Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/1189 E. 2023/291 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/1189 – 2023/291
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2019/1189
KARAR NO : 2023/291

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 05.04.2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2018/663 E., 2019/333 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine HMK m. 352 gereğince yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili 05.02.2016 tarihli vergi inceleme raporunda davacının 2013 aralık KDV vergilendirme döneminden 2014 Ocak KDV vergilendirme dönemine devreden KDV tutarının 15.038,28 TL olarak dikkate alınm ası gerekirken 22.291,19 TL olarak dikkate alınması nedeniyle 7.194,13 TL’nin re’sen tarhına ve bir kat vergi ziyaı cezası kesilmesine karar verildiğini, vergi asıl tutarının 8.961,92 TL ve katsayı tutarı ile toplam 9.365,21 TL’ye ulaşan borcun altı aylık vadeler ile taksitlendirildiğini, kesilen bu vergi farkının davalıya verilen sağlık hizmeti faturalarına ait olduğunu, işgücü kapsamında temin edilen hizmet bedeli olarak yazılması gerekirken yüzde on sekiz sağlık hizmeti olarak tanzim edildiği için KDV oranının yüzde sekiz olarak hesaplandığını, bu nedenle müvekkilinin rücu alacağının tahsili amacıyla 9.163,85 TL tutarında icra takibi başlattığını bildirerek davalının itirazı ile durdurulan bu takibe yönelik yapılan itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacının dava dilekçesi ile birlikte delillerini sunmadığını, sonradan sunulmasına muvafakat etmediklerini; davacının vergi mükellefi olarak kendi yapmış olduğu hatadan dolayı rücu hakkının bulunmadığını, vergi suçundan da şahsilik ilkesi olduğundan müvekkiline sorumluluk yüklenemeyeceğini, davacının vergi raporunu herhangi bir yargı denetimine başvurmadan kabul edip belirtilen bedelin ödediğini, bu nedenle raporun mevzuata uygun olup olmadığının dahi belli değilken davalıya rücu edilmesinin hukuka uygun olmadığını, 6736 sayılı yasa kapsamındaki yapılandırmanın yalnızca uyuşmazlık konusu eksik KDV belinin değil yanıltıcı belgelerle bütün KDV tutarını da kapsadığını, bu nedenle tüm bedel için rücunun da doğru olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince “…İcra takibine konu edilen faturalar incelenmekle satış işlemi KDV dahil bedel belirlemek suretiyle değil, KDV’nin bedele ilaveten ödenmiş olduğu görülmektedir. Ayrıca, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 8/1-a maddesi uyarınca vergi mükellefi KDV’ye tabi işlemi yapan ise de, yükümlüsü alıcıdır. Davacının vergi mükellefi olarak görevi vergiyi nihai tüketiciden devlet adına tahsil etmek ve devlete aktarmaktır. Bu durumda davalının ödemekle yükümlü olduğu vergiyi yasa gereğince tahsil ederek devlete aktarmakla görevli olan davacının eksik tahsil etmesi davalıyı KDV ödeme borcundan kurtarmayacağından, davacının ödediği vergi oranında davalıya rücu edebileceği açıktır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2012/11590 esas, 2012/16998 karar sayılı ilamı) Yapılan açıklamalar doğrultusunda hüküm kurmaya elverişsiz bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir. Davaya ve icraya konu alacağın yalnız davacı tarafça ödenen vergi aslına yönelik olduğu, icra takibinde de bu hususun açıkca belirtildiği olduğu, vergi cezasına ilişkin rücu talebi olmadığı açıktır. Dosya kapsamındaki 30/11/2016 tarihli ödeme belgesi incelendiğinde davacının vergi aslı olarak 8.604,21-TL ödeme yaptığı, hal böyle iken davacının bu bedeli davalıya rücu etmesinin mümkün olduğu, takibe konu edilen işlemiş faiz yönünden davacının ödeme yaptığı 30/11/2016 tarihinden takip tarihi olan 19/04/2018 tarihi arasındaki dönem için faiz talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Usul ekonomisi gereğince bu hususta dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesine gerek görülmeyerek mahkememizce yapılan yasal faiz hesabına göre davacının 1071,37-TL faiz talep edilebileceği icra dosyasında ise 1.009,85-TL işlemiş faiz talep edildiğinden davanın kabulü ile davalının Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’nün 2018/4439 esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynen devamına alacak likit olduğundan 9.1613,85-TL’nin %20 si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde;
-Bilirkişi raporunun teknik nitelikte olup dikkate alınması gerekirken hükme esas alınmamasının hatalı olduğunu,
-Davacının kendi hatasından kaynaklanan borcu davalıdan talep etmesinin hukuki dayanağının olmadığını, asıl vergi borçlusunun davacı olduğunu, vergi cezasının da şahsi olduğunu,
-Düzenlenen faturaların sağlık hizmetine ilişkin olduğu için yüzde sekiz KDV eklenerek tahsilat yapıldığını, ancak vergi müfettişinin kanunlar ve ilgili mevzuatı yorumlayarak yazdığı rapor neticesinde bir matrah farkı oluştuğunu iddia eden davacının buna ilişkin vergi mahkemesine başvurmadığını,
-6736 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen yapılandırmanın davacının sadece hesaplanan KDV uyuşmazlığını değil şirketin KDV konusu tüm işlemlerini de kapsadığından davalıya rücu edilmesinin yasal olmadığını bildirerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, vergi idaresince yapılan re’sen tarhiyat ve ceza işlemi nedeniyle ödenen tutarların rücuen tahsili için girişilen takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359’uncu maddesinin 3 numaralı fıkrası uyarınca dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olayın saptanmasında ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve özellikle Katma Değer Vergisinin son kullanıcı üzerinde bırakılmasının yasaya uygun olmasına göre kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 düzenlemesi gereğince davaıı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-HMK m. 353/1-b.1 gereğince Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/663 E., 2019/333 K. sayılı dava dosyasında verdiği 05.04.2019 tarihli kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
II-Alınması gereken 656,72-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 283,96-TL harcın düşümü ile kalan 372,76-TL harcın davalıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
III-Davalı tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine,
IV-HMK m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; m. 359/3 gereğince de karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına
15.02.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238,730,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 16.02.2023

Başkan Üye Üye Katip 1