Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/798 E. 2023/1995 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2019/798
KARAR NO : 2023/1995

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : Doç. Dr. … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17.05.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2010/724 E., 2018/363 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352’nci maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili müvekkili banka şube ve birimlerinde kullanılmakta olan bilgisayar ve donanımların bakım, onarım ve altyapı işlerinin 21.07.2016 günü imzalanan sözleşmeye istinaden davalı şirket tarafından gerçekleştirildiğini, bu sözleşmenin süresinin 30.11.2009 günü sona erdiğini,
Bildirilen tarihten itibaren davalı şirketten hizmet alınamadığını, sözleşmenin imzalandığı günden Temmuz 2008 dönemine kadar şirketin çalışmalarında önemli sayılabilecek aksaklıklar yaşanmadığını, Temmuz 2008 tarihinden itibaren davalı şirketin sözleşme yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi yerine getirmediğini,
Davalı şirket ile müvekkili banka arasında 1.501 adet kesintisiz güç kaynağı, akü, kabinet, yönetim yazılım ve donanımın satın alınması ve kullanım dışı bırakılacak kesintisiz güç kaynakları ile akülerin satılması amacıyla 14.03.2008 tarihli protokol ve 27.05.2008 tarihli ek protokolün de imzalanmış olduğunu, protokol ve ek protokolden kaynaklanan alacaklarının bulunduğunu,
Davalı şirket hakkında ”Saha Bakım Destek İhalesi İdari Şartnamesi”nin 51’inci ve diğer maddelerinde belirtilen ceza hükümlerinin uygulandığını,
Söz konusu iki protokolden doğan alacaklarının toplam 673.694,16 USD + 11.090.525.47 TL olduğunu, davalı şirketin hakediş olan 4.838.130,01 TL mahsup edildiğinde davalı şirketten tahsili gereken toplam tutarın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 673.694,16 USD + 6.252.395,46 TL olduğunu, bu tutarların KDV’siz tutarlar olduğunu, bu kalemler için KDV alacaklarının bilirkişi tarafından hesaplanması ve hüküm altına alınacak miktara ilave edilmesi gerektiğini,
İleri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 6.252.395,46 TL’nin tahakkuk tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 2’nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hesaplanacak avans faizi ile birlikte, 673.694,16 USD’nin tahakkuk tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca döviz faizi ile birlikte, dava konusu edilen alacakların KDV ve BSMV ilave edilerek, işleyecek faizlere BSMV ilave edilerek davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yürütülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili müvekkilinin anılan sözleşmelerin tarafın olduğunu, buna göre … AŞ’nin Genel Müdürlük, Bölge Başkanlıkları ile bütün şube, büro ve ödeme merkezlerindeki bilgi teknolojileri donanımlarının bakım-onarım, destek ve alt yapı işleriyle yeni alınacak donanımların kurulum ve destek işlerinin 3 yıl süresinde yapılması’nı üstlendiklerini,
İdari Şartnamenin 30’uncu maddesinde ödemenin nasıl yapılacağının, 33’üncü maddesinde işe başlama tarihlerinin düzenlendiğini, müvekkilinin sözleşmenin imzalanmasını takip eden ilk iş gününde işe başladığını ve işi sözleşmenin sona erdiği tarihe kadar eksiksiz yerine getirdiğini, müvekkili tarafından sözleşmenin başlangıcından itibaren 21 aylık bölümde müvekkilinin davacıya yaptığı işin toplamının 10.814.000,-TL’nin üzerinde olduğunu, bu süre zarfında bankanın müvekkili şirkete 10.255.000,-TL ödeme yaptığını, İdari Şartnamede ve sözleşmede işin 36 aylık dönemdeki tahmini bedelin 8.204.103,-TL olduğunu, bu meblağın 21 ay nazara alındığında sözleşme kapsamında yapılması gereken işin 5.600.000,-TL olması gerektiğini, bankanın müvekkilinin hizmetinden memnun kaldığını, davaya konu sözleşme dışında imzalanan bir takım mal ve hizmet alımlarıyla, bu sözleşmenin kapsamında yaptırılan işteki arttırımlar yaparak 10.814.000,-TL – 5.600.000,-TL = 5.214.000,-TL daha kapsama işi yaptırdığını,
Bütün bu işlere rağmen davacı bankanın İdari Şartnamenin 30’uncu maddesinde gösterildiği biçimde ödemeleri yapmadığını, Temmuz 2008 tarihinden sonra işleri kabul etmesine, kendisine gönderilen faturaları almasına karşın işlerin bedelini ödemediğini, öte yandan dava konusu edilen sözleşme kapsamında olmayan bir kısım hizmet ve malları teslim almasına ve işlerden memnun kalmasına rağmen üç yıl boyunca bunların bedellerini ödemediğini,
Müvekkilinin kayıtlarına göre davacıdan halen 560.000,-TL alacağının bulunduğunu, bununla ilgili olarak banka aleyhine icra takibi yapıldığını, keza müvekkilinin firmanın bu sözleşme ve başka sözleşmeler ile sözleşme dışında yaptığı işlerden kaynaklanan 3.000.000,-TL’nin üzerinde alacağının olduğunu, alacak temlik edildiğinden şimdilik dava konusu edilmediğini ve bu alacaklarını talep etme haklarını mahfuz tuttuklarını,
Kendi edimini yerine getirmeyen davacının müvekkilinden alacağının tahsilini isteyemeyeceğini, bankanın müvekkili şirketten cezai şart adı altında ceza kesme ve bunu talep etme hakkını haiz olmadığını,
İdari Şartnamenin 51 ve izleyen maddelerine göre ceza uygulamasının önceden bildirilmesinin gerektiğini ancak davacının bu prosedürü yerine getirmediğini,
İhale konusu işin tahmini bedeli olan 8.204.103,-TL’nin yaklaşık bir buçuk katı olacak şekilde 11.000.000,-TL cezai şart istendiğini, bunun da Türk Medeni Kanunu’nun 2’nci maddesine aykırı olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince “…davacı Bankanın davasında istem konularının birisini teşkil eden cezai şarta ilişkin arıza bildirimi ve diğer otomasyon işleri sonunda ceza şart alacağının doğabilmesi için davalı müflis şirketin kabulünün gerektiği, davalı şirketin kabulü bulunmadığı gibi, davacı tarafından sunulan kayıt ve belgelerin cezai şart uygulanabilmesi için yeterli olmadığı, çelişik ve davacı tarafın tek taraflı işlem ve isteğine bağlı olduğu, bu konuda güvenilir bir sistem oluşturulmadığı, bu nedenle ceza şart alacağının istenemeyeceği, davalı tarafından hak ediş alacağının %25 i cezai şart alacağı olarak kabul edilmişse de, savunmada yer aldığı üzere bu miktarın dahi hak ediş alacağından mahsup edilmesi halinde davacı bankanın isteyebileceği alacağının bulunmadığı,
Sözleşme hükümlerine göre, davacı Bankanın diğer alacaklarını da itibar edilebilir bir delil ile ispatlayamadığı, bir an için, Davacının, KGK ve aküler nedeniyle davalıdan 642.692,79 TL alacaklı olduğu, davacının envanterine kayıtlı olduğu halde fiilen mevcut olmayan ve tutanakla davalıya teslim ettiği ürünler nedeniyle 200.713,67 TL alacaklı olduğu, şubeden alındığı halde iade edilmemiş kayıp ürünler nedeniyle 56.978,76 TL; … gibi firmalara yaptırılan işler nedeniyle toplam 27.340,00 TL’yi talep edebileceği kabul edilse bile bilirkişi raporuyla belirlenen bu alacakların, müflis şirketin mahsup talebini de içeren savunması dikkate alınarak davalı müflis şirketin davacı bankadan olan toplam 4.838.130,01 TL hak ediş alacağından mahsup edildiğinde; davacı bankanın bu kalemlerden bakiye alacağının da bulunmadığı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde:
– Mahkemenin önce yetersiz gördüğü bilirkişi raporuna dayanarak verdiği kararın hukuka uygun olmadığını, oysa bu rapordan sonra yeniden bilirkişi incelemesi yapıldığını,
– Ceza koşulu alacağının borçlunun kabulüne bağlı olduğu yönündeki gerekçenin yasalara aykırı olduğunu, bunun için mutabakat aranmayacağını,
– Dava dışı …’in kayıtlarının kabul edileceğine dair delil sözleşmesinin göz ardı edildiğini,
– Davacı ve davalı ticari kayıtlarının uyumlu olduğunu,
– Davalının yazılım sistemi ile … AŞ’nin sisteminin uyumlu hale getirildiğini ve sistemdeki sorunların ortaya çıkma ve çözümlenme saatlerinin bu sistem içinde belirlendiğini, taraflarının arızalara ve onarımlara ilişkin kayıtlarının da uyumlu olduğunu ve inkar edilemeyeceğini,
– Mahkemenin ceza koşulunu indirmesinin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine aykırı olduğunu, ceza koşulu tutarının da hatalı hesaplandığını,
– Müvekkilinin bütün alacaklarının tam olarak hesaplanmadığını ve bu bakımdan fazla alacaklarının göz ardı edildiğini ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NEDEN VE GEREKÇE :
Dava, iflas sıra cetveline kayıt istemine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359’uncu maddesinin 3 numaralı fıkrası uyarınca dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olayın saptanmasında ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 düzenlemesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-HMK m. 353/1-b,1 gereğince; Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/724 E., 2018/363 K sayılı dava dosyasında verdiği 17/05/2018 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL’den peşin olarak yatırılan 44,40 TL’nin düşümü ile kalan 225,45 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına
4-Kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine
5-HMK m.359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına
13.12.2023 tarihinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m.361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Dairemize yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere OYBİRLİĞİYLE karar verildi. (GK Yazım Tarihi: 14.12.2023)

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır