Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/35 E. 2022/709 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
ESAS NO : 2019/35
KARAR NO : 2022/709

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2011/698E., 2018/488K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, davalı kooperatifin 22/07/2006 gün 19 sayılı yönetim kurulu kararıyla dava dışı …’ın kooperatifin … nolu üyesi olarak kooperatife kabul edildiğini, bu şahsın 11/11/2009 tarihli hisse devir sözleşmesi ile üyeliğini davacı …’ya devrettiğini, devrin kooperatife tebliğ edilmesine rağmen davacının kooperatife üye yapılmadığını ileri sürerek, davacının kooperatifin üyesi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı adına davada bulunan …’nın kooperatifin eski başkanı olduğunu ve zimmet suçundan Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/120 Esas sayılı dosyasında yargılandığını, …’ın …’nın kardeşi olduğunu, sahte olarak imzalanıp düzenlenen belgelerle kooperatife ortak kaydedildiğini, davacının ise …’nın kızı olduğunu, ortaklığın gerçek olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “…dava dışı …’ın abisi olan kooperatif başkanı … tarafından düzenlenen üyelik belgeleri ile kooperatife üye yapılmış ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09/09/1991 tarih 2926 Esas, 4375 Karar sayılı emsal ilamında belirtildiği gibi “yönetim kurulu kararı olması bile kooperatifçe para kabulü veya başvuran ortak olarak benimsenmesi hali ortaklık sıfatının kazanılacağı” öngörüldüğünden üyelik belgelerinde …’ın imzası olmasa dahi daha sonra üyelik aidatı olarak ödeme yapılıp bu yasal hesaplara geçirildiğinden bu şahsın kooperatife üye olduğunun, bu şahıs tarafından da davacıya üyelik yasal olarak devredildiğinden üye olmak içinde her hangi bir engel olmadığından, davacının usulüne uygun üyeliği devralarak üyeliğe hak kazandığını kabul etmek gerekir.
Toplanan delillere davacının kooperatifin yasal üyesi olan dava dışı …’dan üyeliği usulüne uygun olarak devraldığı, davalı kooperatifin davacıyı üye yapmamasının haksız olduğu…” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:…’nın kötüniyetli olduğunu, … tarafından sahte olarak imzalanıp düzenlenen belgelerle Kooperatif yönetim Kurulunun bilgisi dışında alınan kararın altına adının sonradan monte edilmek suretiyle …’ın kooperatifte kayden ortak olarak gösterildiğini, gerçekte ödediği tek bir kuruş aidat yokken, yine … tarafından düzenlenen sahte bir makbuzla ödeme yapmış gibi gösterildiğini, sonra da gerçekte kooperatif kasasına hiç girmeyen paranın zimmet davasına ve sorumluluk davasına konu sahte belgelerle kooperatiften çıkmış gösterildiğini, kooperatif başkanı olan …’nın elinde bulunan kooperatif defter ve belgelerini istediği gibi düzenlediğini, kendi düzenlediği belgelerle kızı … kanalı ile haksız çıkar elde etmeye çalıştığını, davanın 25.07.2011 tarihinde … adına vekaleten … tarafından açıldığını, …’nın kimseyi temsilen dava açma hakkı ve yetkisinin olmadığını, davacı sıfatı olmayan, mahkeme huzurunda herhangi bir sıfatla temsil yetkisi de kullanamayacak durumda olan bir kişi tarafından dava açıldığı dikkate alınarak davanın bu nedenle reddi gerektiğini, kararın hüküm kısmında “Davacının davalı kooperatife üye olduğunun tespitine” şeklinde karar verildiğini, ancak kararın ilk sayfada adı yazan davacılardan hangisi için verildiğinin belli olmadığını, iki davacı olduğu kabul ediliyorsa, birisi hakkındaki davanın reddedilmesi gerekirken tek bir hüküm kurulduğunu, iki davacıdan birisi hakkında herhangi bir karar verilmediğini, mahkemece gerekçeli kararda …’ın oraklığına kabulüne karar verildiği belirtilmiş ise de bu kabulün bütünüyle hatalı olduğunu, … diye birinin gerçekte kooperatif ortağı olmadığını, … ile ilgili düzenlenen tüm evrakların sahte olduğunu, davacı yanın davasını kanıtlayabilmesi için öncelikle …’ın kooperatif ortağı olduğunu kanıtlaması gerektiğini, uyuşmazlık konusunun …’ın kooperatif ortağı olup olmadığı konusunda toplandığını, bu nedenle … hakkında da dava açılıp bu dava ile birleştirmesi gerektiğini, yönetim kurulu kararındaki yazı ve imza örnekleri üzerinde inceleme yaptırılmadığını beyan ederek, kararın kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava,kooperatif üyeliğinin tespiti istemine ilişkindir.
Avukatlık Kanunu Madde 35; “Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.
Baroda yazılı avukatlar birinci fıkradakiler dışında kalan resmi dairelerdeki bütün işleri de takip edebilirler.
Dava açmaya yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir. Ancak, Türk Ticaret Kanununun 272 nci maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadır. Bu fıkra hükmüne aykırı davranan kuruluşlara Cumhuriyet savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idarî para cezası verilir.
Hukuk ve Ceza Muhakemeleri Usulleri kanunları ile diğer kanun hükümleri saklıdır.” hükümlerini içerir.
Mahkeme kararında davacı olarak anılan …’ın, dava dilekçesinde “… adına” dava açan kişi olarak isminin bulunduğu, dava dilekçesi ekinde …’ın …’a verdiği vekaletnamenin bulunduğu ve ayrıca davayı takip eden avukata hem …’ın hem de …’ın vekaletname verdiği, sonuç talebin de … adına üyelik tespiti olduğu sabittir. Dava tarihi itibariyle herhangi bir kısıtlılık durumu bulunduğu anlaşılmayan ve reşit olan … adına, Avukatlık Kanunu 35.madde gereği, … tarafından dava açılamayacağından bu kişinin davada sıfatı bulunmadığı halde hakkında hüküm kurulması ve davacı olarak gösterilmesi, gösterilmiş olsa dahi hüküm de her iki kişi yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılmamış olması doğru olmamıştır.
Bu kapsamda; davacı … adına … tarafından dava açılamayacak olsa bile dosyayı takip eden avukata özel olarak … tarafından da vekalet verildiğinden taraf teşkili yönünden bir eksiklik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan; davacı …’ın üyeliği devraldığı …’ın üyeliğine dair verilen 22/07/2006 tarihli yönetim kurulu kararında dört üye ve bir başkanın hazır olduğu, başkan ve bir üyenin imzasının bulunduğu, iki üyenin imzasının olmadığı, bir üyenin de imzasının sunulan örnekten okunamadığı açıktır. Davalı, bu yönetim kurulu kararının sahte olduğunu savunmuşsa da; bu iddialarla ilgili olarak hiçbir araştırma ve değerlendirme yapılmadığı, kararın aslı ve kooperatifin temsili ile ilgili belgeler getirtilerek temsil kurallarına uyulup uyulmadığının ve imzaların sıhhatinin tartışılmadığı, …’nin üyeliğine ilişkin diğer hususların araştırılmadığı (aidat ödemeleri, genel kurullara çağrılıp çağrılmadığı gibi…) görülmüştür. Savunmalar kapsamında inceleme yapılarak öncelikle ilk üyenin üyeliğinin gerçek olup olmadığının ve davacının buna bağlı olarak gerçek bir üyeliği devralıp almadığının araştırılması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda Dairemizce, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,a.6 gereğince, Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/698E., 2018/488K. sayılı dava dosyasında verdiği 28/05/2018 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine,
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
27/04/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 27/05/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …