Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/264 E. 2022/1723 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (İ S T İ N A F D İ L E K Ç E S İ N İ N
R E D D İ)
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)
ESAS NO : 2019/264
KARAR NO : 2022/1723

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 18/05/2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2015/641E., 2018/381K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Taraf vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’nun Dairemizin gönderme kararının kaldırılmasına ve istinaf incelemesinin Dairemizce yapılmasına yönelik kesin kararı doğrultusunda,6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davalının, davacı tarafından işletilecek olan pomza ocağı ve bims üretim tesisi için proje hazırlanması ÇED belgesinin alınması tanıtım dosyası hazırlanarak ilgili bakanlıklarla yazışma yapılması işinin davalı tarafından üstlenildiğini, Bitlis Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yazılan 12.05.2014 tarihli yazıda 29.08.2013 tarihli proje tanıtım dosyasında yer alan eksikliğin altı ay içinde tamamlanmamasından dolayı projenin geçerliliğini kaybettiğinin bildirildiğini, davacı tarafından başka bir firmaya proje hazırlatılarak yeniden başvurulduğunu ileri sürerek, bakanlığa mükerrer yatırılan 6.655,00 TL’nin ve diğer şirkete ödenen 5.900,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sözleşme uyarınca proje hazırlanarak görüş alınması gereken Kültür ve Turizm Bakanlığına görüş sorulduğunu, bakanlığın önce projenin gerçekleştirilmesinin uygun olmadığını belirttiğini, ikinci kez görüş sorulduğunda ise turizm faaliyetini olumsuz etkilememesi koşuluyla olumlu görüş verdiğini bu sürede Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün verilen 6 aylık düzeltme süresi geçtiği gerekçesi ile proje tanıtım dosyasını iade ettiğini, davalıya yüklenebilecek bir kusur olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “… 22/03/2017 tarihli raporda davalı tarafından hazırlanan proje tanıtım dosyasının teknik açıdan mevzuat ekinde yer alan formata uygun hazırlandığı, Bitlis Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından belirtilen teknik eksikliklerin ilgili mevzuat uyarınca tanınan 6 aylık süre içinde tamamlanamayacak türden köklü eksiklikler olmadığı belirtilmiş, davalı tarafından davacının kurum görüşlerinin tamamlanmasına yönelik süreç ile ilgili bilgilendirildiği, ilgili kurumlardan sözlü olarak bilgi istenilmek suretiyle konunun takipçisi olduğu ancak gecikmeye neden olan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü durum hakkında ilave bilgi verilmesi ve bilgi talep edilmesi suretiyle davacı şirketçe herhangi bir resmi başvurunun yapılmadığının tespit edildiğini, ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığının 20/12/2013 tarihli yazısı ile davaya konu edilen işin bölgedeki turizm faaliyetlerini etkileyeceği gerekçesi ile verilen olumsuz görüşün davacı şirkete de bildirilmiş olmasına rağmen konunun yeniden değerlendirilmesine yönelik davacı talebinin bu tarihten yaklaşık 2 ay sonra 27/02/2014 tarihinde gerçekleştirildiği dikkate alındığında projeye ilişkin edimlerin teknik olarak davalı tarafından yerine getirildiği, ortaya çıkan zarardan davalı şirketin tek başına sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporuna davalı ve davacı tarafın itirazları ile özellikle ÇED alanında uzman bilirkişinin de yer aldığı heyetten yeni bir rapor alınmış, bilirkişiler tarafından düzenlenen 06/12/2017 tarihli raporda Bitlis Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünden gelen olumsuz görüşten sonra davalı ve davacı arasında resmi yazışma ya da elektronik posta görülmediği, davalının bu süreçte 2003 yılında alınmış olan “ÇED gerekli değildir” belgesini sunarak itiraz edebileceği ve bu konuda davacıya da sorabileceği, bu nedenle davalının bu süreçten sorumlu olduğu, davacı şirketin de ilk görüşün olumsuz gelmesini takiben 27/02/2014 tarihinde sunduğu itiraz dilekçesinde belirtilen daha önce 2003 yılında alınmış “ÇED gerekli değildir” belgesi olduğunu ve işletme izin belgesi ile işletme ruhsat ve izin sürelerinin 16/04/2020 tarihine kadar geçerli olduğunu davalı firmaya bildirebileceği, bu nedenle sonuç olarak ilk bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi davacı ve davalı firmanın iletişim eksikliği ve bilgi paylaşımındaki eksiklikler ile mevzuata hakim olmamaları nedeniyle sorumlu oldukları belirtilmiştir.
Yapılan değerlendirmede her iki bilirkişi raporu da birbiri ile örtüşen değerlendimeler içermekte olup dava konusu proje hazırlama ve sunma işinin davalı tarafında yerine getirildiği ancak ilk red kararı üzerine daha önce alınan “ÇED gerekli değildir” belgesi ile birlikte en yakın sürede süreci tamamlamamak eylemi nedeniyle başvurunun geçersiz kalması sonucunda davacı ve davalı şirketlerin eşit oranda kusurlu oldukları kabul edilmiştir. Davacı tarafından başvuru için ikince kez ödenmek zorunda kalınan 6.555,00 TL nin % 50’sinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş ancak davacının kendi kusuru ile de neden olduğu geçersiz sayılmak ile ve yeniden proje hazırlatılması nedeniyle doğan zararı davalıdan talep edemeyeceği değerlendirilerek, davanın kısmen kabulüne …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davalı şirketin bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, tüm dosya kapsamında alınmış olan her iki bilirkişi kurulu raporunda da, ilgili başvurunun reddedilmesinin davalı şirketin gerekli özen ve dikkati göstermemesinden kaynaklandığının tespit edildiğini, davalı şirketin vekalet sözleşmesi ile üstlendiği işi gerekli özen ve dikkati göstermediğinden ve 6 aylık yasal süre içerisinde tamamlamaması nedeniyle başvurunun reddedilmesine neden olduğunu ve müvekkili şirketi zarara uğrattığını, vekalet veren konumunda olan müvekkili şirkete, vekil konumunda olan davalı şirketin borçlarının yüklenmiş olmasının kanuna aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesince mükerrer ödeme talebine ilişkin hüküm kurulurken talep edilen tutarda maddi hata yapıldığını beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Dosya kapsamında değerlendirilen teknik eksiklerin yanında Kültür ve Turizm Bakanlığının olumsuz görüşünün düzeltilmesinin beklendiğini ve tekrar ilgili bakanlığa görüş sorulduğunu, ilgili kurumun son yazısında, projenin alanda turizm faaliyetlerine olumsuz etkileyecek iş ve işlemlerde bulunulmaması koşuluyla olumlu mütaala edildiğinin belirtildiğini, ancak bu süre zarfında, taraflarınca verilen 6 aylık düzeltmenin süresinden 38 gün geçtiğini, ÇED raporu hakkında süre uzatım talebinde bulunmak hukuken mümkün olmadığı halde taraflarına kusur yüklenmesinin hukuka aykırı olduğunu, tamamen davacının menfaatinin gözönüne alındığını, bu süre zarfı içerisinde faaliyet sahibine bilgilendirme mailleri atıldığını ve dosyanın iade edilmemesi için gerekli çabanın sarf edildiğini, kısacası müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacı tarafın hiçbir ücret ödenmemesine rağmen işi, sadakat ve özenle yerine getirerek ifa ettiklerini, buna rağmen mahkemenin müvekkili şirkete kusur yüklemesinin taraflarınca kabul edilebilir bir durum olmadığını beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki ÇED raporu alınmasına dair sözleşme kapsamında davalının edimini gereği gibi yerine getirmemesi iddiasına dayalı zararların tahsili istemine ilişkindir.
I-Davacı vekilinin istinaf itirazları yönünden;
a) Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve özellikle Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda araştırma yapılmış olmasına göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin aşağıdaki bendin (I-b) kapsamı dışında kalan diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
b)Davacı tarafından davalının üstlendiği edimin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan; gereği gibi ifa olsaydı yapılmayacak olan tekrar başvuru için yatan 6.655,00 TL, yeni proje için 5.900,00 TL zararların tahsili istenmiştir.
Mahkemece sadece 6.655,00 TL zarar yönünden maddi hata ile 6.555,00 TL nin yarısı oranında kabul kararı verilerek, 5.900,00 TL nin reddine dair bir gerekçe yazılmaksızın karar verilmiştir.
Sözleşmenin ifa edilememesi ile ilgili olarak taraflar eşit oranda kusurlu kabul edildiğinden ve yukarıda (I-a) bendinde belirtildiği üzere mahkemece bu hususta yapılan değerlendirmeler hukuka uygun olduğundan, ifa edilememe sonucu davacının zarar kalemlerinin yarısını istemesi mümkün bulunmakla, sözleşme ifa edilmediğinden başka rapor almak için yapılan masrafın da yarısının tahsili talebi uygun olduğundan, Dairemizce davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, HMK 353,1,b,2 uyarınca kararın kaldırılması ve yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
II- Davalı vekilinin istinaf itirazları yönünden;
HMK’nin “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341. maddesinin (2) no’lu bendinde, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 41. maddesi ile de, maddede yer alan “binbeşyüz” ibaresi, “üçbin” şeklinde değiştirilmek suretiyle, söz konusu kesinlik sınırı üçbin Türk Lirasına çıkarılmış ve her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığınca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, 6763 Sayılı Kanun’un 44. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ne eklenen Ek madde 1/2 gereğince, HMK’nin 341. maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının uygulanmasında, hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı öngörülmüştür.
Buna göre, asliye ticaret mahkemeleri yönünden kesinlik sınırı, ilk derece mahkemesine ait karar tarihi 02.12.2016 tarihinden önce ise 1.500,00-TL, 02.12.2016 tarihi ve sonrasında ise, (2017 takvim yılı başına kadar) 3.000,00-TL, 01.01.2017-31.12.2017 arasında 3.110,00- TL, 01.01.2018’den itibaren 3.560,00-TL, 01.01.2019 tarihinden itibaren ise 4.400,00 TL, 01.01.2020 tarihinden itibaren 5.390,00-TL, 01.01.2021 tarihinden itibaren 5.880,00-TL, 01.01.2022 tarihinden itibaren 8.000,00-TL olarak uygulanacaktır.
Somut davada, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın tarihi 18/05/2018’dir. Dava konusu edilen miktar 6.555,00-TL olup, mahkemece 3.277,50-TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin verdiği karara karşı davalı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulan ve kabul edilen 3.277,50-TL’lik miktar, HMK’nin 341/2. maddesi gereğince karar tarihi itibariyle 3.560,00-TL olan kesinlik sınırının altında kaldığından davalı vekilinin istinaf yasa yoluna başvurma hakkı bulunmamaktadır.
HMK’nin 346/1. maddesi uyarınca istinaf dilekçesi kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir. Ayrıca 352. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinde kararın kesin olması halinde fıkra uyarınca mahkemece gerekli kararın verileceği belirtilmiştir. Öte yandan 360. madde gereğince de bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hâllerde, ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü, Bölge Adliye Mahkemesi’nde de uygulanacaktır.
Bu nedenle davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (I-a) nolu bentte açıklanan nedenlerle HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin diğer hususlara ilişkin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (I-b) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
HMK m. 353/1,b,2 gereğince, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/641E., 2018/381K. sayılı dava dosyasında verdiği 18/05/2018 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE.
Buna göre:
” 1-Davanın kısmen kabulü ile; 12.555,00 TL nin %50 si olan 6.277,50 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gereken 857,64 TL harçtan peşin alınan 214,45 TL nispi harcın düşümü ile eksik alınan 643,18 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça sarf edilen 25,20 TL başvurma harcı, 214,45 TL peşin harç, 3,80 TL vekalet harcı, 98,10 TL toplamı 341,55 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacının posta-davetiye gideri ve bilirkişi masrafı olarak sarf ettiği toplam 3.730,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.865,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak davacıya iadesine,
5-Davalının sarf ettiği toplam 150,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 75,00 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak davalıya iadesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 6.277,50 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 6.277,50 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

3-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin İSTİNAF DİLEKÇESİNİN REDDİNE.
4-Peşin alınan istinaf karar harçlarının taraflarına iadesine.
5- HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
09/11/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 09/11/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …