Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/421 E. 2022/829 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
.

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08.11.2018
ESAS-KARAR NUMARASI :….

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; Davalı … … S.A. isimli şirket ile müvekkili … ve dava dışı …’in ortak olduğu … … … …-… Adi Ortaklığı ve dava dışı … … ve … … Sanayi … ve … Ticaret Ltd. Şti. arasında, 01.02.2011 tarihli … Hizmet Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca, adı geçen adi ortaklığın Türkiye’de davalı şirketin petrol üretim ve doğalgaz sektöründe faaliyette bulunması için aracılık ve … hizmetleri sağlaması karşılığında proje bazında belirlenen hizmet bedelinin davalı tarafından adi ortaklığa ödenmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme’nin A sayılı … “Doğalgaz Kompresör İstasyonu” projesi için davalı yan ile anlaşma imzalanması amacına yönelik hizmetlerin adi ortaklığın sözleşme uyarınca sağlayacağı hizmetlere karşılık “seçilmiş proje” olarak tanımlandığını; sözleşme’nin A sayılı Ek’inde proje bütçesi 80.000.000-USD olarak belirtilmiş olup, seçilmiş projenin gerçekleştirilmesi halinde … hizmet bedelinin proje bütçesinin %3’ü olarak 2.400.000 USD olacağının açıkça ifade edildiğini, ayrıca ödemenin yapılacağı banka hesabı olarak da “T.C. … Bankası A.Ş. … Şubesi nezdinde yer alan adi ortaklık namına açılmış olan hesabın açıkça belirtildiğini, sözleşmenin 5. maddesinde ödemelerin proje kapsamında …’ın iş sahibine yani kendi müşterisine hak edişlerden dolayı keseceği faturalar ve buna bağlı olarak alacağı bedellere oranlanarak adi ortaklığa yapılacağının belirtildiğini, aynı maddenin devamında da, davalı …’ın proje kapsamında ödemelerini …’dan aldığı anda adi ortaklığın da sözleşme’den doğan hizmet bedelinin vadesinin geleceğini ve ödemeyi hak edeceğinin belirtildiğini, bu doğrultuda, …’ın …’tan alacağı ödemeler nispetinde adi ortaklığa da sözleşme’den doğan hizmet bedelini ödemesi gerektiğini, sözleşme uyarınca adi ortaklığın hizmet bedelini hak etmiş olduğunu ancak davalının adi ortaklığın hak etmiş olduğu alacağını halen ödememiş olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin adi ortaklık hissesine tekabül eden alacağının tespit edilerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.200.000-USD alacağından şimdilik 10.000-USD’lik kısmına karşılık gelen 21.338,00 TL bedelin davalının …’tan aldığı hak ediş tarihlerinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; Davacının huzurdaki davayı açmaya ehliyeti olmadığını; davacının dosyaya sunduğu sözleşme incelendiğinde sözleşmenin taraflarının sadece müvekkil şirket ile dava dışı … … ve … … Sanayi … ve … Ticaret Ltd. Şirketi olduğunu, bu durumun hem sözleşme metninden, hem de sözleşme Ek A’dan açıkça anlaşıldığını; ne davacının ne de dava dışı … … … – … … Adi Ortaklığı’nın bu sözleşmeye hiçbir şekilde taraf olmadığının görüldüğünü, sözleşme Ek A’ya göre, dava dışı … … ve … …. Ltd. Şirketinin, davacı ve dava dışı …’in ortak olduğu dava dışı … … … – … …Adi Ortaklığı’nı müvekkil şirketten hizmet bedelini tahsil etmekle değil, sadece müvekkil şirkete fatura göndermekle yetkilendirildiğini; sözleşmede ve sözleşme Ek A’da da, davacının ve/veya davacı ile dava dışı …’in ortak olduğu dava dışı … … … – … …Adi Ortaklığının fatura bedelini müvekkil şirketten tahsil etmekle de yetkili olduğuna ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığını, hukukumuzda adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı için, taraf ehliyeti de olmadığını; bu nedenle adi ortaklık tarafından açılacak davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin hep birlikte hareket etmesi gerektiğini, iş bu davanın ise, davacı ile …’in ortak olduğu dava dışı … … … – … … Adi Ortaklığı’nın müvekkili şirketten alacaklı olduğu iddiasıyla açıldığını, davacının ve dava dışı …’in ortak olduğu dava dışı … … … – … … Adi Ortaklığı’nın müvekkili şirketten herhangi bir alacağı olsa idi, bu adi ortaklığın tasfiye olmayacağını ve adi ortaklığın bütün ortaklarının birlikte hareket ederek huzurdaki davayı ikame etmelerinin gerektiğini, davacının kısmi dava açmasında hukuki yararının bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Birleşen Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/953 Esas sayılı dava dosyasında;
Davacı vekili; müvekkil ile davalı arasında Ankara 56. Noterliği 02/02/2011 tarihli ortaklık sözleşmesi ile … … … …-… ismi ile adi ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan ve müvekkilince dava dışı … … S.A. isimli şirket aleyhine açılan alacak davasında, adi ortaklığın diğer tarafını oluşturan davalının, davaya muvafakatinin ve katılımının sağlanamaması nedeni ile iş bu davanın açılmak zorunda kalındığını ileri sürerek, birleştirme talep edilen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2014/285 esas sayılı davasında, irade beyanına kaim olmak üzere davalı adına muvafakat verilerek Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde daha önce açılan 2014/285 Esas no’lu dosya ile hukuki ve fiili bağlantı bulunması sebebiyle birleştirme kararı verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili; Asıl davada davalı olan … … isimli şirket ile dava dışı … … ve …. Ltd. Şti. arasında imzalan sözleşme uyarınca … hizmetlerinin, dava dışı … … ve … … Sanayi … ve … Ticaret Ltd. Şti. tarafından verildiğini, kendisinin de ortağı olduğu … … … …-… adi ortaklığı tarafından asıl davada davalı olan … … A.S. isimli şirkete … hizmeti verilmediğini, bu nedenle herhangi bir hak talep etmediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “…Dava; … hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkin dava olup, taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlık, davanın tahkim yolu ile çözümü gerekip gerekmediği, adi ortaklığı oluşturan ortaklardan biri olan davacının tek başına dava açma hakkına sahip olup olmadığı, davacının ortağı olduğu adi ortaklığın sözleşmenin tarafı bulunup bulunmadığı ve buna göre alacağın varlığı ve miktarına ilişkindir.
Davacının eldeki dava ile 01.02.2011 sözleşme tarihi itibariyle ortağı bulunduğu adi ortaklığın, … hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağından, adi ortaklık hükümlerine göre kendi payına düşen alacak hakkını talep ettiği anlaşılmış olmakla, öncelikle adi ortaklığın taraf ehliyeti bulunup bulunmadığı noktasında yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir. Buna göre;
Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade etmektedir. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre, medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. Mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620) vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın ise taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle, adi ortaklığa dair davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Adi ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekmektedir. Birlikte dava açılmadığı takdirde ise diğer ortağın davaya muvafakatinin alınması muvafakat vermeyen ortak olursa onun hakkında ayrı bir dava açılmak suretiyle taraf teşkilinin sağlanması gerekmektedir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.01.1990 Tarih ve 1990/3-457 Esas ve 1990/2 Karar) Taraf ehliyeti, 6100 HMK’nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartlarından olup, taraflarca ileri sürülmese dahi, mahkemece re-sen nazara alınabilecektir. Bu nedenle mahkememizce 19.03.2015 tarihli duruşmada davacıya süre verilerek, davaya muvafakatı temin edilemeyen diğer ortak olan …’e karşı dava açılması sağlanmış, açılan davada verilen Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/953 Esas, 2015/148 Karar sayılı birleştirme kararı ile de taraf teşkili ikmal edilmek suretiyle yargılamaya devam olunmuştur.
Asıl davada, davacı olan … ile birleşen davada davalı olan …’e ait olan … …-… Adi Ortaklığı ile asıl davada davalı olan … … S.A. isimli şirket ile dava dışı … … ve … … Sanayi … ve … Ticaret Ltd. Şti. arasında, 01.02.2011 tarihli … Hizmet Sözleşmesi imzalandığı, sözleşme kapsamında adi ortaklık tarafından üzerine düşen edimlerin yerine getirilmesine rağmen davalı şirket tarafından … hizmet bedelinin ödenmediği ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı anlaşılmakta ise de, davalı … … A.S. tarafından, davacının ve davacının ortağı olduğu … … … – … … Adi Ortaklığı’nın bu sözleşmeye taraf olmadığı savunulmaktadır. Hal böyle olunca, mahkememizce belirlenmesi gereken diğer husus ise davacının sözleşmenin tarafı olup olmadığı buna göre eldeki davada taraf sıfatının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) veya bir hakkın elde edilmesi amacıyla kime karşı dava edileceği (o davada davalı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının veya davalısının o dava yönünden davacı veya davalı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanıdır. Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. O halde, dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerekir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir.Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı ise tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Buna göre taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için defi değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2004 gün ve 2004/4-371 E. 2004/375 K., 18.04.2007 gün ve 2007/5-233 E., 2007/221 K. 04.03.2009 gün ve 2009/10-34 E. 2009/104 K., 04.11.2009 gün ve 2009/2-402 E., 2009/484 K., 03.02.2010 gün ve 2010/4-4 E., 4 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir
Yukarıda belirlenen temel ilkeler ışığında gerçekleşen somut olay değerlendirildiğinde;
Davaya konu 01.02.2011 tarihli sözleşmenin, asıl davada davalı … … A.S. isimli şirket ile dava dışı ….. Şti. arasında imzalanmış olduğu, 09.02.2011 tarihli ek sözleşmenin ise 01.02.2011 tarihli sözleşmeye ek niteliğinde olup, bu sözleşmenin konusunun, dava dışı … Ltd. Şti’nin, asıl davada davalı olan şirkete fatura düzenleyip göndermesi için davacının da sözleşme tarihinde ortağı bulunduğu … … … … – … adi ortaklığının görevlendirilmesine ilişkin ve bununla sınırlı olduğu, buna göre davacının ortağı bulunduğu … … … … – … adi ortaklığının anılan sözleşmelerde taraf olmadığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar dosya içerisinde mübrez 31.03.2012 tarihli temlikname ile … … Adi Ortaklığının 01 Şubat 2011 tarihli sözleşme gereğince dava dışı … Ltd. Şti. ve asıl davada davalı olan …’dan olan 146.000,00 USD + %18 KDV alacağını; dava dışı … Ltd. Şti.’ne temlik etmiş olduğu, anılan temliknamenin altının dava dışı … … temsilen … ile … … Adi Ortaklığı adına … ve … tarafından imza edildiği belirtilerek, davacı adi ortaklığın davalı şirketten olan alacağının varlığının sabit olduğu ileri sürülmüş olsa da, anılan temliknamenin asıl davada olan davalı … şirketi tarafından imzalanmamış olması nazara alındığında, davalı şirketin dahili olmaksızın tanzim edilen iş bu temliknamenin davacı adi ortaklığın alacağının varlığına delil olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir.
Birleşen Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/953 Esas, 2015/148 Karar sayılı dava dosyası bakımından; az yukarıda izah edildiği üzere birleşen davanın asıl davada taraf teşkilini sağlamak üzere usulen açılan bir dava olduğu, asıl davada davacının sözleşmeden taraf sıfatının bulunmaması nedeni ile davanın reddine karar verilmiş olması nazara alındığında, birleşen davanın da reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Birleşen davadaki talep sonucu nazara alındığında, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı … yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği anlaşılmış olmakla, asıl ve birleşen davaların reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-asıl ve birleşen davalarda davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: davacının sözleşmenin tarafı olduğunu, aksi halde dahi BK 129.md bağlamında 3.kişi (adi ortaklık) yararına akdedilmiş sayılması gerektiğini, … ile … Danışmanlığın sözleşmenin ekini 25.11.2011 tarihinde değiştirmeleri, adi ortaklığın bu yönde bir iradesi bulunmaması sebebiyle yok hükmünde olduğunu, adi ortaklık taraf olmadığı bir sözleşmenin ekini imzalamak suretiyle “lehine tanınmış bulunan alacak hakkını kullanmak istediğini” açığa vurduğu ve adi ortaklığı sözleşmenin tarafı olarak kabul ettiğini, sözleşme, protokol ek – A, taraflar arasındaki yazışmalar bir arada değerlendirilerek amaçsal yorum yapılsa idi davacının sözleşmenin tarafı olduğu sonucuna ulaşılabileceğini, sözleşmenin 3.kişi yararına akdedildiğinin kabulü gerektiğini, adi ortaklığın 31.03.2012 tarihli sözleşme ile …’tan olan alacağını dava dışı … Limited Şirketine devrettiği sözleşmenin değerlendirilmediğini, İlk derece Mahkemesince kazuistik yorum yapıldığını, amaçsal yorum yapılması gerektiğini, 31.03.2012 tarihli sözleşmeye göre müvekkilinin … sözleşmesinden kaynaklanan alacağın bir kısmını devretmiş ancak mahkemenin yorumu nedeni ile kalan alacağını davalıdan talep edemediğini, yargılamada alınan bilirkişi kök ve ek raporunun hiçbir suratta hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığını, mahkemece dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine verilmesi taleplerinin reddedildiğini, bilirkişi ek raporunda 09.02.2011 tarihli portokol ek-A ile … Danışmanlığın adi ortaklığın 146.000 USD alacağın bulunduğunu kabul ve ikrar ettiği tespit edilmiş ancak bu durumun müvekkilinin …’tan bir … ücreti hakkı doğduğu anlamına gelmeyeceği kanaatine varıldığını, mahkemece … … şirketi hissedarı …’un tanık olarak dinlenmesi taleplerinin kabul edilmediğini, savunma haklarının kısıtlandığını, itirazlarının değerlendirilmediğini, davalıların ikrarlarının dikkate alınmadığını, davalı …’ın … Danışmanlığa ödeme yaptığı yönündeki beyanına bu yönde dekont sunulmadığından itibar edilemeyeceğini, adi ortaklığın kuruluş amacının davalı …’a sözleşmede belirtilen hizmetin sağlanması olduğunu, protokol ile … hizmetinin adi ortaklığın banka hesap numarasının zikredilmesinin bizzat adi ortaklık hesabına ödeneceğinin kararlaştırılması, doktrinde 3.şahsa doğrudan dava hakkı tanındığını gösteren bir unsur olarak kabul edildiğini, zira ortaklığa fatura düzenleme ve bu faturayı …’a gönderme yetkisi tanınmış olması aynı zamanda ifayı da talep etme yetkisi olduğunu gösterdiğini, İlk Derece Mahkemesince … ile … arasındaki sözleşme, 3. kişi yararına sözleşme hükümleri yönünden hiçbir şekilde incelenmediğini, birleşen dava yönünden de ret kararı verilmesinin taraflar arasındaki ilişkinin kavranamadığını gösterdiğini, mahkemenin birleşen davada talep doğrultusunda adi ortaklığa ait alacak hakkının korunması ve ifasının sağlanması amacını taşıyan asıl talep bakımından muvafakat verilmesi yönünde hüküm tesis etmesine bir engelin olmadığını, davanın açılmasında diğer ortak …’in de menfaati olduğunu, %51 hissedarı olduğu şirketin menfaatlerinin ön planda tutulduğunu, mahkemenin TBK 626.md gereğince hukuki yarara öncelik vermesi gerektiğini, neticeden; … sözleşmesi 01.02.2011 tarihinde kurulmuş ve esas dosya davalısı … ile birleşen dosya davalısı … arasında imzalandığını, sözleşmenin 5.md ücretin kurulacak adi ortaklığa ödeneceğinin açıkça belirtildiğini, akabinde de müvekkili ile … arasında adi ortaklık kurulduğunu, adi ortaklığın kurulmasını takiben 09.02.2011 tarihinde protokol ek – A … ile … … ‘ca imzalandığını, ayrıca protokol’de ücret miktarı ile ödemenin yapılacağı adi ortaklık hesabının açıkça belirtildiğini, bu protokol’ün lehtar adi ortaklık tarafından imzalanmış olmasının alacak hakkını kullanmak isteğinin vaat eden ve vaat ettirene bildirilmesi anlamını taşıdığını, bu bildirimin yapılması ile vaat ettiren … … … ücreti bakımından tasarruf yetkisini bütünüyle kaybetmiş olduğundan söz konusu ücreti tahsil bakımından adi ortaklık tek yetkili hale geldiğini, huzurdaki dava ile de bu ücretin ödemesi istenmiş ancak yukarıda arz ve izah etmiş oldukları sebeplerden dolayı yerel mahkemece hatalı olarak müvekkili aleyhine karar verildiğini, bu nedenlerle yerel mahkemece verilen kararın aleyhlerine olan kısımların kaldırılmasına, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, … hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- HMK m. 353/1,b,1 gereğince; Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/285E., 2018/868K. sayılı dava dosyasında verdiği 08.11.2018 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Asıl davada; Harçlar Kanunu gereğince yatırılması gereken 80,70 TL’den peşin olarak yatırılan 44,40 TL’nin düşümü ile kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Birleşen davada; Harçlar Kanunu gereğince yatırılması gereken 80,70 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
18.05.2022 tarihinde, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere,, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 18.05.2022
….