Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2020/1213 E. 2023/618 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1213 – 2023/618
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

ESAS NO : 2020/1213
KARAR NO : 2023/618
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2018/130 E.-2019/900 K.
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVADA-DAVACI
VEKİLİ
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVADA-DAVALI
VEKİLİ :

Asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Asıl ve birleşen davada davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 22.10.2010 tarihinde yayınlanan, Rüzgâr Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği hükümlerince Rüzgâr Katkı Payı Anlaşması imzalandığını, bu anlaşma çerçevesinde davalının Fuat Rüzgâr Enerjisi Santraline ilişkin asıl davada 20.01.2017 ve 01.02.2018 tarihlerinde 230.690,10 TL., birleşen davada 16.01.2019 tarihli 160.043,44 TL. tutarında faturalar düzenlediğini, müvekkilince faturalara itiraz edildiğini, davalının müvekkilinin itirazlarını dikkate almaması üzerine ihtirazı kayıt düşülerek faturaların bedellerinin ödendiğini, davalının hakim durumda taraf olması, sözkonusu anlaşmanın tip sözleşme olması ve genel işlem koşulları içermesi ve dürüstlük kuralına aykırı hükümler ihtiva etmesi nedenleriyle içeriğine müdahale edilmesi gerektiğini, davalının elektrik piyasasında hâkim durumda olduğunu, müvekkilinin ürettiği elektriği her sene ortalama elektrik toptan satış fiyatına göre güncellediğini, masraflarının da bu güncelleme birimi üzerinden olması gerektiğini davalı tarafa ifade ettiğini, ancak davalının piyasada faaliyet gösteren teşebbüslere Rüzgâr Katkı Payı Anlaşması imzalarken önceden düzenlediği tip sözleşmedeki hükümleri dayattığını, müvekkilinin başka seçeneği olmadığı için bu tip sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, 6102 sayılı TTK’nın 55/f maddesi hükmünde, genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin ticari iş niteliğindeki sözleşme ilişkilerinde de uygulanacağının kabul edildiğini, davalı tarafça kesilen faturaların hangi sözleşme ilişkisine dayandığı hususunu ispat külfetinin davalıya ait olduğunu, müvekkilince hesaplanan tutar ile fatura bedeli arasında büyük bir fark olduğunu, muarazanın giderilmemesi durumunda müvekkilinin ülke için büyük bir yatırım olan RES’ni bir kaç yıldan fazla işletmesinin mümkün olmayacağını, iş bu davada istirdatı gereken tutarın şu aşamada hesaplanamadığını, bu nedenle belirsiz alacak davası açıldığını ileri sürerek, sözleşmenin uyarlanmasına, mümkün olmaması halinde taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine, her iki durumda da fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere asıl davada 82.226,30 TL.’nin, birleşen davada 71.149,16 TL.’nin ödeme tarihinden itibaren en yüksek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili; dava konusu RES Katkı Payı alınması ve buna yönelik Anlaşmaya ilişkin “Rüzgar ve Güneş Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Önlisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği” ve diğer ilgili mevzuat hükümleri ve sözleşme metninin incelenmesinden, RES Katkı Payı Anlaşmalarının özel hukuku aşan bir rejime tabi olduğu ve nitekim sözleşmede de özel hukuku aşan hükümler bulunduğunun açık olduğunu, somut uyuşmazlıkta, dava konusu faturanın idari sözleşme niteliğinde olduğu açık olan RES Katkı Payı anlaşmasının ilgili hükümleri uyarınca tesis edildiğini, idari sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün idari yargıya ait olduğunu, alacak miktarının tartışmasız veya açıkça belirli olduğu hallerde belirsiz alacak veya kısmi dava açılmasında alacaklının hukuki yararı bulunmadığını, müvekkili ile davacı arasında imzalanan Anlaşma gereğince Yönetmelik ve ekleri olan Taahhütname, Teklif Mektubu Formu ile Anlaşma hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda RES katkı payı faturasının hesaplandığını, teklif mektubunda faturaların verilen teklif fiyatının teklif yılından itibaren TÜFE ile kümülatif olarak güncellenerek hesaplanması gerektiğinin düzenlendiğini, Yönetmelik ekindeki Taahhütnamede faturalara itiraz edilmeden ödeneceği hususunun hükme bağlandığını, davacının iddiası doğrultusunda hesaplama yapılması halinde …’a ödenecek RES Katkı Payı tutarının yıllar içinde değer kaybedeceğini, Yönetmeliğin 9. maddesi ile RES Katkı Payı Anlaşmasının l0. maddesinde yer alan hükümlerde; “ödeme yükümlülüğünün üretim tesisinin ilk geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı” yazılı olup, davacının katkı payı borcu muaccel hale gelmeden fatura düzenlendiği iddiasının doğru olmadığını, davacının Yarışma Yönetmeliği, bu yönetmeliğin eki Teklif Mektubu ve Taahhütname ile RES Katkı Payı Anlaşmaları uyarınca faaliyetlerinin sonucunda bir katkı payı ödemesi yapması gerektiğini kabul ettiğini, ancak gelinen aşamada, dava konusu edilen faturaları kabul etmeyerek huzurdaki davayı açması ve istirdat talebinin yanında bir de hakimin sözleşmenin içeriğine müdahalesini istemesinin kötüniyetli hareket olduğu gibi, basiretli tacir ilkesiyle de bağdaşmadığını, Genel İşlem Koşullarına ilişkin düzenlemelerin tüketici konumunda olan gerçek kişileri korumak adına düzenlendiğini, hakimin sözleşmeye müdahalesi için öngörülemeyen durumların oluşması, değişen ve uyarlanması gereken sonuçlar doğması, bu durumların sözleşme adaletini bozması ve tarafların daha önce bunlara karşı bir önlem almadığından sözleşme şartlarının taraflardan biri aleyhine aşırı derecede değişmesi gerektiğini, oysa ki taraflar arasındaki dava konusu sözleşmenin en baştan geçerli olduğunu ve sözleşme şartlarında sonradan değişen ve hakimin müdahalesini gerektirir herhangi bir durumun söz konusu olmadığını, davanın zaman aşımına uğradığını, kabul anlamına gelmemek üzere faiz türü, oranı ve başlangıç tarihine itiraz ettiklerini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “Taraflar arasındaki ihtilaf, RES Katkı Payı hesaplamasının teklif mektubuna göre mi yoksa RES Katkı payı sözleşmesine göre mi yapılacağı noktasında toplanmaktadır. Türk Borçlar Hukukuna göre sözleşmeye bağlılık ve sözleşme serbestisi ilkeleri bulunmakta olup bu ilkelere göre sözleşmenin aynen uygulanması esastır. Sözleşme öncesi yapılan teklifler icap mahiyetinde olup sözleşme imzalandıktan sonra artık icaplar değil sözleşme hükümleri geçerlidir. Taraflar arasında düzenlenen RES Katkı Payı anlaşmasının 3. maddesinde katkı payının nasıl hesaplanacağı açık bir şekilde düzenlenmiş olup, söz konusu düzenleme aynı zamanda yönetmeliğe de uygundur. Yani sözleşme yasa ve ahlaka da aykırı olmadığı için geçerli olup tarafların anayasası sayılan sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir. Bu durumda davalı tarafından sözleşme hükümlerine aykırı sözleşmeden önceki teklif mektubunda belirtilen kriterlere göre hesaplama yapılarak davacıdan talepte bulunulması sözleşme ve mevzuata aykırı olduğundan sözleşmedeki hesaplamaya göre fazladan talep ve tahsil edilen, asıl dava bakımından 82.226,30 TL nin, birleşen dava dosyası bakımından ise 71.149,16 TL’nin ödeme tarihleri olan 15.02.2018 ve 30. 01.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. (Ankara 23. BAM 2017/1552 esas 2019/272 karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Ancak davacı davasını terditli olarak açmış olup birinci talep reddedilmekle birlikte terditli ikinci talebi tam kabul edildiğinden terditli birinci talebin reddi nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmemesi gerektiği kanaatine varılmıştır.” gerekçesiyle, asıl ve birleşen davada davacının Rüzgar Katkı Payı anlaşmasının dürüstlük kuralına aykırı maddelerin hükümsüzlüğüne ve sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin talebinin reddine, taraflar arasındaki muarazanın men’i ve alacak talepleri bakımından ise davanın kabulü ile taraflar arasındaki sözleşmenin hesaplama yöntemine ilişkin muarazanın men’ine, asıl davada 82.226,30 TL’nin, 31.016,16 TL’si bakımından 02.02.2017 tarihinden, kalan miktar bakımından ise 15.02.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, birleşen davada 71.149,16 TL’nin, 30.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine
karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu RES Katkı Payı Anlaşması gibi EPDK onayına tabi olan ve EPDK’nğn ikincil düzenlemelerinde yer alan anlaşmaların ticari anlaşma olmadığını, bu anlaşmalardan kaynaklanan anlaşmaların idari yargıda görülmesi gerektiğini,
Davacının dava konusu fatura bedelinin hesabında uygulanması gerektiğini ileri sürdüğü formüle göre alacak miktarını tam ve kesin olarak belirlemesi mümkün olduğundan HMK’nın 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı olmadığını,
Davacının Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği kapsamında gerçekleştirilen yarışmalar sırasında sunduğu teklifler doğrultusunda… olmak üzere dört ayrı tesis için sisteme bağlantı hakkı kazandığını, üretim tesisinin geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren yirmi yıl boyunca müvekkile RES Katkı Payı ödemeyi taahhüt ettiği RES Katkı Payı Anlaşmaları aktedildiğini,
Müvekkilince RES Katkı Payı Anlaşması gereğince, Yönetmelik ve ekleri olan taahhütname, teklif mektubu formu ile anlaşma hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucu RES Katkı Payı Faturaları hesaplandığını,
Davacı tarafından sunulan teklif mektubunda, davacı şirket tarafından toplam RES Katkı Payı tutarının teklif yılından ödemeye esas üretim yılına kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından Ocak ayında açıklanan yıllık tüketici fiyat endeksi (TÜFE oranında güncelleştirilerek (kümülatif) ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiğini,
Yine davacı tarafından yarışma sırasında imzalanarak sunulan taahhütnamede RES Katkı Payına ilişkin fatura tutarının en geç belirtilen tarihte ödeneceğinin taahhüt edildiğini,
Yarışma Yönetmeliğinde de RES Katkı Payı tutarının ne şekilde hesaplanacağının düzenlendiğini, müvekkiline ödenecek katkı payı tutarının yıllar içerisinde değer kaybını önlemek adına tüketici fiyat endeksinin (TÜFE) formülasyonda yer aldığını,
Davacı tarafından imzalanan RES Katkı Payı Anlaşması ve teklif mektubunun Yarışma Yönetmeliğinin aynı tarihte yayımlanan ekleri olduğunu, hal böyle iken Yönetmelik, ekleri ve içeriği birbirinden ayrı değerlendirilerek aralarında hiyerarşik bir ilişki kurmak suretiyle teklif mektubunun yok sayılmasının hukuka uygun olmadığını,
Yönetmelik gereği ekinde yer alan Katkı Payı Anlaşmasının imzalanmasının zorunlu olduğunu, müvekkili Teşekkülün veya davacının söz konusu anlaşma üzerinde oynama imkânı bulunmadığını,
Davacı tarafça taahhütname, teklif mektubu formu ve anlaşma içeriklerini önceden bilindiğini, bu şartlarda yarışmaya katılım sağlanarak teklif verildiğini, davacının yarışma sırasında sunduğu teklifin tüm şartları ile birlikte davacı şirket için bağlayıcı olduğunu,
Davacının teklifinde yer alan hesap şekli ile bağlı olmadığının kabulünün, diğer istekli firmalar bakımından haksız rekabet teşkil edeceğini, yarışmanın sonucuna dahi etki edebilecek hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağını,
RES Katkı Payının davacı şirketçe iddia olunduğu şekilde uygulanacağı düşünülürse yıllara yayılan sürecin enflasyon ve fiyat değişimleriyle birlikte, müvekkili Kurumun hak ve menfaatlerini zedeleyici mahiyette olmasının yanı sıra uygulamanın gerekçesine aykırılık teşkil edeceğini, bu hatalı yorumun müvekkili …’a ödenecek RES Katkı Payı tutarının yıllar içerisinde değer kaybetmesine yol açacağını,
Müvekkili temerrüde düşürülmediğinden ödeme tarihinden itibaren faiz talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın öncelikle usulden, aksi halde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından asıl ve birleşen davada davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
II-Asıl ve birleşen dava, taraflar arasındaki RES Katkı Payı Anlaşmasının uyarlanması, bunun mümkün olmaması halinde taraflar arasındaki RES Katkı Payı bedeli ile ilgili muarazanın giderilmesi, her iki durumda da fazla ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkindir.
6098 sayılı TBK’ndaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin maddelerdeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar.
Nedensiz zenginleşmede TBK’nın 117/2. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olmaması halinde haksız iktisap tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebilir ise de, somut olayda, sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan alacağın tahsili kapsamında talep edilen bedele borçlunun bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren faiz istenebilir. Bu durumda, İlk derece Mahkemesince, asıl ve birleşen davada davacı vekilince, davalının asıl ve birleşen davadan önce TBK’nın 117. maddesi hükmüne uygun olarak miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtarname ile temerrüde düşürüldüğünün iddia edilmediği ve ihtarname sunulmadığı gözetilerek, asıl ve birleşen davada kabulüne karar verilen alacağa asıl ve birleşen dava tarihlerinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi gerekirken, ödeme tarihlerinden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır.
Buna göre Dairemizce, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin diğer istinaf sebeplerinin reddine,
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK.’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.12.2019 tarih ve 2018/130 E., 2019/900 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“Asıl dava dosyası bakımından;
1-Davacının Rüzgar Katkı Payı anlaşmasının dürüstlük kuralına aykırı maddelerin hükümsüzlüğüne ve sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin talebinin reddine,
2-Davacının taraflar arasındaki muarazanın men’ine ve alacak taleplerine ilişkin talepleri bakımından ise davanın kabulü ile
Taraflar arasındaki sözleşmenin hesaplama yöntemine ilişkin muarazanın men’ine, 82.226,3 TL’nin 16.02.2018 asıl dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Birleşen Ankara 11. ATMnin 2019/123 E. sayılı dava dosyası bakımından;
1-Davacının Rüzgar Katkı Payı anlaşmasının dürüstlük kuralına aykırı maddelerin hükümsüzlüğüne ve sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin talebinin reddine,
2-Davacının taraflar arasındaki muarazanın men’ine ve alacak taleplerine ilişkin talepleri bakımından ise davanın kabulü ile
Taraflar arasındaki sözleşmenin hesaplama yöntemine ilişkin muarazanın men’ine, 71.149,16 TL’nin, 15.03.2019 birleşen dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Alınması gerekli 10.477,07 TL harcın peşin alınan 2.619,37 TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 7.857,70 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL ve 44.40 TL başvurma harcı ile 2.619,37 TL peşin/nispi harç olmak üzere toplam 2.699,67 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan tebligat ve posta gideri ile bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.197,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden asıl dava bakımından A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 9.328,10 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, birleşen dava bakımından A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 8.176,40 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde YATIRANA İADESİNE,”
III-Asıl ve birleşen davada davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde , gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,
IV-Asıl ve birleşen davada davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
V-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
05.04.2023 tarihinde, HMK’nın 362/(1)-a. maddesi uyarınca (Ek madde 1 uyarınca yeniden değerleme oranına göre belirlenen 238.730,00 TL. kesinlik sınırının altında kaldığından) KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 05/04/2023

Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip