Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2020/787 E. 2023/1658 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/787 – 2023/1658
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2020/787
KARAR NO : 2023/1658

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26.11.2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2018/326 E., 2019/1206 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

Davalılar vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili, davacının davalılara ait iş yerinde 22.07.2006-30.11.2016 tarihleri arasında resmi muhasebe sorumlusu olarak çalıştığını, son maaşının net 2.000,00-TL olduğunu, SGK kayıtlarına göre davacının işe girişi davalı ……A.Ş. üzerinden bildirilmişse de aynı adreste bulunan ve çalışanları da aynı olan her iki şirketin birden çalışanı olduğunu, her türlü resmi iş/işlem ile evrak takip işlerini yaptığını, iş akdini, SGK priminin gerçek ücreti üzerinden ödenmemesi, fazla mesai ve sair alacaklarının ödenmemesi üzerine 30.11.2016 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile haklı nedenle feshettiğini beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak 500,00-TL işçilik alacağının temerrüt tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile; izin ücretinin temerrütten itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Müflis ……A.Ş. vekili, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.12.2016 tarih, 2015/483 E., 2016/759 K. sayılı kararı ile ……A.Ş.’nin iflasına karar verildiğini ve tasfiye işlemlerinin Ankara İflas (21. İcra) Müdürlüğü’nün 2016/37 sayılı dosyasından yapılmakta olduğunu, İİK’nın 165, 181 ve 191’e göre iflasın açılmasıyla müflisin bütün mallarının bir “masa” oluşturduğunu, bu kapsamda, iflas masasının yasal temsilcisinin iflas idaresi olduğunu, alacak istemlerinin öncelikle iflas masasına yapılması gerektiğini; Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu, İİK’nın 194. maddesi gereğince davanın ikinci alacaklılar toplantısının 10 gün ertesine kadar durdurulması gerektiğini, tahkikat aşamasına geçilmesinin kanuna aykırı olduğu gibi müflis şirketin savunma hakkının da ihlali anlamına geleceğini; esas bakımından ise davacının iddialarının kabulünün mümkün bulunmadığını, şirketin iflası sebebiyle, davacı yana ait bilgi ve belgelerin tamamına ulaşılmasının bu aşamada mümkün olmamasından dolayı cevap için ek süre isteme zorunluluğu bulunduğunu, bu sebeplerle davanın usulden reddine; aksi halde davacıya iflas masasına başvurması için kesin süre verilmesine, davanın ikinci alacaklılar toplantısının 10 gün ertesine kadar durdurulmasına, aksi takdirde esasa ilişkin yanıtlar için ek süre verilmesine, sonuçta davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Müflis ……A.Ş. vekili, huzurdaki davanın 28.12.2016 tarihli iflas kararından sonra, 04.01.2017 tarihinde ikame edildiğini, davacının öncelikle iflas masasına başvurarak alacağın kaydını istemesi, verilecek cevaba göre ticaret mahkemesinde dava açması gerektiğini; doğrudan dava açılması yasal düzenlemeye aykırı olduğundan davanın usulden reddi gerektiğini, davacının çalışmalarının 22.07.2006-26.09.2012 ve 01.11.2012-30.11.2016 tarihlerini kapsamakla aralıklı olduğunu, … ve … şirketlerinin aynı şirket olmayıp, kasaları, yönetimleri ve işlerinin birbirinden farklı olduğunu, bu sebeplerle müşterek ve müteselsil sorumlu tutulamayacaklarını, aksi kanaat halinde şirketlerin sorumluluğunun ayrı ayrı belirlenmesi gerektiğini, davacının konumu gereği kendi bordrolarını kendisinin düzenlediğini ve her bordroyu ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığını, bunun da gerçek ücretinin daha yüksek olduğu iddiasını çürüttüğünü, bu sebeple ücret araştırması yapılmasına da muvafakat etmediğini, davacının resmi muhasebeci olmadığını, iş akdini haksız ve gerçeğe aykırı sebeplerle feshettiğini, maaş ödemeleri dışında elden ödeme yapılmadığını, yine asgari geçim indirimi zorunlu bulunduğundan kendisine ödenmiş olduğunu, alacaklar bakımından zamanaşımı defiinde bulunduğunu, davacı tanıklarından …’un, Ankara 11. İş Mahkemesi’nin 2016/646 esas sayılı dosyası sebebi ile davalıya husumeti bulunduğundan tanıklığının kabul edilemeyeceğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince “…HMK’nın 266. maddesi gereğince alınan bilirkişi raporu ve bilirkişi raporuna itiraz üzerine alınan 17/06/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda davalıların itirazları değerlendirilmiş, neticede davacının kıdem tazminat alacağı 25.263,21 TL, fazla mesai alacağı 2.312,62 TL, UBGT alacağı 754,45 TL, yıllık izin alacağı 5.560,50 TL, AGİ alacağı 647,86 TL olmak üzere toplam 34.538,64 TL alacağı belirlenmiştir.
Davacının bankaya yatan ücreti ile tanık beyanlarında belirlenen ücreti farklıdır. Davacının mesleği, yaptığı iş göz önüne alındığında asgari ücretten daha fazla gelir elde edeceği kabul edilmiş, muhasebeciler odasından ve TÜİK den de ücret araştırması yapılmış davalı tarafın ücrete ilişkin itirazları kabul edilmemiştir.
Davacı kısa bir süre (34 gün) davalı … ta çalışmış daha sonra diğer davalı … de çalışmaya devam etmiştir. Davacı ile davalı … arasında imzalanan sözlkeşme belirsiz süreli hizmet akdidir. Dava tarihi itibariyle zamanaşımı dolmadığından uyuşmazlığın esastan karara bağlanması uygun görülmüştür. İş akdi davacı tarafından 30.11. 2016 tarihinde feshedilmiştir. Fesih sebebi olarak gösterilen ücretinin SGK ya eksik bildirilmesi, yıllık izinlerin hak edilen sürelerde kullandırılmaması, AGİ ödenmemesi gibi sebeplerle iş akdini feshetmesi haklı sebep olarak kabul edilmiştir.
Her iki şirket grup şirket olup, tanık beyanları, iflas dosyası ve tüm dosya kapsamına göre her iki şirketin tüzel kişilikleri ayrı ise de, ortaklık yapısı, fiili çalışmaları bakımından tek bir şirket gibi çalışmış, davacı da her iki şirketin muhasebe işlerini yapmıştır. Bu sebeple her iki davalı bakımından da açılan davanın kabulüne, tahsilde tekerrür olmamak üzere masaya kaydına,
Bilirkişi raporunda fesih tarihinden iflas tarihine kadar faiz hesabı da yapılmış ise de davacının talebi içinde işlemiş faiz alacağının miktarı açıkça belirtilmediğinden bu konuda hüküm tesisine yer olmadığına…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davalı Müflis ……A.Ş. iflas idaresi vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Mahkemece karara bağlanan dava kayıt kabul davası olup iflas masası tarafından reddedilen bir alacak olmadan mahkemece yargılamaya devam edilmesinin usulsüz olduğunu; hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemekle beraber davacı işçinin alacağının bulunduğu düşünülse dahi müflis şirket açısından iflas masasına alacak başvurusunda bulunulması gerektiğini;
Yargılama sürecinde verilen görevsizlik kararı sebebiyle, müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin kanuna aykırı olduğunu;
Davalı şirketlerin Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne ayrı ayrı kayıtları olduğunu, bu sebeple her bir davalı açısından sorumluluk tutarlarının ayrı ayrı tespit edilmesi gerektiğini, mahkemece bu hususta hiç bir araştırma yapılmadığını; davacının müflis şirket nezdinde 27.09.2012-31.10.2012 tarihleri arasında çalıştığını ve çalıştığı sürece ilişkin ödemelerinin eksiksiz yapıldığını, söz konusu bir aylık çalışma sebebiyle, kanunen davacı yanın kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine hak kazanmasının mümkün olmadığını;
Davacının banka hesabına yatan ücret alacağı ile davacı tarafından imzalanmış ücret bordrolarında yazılı meblağın birbirini tutması karşısında huzurdaki davanın haksız ve mesnetten yoksun açıldığının peşinen kabulü gerektiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davalı Müflis ……A.Ş. İflas İdaresi vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Davacının, iflas masasına yaptığı alacak kaydı başvurusu neticelenmeden doğrudan hüküm kurulduğunu, davacı yanın davasını belirsiz alacak davası olarak ikame etmesinde hukuki yararı olmadığını, ayrıca zamanaşımına yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını;
Davalı sıfatı kazanmış şirketlerin birbirinden bağımsız ve ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğunu, tüm davalılar nezdinde işçi bir alacağa hak kazandı ise hesaplama yapılabileceği açık iken hiçbir şekilde denetime elverişli olmayan bir rapor dayanak alınarak hüküm kurulmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu;
Dosya kapsamında bulunan tek delil tanık ifadeleri iken bahsi geçen tanıkların ifadelerinin husumetli olmalarından bahisle hükme esas teşkil etmeyeceğini;
Davacı işçiye ek ödeme yapılmayan aylarda fazla mesai yapıp yapmadığı hususunun ispatlanamadığını, hukuka uygun hiçbir delil ileri sürülmeksizin müvekkili müflis aleyhine hesaplama yapıldığını;
Davacı yan dava dilekçesinde muhasebeci olarak çalıştığını beyan etmiş olup yerel mahkeme tarafından davacı ile aynı anda, aynı iş yerinde ve aynı iş kolunda çalışan personel bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın hüküm kurulduğunu, nitekim davacı ile birlikte çalışan bir personel var ise davacı işçinin ne yıllık izin ne de UBGT günlerinde çalışmasına gerek kalmayacağını;
Ayrıca müvekkili müflis firmanın, çalışanlarının hak edişlerini banka kanalı ile ödediğini, ödemeleri de işçilerin ücret bordrolarına yansıtarak SGK’ya bildirdiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Dava, işçilik alacaklarının iflas masasına kaydı istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalılar vekillerinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/326 E., 2019/1206 K. sayılı dava dosyasında verdiği 26.11.2019 tarihli kararına yönelik davalılar vekillerinin İSTİNAF BAŞVURULARININ AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40-TL harcın düşümü ile kalan 215,45-TL harcın davalılardan ayrı ayrı alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak ilgili tarafa iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
25.10.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 26.10.2023

Başkan Üye Üye Katip