Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/2752 E. 2023/1776 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2019/2752
KARAR NO : 2023/1776

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09.10.2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2016/923 E., 2019/820 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı, davalı kooperatif tarafından, aleyhine Ankara 23. İcra Müdürlüğü’nün 2016/20363 sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin gönderildiği tarihte adreste bulunmadığından icra dosyasına itiraz süresini kaçırdığını, bu nedenle borcunun bulunmadığını ve kooperatif üyesi olmadığına dair bu tespit davasını açma zarureti doğduğunu, davalı kooperatife hiç bir borcunun bulunmadığını, kooperatif hissesini 2016 yılı şubat ayında borçsuz olarak devraldığını, devraldığı tarihten, hisseyi devir ettiği mayıs 2016 tarihine kadar davalı kooperatife 3.000,00-TL ödeme yaptığını, davalı kooperatifte bulunan hissesinin tamamını bütün aktif ve pasifleri ile birlikte devrettiğini ve üye kaydının silinmesini bildirmesine karşın yönetim kurulunun toplanarak gerekli kararı almaktan imtina ettiğini, kooperatif üyeliği sona ermesine rağmen davalı kooperatifçe aleyhine icra takibi başlatıldığını belirtilerek davalıya borcu olmadığının ve kooperatif üyeliğinin sona erdiğinin tespit edilmesine, davalının haksız ve kötüniyetli takip yapması sebebi ile icra takibinin %20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, halen kooperatif üyesi olan davacının üyeliği başkasına devrettiğine dair yazılı başvurusunun bulunmadığını, dava dilekçesi ekinde sunulan ihtarnameden, tebliğ edilmediği için kooperatifin haberdar olmadığını, devir alacak üyenin de üye olma şartlarını haiz olması gerektiğini, davalıya böyle bir devir için başvurulmadığından devir alacak üyenin kim olduğunun bilinmediğini, kooperatif üyeliğini devrettiğini ileri süren davacının adına isabet eden bağımsız bölümün tapusunu ise devraldığını, devralacak üyenin bağımsız bölümün davacı adına tapuda kayıtlı olduğunu ve bu konuda herhangi bir talebinin bulunmadığını beyan ederek dilekçeyi davalıya vermesi gerektiğini, kooperatif üyeliği ile bağımsız bölüm sahipliğinin birbiri ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu, davacının bağımsız bölümü uhdesinde tutup sadece kooperatif üyeliğini devretmesinin iyi niyetli bir davranış olmadığını, devralacak kişinin bu şartları kabulü ve üyelik şartlarını taşıması koşulu ile üyeliğe kabulünün mümkün olduğunu, halen davalı kooperatifin üyesi olan davacının kooperatif genel kurul kararının iptaline yönelik bir dava açmadığı için genel kurulda alınan kararlara uymakla yükümlü olduğunu, genel kurul kararında kooperatife yapılması gereken ödemeler ve bunların miktarı ve vadelerinin belirtildiğini, davacının bu ödemeleri yaptığını ileri sürmediğine göre takibe konu borcun varlığının sabit olduğunu, icra takibinin haklı nedene dayandığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince “…Tarafların bildirmiş olduğu deliller toplandıktan sonra davacının üyelik durumu ve buna istinaden kooperatife varsa borcunun tespiti için dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, söz konusu bilirkişi tarafından hazırlanan 21/03/2018 tarihli rapora göre, …’ın …’ye ortaklık hissesini devrinin kabul edilmesi ve böylece davacının kooperatif ortağı olmadığına karar verilmesi halinde, ortaklık hissesini tüm hak ve borçlarıyla devralan …’nin kooperatif aidatlarını ödemekten sorumlu olduğu, bu durumda kooperatifin aidat alacaklarını kooperatif hissesini devralan …’den talep etmesi gerektiği, …’ın kooperatif hissesini devrinin kooperatifin borçlarından kaçınma amacına yönelik, iyiniyet esaslarına aykırı olduğunu ve …’ın kooperatif ortaklığının devam ettiğine karar verilmesi halinde kooperatif aidatlarını ödeme sorumluluğunun …’a ait olduğu, bu durumda …’ın 16/10/2016 icra ödeme tarihi itibariyle kooperatife 3.000,00-TL aidat, 181,50-TL gecikme cezası borcu olmak üzere toplam 3.181,50-TL borcunun hesaplandığı, 20/10/2016 tarihli icra ödeme emrinde ise, kooperatif tarafından …’dan 3.000,00-TL asıl alacak ile diğer masraflar olmak üzere toplam 3.547,80-TL tutar üzerinden icra takibinin yapıldığının rapor edildiği görülmüştür.
Dosyanın 3 kişilik kooperatif hukukundan anlayan bilirkişilerden oluşturulacak heyete tevdiine, söz konusu bilirkişi kurulu tarafından davacı ve davalının talepleri değerlendirilmek suretiyle özellikle dosya içerisine alınan bilirkişi rapor ve rapora itirazlar incelenmek suretiyle rapor hazırlamaları için bilirkişilere tevdi edildiği, söz konusu bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 13/10/2018 tarihli heyet bilirkişi raporuna göre, davanın kooperatif aidat alacağına dayalı olarak Ankara 23. İcra Müdürlüğü’nün 2016/20363 sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibine ilişkin borçlu olunmadığının tespiti talebiyle açıldığı, dava değerinin 3.000,00-TL olduğu, Anasözleşmenin 17.maddesine göre, Yönetim Kurulu’nun üyeliği devralan kişiyi üyeliğe kabulden kaçınamayacağı, dava dışı …’nin üyeliğe kabulüne engel teşkil edecek bir durumunun olduğuna dair dosya kapsamında herhangi bir kayıt olmadığı, tüm hak ve borçlarıyla birlikte üyeliğin devredildiği 03/05/2016 tarihinden itibaren, kooperatif aidatlarından dava dışı …’nin sorumlu olacağı, bu nedenle davacının menfi tespit talebinin yerinde olduğunun rapor edildiği görülmüştür.
Davalı vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişilerden ek rapor alınması için dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edildiği, söz konusu bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 21/05/2019 tarihli heyet bilirkişi raporuna göre, kök raporda belirtilen görüş ve değerlendirmelerinde bir değişiklik olmadığının rapor edildiği görülmüştür.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun olarak hazırlanan bilirkişi raporu denetime elverişli olması nedeni ile kabul edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde; davacı tarafından davalı kooperatifteki hissesinin Ankara Yenimahalle 1. Noterliğinde devrettiği, hernekadar davalı tarafından kendilerine bu durumun bildirilmediği iddia edilmiş ise de, bu devrin davalı kooperatife ihtarname gönderilmek sureti ile bildirildiği, devrin bütün hak ve borçları devir sureti ile yapıldığı, davalı kooperatif ana sözleşmesinin 17. maddesi ile kooperatifin devir halinde yeni üyeyi üyeliğe kabulden kaçınamayacağının düzenlendiği anlaşılmakla, davacı tarafından usulüne uygun devir işlemleri ve bildirimde bulunulduğundan davanın kabulü ile, davacının davalı kooperatife üye olmadığının tespitine ve davacı tarafından kooperatifteki bütün hak ve borçları ile beraber üyeliğini devrettiğinden takibe konu borçtan davacı sorumlu olmayacağından söz konusu takibe istinaden davacının borçlu olmadığının tespitine…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
İşbu davada, taraflar arasındaki kiranın aidiyetine dair uyuşmazlığın çözümünde iki tane avukat bilirkişi atanarak, bu bilirkişilere kira aidiyetinin tespiti için görev verildiğini, oysa mahkeme önündeki uyuşmazlığın konusunun aidiyetin tespiti olduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın doğrudan bilirkişi konusu yapılmasının HMK’nun 266. maddesinde yer alan “Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmünün açıkça ihlali anlamına geldiğini, keza, bilirkişi raporuna konu edilen olayın, hakimin mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğunu;
Bilirkişi kurulu raporunda, dayanak yapılan Yargıtay kararlarının mahkeme önündeki somut olaylardan farklı olduğunu, kararlarda, kooperatif üyesinin üyeliği kendi uhdesinde tutarak tapuyu devrettiğini, işbu davada ise davacının tapuyu kendi uhdesinde tutarak üyeliği devrettiğini, her iki olayın sonuç bakımından birbirinden tamamen farklı olduğunu; somut olayda, üyeliği devreden …’ın tapuyu kendisinde tutarak …’den devir bedeli olarak 1.000,00-TL alarak üyeliği devrettiğini, yani …’nin hiçbir somut, maddi bir getirisi olmayacak üyeliği almak için üyeliği devreden …’a yaptığı 1.000,00-TL para ödemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını; kooperatiften kaynaklanacak borçları, üzerine 1.000,00-TL vererek alan üçüncü kişinin ve kooperatiften hak kazandığı tapuyu kendi uhdesinde tutarak sadece kooperatif üyeliğini üçüncü kişiye devreden davacının dürüst olduğundan bahsetmenin mümkün olmadığını, kişilerin amacının kendilerine hukuk düzenince bahşedilen yetkiyi dürüstlük kurallarına aykırı kullanarak kanuna karşı hile yapmak olduğunun açık olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Dava, kooperatif aidat alacağının tahsili için yapılan icra takibine karşı menfi tespit ve davacının kooperatif üyesi olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/923 E., 2019/820 K. sayılı dava dosyasında verdiği 09.10.2019 tarihli kararına yönelik davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 44,40-TL harcın düşümü ile kalan 225,45-TL harcın davalıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
08.11.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 08.11.2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır