Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/850 E. 2023/1702 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2019/850
KARAR NO : 2023/1702

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04.12.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2015/53E., 2018/921K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :

Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; Davalı kurum ile davacı şirket arasında 2012 yılında kamu hizmet alımına ilişkin sözleşme imzalandığını, davacı şirketin sözleşmede yer alan edimlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini, ancak davalı kurumun söz konusu sözleşmeye istinaden ödemesi gerekli istihkaktan 109.371,15 TL kesinti yaptığını, yapılan bu kesintinin haksız olduğunu, bu nedenle davacının alacağının tahsili yönünde Ankara 25. İcra Müdürlüğü’nün 2012/16303 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, davalı borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, yapılan kesintilerin tahakkuk ettirilen cezadan kaynaklandığını, haksız kesinti söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince ” Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle, davacının hak edişinden yapılan kesintinin iadesine yönelik yapılan ilamsız icra takibine itiraz üzerine, İ.İ.K.nun 67.maddesine göre açılan itirazın iptali davasıdır. Davanın yasal bir yıllık süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır
….
Somut olayda; taraflar arasında hizmet alımına ilişkin sözleşme bulunduğu ve davacı firmanın edimini yerine getirdiği konularında anlaşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki anlaşmazlık; davacı firmanın bir kısım edimini usulüne uygun olarak yerine getirip getirmediği ve buna göre davacının hak edişinden yapılan kesintilerin sözleşme ve şartnamelere uygun olup olmadığı, yapılan kesinti miktarının davacıya iadesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Mahkememizce alınan bilirkişi heyet rapor ve ek raporlarının usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçeli olduğu görülmüştür.
Alınan bilirkişi heyet raporu ve ek raporları diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde; davalı tarafından davacının istihkakından iki ayrı kesinti yapılmıştır. İcra takip dosyasında da bir örneği bulunan muhasebe cari hesap ekstresine göre davacının istihkakından 109.371,15 TL kesilmiştir. Ayrıca dosyada sunulan iç yazışmalardan da davacının 1-15/05/2012 dönemi istihkakı KDV dahil 340.618,42 TL olup bu rakamdan APG devir cezası olarak 97.000 TL “sözleşme uzamasından doğan damga vergisi” olarak 2.371,15 TL ve sigorta primi için emanete alınan 10.000 TL olmak üzere toplam 109.371,15 TL kesildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından bu rakam anapara alacağı olarak icra takibine konu edilmiştir.
Birinci kesinti yönünden yapılan değerlendirmede; Birinci kesinti, 27/07/2007 tarihli sözleşme kapsamında 01/08/1997–30/03/2010 tarihleri arasında tekel dışı gönderilen toplam 72 işçi ile dağıtım işi döneminde Temmuz 2009 ve Mart 2010 tarihleri arasında yerlerine gününde teslim edilmediği ve sonraki güne devredildiği iddia edilen APG gönderilerinin toplamının 38.800 adet olduğu, şartname gereğince her bir devir durumu için gönderi bedeli olan 2,50 TL ceza kesilecek olması gerekçesiyle (38.800 x 2,50) = 97.000 TL’nin ceza olarak davacının Mayıs 2012 istihkakından kesilmesi işlemidir.
Davacı 97.000 + 2.371,15= 99.371,15 TL’nin kesilmesi ile ilgili olarak bildirilen sebebe itiraz etmekte ve üç yıl önceki bir sözleşmenin Temmuz 2009 ile Mart 2010 arasındaki kısmının eksik ifa edildiği iddiasıyla 2012 sözleşmesindeki alacaktan tek yanlı biçimde kesinti yapılmasının haksız olduğunu iddia etmektedir.
Sözleşme eki Teknik Şartnamenin “Cezalar ve Kesintiler” başlıklı 9. maddesi yüklenicilere kesilebilecek cezaları belirtmektedir. Ancak sözleşmede ve eki Teknik ve İdari Şartnamede bu tür bir cezai işlemin hangi süre içinde ve hangi iş akış süreci sonunda kesilebileceği hususunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşılık Teknik Şartnamenin “idarenin sorumlulukları” başlıklı 7.maddesinin 7.8.alt bendinde sürecin takibine ilişkin tüm belgelerin davalı idare tarafından arşivleneceği yazılıdır. Bu durumda iddiasını ispat yükü davalı …’ye düşmektedir.
Davalı … vekili dosyaya iki klasör delil ibraz etmiş olup, birinin taraflar arasında 2007 ile 2012 yılları arasında akdedilen çeşitli dönemlere ait tüm sözleşmelerin ve eki Teknik ve İdari Şartnamelerin fotokopilerinden oluştuğu, diğerinde ise davacı ve diğer bir kısım şirketlerle yapılan hizmet alımı sözleşmelerindeki çeşitli hukuki problemler hakkındaki iç yazışmalardan oluştuğu görülmüştür.
İbraz edilen deliller arasında dava konusu bu kesinti ile ilgili olarak davalı tarafça tek yanlı olarak süresi içinde tutulmuş herhangi bir tutanağa rastlanmamıştır. Kesintiye ilişkin tüm yazışmaların 2012 yılına ait olduğu, ancak cezaya konu edilen 2009 ve 2010 yıllarına ait herhangi bir tutanağın veya tespitin ibraz edilmediği görülmüştür. Dolayısıyla davalı tarafından cezayı gerektiren devir hususunun “varlığına”, “davacıya tebliğ edildiğine” ve davacı tarafından açıkça ya da sükutla “kabul edildiğine” ya da açıkça “reddedildiğine” dair bir delil ibraz edilmediği, bu durumda davalı İdarece herhangi bir somut delile ya da karşılıklı kabule dayanmayan 99.371,15 TL’ye ilişkin ceza kesintisinin ve takibin bu kısmına itirazının haksız olduğu kanaatine varılmıştır.
İkinci kesinti yönünden yapılan değerlendirmede; İkinci kesinti, 29/03/2012 tarihli sözleşme kapsamında çalıştırılmış olan işçiler … için yatırılması gereken sigorta primlerinden 25 günlük SGK primi kısmının davacı tarafından yatırılmamış olduğu gerekçesiyle ve SGK’ya karşı müteselsil sorumluluk söz konusu olduğundan bu ödeme ile ilgili olarak tedbir mahiyetinde davacının istihkakından 10.000 TL’nin kesilmesi işlemidir. ….
SGK Müdürlüğünden gönderilen 08/05/2018 tarihli cevabi yazısında; merkezlerine bağlı bulunan 4 5320 01 01 1220112 006 0217 sicil numaralı … Ltd. Şti. adına kayıtlı … .. adresinde kurulu Posta Dağıtım İşi işyerinin 01/04/2012 tarihinde 5510 sayılı Kanun kapsamına alınmış olup 02/06/2012 tarihinden itibaren işçilik bildirimlerinin bulunmadığı, anılan işyeri ile ilgili olarak ilgi tarih sayılı istinaden yapılan araştırmada 08/05/2018 tarihi itibariyle 2012/04-05, 2013/04 dönemlerine ait gecikme zammı ile birlikte toplam 433.428,14 TL prim, işsizlik, damga ve idari para cezası borcu bulunduğu bildirilmiştir. Söz konusu dönemlerin 2012/04-05 olan kısmı dava ile ilgili olup, 433.2-428,14 TL tutarındaki borcun ne kadarının bu döneme ilişkin olduğu belli değildir.
Ancak, davalı …’nin davacının SGK’ya olan borcuna mahsuben ve davacı adına emanet hesabında tuttuğu 10.000,00 TL’yi SGK’ya ödediğine veya ödemesi gerektiğine dair bir delil ibraz etmediği anlaşılmakla bu paranın da davacıya iadesi gerektiği ve takibin bu kısmına itirazının da haksız olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı firma tarafından takipte yasal faiz talep edildiği, faizin haksız kesinti tarihi olan 31/05/2012 tarihinden hesaplanması gerektiği, buna göre mahkememizce yapılan hesaplama sonucunda kesinti tarihinden icra takip tarihine kadar işlemiş yasal faiz miktarının 4.719,44 TL olduğu (bilirkişi tarafından yapılan faiz hesabının yanlış olduğu) anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle; davalının borca itirazının kısmen haksız olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile; davalının Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2012/16303 Esas sayılı dosyasında 109.371,15 TL asıl alacak, 4.719,44 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 114.090,59 TL alacağa yönelik itirazının iptali ile, asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren yıllık %9 oranını geçmemek kaydıyla değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine; davalının likit olan borca haksız olarak itirazda bulunduğu belirlenmekle İİK’nun 67/2. maddesi gereğince asıl alacağın %20’si oranında 21.874,23 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşme hükmü gereği müvekkili şirketin yapmış olduğu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığını, davacı firmanın söz konusu eksikleri gidermediğini, akdedilen sözleşmeye ve şartnamelere aykırı davranıldığını, bu nedenle yapılan kesintilerin iadesinin mümkün olmadığını, davanın reddi gerektiğini bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, davacı hak edişinden haksız kesinti yapıldığı iddiası ile alacağın tahsili için davalı hakkında yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK m. 353/1,b,1 gereğince; Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/53E., 2018/921K. sayılı dava dosyasında verdiği 04.12.2018 tarihli kararına yönelik davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Harç peşin olarak yatırıldığından tekrar harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
01.11.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 02.11.2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır