Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/2334 E. 2022/392 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ……
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
……

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/04/2017
ESAS-KARAR NUMARASI :……..
Asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, davacıların oğlu …….çalıştığı esnada 03.02.2011 tarihinde oksijen tüplerinin patlaması ve sonrasında çıkan yangında 24 yaşında hayatını kaybettiğini, olayda kusuru bulunmadığını, tüplerin dolumunu ve satışını yapan dava dışı …… tam kusurlu olduğunu ve zorunlu sigortaları yaptırmamış olması sebebiyle 5964 sayılı Sigortacılık Kanununun 14/2-b ve … …. Yön. 9/1-b maddeleri uyarınca 13.12.2011 tarihinde … hesabına başvurulduğunu ancak talebin reddedildiğini ileri sürerek, şimdilik 5.000 ‘er TL destek tazminatının olay tarihinden itiaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili; usuli itirazlarda bulunarak,müvekkilin sorumluluğunun olmadığını, hem … AŞ (üretim faaliyetinde bulunduğundan dolayı) hem de … …. Ltd Şti (Kullanımdan Dolayı) tehlikeli maddelerle ilgili kendi faaliyetleri kapsamında sigorta yaptırmalarının zorunlu olduğunu, bilindiği üzere tehlikeli maddeler sigortasının sadece kendi faaliyet alanında meydana gelen rizikoyu kapsadığını, … Sigortasından farklı olduğunu, davaya konu kazanın meydana geldiği işyerinin … Ltd Şirketi olup bu işyerinin yaptırmakla yükümlü olduğu tehlikeli maddeler zorunlu sorumluluk sigortasına tabi olduğunu, … hesabının tehlikeli madde ile ilgili faaliyette bulunan firma veya çalışanının bir üçüncü kişiye vereceği zararlara karşı üçüncü kişilere koruma sağladığını, Tehlikeli maddeler sigortası genel şartlarının 4.A-c maddesi işyerinde vekalet veya hizmet akdi ile çalışanların uğradığı zararların kapsam dışında kalması kuralı gereği kazaya sebep olan firmada hizmet akdi ile çalışan davacının zararının müvekkilden karşılanmasının mümkün olmadığını savunmuştur.
İhbar olunan SGK vekili; …’ın 03.02.2011 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vafatı nedeniyle annesi … …’a SGK müdürlüğünce 01.03.2011 tarihinden itibaren gelir bağlanmış olup sigortalının babası olan davacı Abdulselan …’ın aylık gelir talebi bulunmadığını, müvekkili kurumun üzerine düşeni yaptığını beyan etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili; 03/02/2011 tarihinde müvekkili … …….. çalıştığı esnada saat 19:20 sıralarında kamuoyunda ostim patlaması olarak bilinen olayda oksijen tüplerinin patlaması ve sonrasında çıkan yangın sebebiyle hayatını kaybettiğini, bahse konu patlamanın meydana gelmesinde müvekkili davacının ve müteveffa destek …’ın hiç bir kusuru bulunmadığını, yargılama konusu olay sebebiyle müvekkili … … lehine destekten yoksun kalma tazminatı talepli olarak açılan ve davalısı … Hesabı olan Ankara 8 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1227 Esas sayılı dosyasının halen derdest olduğunu, iş bu davanın Ankara 8 Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 2014/1227 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “…TBK 61. Maddesi hükmüne göre birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Müteselsil sorumluluk halinde alacaklı, borcun ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Buna göre zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin tamamından talep edebileceği gibi sadece birinden de talep edebilir. Somut olayda dava müteselsil sorumluluk esasına dayalı olarak açılmış olup davalı … hesabının davacıya karşı zararın tümünden sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Tazminat hesabına yönelik olarak düzenlenen 26.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda; müteveffanın ve hak sahiplerinin kaza tarihindeki yaşları, PMF tablosuna göre muhtemel bakiye ömür süreleri üzerinden yapılan hesaplamada müteveffanın geliri emsal ücret araştırmasında belirlenen ücretler dikkate alınarak asgari ücretin 1,62 katı esas alınarak davacı … …’ın 30.450,58 TL, davacı … …’ın 44.548,40 TL tazminata hak kazandığı, SGK tarafından anne … …’a bağlanan ölüm gelirini peşin sermaye değeri olan 28.846,21 TL’nin mahsubundan sonra davacı … …’ın talep edebileceği tazminat tutarının 30.085,30 TL olduğu hesaplanmıştır.
Müteveffanın asgari ücret düzeyinde maaş aldığı dikkate alınarak tazminat hesabının asgari ücret üzerinden yapılması için dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilmiş, düzenlenen 06.01.2017 tarihli raporda raporun düzenlendiği tarihteki güncel asgari ücret miktarı üzerinden yapılan hesaplamada davacı … …’ın 31.756,03 TL, davacı … …’ın 32.584,02 TL tazminata hak kazandığı hesaplanmıştır. Her iki bilirkişi raporunda hesaplanan tazminat miktarları davacının talebinin üzerinde olup, taleple bağlı kalınarak asıl ve birleşen dosyalarda davanın kabulüne…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrar ederek, sorumluluk kabul edilse dahi patlamada zarar gören ölü ve yaralı sayısına göre kaza başı limitin paylaştırılması/proporsiyonu gerektiğini, 20 ölüm 43 yaralı bulunduğunu, mahkemece kaza tarihi teminat limitlerinin üstünde tazminata hükmedildiğini, davacı yana dava konusu kaza sebebi ile SGK tarafından yapılan ödemenin peşin sermaye değerinin tamamının hesaplanan tazminattan düşülmesi gerekirken hatalı bilirkişi raporu kapsamında hüküm kurulmasının hakkaniyete aykırı netice doğurduğunu, tazminata avans faizi işletilmesinin de hatalı olduğunu belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Asıl ve birleşen dava, “Tehlikeli Maddeler Sorumluluk Sigortası” kapsamında destekten yoksun kalma tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Davacılar murisinin vefatına neden olan patlamanın, dolum öncesi tüplerin içinde kalan oksijenin doğalgaz dolumunu takiben reaksiyona girerek kullanıcı personelin vanayı açması ile birlikte aniden patlaması sonucu meydana geldiği, ……. tarafından bu tüplerin dolumu, satışı ve dağıtımının yapıldığı, tehlikeli maddeler ile iştigal eden … A.Ş.’nin mesleki faaliyeti gereği yaptırmak zorunda olduğu sigortayı yaptırmadığı, sigortanın kapsamının belli bir coğrafi alan ile sınırlandırılamayacağı, bu hususların Yargıtay aşamasından geçerek kesinleştiği (Yargıtay 11. HD’nin 19.01.2015 gün ve 2014/14852E., 2015/553 sayılı onama kararı ile 24.11.2015 gün ve 2015/5153-12452K sayılı karar düzelme isteminin reddi, 02.05.2019 gün ve 2019/74E., 2019/3351K.) anlaşılmış olup, davalı … Hesabının sorumlu olacağının kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Öte yandan; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.10.1997 gün ve 3788 E., 6483 K; 23.11.2000 gün ve 7946 E., 9237 K; 15.02.2001 gün ve 2000/10078 E., 2001/1244 K. sayılı kararlarında da açıklandığı üzere, hukuki ilişkinin varlığı, husumet gibi bazı hususlar bakımından kısmi davada verilen hüküm sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturulabilirse de, kısmi davada zararın bir kısmı dava edildiği için tüm zarar değil, sadece dava edilen tutar kesinleşir. Kural olarak, kısmi davada alınan bilirkişi raporlarının açılan ek dava yönünden kesin delil olmayacağı gerek öğretide gerek yargısal uygulamada kabul edilmiştir. Ne var ki, kısmi davada kesinleşen hükme esas alınan rapor tümüyle inceleme ve itiraz konusu yapılıp, tüm yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını ortaya koyacak şekilde kesinleşmiş ve taraflar yönünden yargısal denetim yolları tüketilerek usulü kazanılmış haklar gerçekleşmişse kesin delil olarak değerlendirilmesi gerekeceği de ortadadır. Bu nedenledir ki, bilirkişi raporlarının takdiri delil oldukları kural ise de somut olay özelliklerine göre kesin delil niteliği alabilecekleri de göz ardı edilmemelidir (YHGK’nın 18.04.2007 tarih ve 15-126 E., 210 K. sayılı ilamı).
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve hükümde gerekçeye alınan bilirkişi raporundaki belirlemede geçen miktarların tamamı işbu dava sonunda verilen hüküm ile kesinleşmiş olmayıp, işbu dava konusu talep miktarı kadar belirleme yapıldığının ve geriye kalan kısma ilişkin iddia, savunma ve davalının rapora itirazlarının açılacak bir ek davada tartışılıp değerlendirilmesinin mümkün, gerekli ve tabii bulunmasına göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1227E., 2017/293K. sayılı dava dosyasında verdiği 25/04/2017 tarihli kararına yönelik asıl ve birleşen davada davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Asıl ve birleşen davada yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,1‬0-TL nispi istinaf karar harcından 171,00-TL’nin mahsubu ile kalan 512,1‬0-TL ile iki ayrı dava bulunması nedeniyle eksik alınan 85,70 TL başvuru harcının asıl ve birleşen davada davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına.
3-Asıl ve birleşen davada davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
09/03/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17/03/2022
…..