Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/844 E. 2021/758 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2019
ESAS-KARAR NUMARASI : …

Davacılar vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisinin 12.09.2014 tarihinde vefat ettiğini, murisin kullandığı ihtiyaç kredisine istinaden davalı sigorta şirketi nezdinde iki adet uzun süreli kredi hayat sigortası yaptırdığını, vefat nedeniyle sigorta bedelinin miras payları oranında davacılara ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, her bir davacı için şimdilik 100,00 TL olmak üzere toplam 400,00-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, poliçelerde lehdar olarak …..gösterildiğini, davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, müteveffanın sigorta başvuru formunun düzenlenmesi sırasında gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, vefat tazminatının yasal hükümler çerçevesinde ödenmesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “… somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacıların murisinin hayat sözleşmelerinin kuruluşunda beyan yükümlülüğünü kasten ihlal edip etmediği, eğer beyan yükümlülüğünü ihlal etmiş ise bu ihlal ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı olup olmadığı ve davacıların taraf sıfatının bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı, davacıların murisinin beyan yükümlülüğünü kasten ihlal ettiği,…. sigorta sözleşmesi akdinden önceki beyan yükümlülüğünü kasten ihlale sebebiyet veren “beyin sapı felç sendromu tanısı” ile ölümüne sebebiyet veren “intraserebral hemoraji/intiraiserebral hematom+İKK” arasında illiyet bağı olduğu, bu sebeplerden dolayı davacı tarafın iddiasının aksine TTK 1439/2 gereğince davalının tazminat ödeme borcunun ortadan kalkacağı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle: bilirkişi raporlarının usulüne uygun olarak düzenlenmediğini, bu durumun HMK 226’ya açıkça aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda “tazminat ödeme borcunun ortadan kalkacağının kabulü gerektiği” şeklinde hukuki değerlendirme yapılarak davanın esası için açıkça görüş bildirilmesinin HMK 279/4’e göre aykırı olduğunu ve karara esas alınamayacağını, illiyet bağının değerlendirilmesi için uzman bir bilirkişi heyetinin atanmadığını, vakanın sadece bir nörolog tarafından değerlendirildiğini, nörolog, kardiyolog ve adli tıp uzmanından oluşan bir bilirkişi heyeti tarafından konunun incelenmesinin gerektiğini, poliçe düzenlenirken sigorta şirketi tarafından gerekli bilgilerin ve açıklamaların yapılmadığını beyan ederek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak uzman bir bilirkişi heyetinden illiyet bağına ilişkin rapor alınmasını, davalı tarafın bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin tespit edilmesini ve talepleri kabul görmez ise yerel mahkeme kararının kaldırılması ile dosyanın ilk derece mahkemesine iade edilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
14.02.2011 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1. maddesinde; “(1) Türk Ticaret Kanunu, 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu Kanundaki hükümlerle, bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümlerdir.”;
3. maddesinde; “(1) Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” belirlemesi yapılarak,
4. maddede de mutlak ticari davalar sayılmıştır. Buna göre;
“(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26.06.2012-6335 S.K./1.md.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b)Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 96’uncu maddelerinde,
c)11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580’inci maddelerinde,
d)Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e)Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f)Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26.06.2012-6335 S.K./1.md.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.”.
Öte yandan, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve tüketici kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde, “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken, 83/2. maddesinde de, “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Davacılar, davalı sigorta şirketi ile hayat sigorta sözleşmesi imzalayan murisin mirasçılarıdır.
Uyuşmazlık, bir tarafı tüketici olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; dava, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra,09.09.2015 tarihinde açılmıştır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır. (Yargıtay 11.H.D., 10.10.2016 T.,…. K.) Dolayısıyla davaya asliye ticaret mahkemesince bakılarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
İlk derece mahkemeleri gibi, istinaf mahkemesi ve Yargıtay da istinaf ve temyiz incelemesi sırasında, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını kendiliğinden gözetip incelemekle yükümlüdür. Bunun için tarafların hükmü görevsizlik nedeniyle de istinaf veya temyiz etmiş olmalarına gerek yoktur. Çünkü hükmü veren mahkemenin görevsiz olması mutlak bir istinaf ve temyiz sebebidir.(HMK m. 353/a-3, m.371/b) (Prof. Dr. Baki KURU-İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku.Legal Yayınevi Ağustos 2016.s.97)
Bu durumda Dairemizce, HMK’nın 353/(1)-a.3. maddesi gereğince, esası incelenmeden kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Kararın kaldırılması nedenine göre davacılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle, HMK m. 353/1,a.3 gereğince, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce….K. sayılı dava dosyasında verilen 31/01/2019 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
3- Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf harçlarının istinaf kanun yoluna başvuran davacılara iadesine,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine,
5-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
25/05/2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır