Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2020/242 E. 2022/264 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I


MAHKEMESİ : Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 01.11.2018
ESAS-KARAR NUMARASI :….
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; davalı üyenin kooperatife olan borçlarını ödememesi nedeniyle hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, davalının 13.07.2016 tarihli son ihtarname itibariyle geçmişe dönük olarak üyelik tarihinden itibaren konut kesin maliyet bakiye borcu 53.423,75 TL., –şerefiye bedeli 3.820,00 TL olmak üzere toplam 49.603,75 TL borcu bulunduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacı kooperatifin üyesi olmadığını, müvekkili ve babası …’ın kooperatife alçı ve boya vs. inşaat işleri yaptığını, kooperatifin inşaatını yapan müteahhit … ….müvekkili ve babasını kooperatifin inşaatında çalıştırdıklarını, dava konusu taşınmazın bu işler karşılığında müvekkiline devredildiğini, kooperatif yönetiminin bu durumu biliyor olmasına rağmen müvekkili kooperatif üyesiymiş ve yükümlülüklerini yerine getirmemiş gibi işlem yaptığını savunarak, davanın reddi ile haksız ve kötüniyetli davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkumiyetine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “Davacı kooperatifin, davalıdan kooperatif üyelik alacağı talebinde bulunması için öncelikle davalının kooperatif üyesi olduğunu ispatlaması gerekir. Davalı vekili cevap dilekçesinde müvekkilinin kooperatif üyesi olmadığını, müvekkiline verilen dairenin babasının kooperatife yapmış olduğu alçı-boya işi için iş karşılığı verildiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili, davalının üyelik başvurusuna ilişkin dilekçesinin müvekkili tarafından 10.07.2017 tarihli dilekçesi ile mahkeme dosyasına sunulduğunu beyan etmiştir. İbraz edilen belgeler incelendiğinde; 05.06.2013 ve 31.05.2013 tarihli kooperatif yönetim kurulu kararlarının fotokopisinin, 13.07.2016 tarihli imza ve tebliğ şerhi içermeyen ihtarname başlık belge ile davalının hesap hareketleri özetinin ibraz edildiği, davalının üyelik başvurusuna ilişkin herhangi bir belge ibraz edilmediği görülmüştür. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davalının düzenli aidat ödemesi yapmayıp tek seferde ödeme yapmış görünmesi de dairenin iş karşılığı verildiği iddiasını destekler niteliktedir. Gerek delil ibrazı sırasında ve gerekse verilen kesin süreye rağmen davacı vekili, davalının üyelik başvurusuna ilişkin belge ibraz edememiş, davalının davacı kooperatif üyesi olduğu ispatlanamadığından, kooperatif üyelik alacakları için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talep etmiştir. İİK 67/2. maddesine göre itirazın iptali davasının reddi halinde davalı lehine kötü niyet tazminatına karar verilebilmesi için, davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğunun ispatı gerekir. Davacının takip başlatmakta kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebi talebinin reddine karar verilmiştir.” denilerek, davanın ve davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalının kooperatif üyesi olduğuna dair evrakları sunduklarını ana sözleşmenin 11. maddesine göre ortaklığa kabul işlemi yapıldığını, davalının da bu şartlara tabi olarak ortaklığa kaydının yapıldığını, kooperatif başkanlığının ilgili firmadan kooperatife üye olup da bünyesinde taşeron olarak çalıştırdığı kişilerin bugüne kadar hak etmiş oldukları para durumunu istediğini, ilgili firmanın davalının bünyesinde anlaşmalı taşeron olduğunu ve ne kadar ücret hak ettiğini 27.10.2014 tarihli yazısı ile bildirdiğini, bu yazıdan sonra kooperatifin davalı adına 27.10.2014 tarihli ve 0068 nolu tahsilat makbuzunu kestiğini, ilgili yapımcı firma adına 01.12.2014 tarih ve 0393 sayılı teslim tesellüm tutanağını kestiğini ve mahsuplaşma yapıldığını, davalının üye olarak kaydının yapıldığını, davalının peşin ve sabit fiyatla daire almadığını, davalının üye olduğu ve adına işlemler yapıldığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere göre, İlk Derece Mahkemesi kararının sonucu itibariyle usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
II-Dava, kooperatif ortaklığından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
1-Davacı vekilinin davalının davacı kooperatifin üyesi olduğuna ilişkin istinaf itirazları yönünden;
Davalı tarafça davacı kooperatifin üyesi olmadığı savunulmuş, İlk derece Mahkemesince de davalının davacı kooperatifin üyesi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının bu hususta alacağı açık bir kararla gerçekleşebileceği gibi, bu hususta açık bir karar olmasa bile kooperatifin bu kişi ile üyesi sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsis ve teslim etmesi ve tadilata izin verilmesi şeklinde somut ilişkiler ile zımnen de gerçekleşebilir.
Dosya kapsamından; davacı kooperatifin 31.05.2013 tarih ve 278 sayılı Yönetim Kurulu kararında “…genel kurulca onaylanan …. daire için, …, babası …’la 31.05.2013 tarihinde kooperatif bürosuna gelerek yukarıda bahis konusu dairenin … adına üyelik kaydının yapılıp kararının alınmasını istemişlerdir. Yönetim kurulumuzda 86 pafta 795 ada 1 parselde münhal bulunan 1 normal kat 3 nolu daire için …’ın ortaklık şartlarını taşıdıkları ve ortaklığa engel hiç engel durumu olmadığı tespit edilerek ortaklığa kabulünün ve ortaklığın devamına oy çokluğuyla karar verilmiştir.” denilerek davalının ortaklığa kabul edildiği, 05.06.2013 tarih ve 279 sayılı Yönetim Kurulu kararıyla da Kayseri 7 Noterliğinin 02.08.2010 tarih ve … Y. sayılı kur’a zabtına göre 1. kat 3 nolu dairenin davalı … adına tahsisine karar verildiği anlaşılmıştır.
İlk derece Mahkemesince istenmediği anlaşılan davalının ortaklığa kabul tarihinden sonraki genel kurul tutanakları ve hazirun cetvelleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğünden istenmiş; davalının ortaklığa kabulünden sonraki 27.04.2014, 10.05.2015, 30.04. 2016 ve 29.06.2017 tarihli genel kurullara çağrıldığı, hazirun cetvellerinde adına yer verildiği, genel kurul çağrılarının davalının kooperatif kayıtlarında bulunan önceki MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı anlaşılmıştır.
Davalı tarafça cevap dilekçesinde; müvekkili ve babası …’ın koperatife alçı ve boya vs. inşaat işleri yaptığı, kooperatifin inşaatını yapan müteahhit … … Müh. İnş. Ltd. Şti.’nin müvekkili ve babasını kooperatifin inşaatında çalıştırdıkları, dava konusu taşınmazın bu işler karşılığında müvekkiline devredildiği, kooperatif yönetiminin bu durumu biliyor olmasına ve bir çok defa bu konu taraflar arasında konuşulmuş olmasına rağmen müvekkili kooperatif üyesiymiş ve yükümlülüklerini yerine getirmemiş gibi işlem yaptığı savunulmuştur.
Davacı tarafça sunulan davacı kooperatif ve yüklenici … … … Müh. İnş. Ltd. Şti. arasındaki 31.07.2009 tarihli protokolde, “…Bu aşamadan sonra bahsi geçen inşaatlar için çalıştırılmak üzere çeşitli meslek gruplarından kişilere taşeron olarak iş verileceğinden dolayı bahsi geçen taşeronlar kendi meslek dallarından işler başlayana kadar kooperatife üye olarak ve üyelik vecibelerini yerine getirebilmek için aidat yatıracaklardır. Bu inşaatta çalıştırılacak taşeronlara iş karşılığı daire verilerek borçları ise inşaat bitiminde çıkacak kesin hesaba göre hesapları görülecektir. İnşaatta kendi mesleki işleri başlayana kadar ilgili kooperatifin hesabına yatıracakları üyelik aidatı kesin hesaptan düşülmek suretiyle daire maliyetinden çıkan fark müteahhit firma ilgili S.S. … …. … Kooperatifinden nakit para almış sayılacak ve yapılacak hak edişlerden düşülecektir.” hususları kararlaştırılmıştır. Davacı kooperatifçe bu protokole uygun olarak taşeronluk yapan davalının üye olarak kaydedildiği, kura çekimi sonucu adına konut tahsis edildiği, kesin maliyet sonunda protokole uygun olarak 90.000,00 TL. tahsil edilmiş gibi hesap hareketlerinin düzenlendiği ve 27.10.2014 tarihli “İşçilik ücreti (Üye aidatı)” açıklamalı tahsilat makbuzu düzenlenerek davalıya verildiği anlaşılmıştır.
Buna göre İlk derece Mahkemesince, davacı kooperatifçe üye olarak kaydedildiğini bilen, bu konuda yönetim ile görüşmeler yaptığını kabul eden, kura neticesi belirlenen konut kendisine tahsis edilen, genel kurullara üye sıfatıyla davet edilen, yaptığı ödemeyle ilişkin “üye aidatı” açıklamasıyla makbuz düzenlenerek kendisine verilen davalının, üye olarak kabul edildiği tarihten takip tarihine kadar, hatta yargılama sürecinde üye olmadığının tespiti yönünde herhangi bir dava açmamış olduğu da gözetilerek davacı kooperatifin üyesi olduğu kabul edilerek, takip konusu alacaktan sorumlu olup olmadığı yönünde uyuşmazlığın esasını incelemesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak üye olmadığının kabulü doğru olmamıştır.
2-Davalı kooperatif üyesinin takip konusu alacaktan sorumlu olup olmadığı ile ilgili uyuşmazlığa gelince;
Dosya kapsamından; davalının 31.03.2013 tarihinde davacı kooperatife üye olarak kabul edildiği, yönetim kurulunun 07.05.2016 tarihli kararı ile esas sözleşmenin değişen maddelerine göre kesin maliyet komisyonu kurulduğu, bu komisyonca yapılan belirlemeye göre davalı aleyhine icra takibi yapıldığı, dosyada tapu kaydı bulunmamakla birlikte davalıya tahsis edilen dairenin tapusunun kendisine devredilmiş olduğunun dava dilekçesinde açıklandığı, kooperatifin inşaatı biten …. dairelerin bir kısım ortaklara teslim edildiği ve tapularının devredildiği ancak…. blokun yapımının devam ettiği anlaşılmıştır.
Ticaret Sicili Memurluğu kayıtlarından; davacı kooperatifin ana sözleşmesinin 14, 61, 62 ve 63. maddelerinin değiştirildiği, bu değişikliğin 04.07.2010 tarihli genel kurulda kabul edildiği, buna göre ana sözleşmenin “Konut Maliyet Bedelleri” başlıklı 61. maddesinin;
“Geçici Ortalama Konut Maliyetlerinin Hesaplanması: Arsa bedeli ile … masrafları ve yol, su, elektrik gibi müşterek tesis masrafları bahçe ve spor alanı gibi genel hizmet tesis bedelleri genel giderler ve yönetim masraflarından kurası çekilecek konut başına düşen pay geçici ortalama konut maliyetini verir. Son etap inşaatın bitirilmesini müteakiben, bedel tespit tarihindeki kayıtlı ortakların ödediği paraların (B) fıkrasında belirtildiği şekilde tespit tarihine endekslenmiş miktarları ile kullanılan krediler ve diğer maliyetlerin hesap tespit tarihine endekslenmiş miktarları toplamından, kooperatif tarafından kredi geri ödemesi yapılmış ise bunun endekslenmiş miktarı tenzil edildikten sonra kalan miktara; tespit tarihindeki borç veya alacak durumuna göre belirlenen miktarın ila-ve veya tenzil edilmesiyle bulunacak genel toplamın tüm ortak adedine bölünmesi suretiyle geçici ortalama konut maliyeti hesaplanır.
(B)- Endeksleme: İnşaat maliyetlerindeki artışın ifadesi olan ….. tespit ve ilan ettiği müteahhitlik karne kat sayısı, endekslenecek tutarlara aylık bazda (yıllık artış sayısı 12 aya bölünerek) uygulanmak suretiyle endeksleme yapılır. Bedel tespitinin yapıldığı yılın geçmiş her ayı için bir evvelki yılın aylık değerleri esas alınır. Bu endeksleme sadece konut bedelinin tespiti için yapılır.
(C)- Kıymet takdiri (Şerefiye): Yönetim Kurulu kararı ile oluşturulacak en az üç kişilik teknik heyet tarafından her konut için konutların yeri, … durumu vs. özelliklerine göre ortalama değerden düşük ve yüksek değerler toplamı birbirine eşit olmak üzere kıymet takdiri yapılır. Teknik heyet kararı bir rapora bağlanarak tanzim tarihi ve imzaların doğruluğu bakımından noterce onaylandıktan sonra Yönetim Kurulunca taahhütlü mektup veya elden imza karşılığı ortaklara tebliğ edilir. Ortaklar tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde bu kıymetlere noter aracılığı ile itiraz edilebilir. On beş gün geçmesi ile itiraz hakkı kesin olarak düşer. İtiraz edildiği takdirde teknik heyet ile Yönetim Kurulunun kendi üyeleri arasından birer, itirazda bulunan ortaklar arasından itiraz süresinin bitiminden sonra en geç on beş gün içerisinde seçilecek bir kişi ile üç kişilik yeni bir heyet oluşturulur, itiraz eden ortakların temsilcisi bu süre içerisinde seçilmezse veya seçilen temsilci ismi yazılı olarak Kooperatif Yönetim Kuruluna bildirilmez ise itirazlar hiç yapılmamış sayılır. Yeni heyet tarafından kuruluşundan itibaren en geç on beş gün içine karar alınmak suretiyle tekrar kıymet takdiri yapılır, ittifak temin edilmezse kıymet takdiri en geç on beş gün içinde ekseriyetle yapılır. Bu şekilde bulunan değerlere itiraz edilemez ve kıymet takdiri kesinleşmiş olur. İtiraz ortakların kooperatife olan yükümlülüklerini yerine getirmesini geciktiremez.
(D)- Konutun kesin maliyet bedeli: (A), (B) fıkralarına göre hesaplanan tutara kesinleşen şerefiye bedeli eklenir veya bu bedelden indirilir. Böylece her konutun tespit tarihindeki değerlerle kesin maliyet bedeli oluşur. Her ortak kendisine düşen konutu kesin maliyet bedeli üzerinden kabulü mecburdur.
(E)- Konutların Erken Teslimi: Tüm konutların yapımı tamamlanmadan önce kura neticesinde kendisine konut tahsis edilmiş ve tamamlanmış olan ortağın kat mülkiyeti tapusunu alarak ortaklıktan ayrılmak istemesi halinde, tamamlanmış veya tahsis edilmiş konutların kesin maliyet bedeli belirlenerek tapusu verilebilir.
Söz konusu konutlar için kesin maliyet bedeli, yukarıdaki fıkralarda belirlenen esaslara uyulması ve (C) fıkrasında yer alan kıymet takdirinin tüm konutlar için hazırlanmış proje esas alınarak belirlenmesi suretiyle hesaplanır.
Bu şekilde konutunu teslim almak isteyen ortaklardan, ileride çıkabilecek ve tüm ortaklara yansıtılması gereken müşterek giderler ile erken konut teslimi ile sağlanan faydanın karşılığı olarak konutun teslim tarihindeki kesin maliyet bedelinin %10’u ayrıca alınır.” şeklinde değiştirildiği anlaşılmıştır.
Davalı ortakla ilgili ödeme tablosundan, davalıdan 15.10.2014 tarihinden- muhtemelen tapusu devredildikten- sonra aidat alınmadığı anlaşılmıştır. Bir kooperatif ortağının bağımsız bölümüne ait tapu kaydının adına tescil edilebilmesi için, ortağın taşınmazına yönelik olarak kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olması gerekmektedir. Davacı kooperatifçe bu ilkeye uygun olarak, tapu kayıtları devredilecek üyelere bağımsız bölümlerinin adlarına tescili öncesinde, o tarih itibariyle borçlarının belirlenmesi, bu borçların ödenmesi üzerine tapu kayıtlarının devredilmesi, devam eden inşaatlarla ilgili finansman giderleri de gözetilerek tapusu devredilen ve devredilmeyen tüm ortaklardan ana sözleşmenin 21. maddesine göre belirlenen ödemelerin aidat adı altında genel kurul kararı ile talep edilmesi gerekirken, ana sözleşmenin değişik 61. maddesindeki kesin maliyet hesabının tüm inşaatların tamamlanmasından sonra yapılabileceği hükmüne aykırı olarak, kesin maliyetin tüm inşaatlar tamamlanmadan tespit edilmesinin mümkün olmadığı da gözardı edilerek, ana sözleşmenin 61, 62 ve 63. maddelerindeki usullerle komisyon kurularak “Kesin Maliyet Bedelleri”nin tespitine çalışılması, inşaatlar devam ettiğinden devam eden inşaatlarla ilgili giderler sebebiyle yeniden “Kesin Maliyet Bedelleri”nin hesaplatılması, bu tutarların genel kurul kararı olmaksızın ortaklardan talep edilmesi hatalı olmuştur. Somut olayda ana sözleşmenin 61. maddesinin E bendindeki durum da söz konusu değildir.
İlk derece Mahkemesince, davalının ortaklığının türü ile ilgili bir uyuşmazlık bulunmadığı da gözetilerek, ana sözleşmenin 23. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmenin genel kurulun devredemeyeceği görev ve yetkilerinden olduğu, 07.05.2016 tarihli yönetim kurulu kararı ile oluşturulan Konut Kesin Maliyet Komisyonunca belirlenen tutarın, inşaatların tamamlanmaması nedeniyle ana sözleşmenin 61. maddesine uygun olmadığı, kesin maliyet bedeli istenmesi ile ilgili genel kurul kararı bulunsa dahi ana sözleşmeye uygun olmayacağından iptalinin mümkün olacağı, bu tutarla ilgili miktar ve ödeme şartlarını belirleyen bir genel kurul kararı olmadığı, bir sonraki genel kurulda yönetim kurulu faaliyet raporunun onaylanmasının genel kurul kararı bulunduğu şeklinde yorumlanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle aynı sonuca ulaşılması doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, yargılamada bulunan eksikliklerin tamamlanması nedeniyle, HMK’nın 353/(1)-b.3. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesinin kararının gerekçesi düzeltilerek, yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
I-Yukarıda (I) nolu bente açıklanan nedenlerle, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin diğer hususlara ilişkin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.3. maddesi uyarınca, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.11.2018 tarih ve 2017/690 E., 2018/821 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“1-DAVANIN REDDİNE,
2- Şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gereken 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan peşin olarak alınan 593,46 TL harçtan mahsubu ile artan 557,56 TL ‘nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına.
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların istekleri halinde ve karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine.
7-Davalı lehine 5.806,41TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine.


III-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde, gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,
IV-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
16.02.2022 tarihinde, HMK’nın 362/(1)-a. maddesi uyarınca (Ek madde 1 uyarınca yeniden değerleme oranına göre belirlenen 107.090,00 TL. kesinlik sınırının altında kaldığından) KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17.02.2022

….