Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/2650 E. 2022/35 K. 26.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 07.06.2018
ESAS-KARAR NUMARASI :….

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; SGK Başkanlığı…. tarihli yazısıyla, kurum müfettişlerince yürütülmekte olan soruşturma neticesinde davalı hastanenin kurumları çalışanlarına 2007-2008 yıllarında tahakkuk ettirdiği tedavi faturalarıyla ilgili davalı hastane doktorlarından … tarafından “…” işlemine tabi tutulan ve işlem bedelleri kateter dahil paket fiyattan ödenmesi gerekirken (kateter) malzeme bedelinin de ayrıca ilave edilmesi nedeniyle fazla ödeme yapılmış olduğunun taraflarına bildirilmiş olduğunu, davalı hastaneden 01.11.2013 tarihli yazı ile fazla ödenen tutarın iadesinin talep edildiğini, davalı hastane 29.01.2014 tarihli cevabi yazısıyla SGK aleyhine konu ile ilgili dava açıldığını ve dava sonucunun beklenmesi talebinde bulunduğunu, davalı hastanenin Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/622 Esasında SGK aleyhine açmış olduğu davanın şirketlerinden fazla tahsil edilen tedavi ücretleri ile ilgili olmadığının anlaşılması üzerine davalı hastaneye 18.03.2014 tarihinde tekrar yazı yazılarak fazla tahsil edilen bedelin ödenmesinin talep edilmiş olmasına rağmen davalı hastanenin herhangi bir ödemede bulunmadığı belirtildikten sonra; davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; 21.03.2007 tarihinde … için fazla ödenen 981,70, 29.06.2007 tarihinde … için fazla ödenen 981,70 TL, 18.12.2007 tarihinde … için fazla ödenen 1.472,55 TL, 11.04.2008 tarihinde … için fazla ödenen 1.227,13 TL, 11.04.2008 tarihinde … için fazla ödenen 981,70 TL, 22.05.2008 tarihinde … için fazla ödenen 1.155,60 TL, 22.05.2008 tarihinde … için fazla ödenen 1.155,60 TL, 03.04.2007 tarihinde … için fazla ödenen 1.589,76 TL, 28.07.2007 tarihinde … için fazla ödenen 1.263,06 TL olmak üzere toplam fazla tahsil edilen 10.828,80 TL’nin ayrı ayrı her bir alacak kalemi için her bir alacağın doğuş tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının iddialarının yerinde olmadığını, müvekkili tarafından yapılan herhangi bir usulsüz işlem ve fazla tahsil edilen miktar bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “Dava, davalı hastanece fazla tahsil edildiği iddia edilen tedavi giderlerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı hastanenin davacı kurumun çalışanlarını 2007 ve 2008 yıllarında tahakkuk ettirdiği tedavi faturalarının usule uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği, davacı şirket tarafından bu faturalar kapsamında fazla ödeme yapılıp yapılmadığı, davacının talebine dayanak sosyal güvenlik müfettişlerince yürütülen soruşturma neticesi düzenlenen raporun mevzuata uygun olup olmadığı, faturaların sağlık uygulama tebliğlerine uygun olup olmadığı hususundan kaynaklanmaktadır.
Davacı yan, davalı hastane çalışanı Dr. …,,,, işlemine tabi tutulan hastalarla ilgili tedavi giderlerinin katater dahil paket fiyattan faturalandırılması gerekirken, katater bedelinin ayrıca fatura edilmek sureti ile fazla tahsilat yapıldığını iddia etmekte,
Davalı yan ise, yapılan faturalandırmanın taraflar arasında imzalanmış sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil etmediği gibi davacı yandan da fazla tahsilat yapılmasının söz konusu olmadığını savunmaktadır.
SGK müfettişince düzenlenmiş olan raporda belirtilen 42.291,90 TL’nin davalının SGK nezdinde doğmuş alacaklarından mahsuben kesilmesi üzerine, söz konusu tutar nedeniyle SGK’ya karşı borçlu olunmadığının tespiti amacıyla Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/622 esas ve 2014/597 karar sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasında davalı hastanece yapılmış olan işlemlerin Sağlık Uygulama Talimatına uygun olduğunun tespit edildiği ve SGK tarafından yapılmış kesintilerin SGK’dan alınarak davalı hastaneye iadesine karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce alınan 22/09/2016 tarihli kök ve 25/09/2017 tarihli ek bilirkişi raporlarında taraflar arasındaki sözleşme ve sağlık uygulama hükümleri ayrıntılı olarak incelenmiş, davalı hastanenin tarafına müracaat eden SGK’lı hastalara uyguladığı tedavilerin Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerine uygun olarak sürdürüldüğü ve tedavi giderlerinin … sistemine göre faturalandırılarak tahsil edildiği, gerek….Kurumundan/Kuruluşundan Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesi ve sözleşmenin dayanağı Sağlık Uygulama Tebliği ve … (Sağlık hizmetlerine ilişkin verilerin Kurumca toplanması ve bu verilere dayanılarak sağlık kurumu/kuruluşu tarafından faturalama işleminin gerçekleştirilmesi amacıyla Kurum tarafından uygulanan ve işletilen elektronik bilgi sistemi) sisteminde katater bedelinin alınmayacağına yönelik bir hüküm yer almadığından davacı talebi yerinde olmadığı açıklanmıştır. Mahkememizce de bilirkişi raporları denetime ve hükme elverişli görülmüş, yapılan tespitlere itibar edilmiş, davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 22.09.2016 tarihli kök raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, raporda somut hiçbir değerlendirme yapılmadığını, faturaların dahi incelenmediğini, “…” sisteminin dava ile ilgisinin bulunmadığını, uyuşmazlığın müvekkili şirkete yansıtılan ödemeler içerisinde yer alan malzeme bedelinin paket fiyata dahil olup olmadığı noktasında olduğunu, ilgili yasal düzenlemeler gereğince müvekkili şirket çalışanlarına uygulanan işlem ve işlemde kullanılan malzemelerin paket işlem niteliğinde olup ayrıca ücretlendirilmesinin yasalara aykırı olduğunu, ek raporun da hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığını, itirazlarının ek raporda karşılanmadığını, yeni bir rapor alınması taleplerinin kabul edilmediğini bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, davalı hastanece fazla tahsil edildiği iddia edilen tedavi giderlerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- HMK m. 353/1,b,1 gereğince, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/940E., 2018/484K. sayılı dava dosyasında verdiği 07/06/2018 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL’den peşin olarak alınan 35,90 TL’nin düşümü ile kalan 44,80 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
26.01.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya yetmiş sekiz bin altı yüz otuz (78.630,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 28.01.2022

KARŞI OY YAZISI
I
Saygıdeğer çoğunlukla aramızdaki görüş farkı, taraflar arasındaki sözleşmenin nitelendirilmesi ve burada varılacak sonuca göre ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesinin Dairemizce yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
II
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nca belirlenen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi İş Bölümü Kararına göre “Mahkemenin sıfatına bakılmaksızın tıbbi tedavi, müdahale, teşhis ve tahlillerden kaynaklanan hizmet (ya da vekalet hükümlerinin uygulandığı) sözleşmelerden kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar…” Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin iş bölümü kapsamındadır (m.3).
Somut olaydaki uyuşmazlık ilk derece mahkemesince ifade edildiği gibi davalı hastanece fazla tahsil edildiği iddia edilen tedavi giderlerinin tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesine gönderilen dosya, anılan Dairece uyuşmazlığın “tacirler arası hizmet sözleşmesi” olarak nitelendirilmesi suretiyle Dairemize gönderilmiştir. Dairemiz çoğunluğu da bu nitelemeyi benimseyerek esasa girerek bir karar vermiştir.
III
Aslında her biri uzun birer makale konusu olacak şu iki hususa burada değinmeyeceğim:
– Görevin kamu düzeninden olması ve ancak yasayla belirlenmesine ilişkin ilkeye rağmen bölge adliye mahkemesi dairelerinin görevlerinin, iş bölümü adı altında Kurulca belirlenmesi,
– Türk Borçlar Kanunu’nda sadece gerçek kişiler için tanımlanmış “hizmet” sözleşmelerinin (m.393 vd.) kapsamının tüzel kişileri de kapsayacak şekilde genişletilmesi ve satım, eser, vekalet gibi sözleşmelerin doğal gereği olarak içerdiği (satılan malın teslim edilmek üzere taşınması, monte edilmesi gibi) birtakım yan edim yükümlerinin ön plana çıkartılarak bu sözleşmelerin hizmet sözleşmesi olarak adlandırılması.
IV
Burada değinmeye çalışacağım husus şudur:
Sözleşmeler üçüncü kişi yararına da bağıtlanabilir.
Bir anne oğluna evlendiğinde kullanması için üzere porselen yemek takımı satın alabilir; bir baba üniversitede okuyan kızına ev kiralayabilir, ona konfor sağlamak için çamaşır ve bulaşık makinesi satın alabilir.
Üçüncü kişi yararına sözleşmeler bununla da sınırlı değildir. Söz gelimi insanlar başkalarına verebilecekleri zararların karşılanması amacı ile sorumluluk sigortası yaptırabilir ya da başkaları lehine ayni ya da kişisel teminat verebilir.
Sözleşmenin üçüncü kişi yararına bağıtlanması o sözleşmenin niteliğini değiştirmez.
Bir kitabın satın alınması satım, bir evin kiralanması kira sözleşmesidir, bunun alıcının bizzat kendisi için satın alması ile başkası için satın alması ya da kira sözleşmesini bağıtlayanın kiralananda bizzat oturması ya da burada çocuğunu oturtması arasında sözleşmenin niteliği bakımından fark yoktur.
Benzer şeklide bir kimse yanında çalıştırdığı personelinin ya da aile fertlerinin bundan sonraki sağlık sorunlarında belirli bir sağlık ünitesine gitmesini, orada tedavi görmesini isteyebilir. Burada birkaç saik bulunabilir: İşletme sahibi o hastanenin teşhis ve tedavideki başarısını veya fiyatlarını biliyor ve bundan yararlanmak istiyordur. Böylelikle hem personelinin doyurucu bir sağlık hizmeti almasını hem de sağlık sorunları nedeniyle iş gücü kaybının aza indirgenmesini isteyebilir.
V
Nitekim somut olayda davacı şirket, davalı hastane ile personelinin sağlık sorunlarının teşhisi, tedavisi ve bu süreçte yapılması gereken işlemler (tahlil, görüntüleme, müdahale vb.) için bir sözleşme yapmıştır. Bu sözleşme “hizmet” değil yukarıda II numaralı paragrafta belirttiğim gibi tam anlamıyla “başkası yararına teşhis ve tedavi” sözleşmesidir ve dosyayı inceleme görevi (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulunun aksi yöndeki uygulamasına rağmen) Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinindir.
Mahkemeler arasındaki görev ya da iş bölümü ilişkisi, bunların belirli konularda uzmanlaşması ve çelişmeyen, istikrarlı ve hukuka en uygun kararların elde edilmesi için kabul edilmektedir.
Özellikle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun neredeyse her işgörme sözleşmesini hizmet olarak nitelemesi ve bu çerçevede birçok vekalet, teşhis/tedavi, hatta eser sözleşmelerinden doğan davalar sonucunda verilen kararların diğer dairelerce Dairemize gönderilmesi ve bunun artık kaçınılmaz gibi bir hal almasını doğru bulmuyorum. Bu durum haklarını daha uzman hakimlere emanet etmek isteyen taraflar için de hukuki güvenliği ortadan kaldıracak niteliktedir.
VI
Açıklamaya çalıştığım hususlar çerçevesinde Başkanlar Kurulu’nun hatalı uygulamasının benimsenmemesi ve görevsizlik kararı verilerek dosyanın anılan Daireye gönderilmesi gerekirken esasa girilerek karar verilmesine muhalifim.