Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/1283 E. 2022/779 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
ESAS NO : 2019/1283
KARAR NO : 2022/779

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/01/2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2015/1380 E., 2019/6 K.
DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Taraf vekillerince; yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkillerinin murisinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalı kooperatif bünyesinde çalışan yetkili personeller hakkında başlatılan soruşturmalar kapsamında kooperatif yetkililerinin ortaklarca ödenen paraları sahte tahsil fişi düzenleyerek zimmetlerine geçirdikleri, sahte imza ve sözleşmelerle ortakları borçlandırdıkları, ortakların güvenlerini kötüye kullanarak imzalarını almak suretiyle ürünlerini satılmış gibi göstererek zimmetlerine geçirdikleri, bu suretle hem kurumu hem de müvekkillerinin de aralarında bulunduğu pek çok ortağı zarara uğrattıklarının tespit edildiğini, bu şahıslar hakkında adli ve idari soruşturmalara devam edildiğini, 09.11.2012 tarih ve 10.500.00 TL meblağlı, 27.11.2012 tarih ve 2.000,00 TL meblağlı, 27.11.2012 tarih ve 4.800.00 TL meblağlı, 07.12.2012 tarih ve 1.000,00 TL meblağlı, 24.12.2012 tarih ve 294,44 TL meblağlı, 04.04.2013 tarih ve ve 280.00 TL meblağlı ve 29.06.2012 tarih ve 5.300,00 TL meblağlı senetlerin tamamı davalı kooperatife ödenmiş olmasına karşın yapılan ödemelerin borçtan düşülmediğini, 17.12.2012 tarih ve 7.000,00 TL meblağlı senet ile ilgili sözleşmedeki imza müvekkiline ait olmasına rağmen davalıdan bu yönde bir ürün kullanılmadığını, 01.04.2013 tarih ve 9.500,00 TL meblağlı senede konu 9,5 ton kimyevi gübrenin 7 tonu kullanılmış olup. 2.5 tonluk kısmının ise kullanılmadığını, buna rağmen 9500.00 TL tutarındaki borç tamamen ödenmiş olmasına karşın vapılan ödemelerin borçtan düşülmediğini ileri sürerek, dava konusu kredi sözleşmelerine konu alacak ve fer’ileri yönünden davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında ticari bir ilişki olmadığından davanın görev yönünden reddi gerektiğini, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun 12. maddesinde, “Kooperatiflerin kredi ile ilgili alacak senetleri, kağıtları ve her tütlü taahhütname ve sözleşmeler ortağın oturduğu veya kooperatifin bulunduğu köy veya mahalle ihtiyar heyetleri tarafindan parasız olarak tasdik olunur. Bu suretle tasdik olunan senet ve belgeler İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı belgeler hükmündedir. Senetler vadelerinde protestoya tabi tutulmaz. Müracaat vukuunda bu tasdik muameleleri noterler tarafından da yapılır.” hükmünün, İİK’nın “İlam Mahiyetini Haiz Belgeler” başlıklı 38. maddesinde ise, “Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi resen tanzim, edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir.” hükmünün düzenlendiğini, yine HMK’nın 204/2. maddesinin ise “İlgililerin beyanlarına dayanarak noterlerin tasdik ettikleri senetler ile, diğer yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılırlar.” hükmünü içerdiğini, davacının senetlerden başka ilgili senetlere konu malların teslimine ilişkin faturaları da imzaladığını, davacının davaya konu senetler ile almış olduğu ürünleri almadığını iddia etmesi veya parasını ödemesine tağmen borçtan düşülmediği iddialarına karşılık, söz konusu borçlar için senet ve fatura düzenlemiş olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, ispat yükü davacıda olup tanık dinletilmesine muvafakat etmediklerini savunarak, davanın öncelikle görevsizlik nedeniyle, aksi halden esastan reddine ve %20 tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “…sahtecilik ve grafoloji (adli belge inceleme) konusunda uzman bilirkişiden alınan teknik raporlara göre imzası inkar edilen ve muris …’in imzası görünen dava konusu senetlerden sadece 09/11/2012 tarihli … nolu 10.500 TL bedelli senetteki imzanın muris …’e ait olmadığı anlaşılmıştır. İmzası murise ait olmayan işbu borç senedinden dolayı …’in ve dolayısıyla adına mirasen dava açan davacıların davalı kooperatife karşı borçlu ve sorumlu olamayacaklarından işbu senetten dolayı davacıların menfi tespit davasının kabulüne karar verilmiştir. Davalı kooperatifin mahallindeki defter, kayıt ve belgeleri de incelettirilmek suretiyle alınan mali müşavir bilirkişinin rapor ve ek raporlarına göre imzası murise ait olmadığı anlaşılan işbu senede karşılık ve mahsuben davacı tarafça davalı kooperatife 15.180,23 TL miktarında ödeme de yaptıkları tespit edilmiştir. Davalının kendi ticari defter, kayıt ve belgeleri bu yönden aleyhine kesin delil teşkil eder. Bu nedenlerle davacı tarafça borçlu olmadıkları halde işbu senede mahsuben ödeme yaptıklarından davalı kooperatif, ödenmiş miktar kadar sebepsiz zenginleşmiştir. Ödenen bedel kadar davacılar davalıdan alacaklıdır. Bu nedenle ödenen işbu bedelin davalı kooperatiften istirdadı gerekir.Yani işbu bedelin istirdadı yoluyla davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu senetlerden 4.800 TL, 1.000 TL, 9.500 TL, 2.300 TL, 3.000 TL, 7.000 TL, 2.000 TL ve 294,44 TL miktarlı senetlerin bir kısmı ile ilgili imza inkarı yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesine göre imzaların muris …’e ait olduğunun anlaşılması, davacı tarafın genel anlamda dayandığı hata, hile ve sair iddialarının da kesin ve yeterli kanıtlarla ispatlanamamış olması, ancak ödeme yapıldığı yönündeki iddiaları da bulunduğundan bu iddiası yönünden ise mali müşavir bilirkişiden alınan rapor ve ek raporlarla davalı kooperatifin kendi ticari defter, kayıt ve belgelerine göre işbu borç senetlerine karşılık/mahsuben davalı kooperatife ödemelerin yapıldığının tespit edilmesi, davalının kendi defter kayıt ve belgelerinin bu yönden aleyhine kesin delil teşkil etmesi nedeniyle söz konusu senetlerden dolayı da ödeme nedeniyle muris … ve dolayısıyla mirasen dava açan davacıların davalı kooperatife bir borçlarının olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle menfi tespit taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Borçlu oldukları senet bedellerinin ödenmiş olması nedeniyle istirdatı gereken bir alacaklarının da olmadığı anlaşılmakla bu senetlerle ilgili istirdat taleplerinin ise reddine karar verilmiştir.
Dava konusu 280,00 TL’lik olduğu davacı tarafça söylenen ve iddia edilen 04/04/2013 tarihli ve … nolu senetle ilgili yapılan incelemeye göre ise, gerçekte böyle bir senedin olmadığı, … nolu senedin aslında 25/03/2014 tarihli ve 60 TL miktarlı ve dava dışı 3. kişi borçlu … adına düzenlenmiş ve imzalanmış bir senet olduğu anlaşılmış ve sunulan fotokopisinden de bu şekilde olduğu görülmüştür.Ne davacı ne de davalı tarafça 04/04/2013 tarihli,… nolu ve 280 TL miktarılı bir senet aslı ya da fotokopisi dosyaya sunulamamıştır. Dolayısıyla muris … ile alakası olmayan dava dışı 3. kişi … adına düzenlenmiş bir senet olduğu anlaşıldığından işbu senetle ilgili talep ve davanın da bu sebeple reddine karar vermek gerekmiştir” denilerek,
-Dava konusu olan 10.500,00 TL’lik senetteki imzanın muris …’e ait olmadığı anlaşıldığından bu senetle ilgili menfi tespit talebinin kabulü ile söz konusu senetten dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine,
Bu senede karşılık ödeme de yapıldığından 15.180,23 TL miktarındaki ödemenin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
-Dava konusu olan 4.800,00 TL, 1.000,00 TL, 9.500,00 TL, 2.300,00 TL, 3.000,00 TL, 7.000,00 TL, 2.000,00 TL ve 294,44 TL miktarlı senetler yönünden davacı tarafça davalı tarafa ödeme yapıldığı anlaşılmakla bu senetlerden dolayı menfi tespit talebinin kabulü ile söz konusu senetlerden dolayı davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, bu senetlerle ilgili istirdat talebinin ise reddine,
-Dava konusu 280,00 TL miktarlı senet yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek, davalı kooperatife ilgili senetlerin asıllarını sunması için hem 29.01.2018, hem de 04.06.2018 tarihli duruşmada kesin süre verilmesine ve bu kesin sürenin de ihtaratının yapılmış olmasına karşın süresinde sunulmayan senetler yönünden inceleme yapılması ve karara esas alınmasının usul ve yasaya uygun olmadığını, yine davalı kooperatif stok kayıtları dosyaya celbedilmeden, müvekkiline teslim fişleri stoktan çıkış kayıtları incelenmeden eksik inceleme ile karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, davalı kooperatifin üyelerine vermiş olduğu mazot gübre tohumluk gibi ürünler karşılığında hem faturaya hem de senede imza alınması şeklinde vadeli olarak mal sattığını, kooperatif çalışanları tarafından müvekkillerinin murisi adına sahte senet düzenlendiğini, bedelini daha önce ödediği bir takım senetler iade edilmeyerek hesabına tekrar borç yazıldığını ve bedelinin kooperatiften çekildiğini, yine sadece senet düzenlenerek faturaya imza alınmadan mal teslimi yapılmış gibi gösterildiğini müvekkillerinin murisinin itirazlarından sonuç alamadığını, icra tehdidi altında bırakıldığını, dava devam ederken borç olarak görünen miktarın ödenmek zorunda kalındığını ve davanın istirdat davasına dönüştüğünü, mahkemece sadece 10.500,00 TL bedelli senet yönünden istirdada karar verildiğini, ancak diğerleri yönünden borç ihtirazi kayıtla ödenmiş olduğu için menfi tespit davasının kabulüne karar verildiğini ancak istirdat taleplerinin reddedildiğini, bu durumun bilirkişi raporlarına ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, bilirkişi tarafından istirdat taleplerinin yerinde olduğunu belirtilen 24.12.2012 tanzim tarihli 02.09.2013 vadeli 294,44 TL bedelli, 09.11.2012 tanzim tarihli 02.09.2013 vadeli 10.500,00 TL bedelli, 27.11.2012 tanzim tarihli 02.09.2013 vadeli 2.000,00 TL bedelli, 27.11.2012 tanzim tarihli 02.09.2013 vadeli 4.800,00 TL bedelli, 07.12.2012 tanzim tarihli 02.09.2013 vadeli 1.000,00TL bedelli senetlerden sadece birisi yönünden istirdada karar verildiğini, bu senetlerden 10.500,00 TL bedelli senetteki imzanın sahte çıktığını, diğerlerinde ise mal teslimine ilişkin düzenlenen faturalarda müvekkillerin murisinin imzasının bulunmadığını, bilirkişinin istirdat talebinin yerinde olmadığını belirttiği senetler yönünden ise kooperatif stok kayıtları incelenmediği için sadece evrak üzerinden bu şekilde rapor düzenlenmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın başta menfi tespit davası olarak açıldığını, dava devam ederken ödemeler yapıldığını, bu durumda mahkemece faize de hükmedilmesi ya da bunun için kendilerine süre verilmesi gerekirken bunun yapılmadığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve menfi tespit talebi kabul edilip istirdata karar verilmeyen senetler yönünden istirdata karar verilmesi ve ödeme tarihlerinden itibaren faize hükmedilmesini istemiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece yalnızca imza incelemesi yapıldığını ancak davacının çiftçi olduğu ve aile fertleri ile beraber müvekkilinden alışveriş yaptığının göz ardı edildiğini, hayatın olağan akışı ve yerel adette her ne kadar borçlanmak için murisin kimliği ile Tarım Kredi Kooperatifine üye olunmuşsa da ürünler alınırken senetleri yakınlarının imzalayarak ürünü kullanmak üzere murise getirdiklerinin açık olduğunu, bu durum göz ardı edilerek yalnızca davacının imza incelemesinin yapılmasının hatalı olduğunu, ayrıca davacının kooperatife ödeme yaparken herhangi bir çekince yahut ihtirazı kayıt belirtmediğini, borç ödendikten çok sonra bu davayı açtığını, davalı ile ilgili dedikodular ortaya çıkınca bu durumdan faydalanmak istediğini, muris adına işlem yapması hayatın olağan akışına uygun mirasçılarının da imza incelemesi yapılması gerektiğini, hüküm kısmının 2. kısmında belirtilen senetler açısından hukuki menfaat yokluğundan talebin reddine hükmedilmesi gerekirken menfi tespit talebinin kabulüne hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca reddedilen kısım üzerinden hesaplanan yargılama gideri ve vekalet ücretinin hatalı olduğunu, davacı taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretinin de daha yüksek hesaplandığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
1-Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesi “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.” hükmünü içermektedir.
Aynı Yasa’nın 640. maddesinde “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.
Bir mirasçı ödemeden aciz halinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.” hükmüne, 701. maddesinde “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.” hükmü, 702. maddesinde “Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir.
Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir.
Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz.
Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzenlemeler göstermektedir ki, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
Miras ortaklığını oluşturan mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamazlar.
Hal böyle olunca, tüm mirasçıların terekeye dahil olan bir hak veya malın terekeye iadesi için birlikte dava açmaları veya hazır olmayanların usulüne uygun şekilde vekaletname ibraz etmeleri veya TMK’nun 640. maddesi gereğince miras ortaklığına temsilci atanması gerekir.
Yukarıda belirtilen tüm bu düzenlemeler karşısında somut olaya dönüldüğünde, davalı kooperatifin çalışanları ile ilgili soruşturma sırasında davacıların murisi …’in ifadesinin alındığı, murisin kendisine gösterilen borç senetlerine itiraz etmesi üzerine kendisine mahkemeye başvurması gerektiğinin belirtildiği, murisin 07.06.2015 tarihinde vefat ettiği, davanın mirasçılardan …, … ve … tarafından açıldığı, murisin davacılar dışında …, … ve … isimli üç mirasçısının daha bulunduğu anlaşılmıştır, Davanın muris tarafından itiraz edilen borç senetlerine dayalı olarak açılmış olması karşısında TMK’nın 640. maddesi uyarınca mirasçıların tamamı tarafından açılması gerekmektedir. Zira, miras bırakanın ölümü ile mirasçılar terekeye külli halef olmuşlar, terekeye dahil tüm mallar üzerinde iştirak halinde hak sahipliği doğmuştur.Buna göre mahkemece, davacılardan başka mirasçıların da bulunduğu gözetilerek diğer mirasçıların davaya onaylarının alınması, bunun mümkün olmaması halinde terekeye temsilci atanması için süre verilmesi ve tayin edilecek temsilci marifetiyle davanın yürütülmesinin sağlanması gerekirken yazılı şekilde uyuşmazlığın esası incelenerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, HMK’nın 355. maddesi uyarınca re’sen, 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
2)Kararın kaldırılması nedenine göre; taraf vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-HMK’nın 353/(1)-a.4 ve 355. maddeleri uyarınca Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.01.2019 tarih ve 2015/1380 E., 2019/6 K. sayılı kararının ESASI İNCELEMEDEN KALDIRILMASINA, dosyanın yeniden karar verilmek üzere kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
II-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
III-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk derece Mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
V-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
11.05.2022 tarihinde, HMK’nın 353/(1)-a ve 362/(1)-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 12/05/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …