Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/2620 E. 2023/970 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

ESAS NO : 2019/2620
KARAR NO : 2023/970

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13.05.2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2015/740E., 2019/421K.
DAVACI :
VEKİLİ : Av. … – E tebligat
DAVALI :
VEKİLİ :
Davacı ve davalı…. Şti. vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …Termik Santrali’ndeki santral sahasının genel temizlik hizmetlerinin davalılara ihale edildiğini, dava dışı işçi …’ün iş akdinin feshi nedeniyle hak ettiği kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi için Kütahya 1. İş Mahkemesi’nin 2013/1482esas sayılı dosyasında açtığı dava sonucunda hükmedilen kıdem tazminatı bedelinin, Kütahya 2. İcra Müdürlüğü’nün 2014/9656 sayılı dosyasında infaz edildiğini, davalılar ile imzalanan sözleşmeler uyarınca bu bedelden davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek, 11.686,00 TL bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ….. Şti., davalı …. süresinde cevap vermemiştir.
Davalı…. Şti., görev itirazı yanında, özetle bedelden sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ……. Şti., zamanaşımı def’i yanında, bedelden sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, görev ve yetki itirazı yanında, özetle bedelden sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “Dava, hizmet sözleşmesi uyarınca ödenen işçilik haklarının sözleşme gereği rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Sözleşmelerde yüklenici ile iş sahibinin edimleri belirlenmektedir. Yüklenici yükümlendiği bu edimleri başka iş sahibi tarafından yerine getirilmesi halinde iş sahibi yükleniciden bu edimleri talep edebilir.
Somut uyuşmazlıkta, öncelikle davalı … Ltd.Şti’nin zamanaşımı def’i, davacının isteminin sözleşmeye dayalı olması bedelin 08.04.2015 tarihinde ödenmesi ile dava tarihinin 11.11.2015 olması dikkate alındığında yerinde görülmemiştir.
Davalı… Ltd. Şti ile davalı … Ltd. Şti’nin görev itirazı, davacının sözleşmeye dayanması, tarafların tacir olması dikkate alındığında yerinde değildir.
Davalı … Ltd. Şti’nin yetki itirazı, davacının alacağı para alacağı olmakla, götürülecek alacaklardan olması nedeniyle itirazı yerinde bulunmamıştır.
Davacı ile davalılar arasında sözleşmeler bulunduğuna, bu sözleşmeler uyarınca çalıştırılan işçiye ödeme yapıldığına ve ödeme miktarı hususunda bir çekişme bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, bu bedelden davalıların sorumlu olup olmadığına ilişkindir.
Davacının yaptığı ödemenin dayanağını oluşturan Kütahya 1.İş Mahkemesi’nin 2013/1482esas 2014/1292karar sayılı dosyası ile bu karar ilamının infazının yapıldığı Kütahya 2. İcra Müdürlüğü’nün 2014/9656 sayılı dosyası dosya arasına alınmıştır. Taraflar arasında sözleşme ve sözleşmenin eki Teknik Şartname uyarınca çalıştırılan işçilere ait sorumluluğun davalılara ait olduğu anlaşılmaktadır. Kütahya 1. İş Mahkemesi’nin 2013/1482 esas, 2014/1292 karar sayılı dosyasında da dava dışı işçinin davacıya karşı ihbar ve kıdem tazminatının ödenmesi için açtığı davada ihbar tazminatı isteminin reddine, kıdem tazminatı isteminin hüküm altına alındığı görülmektedir. Bu kararın infazı amacıyla Kütahya 2. İcra Müdürlüğü’nün 2014/9656 sayılı dosyası ile davacı hakkında takip başlatılmış, davacı takip bedeli 11.045,44TL’yi 08.04.2015 tarihinde ödemiştir.
Taraflar arasındaki alacak borç ilişkisinin saptanması için hesap uzmanı bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişinin 08.12.2018 günlü raporunda, davacının icra dosyasına ödediği tazminatı hangi davalılardan ne miktarda talep edebileceği belirtilmiştir.
Davalılar bu bedelleri davacıya ödediğine ilişkin bir savunması veya ödeme belgesi sunmamışlardır. Taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşme eki Teknik Şartname gereği bu bedelden davalılar sorumludur. Dolayısıyla, davacının istemi davalılar ….. yönünden yerinde görülmüştür.
Dava dışı işçinin iş akdinin 22.05.2008 tarihinde feshedilmesinden sonra davacı ile davalılar …. Şti. ve … sözleşme imzalamış olmaları nedeniyle sorumlulukları bulunmadığından haklarındaki davanın husumetten reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçeler uyarınca davanın kısmen kabulüne…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: bilirkişi raporuyla hesaplanandan biçimde eksik şekilde hüküm kurulduğunu bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran-davalı …. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle: Müvekkili şirket ile kurum arasında muvazaalı bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin mevcut olduğunu, her yıl yapılan ihaleler ile taşeron firmalar değişmekte ise de davaya konu işçinin hep aynı yerde çalıştığını ve hep aynı işi yaptığını, müvekkili şirketin emir ve talimatları davacı kurumdan aldığını, müvekkili şirketin işi tümüyle başka bir firmaya devrettiğini, müvekkili şirketin dava ve icra masraflarından sorumlu tutulamayacağını, müvekkili şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir.
1-6100 sayılı HMK’nın 297/(1)-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/(1)-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/(2). maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK’nın 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz. Kısa ve gerekçeli karar arasında farklılık ve çelişki yaratılması halinde, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmelidir.
Somut olayda, İlk derece Mahkemesince, kısa kararda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, 5.188,67 TL’ nin bir kısım davalılardan tahsiline karar verilmiş, ancak hüküm altına alınan miktarların toplamının 5.188,67 TL etmediği anlaşılmış, gerekçeli karar da ise 4.188,67 TL yönünden dava kısmen kabul edilmiş ancak hüküm altına alınan kalemlerin toplamının 4.188,67 rakamını vermediği görülmüştür. Kısa karar ile gerekçeli kararda çelişkiye düşülmüş ve ayrıca tazminat toplamlarında maddi hata yapılmıştır.
Davalılardan … hakkında ise hiç hüküm kurulmamıştır.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2, maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, somut olayda, davalılardan biri hakkında biri hakkında hüküm kurulmamış/ya da gerekçe ile hüküm fıkrası çelişkili olup, hakimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Bu durumda Dairemizce, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına ve taleplerden her biri hakkında hüküm içeren/veya gerekçesi ve hüküm fıkrası çelişmeyen nitelikte karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Kararın kaldırılması nedenine göre istinaf itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 297 ve 355. maddeleri uyarınca, Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/740E., 2019/421K. sayılı dava dosyasında verdiği 13.05.2019 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına.
2-Peşin alınan istinaf karar harçlarının iadesine.
3-İstinaf kanun yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
31.05.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 31.05.2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır