Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/2632 E. 2022/1071 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)
ESAS NO : 2018/2632
KARAR NO : 2022/1071
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2014/4 E.-2018/410 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ

Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı arasında 19.09.2013 ile 19.09.2014 tarihlerini kapsayan poliçe ile müvekkilinin işletmedeki malvarlığını poliçede belirtilen rizikolara karşı sigortalamak üzere sigorta sözleşmesi akdedildiğini, ilk önce 5.000.000,00 TL teminatlı poliçe tanzim edildiğini, daha sonra 23.09.2013 tarihinde gerçekleştirilen zeyilname ile poliçedeki teminat bedelinin 6.500.000,00 TL’ye yükseltildiğini, müvekkili şirket tarafından poliçe prim bedeli olarak 24.09.2013 tarihinde davalı … şirketinin poliçeyi tanzim eden yetkili acentesine, 30.11.2013 vade tarihli 10.809.83 TL’lik çek verildiğini, yetkili acentenin de tahsilat makbuzu keserek işlemi geçerli hale getirdiğini, çekin tesliminden sonra geçen iki ayda sigorta şirketinin poliçeyi iptal etmeyerek hüküm doğurucu hale gelmesine onay verdiğini, kaldı ki davalı … şirketinin 02.12.2013 tarihinde söz konusu çeki bankadan tahsil ettiğini, 23.10.2013 tarihinde müvekkili şirketin … İlçesi … Mah. … Cad. … Sitesi No:…’de mukim işyerinde yangın çıktığını, 28.10.2013 tarihli Yangın Raporunda yangına binanın elektrik kablolarının kısa devre yapmasının sebep olduğunun belirtildiğini, müvekkili şirkete ait malların bir kısmının yandığını, bir kısmının da yangın söndürme çalışmalarında ıslanarak kullanılamaz hale geldiğini, hasarın davalı … şirketine bildirildiğini, davalı … şirketince hasar dosyası açılarak … Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. …’ndan yangının çıkış sebebiyle ilgili inceleme ve rapor talebinde bulunulduğunu, 28.10.2013 tarihli raporda yangının çıkış sebebi olarak binanın elektrik tesisatının gösterildiğini, ayrıca müvekkili şirket tarafından Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesinden alınan 08.11.2013 tarihli raporda da benzer neticeye ulaşıldığını, müvekkilince çekilen ihtarname ile hasar bedelinin ödenmesinin davalı … şirketinden istendiğini, davalı tarafça 27.11.2013 tarihli cevap yazısında hasar tarihi olan 23.10.2013 itibariyle poliçe priminin peşinatının ödenmemiş olduğu, hasar tarihi itibariyle hiçbir prim tahsilatı yapılmadığı ve bu nedenle söz konusu taleple ilgili olarak müvekkiline herhangi bir ödemede bulunmayacağının bildirildiğini, Kazan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/81 D. İş sayılı dosyasıyla işyerinde keşif ve tespit yapıldığını ancak müvekkilinin zarar gören mallarının eksik tespit edildiğini, davalı … şirketinin poliçe primine ilişkin olarak iki ay vadeli olan çeki kabul edip tahsilat makbuzu kesmesine rağmen prim ödemesinin gerçekleşmediğini iddia etmesinin mantıklı açıklamasının olmadığını, sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülebilmesi için primin ödenmesi gereken vadeden itibaren 3 ay içerisinde ödenmez ise sigorta ettirenin adresine yapılacak ihtarnamede sigorta priminin ödenmesi için 10 günlük süre verilmesi ve sonra bu süre içerisinde borç ifa edilmezse sözleşmenin feshedilmiş sayılacağının ihtar edilmesi gerektiğini, davalı … şirketinin riziko meydana gelinceye kadar hiç bir bildirim ya da ihtarda bulunmadığını, riziko meydana gelip de sorumluluğu doğduktan sonra sorumluluktan kaçmak için sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak üzere 10.000.00 TL’nin tazminat taleplerinin reddedildiği 27.11.2013 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş;
25.07.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 303.800,00 TL.’ye artırmıştır.
