Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/2120 E. 2022/1354 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/2120 – 2022/1354
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

ESAS NO : 2019/2120
KARAR NO : 2022/1354

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 23.05.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2016/495E., 2018/415K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkili firma ile davalı arasında özel güvenlik hizmetinin alınmasına ilişkin olarak sözleşme yapıldığını, müvekkilinin edimlerini yerine getirerek 31/12/2015 tarihinde tamamlandığını, sözleşme gereğince davalı tarafa … Bankası A.Ş. düzenlenen 430.000,-TL tutarındaki teminat mektubunu verdiklerini, idare ve SGK’ya borcun olmaması halinde teminatın iade edileceğinin kararlaştırıldığını, iade koşullarının yerine getirilmiş olmasına rağmen teminat mektubunun kendilerine iade edilmediğini, ayrıca kendi şirketleri bünyesinde çalışan işçilerin ihaleyi alan dava dışı firmada aynen çalışmaya devam ettiklerini; Yargıtay içtihatları gereği işyeri devri halinde kıdem tazminatı hakkı doğmayacağını, yapılan sözleşmenin 36/6 maddesindeki düzenlemenin genel işlem şartı yönünden zorlayıcı mahiyette olduğunu, bu sözleşmenin idare ile tek taraflı olarak düzenlendiğini ve bu nedenle geçersiz olduğunu ileri sürerek, teminat mektubunun iadesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili; teminat mektubunun iade koşullarının oluşmadığını, 6552 Sayılı Yasa ile değişik 4858 Sayılı Yasa’nın 112. maddesi uyarınca kıdem ve ihbar tazminatlarının teklif fiyatlarına dahil olduğunu, sözleşme uyarınca teminat mektubunun iade edilmesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “Açılan bu dava davacı ile davalı arasında yapılan özel güvenlik hizmeti alımına dair sözleşme gereğince davacının sözleşme doğrultusunda edimlerini yerine getirerek teminat mektubunun kendisine iade edilmesini talep etmekle, teminat mektubunun iade koşullarının oluşup oluşmadığı hususunun taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunu oluşturmuştur.
Davacı ile davalı arasında 23/01/2014 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 1 yıllık olduğunu, sözleşmenin 31/12/2015 tarihinde sona erdiği tespit edilmiştir.
Davacı firmanın çalıştırdığı işçilerin SGK kayıtları celbedilerek dosyamızın arasına alınmış, SGK kayıtları üzerinde yapılan incelemede isimleri bildirilen işçilerin 01/02/2014-31/12/2015 tarihleri arasında davacı firmada çalıştıkları tespit edilmiş, ayrıca 01/01/2016 tarihi itibari ile çalışmaya başladıkları iş yerine ait giriş belgelerinin de SGK tarafından gönderildiği tespit edilmiştir.
Davacı tarafın iş yeri devri yaptığı, devralan diğer firmanın davalı tarafa özel güvenlik hizmeti verdiği ve özel güvenlik hizmetinin de davacı tarafın daha önce çalıştırdığı işçilerin eli ile verdiği tespit edilmiştir.
Mahkememiz taraflar arasındaki uyuşmazlığın somutlaştırılması bakımından SGK dan gelen kayıtlar ve tarafların tüm iddia ve beyanlarının değerlendirilmesi neticesinde rapor düzenlemesi için dosyayı yeminli mali müşavir bilirkişiye tevdi etmiş, yeminli mali müşavirin dosyadaki belgeler ve SGK’ dan gelen kayıtlar üzerinde yapmış olduğu incelemede davalı tarafın teminat mektubunu uhdesinde tutmasında haklı olduğunu tespit etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama toplanan deliller neticesinde davcı firmanın çalıştırmış olduğu işçilerinin işçilik hakkından kaynaklanan alacakları için dava açmaları halinde davalı idare ile birlikte bu işçileri çalıştıran şirketlerin de müteselsilen sorumlu olacakları hususu da dikkate alınarak açılan davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: dava konusu iadesi talep edilen teminat mektubunun 01.03.2017 tarihine kadar geçerli bir mektup olup bu tarihe kadar … Bankası A.Ş. ‘ye hitaben tazminat talebinde bulunulmadığından teminat mektubunun hükümsüz kaldığını, bu nedenle davanın konusuz kaldığı için esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini, öte yandan dava tarihinde mektubun tazminini gerektirir bir olgu yahut olay doğmadığından dava tarihinde haklılıkları ortada olduğundan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılması gerektiğini bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, teminat mektubunun iadesi istemine ilişkindir.
Dosyanın tetkikinde;
Özel güvenlik hizmeti veren yüklenici davacı şirket ile davalı …arasında 23.01.2014 tarihli sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin sona erme tarihinin ise 31.12.2015 olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği, davacının sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirdiği, SGK ilişiksizlik belgesinin sunulduğu taraflar arasında ihtilaf konusu değildir. Sözleşmenin 31.12.2015 tarihinde sona ermesi ile işçiler işyeri devri nedeniyle 01.01.2016 tarihinden itibaren dava dışı … Ltd. Şti. bünyesinde çalışmaya devam etmişlerdir.
Davalı vekili, sözleşme hükümleri kapsamında işçilerin kıdem tazminatı alacakları nedeniyle teminat mektubunu iade etmediklerini savunmuştur.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 16.12.2020 tarih, 2020/1804 E. 2020/4353K. Sayılı emsal nitelikteki ilamında da belirtildiği gibi işçilerin iş akitlerinin kıdem tazminatı gerektirecek şekilde sona erip ermeyeceği meçhuldür. Bu nedenle ne zaman gerçekleşeceği meçhul bir olay için teminat mektubunun iade edilmemesi hukuken korunamayacağından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru değildir.
Buna göre Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,b,2 gereğince, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/495E., 2018/415K. sayılı dava dosyasında verdiği 23.05.2018 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE.
Buna göre:
“1-Davanın kabulüne, … Bankası A.Ş…. Şubesi’ne ait 21.01.2014 tarihli ve 430.000,-TL bedelli teminat mektubunun davacıya iadesine,
2- Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 29.373,30TL’den peşin olarak alınan 7.343,30-TL’nin düşümü ile kalan 22.030,-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3- Davacı tarafından 7.343,30 TL peşin harç, 122,-TL tebligat, 137,40 TL posta, 1.200,-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 8.802,70TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 63.200,-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,”
II-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının iadesine,
III-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
22.09.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 23.09.2022

Başkan Üye Üye Katip

KARŞI OY YAZISI

I
Saygıdeğer çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı teminat süresinin dolması nedeniyle işlevini yitiren teminat mektubunun iadesine ilişkin davanın ne şekilde karar verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
II
Teminat hukukunun temel esaslarından biri “belirlilik”tir. Teminat ayni olsun, şahsi olsun temin ettiği borcu/edimi/fiili, asıl borcun ve teminatın parasal sınırını, eğer varsa teminatın süresini net olarak göstermelidir.
Süreli teminatlar, süresi içinde teminata başvurulmaması halinde, bu sürenin dolması ile kendiliğinden teminat işlevini kaybeder.
Yargıtay’ın süresi dolmuş olmakla birlikte tapuda ipoteğin terkin edilmemiş olmasını teminatın mevcudiyetinin devam ettiği şeklinde yorumladığı birkaç hukuka aykırı karar bulunmakta ise de bunlar genel ilke olarak kabul edilecek örnekler değildir.
Bu çerçevede denilebilir ki, lehine süreli bir teminat tesis edilen kimse, o teminata süresi içinde başvurmazsa artık o teminat işlevini yitirir ve teminat alacaklısı bu teminat üzerinde hak iddia edemez. Fakat süreli teminata süresi içinde başvuran alacaklı, tahsilat işlemleri bu süreyi aşsa bile alacağını teminattan tahsil edebilir.
Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun 150/c maddesi de süreye ilişkin ipoteklerde özellikle tapudaki görünüme güvenen üçüncü kişileri korumak maksadıyla getirilmiştir. Tapu siciline bakan kimse, söz gelimi alıcı adayı ya da lehine ipotek tesis edilmek istenen kişi buradaki süreli teminatı görmüş ve süre dolduğu için taşınmazın teminat fonksiyonunu yitirdiğini; bir diğer ifade ile tapuda görünse bile artık o teminata başvurulamayacak olduğunu, taşınmaz üzerinde herhangi bir takyidat (kısıtlama) olmadığını görerek hareket etmek isteyebilir. İşte süresi içinde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe girişildiğinde, icra müdürü İcra ve İflas Kanunu’nun 150/c maddesi uyarınca tapuya yazacağı yazı ile taşınmazın ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu edildiğine ve resmi senette yazılan süre dolsa dahi paraya çevirme işlemlerinin sürebileceğine ilişkin bir şerhin işlenmesini ister. Böylelikle üçüncü kişiler süresi dolmuş ipoteğin halen taşınmaz üzerinde bir kısıtlama yarattığını görebilirler.
III
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde:
Davacının iadesini istediği teminat mektubu 01.03.2017 tarihine kadar geçerlidir. Mektup üzerinde “…bu tarihe kadar elimize geçecek şekilde tarafınızdan yazılı tazmin talebinde bulunulmadığı takdirde hükümsüz olacaktır.” ibaresi yazılmıştır.
Eldeki davanın tarihi 31.05.2016’dır. İlk yazılı talepte derhal ödeme kayıtlı teminat mektubunun davanın devamı sırasında tazmini istenmemiş ve süresinin dolması üzerine yukarıda gösterilen tarihte teminat işlevi ortadan kalkmıştır. Bu tarihten sonra tazmininin talep edilmesi halinde banka, bu talebi reddedecektir. Yargıtay’ın yukarıda sözünü ettiğim birkaç kararındaki mantık hatası bir tarafa bırakıldığında, sırf teminat mektubunun idarenin elinde olması, ona teminat mektubuna dayalı bir hak bahşetmemektedir.
Sonuç olarak anılan tarihe kadar tazmin talebinde bulunulmaması nedeniyle dava ile elde edilmek istenen sonuç kendiliğinden ortaya çıkmış, teknik ifadesiyle dava konusuz kalmıştır.
IV
Yukarıdan beri yapmaya çalıştığım açıklamalar çerçevesinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak “konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi (HMK m.353/1-b.2) gerekirken, saygıdeğer çoğunluğun teminat mektubunun iadesine ilişkin kararına katılmaya olanak bulamıyorum.

Hakim – Üye