Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/1751 E. 2022/2094 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/1751 – 2022/2094
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2019/1751
KARAR NO : 2022/2094

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08.05.2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2018/508E., 2019/343K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkili şirketin 06/09/2011 tarihli Rüzgâr enerji santral bağlantı hakkı ihalesine katılarak 3,63 kr/kwh teklifi ile ihaleyi kazandığını, ihaleyi kazandıktan sonra taraflar arasında 23/01/2012 tarihinde “RES KATKI PAYI ANLAŞMASI” başlıklı sözleşme imzalandığını, 10 MW olan proje gücünün 19,2 MW güce çıkması nedeni ile taraflar arasında 30/09/2015 tarihli yeni RES katkı payı anlaşması imzalandığını, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan 9,6 MW Aliağa RES projesi için 12/02/2013 tarih ve EÜ/4270-2/02549 sayılı lisans alındığını, bu lisans kapsamında davaya konu RES katkı payı tutarının davalı tarafından hesap edilerek müvekkiline gönderildiğini, müvekkilinin söz konusu bedele itiraz etmişse de bu itirazın davalı tarafından kabul edilmediğini, davalının yaptığı hesaplamanın hukuka uygun olmadığını, sözleşmeye konu Aliağa RES projesi Eylül 2014 tarihinde işletmeye alındığını, sözleşmenin 3. maddesi gereği … tarafından düzenlenen 01/02/2018 tarihli, … fatura numaralı, 3.958.183,49 TL bedelli fatura düzenlenerek müvekkili şirkete gönderildiğini, davalının sözleşmeye aykırı davrandığını ve sürelere uymadığını, söz konusu fatura akabinde müvekkilinin sözleşmeye ve yönetmeliğe bağlı yaptırımlara uğramamak için 06/02/2017 tarihinde ödemeyi ihtirazi kayıtla davalıya yaptığını, ancak davalı tarafından yapılan işlemlerin hukuka uygun olmadığını, sözleşme ve yönetmelikteki formülde TÜFE bedelinin başlangıç tarihini teklif yılından başlayacağına dair bir ifadenin yer almadığını, aksine sadece bir önceki yıl TÜFE oranının uygulanacağının açıkça yazıldığını, davalının RES Katkı Payı bedelini hesaplarken uyguladığı formülün Sözleşme ve Yönetmeliğe aykırı olduğu ve yanlış uygulamanın etkisinin 20 yıl boyunca da süreceğinin dikkate alınmadığını, sözleşmenin tek taraflı olarak hazırlandığını, müvekkilinin katılımı ve tartışmasına açık olmayan şekilde hazınlandığını, genel işlem şartlarına haiz olduğunu, davalının müvekkiline sunduğu genel işlem şartları niteliğinde olan RES Katkı Payı Anlaşmasının hükümlerinin hazırlayanın lehine olarak yorumlanması Borçlar Kanununun ilgili amir maddesine ters düşmek anlamına geldiğini, tam aksine bu tür sözleşme hükümlerinin hazırlayan lehine değil karşı taraf lehine yorumlanmasının Borçlar Kanunun amir hükmünde olduğunu belirterek, her türlü talep, dava ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, … A.Ş.’nin 01/02/2018 tarihli, … fatura numaralı, 3.958.183,49 TL bedelli faturası kapsamında fazla ödenen 1.497.591,77 TL’nin ödeme tarihi olan 16/02/2018 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; konuya ilişkin yönetmelik, taahhütname, teklif mektubu ve RES Katkı Payı anlaşmasından oluşan eklerin bir bütün olarak değerlendirilmesinin gerektiğini, çünkü anlaşma, taahhütname ve teklif mektubunun aynı yönetmeliğin eki olduğunu ve aynı tarihte yayımlandığını, Yönetmeliğin 9.maddesi ile RES Katkı Payı Anlaşmasının 10.maddesinde yer alan hükümlerde ödeme yükümlülüğünün üretim tesisinin ilk geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren başlayacağının yazılı olduğunu, Aliağa RES için ilk geçici kabulün Eylül 2014 tarihinde yapıldığını, 2014, 2015 ve 2016 yıllarındaki üretimleri içinde RES Katkı Payı faturaları düzenlendiğini, RES yarışmalarına teklif verdiğini, taahhütte bulunarak yazılı im/ah beyan sunduğunu, tüm bu aşamalarda yarışma yönetmeliği bu yönetmeliğin eki Teklif Mektubu ve Taahhütname ile RES Katkı Payı Anlaşmaları uyarınca faaliyetlerin sonucunda bir Katkı Payı ödemesi yapması gerektiğini özgür iradesiyle kabul ettiğini, ancak gelinen aşamada faturalarını itirazsız ödeyip dava konusu edilen faturayı kabul etmeyerek huzurdaki davayı açması iyiniyetli bir hareketin göstergesi olmadığı gibi basiretli tacir ilkesiyle de bağdaşmadığını, TTK.’nun 18/2 maddesinde “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” hükmünün yer aldığını, basiretli bir iş adamı, sağduyulu olarak, ileriyi düşünerek işlemlerini ona göre organize etmesinin gerektiğini, ticari hayatın gereklerine göre üretimini engelleyebilecek durum ve hareketleri önceden nazara alınması gerektiğini, basiretli bir iş adamından beklenen objektif özeni göstermesi gereken davacı şirketin gelinen aşamada katkı payı hesaplamasına muhalefet ederek ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının imzaladığı metinlerin yönetmeliğin ayrılmaz parçası olduğunu bilmeyen tacir davacının sözleşme imzaladıktan yıllar sonra huzurdaki davayı açması hakkaniyet ile bağdaşmadığını, davada idari yargının görevli olduğunu, davacı şirketin taleplerini ancak Türk Ticaret Kanununa dayandırması gerektiğinden tacir olan davacının taleplerinin yasal bir zemini bulunmadığını belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “Dava, davalı tarafından davacı şirketten RES katkı payı olarak tahsil edilen bedelin sözleşme ve mevzuata aykırı, fazla hesaplandığı iddiasıyla fazladan yapılan tahsilatın tazmini konularına ilişkindir.
Her ne kadar davalı taraf davanın idari yargının görevine girdiğini belirterek yargı yolu ve görev itirazında bulunmuşsa da her iki taraf da tacir olup davanın sözleşmeden kaynaklandığı, TTK 4. Maddesi kapsamında ticari dava olması nedeniyle aynı yasanın 5. Maddesi uyarınca ticaret mahkemesi görevli olduğundan davalının yerinde görülmeyen yargı yolu ve görev itirazının reddine karar verilmiştir.
Dava sözleşmeden kaynaklanmış olup TBK 146 maddesi uyarınca 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğundan ve bu süre dolmadığından davalının yerinde görülmeyen zaman aşımı itirazının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Taraflar arasında tanzim edilen sözleşme, EPDK Üretim Lisansı, Yönetmelik ve tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti raporunda özetle; EPDK’nın yaptığı düzenlemeler üzerine davacının da içinde bulunduğu şirketlerin yaptıkları başvuru üzerine verdikleri teklifler sonucu rüzgar enerjisi santralı lisansı verildiğini, davacı şirket ile davalı şirket arasında Aliağa RES projesi için 23/01/2012 tarihinde RES Katkı Payı Anlaşması imzalandığını, akabinde 10 MW olan proje gücünün 18,2 MW gücüne çıkması nedeniyle 30/09/2015 tarihinde yeni sözleşme imzalandığını, dava konusu sözleşme kapsamında 2017 yılına ait elektrik üretimi için davalı tarafından 01/02/2018 tarihli 3.958.183,49 TL bedelli RES Katkı Payı faturası düzenlemiş olup davacı tarafından 16/02/2018 tarihli dekont ile itirazî kayıt konularak ödeme yapıldığını belirtmişlerdir.
Raporda devamla, resmi gazetede yayınlanan RES Lisans başvuruları ilanı üzerine yönetmelikte belirtilen teklif mektup formu davacı tarafından düzenlenerek kuruma verildiğini ve teklifinin kabul edildiğini, teklif formunda katkı payı hesaplama yönteminin belirtilmiş olduğunu, akabinde taraflar arasında sözleşme imzalandığını, sözleşmede de RES Katkı Payı tutarının hesaplanmasına ilişkin formülün belirtildiğini, aynı şekilde EPDK’nin düzenlediği yönetmelikte de RES Katkı payı hesaplama yönteminin düzenlenmiş olduğunu, taraflar arasında tanzim edilen sözleşme ile yönetmelikte düzenlenen RES Katkı Payı Hesaplama yönteminin aynı olduğunu, teklif mektubu ile yönetmelik ve sözleşme maddeleri arasında farklılık bulunduğunu, teklif mektubuna göre yapılan hesaplamada dava konusu döneme ilişkin RES Katkı Payının KDV dahil 3.958.183,49 TL, yönetmelik ve RES Katkı Payı anlaşmasına göre ise 2.085.247,22 TL olup aradaki farkı 1.497.591,77 TL olduğunu, hesaplamanın teklif mektubundaki yöntemlerle mi yoksa yönetmelik ve RES Katkı Payı anlaşmasındaki yöntemlerle mi yapılacağının hukuksal değerlendirmesinin mahkemenin uhdesinde olduğunu belirtmişlerdir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; açıklan ihaleye verdiği teklifi kabul edilerek RES santrali kurma ve işletme hakkı kazanan davacının davalı şirket ile RES Katkı payı sözleşmesi imzalandığı, davacı tarafından santralin kurularak işletmeye başlandığı, davalı tarafından sözleşme kapsamında KATKI PAYI faturası düzenlenerek davacıdan tahsilinin istendiği, davacının itirazî kayıt ile ödeme yaptığı ve yapılan tahsilatın sözleşme ve yönetmeliğe aykırı olup fazla tahsil edildiği iddiasıyla fazla tahsilatın davalıdan tahsili talebiyle derdest davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, RES Katkı Payı hesaplamasının teklif mektubuna göre mi yoksa RES Katkı payı sözleşmesine göre mi yapılacağı noktasında toplanmaktadır. Türk Borçlar Hukukuna göre sözleşmeye bağlılık ve sözleşme serbestisi ilkeleri bulunmakta olup bu ilkelere göre sözleşmenin aynen uygulanması esastır. Sözleşme öncesi yapılan teklifler icap mahiyetinde olup sözleşme imzalandıktan sonra artık icaplar değil sözleşme hükümleri geçerlidir. Taraflar arasında düzenlenen RES Katkı Payı anlaşmasının 3.maddesinde katkı payının nasıl hesaplanacağı açık bir şekilde düzenlenmiş olup, söz konusu düzenleme aynı zamanda yönetmeliğe de uygundur. Yani sözleşme yasa ve ahlaka da aykırı olmadığı için geçerli olup tarafların anayasası sayılan sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir. Bu durumda davalı tarafından sözleşme hükümlerine aykırı sözleşmeden önceki teklif mektubunda belirtilen kriterlere göre hesaplama yapılarak davacıdan talepte bulunulması sözleşme ve mevzuata aykırı olduğundan sözleşmedeki hesaplamaya göre fazladan talep ve tahsil edilen 1.497.591,77 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: dava konusu uyuşmazlığın idari yargı mercilerinde çözümlenmesi gerektiğini, yerel mahkemenin istinafa konu kararının, yargı yolu dava şartı noksanlığı bakımından hukuka aykırı olduğunu, dava konusu faturaların idari sözleşme niteliğinde olduğu açık olan RES katkı payı anlaşması hükümleri uyarınca düzenlendiği dikkate alınarak, idari bir sözleşmeden kaynaklanan dava konusu uyuşmazlığın çözümünün idari yargı mercilerine ait olduğunu, yerel mahkeme kararının öncelikle (yargı yolu) dava şartı noksanlığı bakımından bozulmasına karar verilmesi gerektiğini, yerel mahkeme kararında, RES katkı payı anlaşması ve teklif mektubunun aynı Yönetmeliğin aynı tarihte yayımlanan ekleri olduğunun göz ardı edildiğini, anlaşmanın 3. maddesine göre RES katkı payının hesaplanması geerktiği yönünde yapılan değerlendirmelerin hukuka aykırı olduğunu, Yönetmelik, ekleri ve içeriği birbirinden ayrı değerlendirilerek, aralarında hukuken var olmayan hiyerarşik bir ilişki kurmak suretiyle anlaşmaya öncelik verilmesinin, hukuka uygun bir yaklaşım olmadığını, Yönetmeliğin, taahhütname, teklif mektubu formu ve RES katkı payı anlaşmasından oluşan ekleri ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Yönetmelik ekinde yer alan RES katkı payı anlaşmasının, yarışmayı kazanan davacı şirketin sunmuş olduğu ve yine aynı Yönetmelik ekinde örneği bulunan teklif mektubunu temel alan bir anlaşma olduğunu, zira yarışma sonucunda bağlantı hakkı kazanan şirket ile müvekkili kurum arasında, anlaşma metninin imzalanacağı doğrudan Yönetmelik maddesi ile düzenlendiğini, Yarışma Yönetmeliğinin bütünlüğü içerisinde ek olarak bulunan, teklif mektubu formu ve RES katkı payı anlaşması arasında yaptırım gücü açısından bir karşılaştırma yapılmasının doğru olmadığını, Yerel Mahkemenin kararına dayanak yapılan bilirkişi raporunda yer alan; “Taraflar arasındaki anlaşmada, davacının sunduğu teklif mektubuna, sadece 3. maddede, toplam RES Katkı Payı tutarının hesaplanması ile ilgili kr* E* TÜFE formülünde, kr değerinin açıklanması sırasında yer verilmiştir.” şeklindeki tespitin tamamen hatalı olup, eksik inceleme yapılmasının bir tezahüründen ibaret olduğunu, Mahkemenin, RES katkı payı hesabının, teklif mektubundaki hesaplama şeklinden farklı olarak düzenlendiği, RES katkı payı ile ilgili faturaların sözleşme hükümlerine göre hesaplanması gerektiği yönündeki gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, Yönetmelik gereği, RES katkı payı tutarının, teklif mektubu formu içeriği, anlaşmanın 3. maddesi ve Yönetmeliğin 9. Maddesi birlikte göz önüne alınmak suretiyle bu şekilde hesaplanması bir zorunluluk olup, müvekkili kurumca Yönetmeliğe uygun şekilde yapılan hesaplama ile düzenlenen dava konusu RES katkı payı faturalarında hukuka aykırılık bulunmadığını, davacı tarafından sunulan ve yarışmaların asli unsuru olan teklif mektubunda, toplam RES katkı payı tutarının, teklif yılından ödemeye esas üretim yılına kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından ocak ayında açıklanan yıllık tüketici fiyat endeksi (TÜFE) oranın güncelleştirilerek müvekkil kuruma ödenmesi kabul ve taahhüt edildiğini, istinaf başvurusuna konu yerel mahkeme kararında, Yönetmeliğin bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiği, ekinde yer alan teklif mektubu ile anlaşma hükümlerinin birbirini tamamlayıcı mahiyette olduğu ve aralarında bir çelişki bulunmadığı göz ardı edilerek, farklı bir hesap şekli içerdikleri şeklindeki hatalı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, teklifin sabit fiyat kabul edilerek, bu tutarın kümülatif değil, her yıla ait TÜFE oranında belirlenecek artışa göre hesaplanması gerektiği yönündeki davacı iddiasının kabulü, Yönetmelik ve eklerindeki düzenlemelere aykırı olduğu gibi, formülde yer alan TÜFE endeksinin uygulanma amacına da uygun olmadığını, davanın reddi gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, davalı tarafından davacı şirketten RES katkı payı olarak tahsil edilen bedelin sözleşme ve mevzuata aykırı, fazla hesaplandığı iddiasıyla fazladan yapılan tahsilatın tazmini istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- HMK m. 353/1,b,1 gereğince; Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/508E., 2019/343K. sayılı dava dosyasında verdiği 08.05.2019 tarihli kararına yönelik davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 102.300,49-TL harçtan peşin olarak alınan 25.575,12-TL’nin düşümü ile kalan 76.725,37-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-(HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
28.12.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 28.12.2022

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır