alacak yazdırılması posta yolu ile yapılabilir [8]. Uygulamada internet üzerinden çevrimiçi toplantılar yapıldığı ve bunların başarıyla tamamlandığı, derdest dosyalardan bilinmektedir. Toplantıya katılmayı sakıncalı gören alacaklılar için zaten toplantıyı izleyen yedi günlük iltihak süresinde oy kullanma imkanı da Yasa’yla getirilmiştir (İİK m.302/VII, son cümle). İltihak süresi içinde oy kullanımı da posta ile yapılabilir.
Bu süreçte sadece tasdik yargılaması bağlamında “duruşmanın yapılması” dahi Hakimler ve Savcılar Kurulunun 30.03.2020 gün ve 2020/51 sayılı “COVID-19 Kapsamında İlave Tedbirler” konulu kararı ile bu tedbirlerin uzatılmasını konu alan 30.04.2020 gün ve 87742275-010.07-0076-2020 sayılı kararı çerçevesinde yasaklanmış değildir. Kararda adliyedeki iş ve işlemlerin durdurulmadığı, esnek çalışmanın tatil veya işlerin durdurulmasını gerektirecek bir anlam ifade etmediği, acil durumlar bakımından rutin faaliyetlerin gecikmeksizin yerine getirilmesi ve dosyaların adliyede olmasa da evde incelenerek tekemmül ettirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Hukuk yargılamasında nelerin “acil iş” olduğuna dair en önemli düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun adli tatile ilişkin 103’üncü maddesidir. Bu maddenin 1 numaralı fıkrasının e bendinde konkordatoya ilişkin iş ve davaların adli tatilde görüleceği belirtildiğinden, konkordato mühleti verilmesi ve tasdik davalarının acele işlerden olduğu kabul edilmeli ve bunlara ilişkin duruşmaların (gerekirse teknolojik imkanlar kullanılarak) yapılması gerekmektedir [9].
Yargılaması bakımından dahi durdurma/erteleme kapsamına alınmayan konkordato sürecinde görev yapan komiserin bu görevini geciktirmesi ya da yapmaması için bir hukuki ya da fiili bir hal bulunmamaktadır. Nitekim uygulamada bütün komiserler görevlerinin başında kalmış ve takdir edilen ücretleri de almaya devam etmiştir.
Öte yandan Dairemizce dosyanın incelendiği 30.06.2021 tarihinde dahi pandemi devam etmekte, yasanın va’zedilmesini gerektiren sebeplerin tamamı mevcudiyetini sürdürmektedir. Sadece yasanın ve Cumhurbaşkanlığı kararının belirlediği süreler dolmuş fakat fiili durum değişmemiştir. Konkordato mühleti bugün ne şekilde işletiliyorsa o tarihte de aynı şekilde işletilebilirdi.
VI
Somut dosya bakımından üzerinde önemle durulması gereken bir husus da komiserlerin işlerini layıkıyla yapmadıklarıdır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesine göre mahkemenin tasdik yargılamasını kesin mühlet içinde yapıp bitirmesi gerekir. Verilen bir yıllık kesin mühletin tamamı komiserlere ve borçluya “bağışlanmış” bir süre değildir. Tam tersine alacaklıların katlanmaya zorlandıkları bir süredir. Bu nedenle sürenin en verimli biçimde kullanılması gerekir.
Mühlet konkordato prosedürünün tamamlanması içindir; yoksa gelecek bir paranın/istihkakın beklenmesi, yeni ortak bulunması, bir alacağın tahsil edilmesi gibi zamana yayılan işlemler için “oyalanma” süresi değildir. Değer tespitleri ve sunulan belgelerin muhasebe standartlarına ve gerçeğe uygunluğu geçici mühlet içinde yapıldığından, kesin mühletin verilmesinden sonra ilanlar, alacakların yazdırılması, borçlunun beyanının alınması, oylamaya hazırlık, toplantı, iltihak süresi ve raporun hazırlanıp mahkemeye tevdii en çok 5-6 ay içerisinde yapılmalı ve dosya mahkemeye sunulmalıdır; ilgili düzenlemeler incelendiğinde bu sürelerin (on beş gün, yedi gün gibi) çok kısa belirlendiği görülmektedir. Nitekim mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu’nda (Bundesgesetz über Schuldbetreibung und Konkurs) kesin mühlet azami bir yıl olarak belirlenmiş, karmaşık (kompleks) hallerde bu sürenin 24 aya kadar uzatılabileceği kabul edilmiş ancak karmaşık olduğu için bir yılı aşan süre ile kesin mühlet verilmesi halinde komiserin en geç dokuzuncu ayın bitmesinden önce alacaklıları toplantıya çağırması gerektiği emredici bir hüküm olarak ortaya konulmuştur (İsvİİK m.295b, f.II) [10].
Somut olayda borçluya 16.10.2019 günü kesin mühlet verilmiş ve mühlet bir yılın dolması ile 16.10.2020 günü sona ermiştir. Oysa komiserler nihai raporu bu sürenin dolmasından çok sonra 04.12.2020 günü sunmuştur. Üstelik rapor hükme esas alınacak nitelikte bulunmadığından mahkemece ek rapor istenmiştir.
Toplantının ilanı ve en az on beş gün sonra icrası (İİK m.301/I), yedi günlük iltihak süresi (İİK m.302/VII) ve raporun hazırlanması için gereken yedi günlük süre (İİK m.302/VIII) dikkate alındığında zaten mahkemeye tasdik yargılaması için sadece birkaç günlük süre kalmaktadır. Her ne kadar mahkemenin bu durumda yargılama yapabilmek için altı ay boyunca (mühletin değil) mühletin sonuçlarının devam etmesine karar verme yetkisi (İİK m.304/I) var ise de bu düzenleme komiserlerin gecikmelerini telafi etmek için getirilmemiştir; komiserler de böyle bir sürenin kullanılacağını peşinen öngörerek işlemlerini geciktirmemelidir.
Eğer komiserler işlerini gereği gibi yapsalardı dosya pandemi süreci bahanesinden hiç etkilenmeden sonuçlanacak ve alacaklılar da daha uzun süre ile mühletin etkilerine katlanmak zorunda bırakılmayacaktı.
VII
Yukarıdan beri gösterdiğim yasal düzenlemeler ve yaptığım açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde 7226 sayılı Yasa’nın konkordato mühletini kapsamadığı ve mühletin, anılan Yasa ve buna bağlı olarak Cumhurbaşkanlığı kararı ile durmayacağı,
Somut olay bakımından 16.10.2019 günü verilen bir yıllık kesin mühletin 16.10.2020 tarihinde dolduğu; bu tarih itibariyle mahkemenin tasdik konusunda bir karar vermesi gerekirken (İİK m.304/I) dosyanın komiserlerce henüz mahkemeye dahi intikal ettirilmediği; mahkemece bu yönde oluşturulan ara kararının da hukuka aykırı olduğu ve yasa ile belirlenen sürelerin hakim tarafından değiştirilmesine izin vermeyen genel hukuk ilkesinin (HMK m.90) çiğnendiği,
hususları nazara alınarak;
Mahkemece kesin mühlet dolmuş olduğundan tasdik talebinin usulden reddine karar verilmek gerekirken mühletin bitiminden 2 ay 25 gün sonra 11.01.2021 tarihinde tasdik kararı verilmesini usule ve İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesinin birinci fıkrasına açıkça aykırı bulduğumdan saygıdeğer çoğunluğun aksi yöndeki kanaatine katılamıyorum.

KARŞIOYA İLİŞKİN DİPNOTLAR
[1] TDK Türkçe Sözlük, 11.b., Ankara 2011, s.1723; Uslu, T.A.: Yeni Hukuk Lugatı ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1964, s.230; Alpdündar, R.: İlgili Kanun Maddeleri ve Tevhidi İçtihat Kararlarıyla Yeni Hukuk Sözlüğü (Kılavuzu), İstanbul 1977, s.219. Türk Hukuk Lugatında mühlet (s.254) sözcüğü için mehil sözcüğüne atıf yapılmış, orada ise (s.223) “Bir vecibenin yerine getirilmesi veya bir muamelenin yapılması için kanun veya yargıç veya alakalı şahıs tarafından tayin edilen zamandır” şeklinde karşılık verilmiş ve çeşitli yasalarda vade, müddet, ecel gibi kullanımların olduğu da belirtilmiştir.
Mühlet, mehil, süre ve vade kavramları hakkında kısa bir değerlendirme için bkz. Besen, M./Tat, O.: “Konkordato Sürecinde Mühlet”, ASBÜ HFD, 2019/2, s.362.
[2] Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22.b., Ankara 2017, s.976.
[3] Kale, S.: Sorularla Konkordato, İstanbul 2017, s.13.
[4] Bu tavrın eleştirisi için bkz. Narmanlıoğlu, Ü.: “Kanunun Anlam Bakımından Uygulanması”, Prof. Dr. Turan Tufan Yüce’ye Armağan, İzmir 2001, s.104; Capitant, H.: “Kanunun Manasının Tayininde İzhari Çalışmaların Değeri”, çev. H. Demirel, AÜHFD 1956/1, s.59.
[5] Selçuk, S.: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 30.06.1995 gün ve 1993/1 E., 1995/1 K sayılı karara karşıoy (RG 22.10.1995, 22441), s.22.
[6] Selçuk, s.22; Doğrusöz, B.: “Yasaların Yorumunda Gerekçe”, Dünya gazetesi, 31.08.2017s, 1. (https://www.dunya.com/kose-yazisi/gerekce-ve-yasalarin-yorumu/379806) erişim tarihi: 30.10.2020.
[7] Atalay, O./Özekes, M.: “İcra ve İflâs Kanunu m.330 Hükmünü Uygulayan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İlgili Ortaya Çıkan Bazı Sorunlar ve Tartışmalara Cevaplar”, İzmir 22.03.2020, Başlık: C., paragraf: 13-14 (https://blog.lexpera.com.tr/iik-m330-hukmunu-uygulayan-cumhurbaskanligi-karari/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Pekcanıtez, H.: “2279 sayılı Cumhurbaşkanı (Fevkalade Mühlet) Kararı ile 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. Maddesinin Birlikte Değerlendirilmesi”, 28.03.2020, Başlık: III [IV olmalı], paragraf: 5 ve Başlık: V, paragraf: 6 (https://blog.lexpera.com.tr/2279-sayili-karar-ile-7226-sayili-kanunun-birlikte-degerlendirilmesi/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Tunç Yücel, M.: “7226 sayılı Kanun ile Cumhurbaşkanlığının 2480 sayılı Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair Kararı Uyarınca Sürelerin Durmasının Konkordato Sürelerine Etkisi”, 11.05.2020, (https://blog.lexpera.com.tr/7226-sayili-kanun-ile-cumhurbaskanliginin-2480-sayili-karari-uyarinca-surelerin-durmasinin-konkordato-surelerine-etkisi/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Yavaş, M.: “İİK m.330 Çerçevesinde 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına Genel Bir Bakış”, 06.04.2020, son paragraf (https://www.lebibyalkin.com.tr/mevzuat/haberler/2020/iik-m.330-cercevesinde-2279-sayili-cumhurbaskani-kararina-genel-bir-bakis.html) erişim tarihi: 30.10.2020.
Deynekli, A.: “7226 sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemenin Sürelere Etkisi Yönünden Değerlendirme”, Başlık: III, 4, e (https://app.e-uyar.com/blog/index/478d6362-2806-49be-a6c2-89976b382794?) erişim tarihi: 30.10.2020.
[8] Kuru, B.: İcra İflas Hukuku, C.IV, 3.b., İstanbul 1997, s.3677; Öztek, S. (Budak, A. C. / Tunç Yücel, M. / Kale, S. / Yeşilova, B. ile birlikte): Yeni Konkordato Hukuku, 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflâs Kanunu m. 285-309 Şerhi, Ankara 2018, m.299, n.16; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.244; Buruloğlu, E. / Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.44; Börü, L.: “Adi Konkordatoda Alacaklıların Alacaklarını Bildirmesi”, İnÜHFD 10 (1), 2019, s.177.
[9] Deliduman, S.: “22.03.2020 İla 30.04.2020 Tarihleri Arasındaki Konkordato Duruşmaları Üzerine”, (https://www.hukukihaber.net/22032020-ila-30042020-tarihleri-arasindaki-konkordato-durusmalari-uzerine-makale,7735.html) erişim tarihi: 30.10.2020.
[10] Ayrıca bkz. Kaplan, İ.: Yeni Türk Konkordato Hukuku, Ankara 2020, s.31.