Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/1087 E. 2022/225 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ-
D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
…..

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08.11.2018
ESAS-KARAR NUMARASI :……
Taraf vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkili kurumun … işyerinde bulunan depolama tesislerinde hasar meydana geldiğini, zarar gören 4.100 tonluk çelik silo 984.000,00-TL, 1.500 tonluk kagir depo 128.000,00-TL ve 2.500 tonluk kagir depo ise 192.000,00-TL bedel üzerinden ….., .., … nolu poliçeler ile; yangın yıldırım, infilak, …, …… (Grev Lokavt Kargaşalık Halk Hareketleri, Kötü Niyetli Hareketler), terör, sel ve su baskını, fırtına, kar ağırlığı, dolu yer kayması, dahili su, duman enkaz kaldırma masrafları ve taşıt çarpması, risklerine karşı … Sigorta şirketi tarafından sigortalandığını, 20.10.2014 tarihinde Suriye tarafından atılan bombalar ve açılan ateşler sonucunda belirtilen ve sigorta altına alınan 4.100 tonluk kagir depo ve 2.500 tonluk kagir depolarda hasar oluştuğunu, sigorta şirketine yazılan 23.10.2014 tarihli ve 51984 sayılı yazılar ile bildirilerek hasar tespitinin tamamlanmasına müteakip gerekli bilgi ve belgelerin gönderileceğinin belirtildiğini, tesislerde meydana gelen hasarla ilgili olarak ….. hasarlı 4.100 tonluk … siloda günümüz silolarında olduğu şekilde taşıyıcı çelik karkas yapının (stiffener) olmaması ve her kuyunun kendi kendini taşıyacak şekilde dizayn edilmesi nedeniyle onarım maksadıyla hasarlı saçların aradan çıkarılması halinde kuyuların stabilzesinin bozulma riski dikkate alınarak statik açıdan kuyuların onarımının uygun olmadığını, 1.500 ve 2.500 tonluk kagir depolarda meydana gelen hasarın onarılabileceğini ancak yapılan onarım maliyetinin sigorta bedelini geçeceği belirtilerek 4.100 tonluk … ,,, ile 1.500 ve 2.500 tonluk kagir depolar için amortisman (aşınma payı) düşülmeden sigorta bedelinin talep edilmesi gerektiğinin tespit edildiğini, söz konusu olaylar sonucunda oluşan hasar ve zararın istisna maddesi kapsamında olmadığından bu davayı açtıklarını, Suriye sınırında meydana gelen bahse konu olayların mahiyeti ile ilgili olarak ….. istendiğini ve konuya ilişkin alınan cevabi yazıda, zarara neden olan olayların “Uluslararası haksiz fiil” olarak nitelendirileceğinin bildirildiğini, benzer olaylar …. işyerlerinde de meydana geldiğini, davalı sigorta şirketine karşı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dava açıldığını ve mahkemenin kararında sözkonusu olay sigorta kapsamında görülerek lehlerine sonuçlandığını beyan ederek sigorta hukuku ve poliçeler kapsamında ortaya çıkan müvekkili idare hasarlarına mahsuben fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak 1.304.000,00-TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek olan %15 faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava dilekçesindeki eklerin taraflarına tebliğ edilmediğini, davacının müvekkili aleyhine açtığı davanın haksız, yasal dayanaktan uzak olduğunu ve reddinin gerektiğini, davacıya ait Şanlıurfa ili, Suruç ilçesi, … adresindeki, silo olarak kullanılmakta olan 4.100 tonluk depo ardiye binasının ……….ile 01.03.2014-2015 tarihleri arasında, 984.000,00-TL bedel ile, poliçe genel ve özel şartları ve ekli klozları dahilinde müvekkili şirkete sigortalı olduğunu, müvekkili şirketçe yapılan inceleme neticesinde, davacıya ait tesislerde meydana gelen hasarın 20.10.2014 tarihinde Suriye’deki iç savaş/savaş sebebi ile Suriye tarafından atılan bomba ve açılan ateş neticesinde meydana geldiğini, hasarın poliçe teminatı dahilinde bulunmadığı tespit edilerek bu durumun davacıya bildirildiğini, Yangın Sigortası Genel Şartları’nın A-4 maddesinde teminat dışında kalan haller düzenlendiğini, davacı vekilinin Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan davada sözkonusu olayın sigorta kapsamında görülerek lehlerine sonuçlandığını belirtmek de ise de sözkonusu mahkeme kararının hatalı bilirkişi incelemesine dayalı olarak verildiğini, kararın temyiz edildiğini ve dosyanın Yargıtay’da olduğunu, davacının müvekkili şirket aleyhine, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/358 esas sayılı dosyası ile aynı sebeple açılan davada ise, dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile dava konusu hasarın ve nakliye giderinin teminat kapsamında olmadığının saptandığını, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe teminat şartlarında belirtilen haller ile sınırlı olduğunu, poliçede teminat verilmemiş/teminat dışında bırakılmış bir zarardan dolayı müvekkili şirketin sorumluluğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığını beyan ederek davacının haksız ve yasal dayanaktan uzak bulunan davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “…Eldeki davada, davacıya ait Şanlıurfa ili, Suruç ilçesi, … adresinde bulunan ve silo olarak kullanılan 4.100 tonluk depo ardiye binasının ….nolu poliçe ile 01.03.2014-2015 tarihleri arasında 984.000,00-TL bedel ile, 2.500 ton kapasiteli deponun …. nolu poliçe ile 01.03.2014-2015 tarihleri arasında 192.000,00-TL bedel ile, 1.500 ton kapasiteli deponun 31492893/3 nolu poliçe ile 01.03.2014-2015 tarihleri arasında 128.000,00-TL bedel ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalandığı, 20.10.2014 tarihinde Suriye tarafından atılan bombalar ve açılan ateşler sonucunda sigorta kapsamında bulunan söz konusu depo ve silolarda hasar meydana geldiği, davacı idarenin 23.10.2014 tarihli yazı ile hasarı davalı sigorta şirketine ihbar ettiği, 28.05.2015 tarihli yazı ile 1.304.000,00 TL tazminatı davalı şirketten istediği, davacının talebini 28.10.2015 tarihli yazı ile tekrarladığı ancak davalı şirketin 20.01.2016 tarihli yazı ile hasarın teminat kapsamı dışında kaldığını beyan ederek tazminat ödemesini yapmadığı dosya kapsamı ile sabit olup, taraflar arasındaki ihtilafın zararın poliçe teminat kapsamında olup olmadığı ve zarar miktarı konusunda toplandığı anlaşılmıştır.
Öncelikle mahkememizce ibraz edilen bilirkişi raporu çerçevesinde, 20.10.2014 tarihinde Suriye tarafında ….. militanları ile PYD militanları arasında meydana gelen çatışma sırasında davaya konu hasarın meydana geldiği, hasara sebebiyet veren her iki örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından terör örgütü olarak kabul edildiği, bu suretle iki terörist grup arasında meydana gelen çatışma sırasında meydana gelen zararın Suriye’deki iç savaş kapsamında gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceği, zararın terör eylemi sırasında meydana geldiği, böylelikle hasarın poliçe teminat kapsamında bulunduğu kabul edilmiştir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin 2016/3708 esas-2017/2487 karar sayılı ilamı mahkememizin kabulünü teyit etmektedir.
Bu kabulden hareketle, mahkememizce ibraz edilen talimat yoluyla alınan 15.02.2017 tarihli bilirkişi raporundan, davaya konu siloların mermi ve şarapnel parçalarının isabet etmesinden dolayı ağır hasarlı ve kullanılamaz halde olduğu, siloların yenileme maliyetinin çok yüksek olması nedeniyle ancak hurda olarak değerlendirilebileceği 29.09.2017 tarihli bilirkişi heyet ve 15.10.2018 tarihli bilirkişi heyet ek raporundan ise, taraflar arasında akdedilen poliçe ve teknik şartname uyarınca hasar miktarı belirlenirken herhangi bir eskime, aşınma ve yıpranma payı ve başka sebeplerden ileri gelen kıymet eksilmelerinin zarar miktarından tenzil edilemeyeceği, poliçenin tanzimine esas teknik şartnameye göre hasar bedeli üzerinden en fazla %3 oranında muafiyet uygulanabileceği ve uygulanan muafiyetin 50.000,00-TL’yi geçemeyeceği nazara alındığında 4.100 tonluk silo için %3 muafiyet tenzili yapıldıktan sonra hasar tutarının 915.680,00-TL, 2.500 ton kapasiteli depo için %3 muafiyet tenzili yapıldıktan sonra hasar tutarının 45.105,00-TL, 1.500 ton kapasiteli depo için %3 muafiyet tenzili yapıldıktan sonra hasar tutarının 31.520,64-TL olduğu anlaşılmıştır. İbraz edilen rapor mahkememizce hukuka uygun ve hüküm kurmak için yeterli görülmüştür.
Böylelikle, taraflar arasında akdedilen teknik şartname uyarınca 24.10.2014 tarihinde meydana gelen ve poliçe teminat kapsamında kalan zarar için hasar bedelinden yıpranma payı esas alınmak suretiyle tenzilat yapılamayacağı nazara alındığında davacının 1 adet silo ve 2 adet depo için davalıdan %3 muafiyet tenzili yapıldıktan sonra toplamda 992.305,64-TL talep edebileceği, taraflar arasında akdedilen sigorta hizmet alımına ilişkin 07.02.2014 tarihli sözleşmenin 16.1.1 maddesi uyarınca davacının ilk talep tarihi olan 23.10.2014 tarihinden itibaren hasar bedeli için yıllık %15 oranında akdi faiz isteyebileceği kabul edilerek, 992.305,64-TL hasar bedelinin 23.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %15 oranındaki akdi faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Dava konusu depo ve silolarının … (Grev Lokavt Kargaşalık Halk Hareketleri, Kötü Niyetli Hareketler), terör, risklerini de kapsayacak şekilde sigortalı olup sigorta bedelinin de davalı ile kurumları arasındaki ittifakla belirlenerek kabul edildiğini, bu nedenle tazminat taleplerinin davalı sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiğini; teknik şartnamenin muafiyetler bölümünün 1.3 bendinde; “… ve … Terör ve Nakliyat dışındaki hasarlarda; poliçe bazında ödenecek hasar bedeli üzerinden en fazla %3 oranında tenzili muafiyet uygulanacak olup uygulanacak muafiyet tutarı 50.000,00-TL’yi geçmeyecektir.” denildiğini, sigorta poliçesinin … ve terör klozunda ise tenzili muafiyetin %2 uygulanacağının belirtildiğini, bu nedenle tenzili muafiyetin %2 olarak dikkate alınması gerektiğini, kararda bu taleplerinin dikkate alınmadığını beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Yerel mahkeme tarafından tarafları ve dava konuları aynı olan hasarlara ilişkin emsal nitelikli kararların Yargıtay dönüşünün beklenmesi yönünde verilen 19.10.2017 tarihli ara karardan dönülerek karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yoruma ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde açık olan poliçe özel ve genel şartları ve dilekçelerinde belirtilen sebeplerle dava konusu edilen hasarların teminat kapsamı dışında bulunduğunun açıkça ortada olup, yerel mahkeme tarafından bu husustaki itirazları değerlendirilmeksizin, sigorta mevzuatının son derece fahiş değerlendirme hatası ürünü bilirkişi raporuna riayet edilerek değerlendirme yapıldığını, burada önemli olanın riziko mahallinde hasara yol açmış bulunan olayın sigorta teminatı dışında bırakılmış olup olmadığı olduğunu, uyuşmazlık konusu olayda hasara sebep olan olayın (savaş) teminat dışında olduğunu, savaşın yol açabileceği zararların yüksekliği ve yoğunluğu sebebiyle sigorta sözleşmelerinde daima teminat dışında bırakıldığını, dosyada alınan öğretim üyeleri ve sigorta hukukçusu bilirkişiler tarafından tanzim olunan üç kişilik bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen rapor ile de dava konusu edilen hasarın poliçe teminat kapsamı dışında bulunduğunun tespitinin yapıldığını ve yapılan yargılama neticesinde yerel mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiğini, taraflarınca işbu bilirkişi raporu ve yerel mahkeme kararının davaları bakımından emsal olması açısından mahkeme dosyası ekinde ibraz edilmiş olunmasına karşın gerek bilirkişi incelemesi aşamasında gerekse yerel mahkeme tarafından karar ihdas edilirken bu rapor ve mütalaanın dikkate alınmadığını, dava konusu edilen olayın değerlendirilmesinin sigorta mevzuatı açısından fahiş değerlendirme hatası ürünü olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe genel ve özel şartlarında belirtilen hallerle sınırlı olmakla, öncelikle poliçede teminat verilmemiş/teminat dışında bırakılmış bir zarardan dolayı müvekkili şirketin sorumluluğundan bahsedilmesinin mümkün bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun, yapılan hesaplamalar bakımından da son derece hatalı ve kabul edilemez olduğunu, raporun sigorta hukuku ve gerçek zarar hesaplaması anlamında da sigorta mevzuatıyla bağdaşmadığını, kaldı ki, taraflar arasındaki poliçe özel ve genel koşulları incelendiğinde, bu tür sigortalarda asıl amacın sigortalının uğradığı gerçek zararın giderilmesi olmakla birlikte, bilirkişi raporunun sigortalının kat be kat sebepsiz yere zenginleşmesine sebebiyet verecek mahiyette olduğunu, sigorta bedelinin muaccel hale gelebilmesi için usulünce TTK’nun ilgili maddeleri uyarınca ihbarda bulunulması, ihbarın ardından hasar miktarının sigorta şirketi tarafından hesaplanması ve sigorta tazminatına faiz uygulanabilmesi için alacağın muaccel hale gelmesi gerektiğini, davacı tarafça müvekkili sigorta şirketine gerekli belgelerin süresinde ulaştırılmadığını, kesinlikle davayı ve talebi kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı yanın bir an için haklı olduğu düşünülse bile muaccel hale gelmeyen ve teminat dışında bulunan talepler bakımından müvekkili sigorta şirketinin temerrüde düştüğünün de ileri sürülemeyeceği gibi, davacının faiz talebinin de haksız ve yersiz olup son derece fahiş nitelikte bulunan faiz türüne ilişkin taleplerin de kesinlikle kabul edilemeyeceğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
1-HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre HMK m. 353/1,b,1 gereğince davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan nedenlere yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, mal sigortasından kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Hükmedilen tazminata, taraflar arasında akdedilen 07.02.2014 tarihli sözleşmenin 16.1.1 maddesi uyarınca, ilk talep tarihi olan 23.10.2014 tarihinden itibaren sözleşme faizi yürütülmüş ise de taraflar arasındaki yazışmalardan, bu tarihteki başvuruda gerekli belgelerin davalıya verilmediği, davacının davalıya hitaben gönderdiği ve davalı kayıtlarına 14.04.2015 tarihinde giren 03.04.2015 tarihli yazıdan 30 gün sonra alacağın muaccel olduğu ve anılan hükme göre 15.05.2015 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği anlaşılmakla HMK m. 353/1,b,2 gereğince bu bakımdan kararı düzelterek yeniden esas hakkında karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan nedenlere yönelik İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
II-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/392 E., 2018/897 K. sayılı dava dosyasında verdiği 08.11.2018 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE.
Buna göre:
“1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 992.305,64 TL hasar bedelinin 15.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %15 oranındaki akdi faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Harçlar Kanununa göre alınması zorunlu 67.784,39 -TL harcın peşin alınan 22.269,06-TL harçtan mahsubu ile bakiye 45.515,33-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 53.642,33-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 24.651,66-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 3.030,90 -TL ( dava açılış masrafı, bilirkişi, keşif ve tebligat gideri olmak üzere ) yargılama giderinin davanın kabul ve red oranı dikkate alındığında 2.306,40-TL’nin ve davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 22.269,06 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geri kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırana iadesine, “

III-Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 44,40-TL harcın düşümü ile kalan 36,30-TL harcın davacıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına; Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde iadesine. Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan 224,27-TL posta giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine.
IV-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
16.02.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17.02.2022

…..