Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/961 E. 2022/1358 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

ESAS NO : 2019/961
KARAR NO : 2022/1358

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 19.12.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2015/1202E., 2018/1020K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkilinin davalı kooperatifin 2582 numaralı üyesi olduğunu, davalı kooperatifte görev yapan yetkili ziraat mühendisi …hakkında kooperatifteki usulsüz işlemleri nedeni ile, görevi kötüye kullanma ve nitelikli dolandırıcılık, yöneticiler hakkında da zimmet ve görevi kötüye kullanmak suçlarından Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/14485 soruşturma numarası ile soruşturma başlatıldığını, usulsüz işlemler nedeni ile bir çok kooperatif üyesinin borçlandırıldığını, müvekkilinin kooperatif ile hiç bir sıkıntı yaşamayıp kooperatife olan borçlarını zamanında ödeyen bir ortak olduğunu, davalı kooperatifte usulsüzlükler ortaya çıkınca müvekkilinin adına kayıtlı borçlarını sorgulattığı ve … numaralı senetle 19.552,34 TL kredi kullandığının tespit edildiğini, müvekkilinin bu krediyi kullanmadığını, kooperatife herhangi bir borcu olmadığını, senedin üst kısımları kapatılmak suretiyle hileli davranışlar ile müvekkiline fark ettirilmeden imzalattırıldığını, müvekkilinin durumunun gayet iyi olduğunu, nakit kredi ihtiyacının bulunmadığını, müvekkili gibi yüzlerce çiftçinin de dolandırıldığını belirterek, müvekkilinin davaya konu ettiği senetten dolayı borcunun olmadığının tespitine, senedin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; müvekkili kooperatif ile davacı arasındaki ilişkinin ticari bir ilişki olmadığını, bu nedenle ticaret mahkemesinin görevli olmadığını, görev yönünden davanın reddine karar verilmesini istediklerini, davacının … numaralı senedin düzenlenmesini gerektirecek bir talebi olmadığını iddia ettiğini ancak davacının imzasını taşıyan dilekçe incelendiğinde, davacının borcunun yenilenmesini talep ettiğinin görüldüğünü, senet yenilemenin ihtiyaç kredisi olduğunu, çiftçinin kooperatife olan borçlarının çıkan Bakanlar Kurulu kararları ve genelgeleri doğrultusunda yapılandırıldığını, kullanmadığını iddia ettiği kredi için davacının senet imzalamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kooperatifin kredi ile ilgili senetleri, kağıtları ve taahhütnamelerinin ilam hükmüne haiz olduğunu, davacının iddialarını ispat etmesi gerektiğini, davacının dava tarihinden önce davaya konu borcu ödediğini, menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını savunarak, davanın reddine, % 20 oranında tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “Dava, 23/12/2013 düzenleme tarihli, 01/09/2014 vade tarihli, 19.552,34 TL bedelli, … numaralı kredi borç senedinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti istemi ile açılan menfi tespit davasıdır.
… Tarım Kredi Kooperatifi Müdürlüğü’nün 10/11/2016 tarihli 309 sayılı cevabi yazısı ile … nolu senet bedelinin 26/09/2014 tarihinde 8.399,70 TL olarak ödendiğinin, 09/09/2014 tarihinde de 13.202,51 TL olarak ödendiği bildirilerek, yazı ekinde de tahsil fişleri sunulmuştur.
Davacı vekili davaya konu edilen senedin dava tarihinden önce ödendiğine dair cevap verilmiş ise de, kooperatif tarafından geçmiş borçlar yapılandırıldığı için ödeme olarak gözüktüğünü, muhtemelen müvekkilinin borcunun da bu şekilde ödendi olarak gözüktüğünü, davayı istirdat davası olarak devam ettirmek istediklerini beyan etmiştir.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez ancak borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.
Buna rağmen borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra hukuk mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17/03/2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07/12/2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Dava şartlarından birisi de dava açılmasında davacının hukuki yararının bulunmasıdır. Dava hakkı hukuki yararla sınırlıdır. Tespit davasında hukuki yarar da, başka şekilde hukuki korunmanın sağlanamaması halinde vardır. Bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu, tespit davası açılabilmesi için tek başına yeterli değildir. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının dava açmada hukuki yararı yoktur.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili, 23/12/2013 düzenleme tarihli, 01/09/2014 vade tarihli, 19.552,34 TL bedelli, … numaralı kredi borç senedinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Mahkememizce celp edilen davalı kooperatif kayıtları dikkate alındığında … nolu senet bedelinin 26/09/2014 tarihinde 8.399,70 TL olarak ve 09/09/2014 tarihinde 13.202,51 TL olarak ödendiği anlaşılmıştır. İşbu dava ise 31/07/2015 tarihinde açılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/01/2016 tarihli 2014/19-674 esas, 2016/76 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere borçlu borcunu ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması gerekmektedir. TBK’nın 77. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca dava açılması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre hukuki yararın dava şartı olması ve mahkemece her aşamada gözönüne alınması gerekmesi nendeniyle HMK’nın 114/1-(h) ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğuna ilişkin dava şartı yokluğundan davacının davasının usulden reddine, mahkememizce ihtiyati tedbir kararı verilmediği için davalının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararları olamayacağından İİK’nun 72/4 maddesinde yazılı tazminat koşulları bulunmadığından davalının % 20 oranında tazminat isteminin de reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: davalı kooperatifin çiftçileri dolandırdığını, kullanılmayan kredileri kullanılmış gibi gösterdiğini, çiftçilerin almadıkları mal hizmet ve kredilere ilişkin olarak üyeleri kandırmak suretiyle ödenen borçları kendi hesaplarına geçirdiklerini, mağduriyeti yaşatan kooperatif memurları hakkında zimmet, görevi kötüye kullanma suçlamalarından soruşturma yapılmakta olduğunu, yerel mahkemenin söz konusu savcılık soruşturma dosyasının neticesini tüm taleplerine rağmen bekletici mesele yapmadığını, kooperatifin 25.06.2015 tarihinde verdiği yazıyla müvekkiline söz konusu senet nedeniyle borçlu olduğunu ve borcu ödemesini ya da mahkemeye başvurmasını bildirdiğini, 31.07.2015 tarihine kadar süre verdiğini, müvekkilinin de ilgili yazı nedeniyle söz konusu senet dolayısıyla borçlu da olmadığından bahisle 31.07.2015 tarihinde mahkemeye başvurduğunu, yerel mahkemenin savcılık dosyasını beklemediğini, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık dinlemesi yapmadığını, eksik inceleme ile karar verdiğini, davanın açılmasına sebebiyet vermedikleri için davacı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesinin doğru olmadığını bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından; davalı kooperatifin 23.12.2013 tarihli, … nolu senede ait kredi borcu için mahkemeye müracaat edilmesi, itiraz olmaması halinde borcun ödenmesi, aksi halde cebri icraya başvurulacağı yolundaki yazısı üzerine, 31.07.2015 tarihinde bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talebiyle iş bu davanın açıldığı, yargılama aşamasında, davalı kooperatifin 10.11.2016 tarihli 309 sayılı cevabı yazısı ile … nolu senet bedelinin 26.09.2014 tarihinde 8.399,70 TL ve 09.09.2014 tarihinde de 13.202,51 TL olarak ödendiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “Islahın zamanı ve şekli” başlıklı 177. maddesi,
“(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” hükmünü içermektedir.
Dava konusu edilen senedin, dava tarihinden önce ödenmiş olduğunun davalı kooperatifçe bildirilmesi üzerine, “, 19.12.2018 tarihli duruşmada “…Biz davamızı istirdat davası olarak devam ettirmek istiyoruz, bu konuda beyanda bulunmak üzere süre talep ediyoruz.” şeklinde beyanlarda bulunulduğu, 19.12.2018 tarihli duruşmada, İlk derece Mahkemesince, “Davacı vekilince davayı istirdat davası olarak devam ettirmek istedikleri şeklinde sözlü beyanda bulunduğundan HMK’nun 30. Maddesi ve dosya kapsamı gereği bu konuda süre verilmesine yönelik talebin reddine…” karar verildikten sonra, istinafa konu karar verilmiştir.
Buna göre İlk derece Mahkemesince, HMK’nın 177. maddesi uyarınca, ıslahın bir tarafın mahkemeye karşı, yazılı veya sözlü olarak, tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılacağı, ıslahın tamamlanmasının karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne bağlı olmadığı, somut olayda da, davacı vekilinin, davaya istirdat davası olarak devam etmek istediklerine ilişkin ıslah beyanında bulunduğu gözetilerek, tarafların delillerinin bu çerçevede toplanıp değerlendirilmesi gerekirken, iş bu davanın ortada icra takibi ve icra dosyasına yapılmış bir ödeme bulunmadığından İİK’nın 72. maddesine dayalı menfi tespit davası olmadığı, ıslah edilmiş şekliyle sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davası olduğu hususları gözardı edilerek, İİK’nın 72. maddesindeki menfi tespit davasına ilişkin ilke ve açıklamaları içerir Hukuk Genel Kurulu kararı esas alınarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca, esasını incelemeden İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Kararın kaldırılması nedenine göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK m. 353/1,a.6. gereğince, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1202E., 2018/1020K. sayılı dava dosyasında verdiği 19.12.2018 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

3-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
4-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
5-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
22.09.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 23.09.2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …