Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/300 E. 2023/431 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

ESAS NO : 2019/300
KARAR NO : 2023/431

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08.11.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2009/634E., 2018/860K.
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALILAR :
VEKİLLERİ : Av. … -E tebligat

Davacı ve davalılar vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkilinin yurtdışında yaşadığı sırada davalı kooperatife üye olduğunu, kooperatif ile ilgili işlemlerinin Ankara’da ikamet eden kardeşi … tarafından 1998 yılına kadar yürütüldüğünü, onun vefatı ile de davalı … tarafından yürütüldüğünü, 07.03.2002 tarihli davalı …’a verilen vekaletname ile kooperatif hissesinin %50’sinin bedeli mukabili devri hususunda yetki verildiğini, davalı …’ın kooperatif hissesini devredemediğinin müvekkiline bildirilmesi üzerine müvekkili tarafından kooperatif aidatlarının ödenmeye devam edildiğini, kooperatifin çektiği kur’a sonucunda müvekkiline …. kat tapusunun düzenlendiğini, bir kısım hissenin usulsüz dilekçe ile …’a devredildiği gerekçesiyle aynı ada, parselde yer alan zemin kat ve 1. katın tapusunun … adına düzenlendiğini, müvekkilinin davalı kooperatifte … nolu üyeliğin sahibi olduğunu, söz konusu üyeliğin iki ortağa bölünerek tapu kaydı tanzim edildiğini, bu uygulamanın Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına aykırı olduğunu ileri sürerek, davalı kooperatifin tahsise ilişkin kararlarının iptali ile … nolu bağımsız bölümün tapusunun iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacı yanın iki talebinin aynı davada görülebilmesinin mümkün olmadığını, davanın süresinde açılmadığını, davacının dava ehliyetinin bulunmadığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı yanca davalı kooperatif tarafından dava konusu taşınmazların davalı … adına tahsisine dair kararın kooperatif üyeliğine istinaden iptali ile söz konusu taşınmazların davacı adına tapuya kayıt ve tescili talebi ile iş bu dava açılmıştır. …’ın davalı kooperatife sunduğu bila tarihli dilekçe ile davalı kooperatifin 233 sayılı ortaklığının yarısını diğer davalı …’a devretmek istediğinin tespiti ve kabulü gerektiği, kooperatifin … nolu payı üzerinde %50- %50 ortaklığının var olduğunun anlaşıldığı, bu halde zemin katı ve 1. katı davalı … adına, 2. katı ve çatı katı davacı … adına kayıtlı … nolu parseldeki 450 m2. arsa üzerindeki imalathanenin tapularının tümüyle iptaline ve bağımsız bölümün %50-%50 hisse üzerinden davacı … ve davalı … adına tesciline karar verilmesi gerektiği anlaşılmış olup, davanın kısmen kabulüne…” gerekçesi ile
“1- Davacı yanın davasının KISMEN KABULÜ ile Davalı kooperatifin 24.05.2005 tarihli 919 sayılı kararının 2. maddesinin iptaline,
2- … nolu parselde kayıtlı bulunan zemin-1 ve 1. kat 2 nolu bağımsız bölümün %50 hissesinin davalı … adına olan tapu kaydının iptali ile her iki bağımsız bölümde iptal edilen bu %50’lik kısımların davacı … adına teciline,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davalı kooperatifin ortağının müvekkili olduğunu, tapu veriliş tarihi olan 06.09.2005 tarihine kadar kooperatife yapılan her türlü ödemeyi müvekkilinin yaptığını, kura neticesi … parselin tamamının müvekkiline isabet ettiğini, mahkemece üçüncü bilirkişi raporunda dayanak yapılan belgeye dayalı olarak davanın kısman kabul edildiğini, oysa ortada böyle bir belgenin olmadığını, belgenin aslının davalı kooperatifçe mahkemeye ibraz edilmediğini, bu nedenle belge üzerindeki imzanın müvekkiline ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi de yapılmadığını, dilekçe eklerinde sunmuş oldukları ibraname başlıklı asıl hisse devrini sağlamaya uygun yazılmış metnin altında müvekkilinin imzasının olmadığını, davalı …’ın kooperatifin ortağı olmadığını, bu yönde alınmış bir yönetim kurulu kararı olmadığını, bu hususun 06.09.2017 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiğini, kooperatiflerde bir payın birden fazla ortağı olamayacağını, davalı kooperatifin … numaralı ortağının müvekkili olduğunu, davalı kooperatifte müvekkilinin bir payı olduğunu, bu bir payın yarısının Kooperatifler Kanunu’nun 19.maddesine göre yarısının …’a ait olmasının mümkün olmadığını, 06.09.2017 tarihli raporda, davalının 04.09.2006 tarihinde kooperatife 500TL aidat ödemesi olduğunun belirtildiğini, oysa bu şahsa tapunun tahsisinin hiç aidat ödemediği tarih olan 06.09.2005 tarihinde verildiğini, inşaatların yapıldığı, kuraların çekildiği tarihe kadar kooperatif aidatlarını müvekkilinin ödediğini, kötüniyetli olan davalının davacı kardeşinin yurt dışında ve hasta olmasından istifade ederek ve kooperatif yöneticileri ile anlaşarak önce kat mülkiyeti kurdurulduğunu, daha sonra da çok kıymetli olan zemin ve 1. kattaki dükkanların kooperatife ortak olmayan davalı … adına tahsis edildiğini, yapılan işlemlerde 07.03.2007 tarihli vekaletnamenin hiç kullanılmadığını, bu nedenle 08.06.2011 tarihli bilirkişi raporunun da hukuki değerinin olmadığını, 27.04.2018 tarihli 3. bilirkişi raporunu veren bilirkişi …’nın da kooperatif konusunda uzman olmadığını, raporun eksik olduğunu, hükme esas alınamayacağını, ancak 06.09.2017 tarihli bilirkişi raporunun hukuka uygun olduğunu bildirerek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

İstinaf yasa yoluna başvuran-davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle: davanın süresinde açılmadığını, davacının taşınmazın devrinin yapıldığı tarihten haberdar olduğunu, zira hissesini devretmek istediğine dair dilekçesinin devir tarihinden önceye ait olduğunu, ayrıca davacıya ait ikinci kat 3 nolu bağımsız bölümün tapudaki devir işleminin tarihinin de aynı olup 06.09.2005 olduğunu, Borçlar Kanunu’nun 31.maddesi gereğince davanın süresinde açılmadığını, dava konusu edilen bağımsız bölümlerin üst kattaki 3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin davacı ve çocukları tarafından kiraya verildiğini, dava tarihine kadar hisse devrinden ve tapudaki devir işleminden haberdar olmamasının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zamanaşımı def’ilerinin dikkate alınmadığını, davanın Borçlar Kanunu’nun 31.maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, yargılama sırasında dava konusu taşınmazın kıymet takdirinin yaptırılmadığını, bu kapsamda harç ikmali yapılmadan dosyanın karara çıktığını, davacının zemin katı ve birinci katı maddi imkansızlıklar ve sair şahsi nedenlerden dolayı …’a devretmek istediğine dair dilekçenin davacı ve davalı birlikte olmak üzere kooperatif merkezinde imzalanan dilekçe olduğunu, yönetim kurulunun onaylaması üzerine tapuda uygun işlem yapıldığını, aradan 4 yıl geçtikten sonra hileli işlemlerle taşınmazların müvekkili adına geçirildiği iddiasının gerçekle bağdaşmadığını, tapudaki devir işlemine dayanak teşkil eden belge içeriği ve altındaki imzanın …’a ait olduğu hususunun dosyaya sundukları aslının aynı biçiminde tasdik edilen belge asıllarıyla da ortada olduğunu, ortaklığın devrinin herhangi bir şekil şartına bağlı olmadığını, şekil şartlarına uyulmasa dahi bazı işlemlerin yerine getirilmiş olmasının ortaklığın devrinin zımnen kabul edildiğini gösterdiğini, devralan kişinin ödemelerinin kabul edilmesi, genel kurul toplantılarına davet edilmesi, bu toplantılara alınması, kura çekimine iştirak ettirilmesi ve adına tapu düzenlenmesi gibi işlemlerin kooperatifçe yerine getirilmesinin ortaklığın devrinin örtülü bir şekilde kabul edildiğini gösterdiğini, bu suretle dava konusu taşınmazın %50 sinin davacı adına tescilinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ödeme belgelerinden anlaşılacağı üzerine davacının üyelik tarihinden kardeşi … …’ın öldüğü tarihe yani 1998 yılına kadar ödemelerin neredeyse tamamının senet ya da çek vermek suretiyle … … tarafından yapıldığını, vefat ettikten sonra da davacı tarafından ödeme yapılmamış olduğundan üyelikten ihraç edildiğini, daha sonra kooperatife olan borcu müvekkili davalı … tarafından ödenerek üyeliğinin devam ettiğini, davacı tarafından yapılmış düzenli bir ödeme olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun aksine, kooperatife yazılan belge metninde “tamamı/yarısı” ifadesinin yazılmasında yarısının olabileceği gibi tamamının olması da iradi olarak ortaya konulduğunu, irade açıklaması bu yönde iken daha az menfaat sağlaması sebebi ile bu durumun hayatın olağan akışına uygun olmadığı ifadesinin kabul edilemez olduğunu, mahkemece bu yöndeki itirazlarının dikkate alınmadığını, karşı tarafın müvekkiline verdiği vekaletname ile iradesinin belli olup, …’a kooperatif ortaklık hak ve hissesinin %50 sini dilediği kimseye veyahut kendi üzerine kayıt ve tescil ettirme yetkisi verdiğini, bu nedenlerle kararın yanlış olduğunu bildirerek, müvekkilleri aleyhine olan kısım yönünden kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava davalı kooperatif tarafından dava konusu taşınmazların davalı … adına tahsisine dair kararın kooperatif üyeliğine istinaden iptali ile söz konusu taşınmazların davacı adına tapuya kayıt ve tesciline ilişkindir.
1-6100 sayılı HMK’nın 120/(1). maddesi, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.” hükmünü içermektedir.
Karar ve ilam harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir. (492 sayılı Kanun m.15,21). Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabi olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir. Nispi harç, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harçtır ( 1 Sayılı Tarife, madde III/1-a). Maktu harç ise, konusu belli bir değerle tespit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır (1 Sayılı Tarife, madde III/2-a). Harçlar Kanunu’nun 16/1. maddesinde değer ölçüsüne göre harca tabi işlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin; tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taallük eden davalarda gayrimenkulün değerinin esas alınacağı öngörülmüştür.
Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince eksik harç tamamlanmadan müteakip işlemler yapılamaz.
Davacı vekili tarafından başlangıçta dava değeri 50.000 TL olarak gösterilmiştir. Yargılama sırasında davalılar vekilleri, tapu iptali ve tescil istemi yönünden dava konusu taşınmazların kıymet takdiri yapılarak eksik nispi harcın tamamlanması gerektiğini savunmuşlardır. Ancak yargılama sırasında dava konusu edilen … nolu bağımsız bölümlerin, dava tarihi itibariyle rayiç değerleri yapılacak keşifle uzman bilirkişilerce tespit ettirilmeden yargılamaya devam edilmiştir.
Buna göre İlk Derece Mahkemesince, davacının tapu iptali tescil talebi yönünden Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca, harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi, re’sen eksik harcın tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde yargılamaya devam edilmesi, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması, üç ay içinde davanın yenilenmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bu istemi yönünden harç tamamlatılmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nin 297/(1)-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada diğer yandan ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan maddede, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nin 297/(2). maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince kararın gerekçe kısmında, talep de aşılmak suretiyle dava konusu edilmeyen zaten davacı adına kayıtlı 2. kat daire tapusu da dahil edilmek suretiyle “….bu halde zemin katı ve 1. katı davalı … adına, 2. katı ve çatı katı davacı … adına kayıtlı Ankara Yenimahalle Yuva Mah. … nolu parseldeki 450 m2. arsa üzerindeki imalathanenin tapularının tümüyle iptaline ve bağımsız bölümün %50-%50 hisse üzerinden davacı … ve davalı … adına tesciline karar verilmesi gerektiği..” gerekçesi yazılmış, hüküm fıkrasında da dava konusu zemin-1 ve 1. kat 2 nolu taşınmazların %50 hissesinin iptaline karar verilmiş olup bu şekilde gerekçe ve hüküm arasında çelişki de yaratılmıştır. Bu nedenle hüküm fıkrası HMK’nin 297/(2). maddesi hükmüne aykırı olmuştur.
Bu durumda Dairemizce, açıklanan hususların kamu düzenine aykırı olduğu dikkate alınarak, HMK’nın 355/(1). maddesi uyarınca re’sen kararın kaldırılması ile dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Kararın kaldırılması nedenine göre davacı ve davalılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2 ve 355. maddesi gereğince, re’sen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/634E., 2018/860K. sayılı dava dosyasında verdiği 08.11.2018 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle; davacı ve davalılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
3-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine,
4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine,
5-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
08.03.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 08.03.2023ö

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır