Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2019/1042 E. 2022/1672 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2019/1042
KARAR NO : 2022/1672

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/12/2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2015/67 E.-2018/1006 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 01.01.2012-31.12.2013 dönemini kapsayan Özel Güvenlik Hizmet Alımı Sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşme gereği hizmetini 31.12.2013 tarihinde sona erdirdiğini, işçilere eksiksiz tüm ödemeleri yaptığını, ibranameler ve SGK ilişiksizlik belgesinin davalı Kurum’a sunulduğunu, davalı tarafça müvekkiline 02.04.2014 tarihli İş Bitirme Belgesi verildiğini, müvekkiline karşı herhangi bir işçi tarafından açılmış derdest bir dava bulunmadığını, müvekkilince davalıya 31.12.2013 tarihli fatura gönderilerek son hak edişinin ödenmesinin istendiğini, davalının sonraki ihtarlara rağmen hak ediş bedelini ödemediğini, ödememe sebebi olarak Ankara 8. İş Mahkemesinde açılmış olan işe iade davalarının gösterildiğini, işçilerce hak düşürücü sürede herhangi bir işe iade başvurusu olmadığını, müvekkilinin feshinin geçerli hale geldiğini ve herhangi bir tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulduğunu, ilamdan doğan talep hakkı 10 yıl saklı olan işçinin bu talep hakkını kullanmasının beklenmesi ve gerçekleşmesi ihtimale bağlı bir durum gerekçe gösterilerek son hak edişin ödenmemesinin hakkaniyete sığmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 36.5. maddesi gereği davalı Kurumun ödeme yapmak durumunda kalması durumunda müvekkiline rücuen ödeme için başvurması gerektiğini, böyle bir durumun gerçekleşmediğini, davalının ayrıca 109.700,00 TL. teminat mektuplarına da el koyduğunu, davalı aleyhinde Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2014/3212 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının sözleşmenin bitiminden sonra, sözleşmenin 36. maddesine istinaden çalıştırılan işçilerin tazminatlarının işçilerin hesaplarına yatırıldığına dair ödeme belgeleri ve dayanağı ibranameleri sunmaması nedeniyle son hak edişinin ödenmediğini, kesin teminat mektubunun iade edilmediğini, öte yandan davacının çalıştırdığı işçiler tarafından davacının iş akitlerini feshinin geçersiz olduğu iddiasıyla işe iade davaları açıldığını, davaların işçiler lehine sonuçlandığını ve Yargıtay’ca onanarak kesinleştiğini, davacının tazminat ödeme yükümlülüğü bulunduğunu, davacı işçilerinden …tarafından işçilik alacakları ile ilgili davalar açıldığını, davaların kabulüne karar verildiğini, icra takibi başlatıldığını, müvekkilince işçilik alacaklarının ödendiğini, diğer yandan işe iade davaları açan işçilerin vekili tarafından işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen ücretlerin tahsili talebiyle icra takibi başlatıldığını, takip borçlarının müvekkili Kurumca ödendiğini, taraflar arasındaki sözleşme ve eki şartnamede çalıştırılan işçilerin muhatabı ve sorumlusunun davacı olduğunun düzenlendiğini, müvekkilince ödemeler yapılması durumunda rücu hakkının kullanılabileceğini, bu kapsamda son hak ediş ve yetmediğinden teminat mektubunun nakde çevrildiğini, davacı firmanın aynı iddialarla Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurduğunu, hazırlanan raporda müvekkilinin teminat ve son hak edişi iade etmemesi işleminin hukuka uygun bulunduğunu , icra inkâr tazminatı isteminin yerinde olmadığını, faizin başlangıcının dava tarihi olması ve faiz türünün yasal faiz olması gerektiğini savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “Davacı ile davalı arasındaki 01.01.2012-31.12.2013 tarihleri arasında 35 güvenlik görevlisi ile davacı Genel Müdürlüğün özel güvenlik hizmetleri alımı işi için 15.12.2011 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 6. maddesinde sözleşmenin birim fiyat sözleşmesi olduğu her bir iş kalemi için yüklenici tarafından teklif edilen birim fiyatlarının çarpımı sonucu bulunun tutarların toplamı olan 1.396.868,44 TL bedel üzerinden akdedildiği, sözleşmenin diğer hususlar başlıklı 36. maddesinin 5. fıkrasında “.. hangi nedenlerle olursa olsun gerek işçi hakları (ücret, fazla mesai, kıdem ve ihbar tazminatı ve işçilik hakları ve bunlarla ilgili olarak prim, vergi ve fon gibi konularda ve keza iş kazası ve meslek hastalığı) gibi sebeplerle kurum yüklenici işçilerine ve 3. kişilere herhangi bir ödeme yapmak durumunda kalırsa, yüklenici firma bu ödemeleri rücuen kuruma derhal ödemekle yükümlüdür. Aksi halde yüklenicinin hakedişinden, hakedişi yetmediği takdirde teminatından defaten tahsile edilecektir. Yükleniciler tarafından ihaleye ait sözleşmenin bitiminde (aynı veya farklı yüklenicinin, aynı ve farklı işçilerle hizmete devam etmesi dahil), o sözleşme kapsamında çalışan işçilerin iş mevzuatına göre hakettikleri, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı ve benzeri mali ve sosyal haklarının yasal süresi içerisinde ödenerek ödendiğini ve işçinin herhangi bir hakkının kalmadığına ilişkin ibraname ve bu ödemeleri gösteren banka dekontu, ödemelerin işçilerin hesabına yatırıldığına dair bankacı onaylı ödeme tutarlarını gösterir liste veya PTT makbuzu ile ödeme bordrosu, sözleşmenin bitim tarihini izleyen 15 gün içerisinde ibraz etmedikçe kesin teminatı iade edilmez. Bu sürenin sonunda söz konusu ödemeleri ilişkin belgelerin idareye sunulmaması halinde yüklenici işçilerin yıllık ücreti, izin alacağı, ihbar ve kıdem tazminatı ve sair işçilik alacaklarına ait hesaplamalar idare tarafından yapılır ve yüklenicinin kesin teminatından karşılanmak suretiyle işçilere ödenir. Teminatının karşılamadığı tutar için idarenin yükleniciye rücu hakkı saklıdır” hükmünün yer aldığı görülmüştür.
Dava konusu hakediş alacağının taraflar arasındaki sözleşme ve iş hukuku mevzuatı kapsamında değerlendirilmesi için bilirkişi raporu alınmış bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 15/11/2018 tarihli raporda, davalı Genel Müdürlük tarafından mahkemeye yazılan yazıda davacı şirketin işçileri tarafından kurum aleyhine açılan davalar sonucunda işçiler lehine hükmedilen alacaklar nedeniyle yapılan ödemeler sonunda teminat bedelleri yetmediğinden davacı şirketin kuruma 124.576,51 TL borcunun bulunduğu belirtilmiş, davalı kurumun muavin defter dökümlerinin incelenmesi ile icra dosyalarına toplam 307.692,87 TL ödeme yapıldığı, davacı kurumun hakediş ve teminat kesintisi sonrası 124.579,51 TL alacaklı olduğunun kaydedildiği belirtilmiştir.
Taraflar arasında davacının davalıdan talep edebileceği son hakediş bedelinin 73.416,36 TL olarak hesaplandığı ancak uyuşmazlığın davalının son hakedişi uhdesinde tutmasında haklı bir gerekçesinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşme kapsamında istihdam edilen 30 güvenlik görevlisinin iş akitlerinin ihale süresi sona ermeden önce 30/11/2012 tarihinde feshedildiği ve bu işçiler tarafından davacı ve davalı aleyhine 10/12/2012 tarihinde feshin geçersizliğinin tespiti talepli işe iade davaları açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu davacı tarafından başlatılan icra takibi tarihi 12/02/2014 tarihi olup, takip tarihindeki koşullar dikkate alındığında taraflar arasındaki sözleşme hükmüne göre dava dışı işçiler yönünden işçilik alacaklarının olmadığı ileri sürülemeyeceğinden davalı asıl işveren kurum tarafından hakediş alacağının ödenmemesinde haklı olduğu sonucuna varılmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda da icra dosyalarına yapılan ödemelerin toplamı davacının davalıdan kesintilerden sonra talep edebileceği 73.416,36 TL üzerinde olduğu için son hakediş tutarının tamamının bu ödemelerden mahsubu neticesinde davacının davalıdan talep edebileceği bakiye bir alacak kalmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafından işçilerin 10 günlük yasal süre içinde işe iade talepleri olmadığı için bu değerlendirmeye yönelik itirazları bilirkişi raporunda değerlendirilmiş, işçilerin işverene ulaşan işe iade talepleri bulunduğu ancak işe başlatılmadıkları tespiti yapılarak davacı itirazının haklı olmadığı belirtilmiş, mahkememizce yapılan bu değerlendirme doğru bulunmakla” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemeye sunulan 1. bilirkişi raporunda da taleplerinin haklılığı tespit edilmesine rağmen, 2. bilirkişi raporunda taleplerinin haksız bulunduğunu, mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve ilk rapor dikkate alınmadan sonraki rapor doğrultusunda karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, Davalı Kurum’un dava dışı işçiler yönünden başlatılan usulsüz icra takiplerine itiraz etmeksizin işçilere işe başlatmama tazminatlarını ödemesi ve işçilerin alacağının olup olmadığını varsa muaccel hale gelip gelmediğini araştırmamasının mevzuata ve emsal yargı kararlarına uygun düşmediğini, dava dışı işçilerin işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre tazminatı adıyla başlatılan icra takiplerindeki alacakları likit alacak olmadığı yani eda niteliğinde olmayıp, tespit niteliğinde olduğundan ve yargılamayı gerektiğinden müvekkilince itiraz edilmesine rağmen davalı kurum tarafından itiraz edilmeksizin ödendiğini, icra dosyalarına ödenen miktarlar gerekçe gösterilerek müvekkil şirketin hak edişlerini ödemeden imtina edildiğini, dava konusu icra takibine itirazın haksız olduğunun da sübuta erdiğini,
Müvekkilinin hak edişlerinin ödenmesini 24.01.2014 tarihli ihtarname ile talep ettiği tarihte henüz işe iade başvuruları ve icra dosyaları olmamasına rağmen davalı Kurumun talebi reddettiğini, böylece müvekkilinin mağduriyetine neden olduğunu,
Taraflar arasındaki sözleşme, ekleri ve şartname hükümleri gereği, dava dışı işçilerin işe alımı ve işten çıkartılması vs. “emir, talimat, onay ve kontrol yetkisi”nin davalı kurumda olduğunu, müvekkilinin hiç bir yetkisi ve tasarrufu bulunmadığını, davalı kurumun talimatı ile henüz sözleşme süresi bitmeden 25 işçinin iş akitlerine son verilerek işten çıkartıldığını, işe iade davalarının açılmasına da davalı kurumun sebebiyet verdiğini,
Kabul anlamına gelmemek üzere işçilerin süresinde işe iade başvuruları yaptıkları kabul edilse bile, sözleşme süresi sona erdiğinden aynı iş yerinde başlatma imkânının bulunmadığını,
Dava dışı işçilerin müvekkili şirkete herhangi bir işe iade başvuruları olmadığını, müvekkilinin adresini 01.10.2014 tarihinde Şanlıurfa’ya naklettiğini, adres değişikliğinin Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, işçiler tarafından işe iade başvurularının müvekkilinin eski adresine gönderildiğini ve müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu sebeple mahkemece “işçilerin işverene ulaşan işe iade talepleri bulunduğu ancak işe başlatılmadıkları tespiti yapılarak davacı itirazının haklı olmadığı belirtilmiş,” şeklindeki başka dosyanın ek raporundan alıntı yapılarak raporda gerekçe gösterilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını,
Belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan hak ediş alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Gerekçeli karar başlığında davalı Kurumunun unvanı 28.07.2021 tarihli ticaret sicili kaydına uygun olarak düzeltilmiştir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve özellikle raporlar arasındaki çelişkinin hukuki yorum farklılığından kaynaklanmış olmasına, HMK’nın 266. maddesi uyarınca bu çelişkinin giderilmesi için ayrı bir heyetten rapor alınmasının gerekmemesine göre göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL. istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubuyla kalan 36,30 TL.’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
02.11.2022 tarihinde, HMK’nın 362/(1)-a. maddesi uyarınca (Ek madde 1 uyarınca yeniden değerleme oranına göre belirlenen 107.090,00 TL. kesinlik sınırının altında kaldığından) KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 02/11/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza