Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/1002 E. 2021/1094 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30.04.2019
ESAS-KARAR NUMARASI : ….
Davalı … tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili 30.12.2011 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili kooperatifin genel kurul kararlarının iptali talebiyle Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde ….. sayılı dosya ile dava açıldığını, davanın kabulüne ilişkin kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.06.2009 tarih ve …. sayılı kararı ile kooperatife 34 yeni ortak alınmasına dair 21.02.2003 tarihli yönetim kurulu kararının sahte olup olmadığının belirlenmesi amacıyla tespit davası açılması gerektiğine karar verildiğini, bozma üzerine Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin…… sayısına kaydedilen davada Yargıtay kararı doğrultusunda tespit davası açılması için müvekkiline süre verildiğini, bu nedenle dava açıldığını, bahse konu 21.02.2003 tarihli yönetim kurulu kararının davalılardan … tarafından ele geçirilen karar defterinin daksil ile tahrif edilerek sahte isimlerin yazılması ile oluşturulduğunu ve 34 kişinin isminin karara yazıldığını, … grubunun sahte üyelerden oluştuğunun …. tarafından yapılan inceleme sonucunda hazırlanan rapor ve Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin……E. sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporu ile aynı dosyada verilen 24.12.2008 tarih ve…… sayılı kararla tespit edildiğini, bu hususun Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin ….. sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporu ve aynı dosyada verilen 15.11.2011 tarih ve….K. sayılı kararla da tespit edildiğini, bahse konu üyelerden sadece …’ın ortada olduğunu, diğer 33 kişinin kim olduğunun bilinemediğini, ellerinde sadece … tarafından yapılan usulsüz genel kurul sonucu Bakanlığa sunulan hazirun cetveli bulunduğunu, adresleri buradan aldıklarını, davalıların kooperatife herhangi bir ödemeleri olmadığını, kooperatife herhangi bir müracaatları da olmadığını ileri sürerek, davalıların müvekkili kooperatifin üyesi olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş;
22.11.2016 tarihli dilekçesiyle davalı … hakkındaki davasından feragat ettiğini açıklamıştır.
Davalı … cevap dilekçesinde; davacı kooperatif adına dava açan avukatı vekil tayin eden şahısların yetkisinin 2009 yılında bittiğini, kooperatifin 15.06.2003 tarihinde yapılan olağan genel kurulu sonrası iki yönetimin ortaya çıktığını, şu anda dava açmış olan … grubunun Ticaret Sicil Müdürlüğünce yasal olmayan yorumla tescil edildiğini, bu şahsın başında olduğu yönetime karşı bazı ortaklarca Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin….E. sayılı davasının açıldığını,…. sayılı kararla bu yönetimin yok hükmünde sayıldığını, yine yasal prosedür uygulanarak iptal edilen toplantı yerine Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin…… sayılı kararıyla yapılan toplantıda kendisinin içinde olduğu yönetimin iş başına geldiğini, … grubunun bu tarihten sonra yaptığı bütün işlemlerin yok hükmünde olduğunu, … grubunun ibra edilmemeleri sonucu 2004 yılında oluşan yeni yasal yönetimin suç duyurusunda bulunması üzerine ağır ceza mahkemesinde yargılandıklarını, kendilerini ibra etmeyen … grubuna karşı mücadele etmeye başladıklarını, tarafından çalındığı iddia edilen karar defterindeki 34 kişinin ortaklığa alınma kararı altındaki imzaların o tarihte yetkili olan … yönetimine ait olduğunun belirlendiğini, dava edilen 34 kişiden……. devamında istifa dilekçelerini verdiklerini, iade ödemelerinin yapıldığını, davacıların ortak olarak aldıkları bu şahıslardan 20 tanesinin müteahhit firma sahiplerinin yönetime verdiklerini iddia ettikleri rüşvet sonrası müteahhit firmaların bildirdiği kişiler olduğunu, kooperatiften çıkan ortakların çoğunun bu kişiler olduklarını, yine kendisini suçlayan ve kooperatif yönetiminde olduğu iddia edilen … isimli şahsın da ortaklık kaydı bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin …..sayılı kararıyla davayı açan yönetimin yok hükmünde sayıldığını, bu nedenle davayı açan yöneticilerin yönetim adına yetkileri bulunmadığını, 21.02.2003 tarihinde davacı kooperatife ortak olduğunu, ortaklık ödentilerinin 2003 yılı toplantısıyla belirleneceğinin söylendiğini ancak toplantı öncesi yönetim kurulu başkanı ….. cezaevine girdiğini duyduklarını, daha sonra mahkeme kararıyla işbaşına gelen yönetimin 2004 yılından itibaren aidat almaya başladığını, eski yönetimin zimmet suçları nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; davayı açan yönetimin Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin….sayılı kararıyla yok hükmünde sayıldığını, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin…… sayılı kararıyla yapılan toplantıda da kendisinin de içinde olduğu yönetimin iş başına geldiğini, bu davayı kooperatif adına açan şahısların yetkileri bulunmadığını, kooperatifin 2002-2003 yılında başkanı olan ….n ortak kaydı yaptıklarını, kendisinin de ortak olduğunu, 2003 yılı Haziran ayında yapılan genel kurulda başkan … ve başkan yardımcısı …’in cezaevine girdiğini öğrendiğini, …’in toplantı dışı evrak düzenleyerek kendi başkanlığını tescil ettirdiğini, 2003 yılında karar defterini teslim etmelerine rağmen sahtecilikle suçlandığını, kendilerinin bu yönetimi ibra etmediklerini, bir çok müteahhidi dolandırdıklarını öğrendiklerini, o dönem başkan olarak seçilen …’ın da bu durum ortaya çıkıncı şikayetçi olduğunu, kendisinin daha sonra kooperatiften istifa ettiğinden kooperatifle herhangi bir ilişkisi olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; davacı kooperatife ortak olmak üzere 16.11.2002 tarihinde başvurduğunu, kooperatif başkanı …’in kooperatif arsası üzerinde birden fazla arsası olan ortaklar olduğu ve bu ortaklarla görüştükten sonra yer ayarlandığında kendisini ortaklığa kabul edebileceklerini söylediğini, nihayet Mart 2003 ayında kendisini ortaklığa aldıklarını ve yapılacak olan genel kurulda aidatlar belirleneceğinden şimdilik aidat almadıklarını söylediklerini, 2003 Haziran ayında yapılan genel kurulda kooperatif başkanının cezaevinde olduğunun söylendiğini, daha sonra toplantının kabul edilmediğini öğrendiğini, 2004 yılında bazı ortakların dava açarak toplantı kararı aldıklarını, bu toplantıda yönetimin ve aidatların belirlendiğini, bu karışıklıklara sebebiyet veren yönetimin Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde kooperatifte iş vereceğiz dilerek bazı müteahhitlerden para toplayarak zimmetine geçirdikleri iddiasıyla yargılandığını, bunca yıl sonra ortaklığını dava etmelerini anlayamadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; 07.02.2003 tarihinde davacı kooperatife ortak olmak üzere başvurduğunu, daha sonra ortaklığa kabul edildiği bildirilerek buna ilişkin belgenin kendisine verildiğini, aidatların Haziran ayındaki genel kuruldan itibaren başlayacağını bildirdiklerini, 2003 yılı Haziran ayında olaylı bir genel kurul toplantısı olduğunu, yönetim kurulu başkanının bazı müteahhitlerden para aldığını ve cezaevine girdiğini duyduklarını, 2004 yılında mahkeme kararıyla genel kurul toplantısı yapıldığını, bu tarihten sonra aidat ödemelerinin başladığını, 2-3 senedir toplantı yapılamadığını, yönetimden ticaret sicili kayıtlarında ikili bir yönetimin görüldüğü ve buna ilişkin davalar sona erdiğinde tekrar ödemelerin başlayacağının kendisine şifahi olarak bildirildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … duruşmada davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Diğer davalılar cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; kooperatif tip ana sözleşmesinin 11. maddesinde “Gerekli şartları taşıyıp da kooperatife ortak olmak isteyenler yazılı olarak yönetim kuruluna başvururlar, bu başvuruda ana sözleşmenin tüm hükümlerinin ve getirilen yükümlülüklerin kabul edildiği açıkça belirtilir. Ortaklığa kabul yönetim kurulunun kararı ile gerçekleşir. Yönetim kurulu ortaklar ile ortak olmak için başvuranların 10. maddede gösterilen şartları taşıyıp taşımadığının araştırmak zorundadır. Ortaklığa kabul veya red kararı ilgiliye 15 gün içinde yazı ile bildirilir. İstekli, ortaklığa alındığı takdirde kararın kendisine bildirildiği tarihten itibaren 1 ay içinde sermaye taahhüdünün diğer ortaklarca ödenmiş taksiti ile diğer ortakların her birinin o tarihe kadar ödemiş oldukları paylara eşit meblağı bir defada öder” hükmünü düzenlediği anlaşılmış olup ortaklığa kabul kararı verme yetkisi bulunan kooperatif yönetim kurulunun 1163 sayılı Kooperatifler Yasasının 16 ve devamı maddeleri ile ana sözleşmenin 14. maddesi hükümleri çerçevesinde ortaklığı sonlandırma yetkisi bulunduğu, eğer somut olayda iddia edildiği şekilde ortaklığa kabul kararı sahtecilik yapmak suretiyle tesis edilmiş ise ortada bir yönetim kurulunun iradesinden ve kararından söz edilemeyeceği, baştan itibaren işlem geçersiz olacağından ortaklık sıfatının iktisap edilmesinin de mümkün bulunmadığı, bu tür geçersizlik hallerinde yönetim kurulunun doğrudan ortaklığa kabul işleminin geçersiz olduğunu belirleyerek kayden gözüken ortaklık kaydını düşürebileceği, davalı 34 kişinin ortak kaydedilmesi konusuyla ilgili olarak, sahte özel evrak tanzimi konulu suça ilişkin Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.11.2011 tarih,…. K. sayılı kararında, dava konusu 34 kooperatif ortağının müracaat dilekçeleri olmadığı ve 1623 sayılı Kooperatif Yasasının 8. maddesindeki şartlar oluşmadığı halde 21.02.2013 tarihli yönetim kurulu kararı ile ortak alındıkları ve ortakların üye aidatlarını ödediklerine ilişkin dosyada kaydın bulunmadığı ve böylece sanık ve arkadaşları tarafından yapılan genel kurul toplantısının 1163 sayılı yasa hükümlerine uygun olmadığı ve 34 ortağın mevzuata aykırı olarak üye kaydedildikleri anlaşıldığı, 1163 sayılı Kooperatif Kanununun 62. maddesi gereğince kooperatif üyeleri ve memurların, suç teşkil eden eylem ve davranışlarının ve özellikle kooperatif para ve malları bilanço, evrak , defter ve belgeler üzerinde işledikleri suçtan dolayı devlet memurları gibi ceza görecekleri hükmünü taşıdığı, sanığın ise sahte belgelerle üye kayıt işlemlerini yaptığı sırada kooperatif yönetim kurulu üyesi olmadığı, böylece düzenlediği belgelerin suç tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğu ve kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiğinin anlaşıldığı, kooperatife ait karar defterinin 27 ve 28 numaralı kararları altındaki imzaların muhtelif belgelerdeki imzaların karşılaştırılması sonucunda bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde … ve … adına atılan imzalarla aynı elden çıktıkları şeklinde görüş belirtildiği, davalıların ortaklığa kabul edilmesine ilişkin 21.02.2003 tarih ve 27 tarihli yönetim kurulu kararının geçersiz olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalıların davacı kooperatifin üyesi olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … istinaf dilekçesinde; yerel mahkemenin Yargıtay’ın bozma kararı sonrası yıllarca ortaklara ulaşma ve tebligat yaparak taraf teşkili ile uğraştığını, sonrasında kendisince bildirilen hususların incelenmesi halinde ortaklık kaydının doğru olduğu ortaya çıkacakken önceki karara teşkil eden varsayımsal hususları tekraren adeta önceki kararında direnen aynı kararı verdiğini, öncelikle kooperatifin amacı ve yapısının incelenmesi gerektiğini, ana sözleşme, karar ve sair defter kayıtları ve bilançoların, kooperatifin parasal yükümlülüklerinin nasıl düzenlendiğinin incelenmediğini, 05.02.2001 tarihli 8 nolu yönetim kurulu kararında şu anda davacı olan … ve o tarihte yönetimde bulunan şahısların herhangi bir ödeme yapmaksızın kooperatif üyesi olduklarının belirtildiğini, yine yönetimin 2002 yılı faaliyet raporunda da ortaklardan ödeme alınmadığının belirtildiğini, kooperatifin karar defterleri incelendiğinde arsa maliki 951 kişinin alt yapı projeleri yapılıp ortaklığa alınarak alt yapı işleri başladığında aidatların belirlenip alınacağını, bu kooperatifte önce avukat olarak çalıştığını, kooperatifin her hangi bir geliri, üye ödentisi olmadığından ücretini karşılayamadıklarını, ücret sözleşmesinde ileride kooperatif ortağı olduğunda da avukatlığının devam edeceğinin kararlaştırıldığını, daha sonra parsel sahiplerinden alınacak bir parselin kendisine verileceği kalan alacaklarının da 951 kişinin ortak kaydı ve daha sonra alınacak aidatlardan karşılanacağından bahisle kooperatif ortaklığına kabul edildiğini, buna ilişkin Başkan … ve davacı …’in de imzasını taşıyan 07.02.2003 tarihli belgeyi aldığını, mahkemenin Yargıtay bozma kararında belirtilen ortakların her birinin durumunu inceleme gerektiği hususunu yerine getirmediğini, kendilerinin kooperatif ortağı olmadığın iddiasının haklarında yaptığı şikayetten kurtulma amaçlı olduğunu, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin … E. Sayılı dosyada eski yönetimi şikayet ettiğini, ortak olmadığı iddialarını orada da kabul ettiklerini, mahkemece ortak olduğu kabul edilerek eski yönetim kurulu başkanı … ve iş bu dosyada davacı olan …’in yargılandıklarını, kooperatif başkanının zimmet suçundan dolayı mahkum olduğunu, …’in ise beraat ettiğini, Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında karar defterini çaldığı iddiasının iftira olduğunun ortaya çıktığını, karar defterinin ceza alan …’in ortağı olan… tarafından ağır ceza mahkemesine sunulduğunu, kararlar altındaki imzaların davacılar tarafından atıldığının tespit edildiğini, ancak zaman aşımı dolduğundan mahkemece davanın düşürüldüğünü, mahkemece bu dosyalar incelenmediğinden sanki ortaklar ödeme yapmamışlar gibi peşin hükümle karar verildiğini, karar defterinin 27 ve 28 nolu kararlar yönünden inceleme yapılmadığını, kararın altındaki imza sahte değilse kararın geçerli olduğunu, karar defterindeki olağan genel kurul yapılmasına ilişkin 28 nolu kararın imzalar hariç tamamının kendisi tarafından yazıldığını, davacı … ve ekibinin bu karara uygun olarak toplantı yaptıklarını ve kendilerini tescil ettirdiklerini, 27 nolu karardaki kendisi dahil üç kişinin ortak olarak adlarının kendisi tarafından yazıldığını, başkan ile …’in tartışması sonrası diğer isimlerin onlar tarafından yazıldığını, bu iki kararın yetkililer tarafından imzalanmasından sonra bu kararları kendilerinin almadığını belirtmelerinin trajikomik olduğunu, ilk karar öncesinde mahkemece kendisinde olmayan bu karar defterinin istendiğini, daha sonra bu talebi yerine getirmediği gerekçesiyle ortak olmadıklarına karar verdiğini, şu anda karar defterinin davacı tarafta ortaya çıktığını, incelenebilir durumda olmasına rağmen mahkemece inceleme yapılmadığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve talepleri doğrultusunda davanın kabulüne(?) karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, davalıların davacı kooperatifin ortağı olmadıklarının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekilince 22.11.2016 tarihli dilekçesiyle davalı … hakkındaki davadan feragat edilmiş olup, Mahkemece adı geçen davalı ile ilgili davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ise de bu konuda istinaf itirazı ileri sürülmediğinden bu yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; uyuşmazlığın çözümünün davalıların ortaklık kararının alındığı davacı kooperatif yönetim kurulunun 21.02.2003 tarih ve 27 sayılı kararının, imzaları bulunan dönemin Kooperatif ikinci başkanı … ve muhasip üyesi …’in imzalarının sahte atılıp atılmadığı yahut iddia edildiği şekilde daha önce iptal edilmiş ve çizilmiş bir kararın üzeri daksil ile silinerek ortaklık kararının yazılıp yazılmadığı dolayısıyla ortaklığa kabul kararının sahte olup olmadığı noktasında toplandığı, dosya kapsamında dava konusu 21.02.2003 tarih ve 27 sayılı yönetim kurulu kararının sahte olup olmadığı konusunda bir kriminal inceleme yapılmadığının anlaşıldığı, davalılardan … tarafından sunulan ve grafoloji uzmanı … tarafından hazırlandığı anlaşılan 28.09.2011 tarihli Özel İnceleme Raporunda kooperatife ait karar defterinin 27 ve 28 numaralı kararları altındaki imzaların … ve … adına atılan imzalarla aynı elden çıktıkları kanaatine varıldığı şeklinde görüş bildirildiği, bu incelemenin sadece imza yönünden yapıldığı, ancak iptal edilen eski kararın daksille silinerek üzerine dava konusu kararın yazılıp yazılmadığı, yani metin kısmında belgede tahrifat yapılıp yapılmadığı hususunda bir görüşe yer verilmediği, …davalılardan … aleyhine açılan kamu davası neticesinde Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.11.2011 tarih ve….. sayılı kararıyla her ne kadar zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmiş ise de, hüküm kısmında, “…24.10.2010 tarihli bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre dava konusu 34 kooperatif ortağının müracaat dilekçeleri olmadığı ve Kooperatifler Yasasının 8. maddesindeki şartlar oluşmadığı halde 21.02.2003 tarihli yönetim kurulu kararı ile ortak olarak alındıkları ve ortakların üye aidatlarını ödediklerine ilişkin dosyada kaydın bulunmadığı ve böylece sanık ve arkadaşları tarafından yapılan genel kurul toplantısının ….. sayılı yasa hükümlerine uygun olmadığı ve 34 ortağın mevzuata aykırı şekilde ortak olarak kaydedildikleri anlaşılmaktadır.” denildiği, dolayısıyla davalı 34 kişinin ortaklığa kabul kararının davalılardan … tarafından sahte olarak alındığı maddi olgu olarak kabul edildiğinden davalıların ortaklığa kabul edilmesine ilişkin 21.02.2003 tarih ve 27 sayılı yönetim kurulu kararının geçersiz olması nedeniyle davalıların davacı kooperatifin ortağı bulunmadıklarının tespit edilebileceği, mahkemece ağır ceza mahkemesi kararının hüküm kısmına geçmiş kabul edilen maddi olguların mahkemeyi bağlamayacağının kabul edilmesi halinde öncelikle kooperatifin karar defteri aslı ceza mahkemesinden celp edilerek davalıların ortaklığa kabulüne ilişkin 21.02.2003 tarih ve 27 tarihli yönetim kurulu kararındaki imzalarda ve karar metninde sahtecilik ve tahrifat yapılıp yapılmadığı hususunda grafoloji-kriminalistik alanında uzman bir bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılması, ayrıca 2002-2011 yıllarına ait genel kurul tutanakları ve eklerinin istenmesi, yönetim kurulu karar defteri, üye kayıt defteri ile 2003-2011 yılları arasındaki yevmiye defterlerinin kooperatiften ve ilgili mahkemeden istenmesi, yine davalıların varsa aidat ödemeleri, belge ve dekontlarını sunmaları halinde yeniden değerlendirme yapılabileceği tespit ve görüşü bildirilmiştir.
TBK’nın 74. maddesi, “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümeriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir….Ayni şekilde, cezâ hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmünü içermektedir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir. Öte yandan, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (YHGK’nın 10.01.1975 gün ve… ; YHGK.nın 23.01.1985 gün ve …K. sayılı ilamları). Bilindiği gibi ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır….. Böylece, kural olarak hukuk hakimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmamış; BK’nın 53. (TBK 74) maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir. ….
Buna göre Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.11.2011 tarih ve …K. sayılı, davalı … hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına dair kararı, TBK’nın 74. maddesi kapsamında hukuk hakimi yönünden bağlayıcı nitelikte bir karar değildir. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama sürecinde de 21.02.2003 tarih ve 27 sayılı yönetim kurulu kararı ile ilgili grafolojik-kriminalistik inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, ağır ceza mahkemesi kararının gerekçesindeki tespitin aksine bir kısım davalıların ortaklığa başvuru dilekçeleri bulunmaktadır. Kooperatif ortaklığının, kooperatif yetkili organlarının bu hususta alacağı açık bir kararla gerçekleşebileceği gibi, bu hususta açıkça alınmış bir karar olmasa bile kooperatifin bu kişi ile üyesi sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya kooperatifin faaliyet sahasına göre somut ilişkiler tesis etmesi ile zımnen de gerçekleşebileceği yolundaki ilke dikkate alındığında, Kooperatifler Yasasının 8. maddesindeki şartlar oluşmadığı halde ortak olarak alındıkları gerekçesi de somut olaya uygun düşmemektedir. Yine dava konusu yönetim kurulu kararında ortaklığa kabul edilen kişilerin aidat ödememelerine karar verildiğinden ağır ceza mahkemesi kararındaki ortakların üye aidatı ödedikleri yolunda dosyada kaydın bulunmadığı gerekçesi de doğru olmamıştır. Özetle resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açılan sanık … hakkındaki Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi kararının gerekçesinin iş bu dava yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
İlk derece Mahkemesince, yukarıda özetlenen bilirkişi raporu sunulduğunda, isabetli olarak bilirkişinin Ağır Ceza Mahkemesi kararının gerekçesine dayalı olarak davalıların ortaklığa kabul edilmesine ilişkin 21.02.2003 tarih ve 27 sayılı yönetim kurulu kararının geçersiz olması nedeniyle davalıların davacı kooperatifin ortağı bulunmadıklarının tespit edilebileceği görüşü benimsenmemiş; 05.06.2018 tarihli duruşmada davacı vekilinden sorulmuş, davacı vekilince, “Sahteliği iddia olunan 21.03.2003 tarihli yönetim kurulu kararını içeren yönetim kurulu karar defteri bildiğim kadarıyla müvekkili kooperatif nezdindedir, gerekirse ibraz edeceğiz, davalı … tarafından kooperatif yönetim kurulunca daha önce alınmış kararın üzeri daksille kapatılarak üzerine sahte üyeler kaydedilmiştir, yönetim kurulu kararı altında olan imzalar gerçektir.” şeklinde beyanda bulunulmuş, mahkemece 2 nolu ara kararı ile davacı vekiline yönetim kurulu karar defterini sunmak üzere süre verilmiştir. Davacı vekilince 05.06.2018 tarihli dilekçeyle yönetim kurulu karar defterinin kooperatifte bulunamadığı, bu konuyla ilgili olarak mahkemeye ayrıca bilgi sunulacağı açıklanmıştır. 17.07.2018 tarihli duruşmada davacı vekilince, “…ibrazı istenen yönetim kurulu karar defterini araştırıp temin edilmesi halinde mahkemenize sunmak üzere süre istiyorum.” şeklinde beyanda bulunulmuş, mahkemece 4 nolu ara kararı ile yönetim kurulu karar defterini sunmak üzere davalı vekiline yeniden süre verilmesine karar verilmiştir. Daha sonra hakim değişikliği olmuş, yönetim kurulu karar defteri ile ilgili ara kararlarından rücu edilmeksizin bir kaç celse sonra istinafa konu karar verilmiştir.
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.11.2011 tarih ve …. sayılı, sanık … hakkındaki kamu davasının ortadan kaldırılmasına dair kararında, “Celse arasında sanık … tarafından mahkememize 14.10.2011 tarihinde teslim edilen kooperatife ait karar defteri ile diğer kooperatife ait defter ve belgelerin kooperatife iadesine” de karar verilmiştir.
Davacı tarafça, 21.02.2003 tarihli yönetim kurulu kararının davalılardan … tarafından ele geçirilen karar defterinin daksil ile tahrif edilerek sahte isimlerin yazılması ile oluşturulduğu ve 34 kişinin isminin karara yazıldığı, imzaların ise gerçek olduğu iddia edilmektedir. Gerek bu dosyada rapor sunan bilirkişi …, gerekse de bu davanın dayanağını oluşturan Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin….. E. sayılı dosyasına rapor sunan bilirkişi Ahmet Kurtulan tarafından uyuşmazlığın çözümlenmesi için 21.02.2003 tarihli yönetim kurulu kararı üzerinde kriminal inceleme yapılması gerektiği görüşleri bildirilmiştir. 21.02.2003 tarihli yönetim kurulu karar defterinin davacı kooperatif nezdinde olduğu anlaşılmakta olup, davacı kooperatif vekilince iki defa süre verilmesine rağmen inceleme yapılması için mahkemeye sunulmamıştır. (HMK m. 94/(2) son cümle)
Buna göre İlk derece Mahkemesince davacının iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Ne varki davalı … dışındaki davalılarca hükme karşı istinaf yoluna başvurulmadığından Dairemizce davalı …’ın istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.1. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararı düzeltilerek, davalı … yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden hüküm istinaf edilmemekle kesinleştiğinden İlk derece Mahkemesi gibi davanın kabulüne dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:

I-Davalı …’ın istinaf başvurusunun kabulü ile; HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.04.2019 tarih ve …. sayılı KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre:
“1-Davalı … hakkındaki davanın REDDİNE,
2-Diğer davalılar hakkındaki davanın kabulü ile davalılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, ……. Kooperatifi üyesi olmadıklarının tespitine,
3-İş bu dava nedeniyle alınması gerekli 44,40 TL harçtan 18,40 TL peşin harcın mahsubu ile kalan 26,00 TL harcın davalı … dışındaki davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından (davalı … dışındaki davalılar için) yapılan 1.519,26 TL posta ve tebligat gideri, 800,00 TL bilirkişi ücreti, 736,32 TL gazete ilan masrafı, dava açılırken ödenen 36,80 TL yargılama harcı olmak üzere toplam 3.092,38 TL yargılama giderinin davalı … dışındaki davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı … tarafından yapılan 79,40 TL posta masrafı ve 121,30 TL. istinaf yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 200,70 TL. yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-Kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 13. maddesi gereğince takdir ve tespit edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalı … dışındaki davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,”
II-Davalı … tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine,
III- HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara re’sen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
07.07.2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361/(1). maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.