Davalı vekili; taraflar arasındaki işyeri sigorta poliçesinde prim peşinatının 23.10.2013 tarihinde ödeneceği ve taksitlerin de müteakip 9 ayda ödeneceğinin kararlaştırıldığını,
16.11.2013 tarihine kadar müvekkili şirket acentesine peşinat olarak ödeme yapılmadığını ve bu tarihte poliçe primlerinin tamamının müvekkili şirket acentesine çek ile ödendiğini, mal sigortaları yönünden poliçe
teminatının başlaması için, sigorta priminin tamamının yahut en az prim peşinatın ödenmesi gerektiğini, oysa somut olayda poliçe Eylül ayında tanzim edilmesine karşın 16.11.2013 tarihine kadar prime yönelik herhangi bir ödeme yapılmadığını ve dolayısıyla da poliçe teminatının başlamadığını, davaya konu yangın hasarının 23.10.2013 tarihinde
gerçekleşmiş olduğu gözetildiğinde bu tarih itibariyle müvekkili şirketin başlamış
herhangi bir teminatı bulunmadığını, prim peşinatının ödenmesinden önce hasarın gerçekleşmiş olması sebebiyle de zararı
gerçekleşmiş olan menfaate teminat verilemeyeceğinden öğrenme ile ödenen primin, acente
tarafından sigortalıya iade edilmek suretiyle poliçenin iptalle sonlandırıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı yanın taleplerinin fahiş nitelikte olduğunu, gerçek zararı yansıtmadığını, her ne kadar müvekkili şirketin poliçe teminatının henüz başlamadığı bir dönemde hasar gerçekleşmiş olsa da, hasar sonrası başvuru üzerine müvekkil şirket bünyesinde bir hasar dosyası açılarak yangın hasarının sebebi, zarar miktarı vs. hususlarında
ekspertiz ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, yapılan incelemeler sonrasında eksper ve
bilirkişi tarafından verilen raporlarda, yangın hasarının meydana gelmesine işyerindeki elektrik tesisatının sebep olduğu ve elektrik tesisatını gereği gibi binaya uygulatmamış olan
bina sahibinin meydana gelen hasarda asli kusurlu olduğu sonucuna ulaşıldığını, dolayısıyla
herhangi bir tazminat ödenmesi durumunda zarar sorumlularına karşı rücu edileceğinden, bina sahibi …’a davanın ihbar edilmesini talep ettiklerini, talep edilen faizin nevi ve başlangıç tarihlerine yönelik taleplerin de haksız olduğunu, dava açılmadan önce müvekkili şirkete ilgili tüm belgelerin ibraz edilmediğini

savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “Davamızın konusunu oluşturan somut olayda, yapılan sigorta sözleşmesinde primin tamamı çekle ödeneceği hususunun taraflarca kabul edilmiş, acenteye verilen çek ileri tarihli düzenlenen bir çek olduğu ve çekin de acente tarafından kabul edilerek tahsilat makbuzu kesildiği ve dolasıyla sigortacının poliçe teminatını başlatmış olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, rizikonun çek tarihinden önce gerçekleşmiş olmasının ve rizikonun tahsilattan önce gerçekleşmiş olması hususunun davalı … şirketini sorumluluktan kurtaramayacağına ilişkin olarak uzman bilirkişinin tespit yaptığı, buna ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1990/7312 karar sayılı kararına atıf yaptığını, çekin bir ödeme aracı olduğunu ve davalı tarafın prim borcuna karşılık çeki kabul ettiğini, buna ilişkin olarak 24/09/2013 tarihli makbuz vererek prim alacağını tahsil ettiğini bilirkişi tarafından tespit edilmiştir. Her ne kadar davalı … şirketinin tahsil makbuzlarıyla ilgili olarak makbuzun numarasından hareketle düzenlendiği tarihten sonraki bir tarihte düzenlendiğini iddia etmiş ise de bu hususu davacı tarafa karşı ileri sürmesinin mümkün olamayacağını, makbuzun sonradan düzenlenip düzenlenmediği, makbuz ibaresindeki yanlışlık iddialarını sigortalısına karşı değil makbuzu düzenleyen acenteye karşı ileri sürmesi gerekmektedir. Çünkü acente, davalı … şirketi adına sözleşme yapma yetkisine sahiptir. Acentenin kusurundan sigortalının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davalı … şirketi acentenin kusurunu acenteye karşı ileri sürebilir. Ayrıca sigorta sözleşmesini yapan sigorta şirketinin sigortalıyı aydınlatma yükümlülüğü vardır. Bu aydınlatma yükümlülüğü kapsamında teminatın kapsamı, teminatın ne zaman başlayacağı, sigortalısının ilk primi çekle ödemesinin mümkün olup olmadığı hususunu sigortalısını aydınlatarak sigortalısına bildirmesi gerekmektedir. Davalı … şirketinin acentesi ilk prim dahil olmak üzere bütün primleri çek karşılığında kabul etmekle, sigortalısına ilk primi nakit olarak ödeme zorunluluğu olmadığı şeklinde bilgilendirmiş ve primi kabul etmiş sayılması gerekir.
Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller, değişik bilirkişilerden alınan raporlar, dosyamız arasına alınan Kazan Sulh Hukuk Mahkemesinin değişik iş dosyaları ile Kazan Asliye Ceza Mahkemesini davacı hakkında vermiş olduğu beraat kararı, sigorta sözleşmesinin genel şartları, TTK’nun 1421. maddesi ile 1430. maddesi birlikte değerlendirildiğinde davalı … şirketinin sigorta poliçesinin primini ileri tarihli bir çekle almış olmasında davacının herhangi bir kusur ve ihmalinin olmadığı, davalı … şirketinin sözleşme yapılırken davacıyı yapacağı ödeme ile ilgili olarak aydınlatmamış olduğu, çekle alınan prim ödemelerinin davalı … şirketi ile acentesi arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiği, tahsilat makbuzlarının üzerindeki yanlış tarihin davacı ile ilgisinin olmadığı” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı dikkate alınarak
303.800,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 27.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … şirketinden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece “…ileri tarihli çek ile ödeme yapılmasını tarafların kabul ettiği, çekin acente tarafından kabul edilerek tahsilat makbuzu düzenlendiği, dolayısıyla sigortacının poliçe teminatının başlamış olduğu…” gerekçesine dayanılmış ise de, yapılan tüm bu işlemlerin yangın hadisesi gerçekleştikten sonra yapıldığı hususunun gözden kaçırıldığını, davacı yan çek ile yapılan ödemenin 24.09.2013 tarihli tediye makbuzu ile yapıldığını ifade etmekteyse de, dosyaya fotokopilerini sundukları tediye makbuzlarında da görüleceği üzere, acente tarafından 15.11.2013 tarihinde … numaralı makbuz kesildikten sonra ne hikmetse … numaralı davacı makbuzunun tarihinin 24.09.2013 olarak yazıldığını, dolayısıyla mahkemenin tediye belgesi olarak kabul ettiği makbuzun 15.11.2013 tarihinden sonra düzenlendiğinin sabit olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E.2005/4575 ve K.2006/4566 sayılı benzer kararında prim ödeme zamanı ve teminatın başlayıp başlamadığı yönündeki araştırmaların, eksiksiz yapılmış olmasının arandığını, yine aynı Dairenin E.1998/6399 ve K.1998/7936 sayılı benzer kararında da makbuzların sıhhatinin araştırılmasının istendiğini, Mahkemece tüm itiraz ve taleplerine karşın bu makbuzların sıhhatinin araştırılmadığını, bilirkişi tarafından bu çeklerin davacının defterlerinde kayıtlı olmadığının tespit edildiğini, somut olayda Kasım ayı makbuzları kesilmekteyken arasına Eylül tarihli bir makbuzun kesildiği ve bu makbuzun üzerine tekrar Kasım ayında kalınan tarihten devam olunduğu, makbuzların sıhhatinin bozulmuş olduğu hususlarının bilirkişi incelemesini de gerektirmeyecek kadar sabit ve net olduğunu, çek ödemesi hasar gerçekleştikten çok sonra yapılmış olup, ödemeden önce gerçekleşen hasarları teminat altına almadığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki işyeri sigorta poliçesine ait prim peşinatının ödendiği iddiasıyla hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından; taraflar arasında 19.09.2013-19.09.2014 tarihleri için yangın emtia bedeli 5.000.000,00 TL. Teminatlı İşyeri Sigorta Poliçesi düzenlendiği, daha sonra 23.09.2013-19.09.2014 tarihleri için düzenlenen Zeyilname ile emtia bedelindeki teminatın 6.500.000,00 TL.’ye çıkarıldığı, poliçede ve zeyilnamede sigorta primlerinin taksitler halinde ödenmesinin ve ilk taksidin peşin olarak 23.10.2013 tarihinde ödeneceğinin öngörüldüğü, davacı tarafça primlerin tamamı için düzenlenen 30.11.2013 tarihli çekin davalı acentesine verildiği, acente tarafından bu çek ile ilgili 24.09.2013 tarihli … numaralı makbuz düzenlenip davacıya verildiği, davacının işyerinde 12.10.2013 tarihinde yangın meydana geldiği, sigorta primlerinin davacı tarafça 16.11.2013 tarihinde davalı acentesine ödendiği ancak daha sonra ödenen prim bedelinin acente tarafından davacıya iade edildiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 1430. maddesi, “(1) Sigorta ettiren sözleşmeyle kararlaştırılan primi ödemekle yükümlüdür. Aksine sözleşme yoksa sigorta primi peşin ödenir. Özel kanunlardaki hükümler saklıdır.
(2) Sigorta primi nakden ödenir. İlk taksidin nakden ödenmesi şartıyla, sonraki primler için kambiyo senedi verilebilir; bu hâlde, ödeme kambiyo senedinin tahsili ile gerçekleşir….” hükmünü içermektedir.
Somut olayda, davacı tarafça sigorta primlerinin tamamının 24.09.2013 tarihinde davalı acentesine verilen 30.11.2013 tarihli çekle ödendiği iddia edilmektedir. 5941 sayılı Çek Kanununa 31.01.2012 tarihli 6273 sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle eklenen Geçici 5. madde ile, “31/12/2017 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek üzere muhatap bankaya ibrası geçersizdir.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu durumda İlk derece Mahkemesince, davacı tarafça sigorta primlerinin yangın olayının meydana geldiği 23.10.2013 tarihinden önce ödenmemiş olduğu, davalı acentesi tarafından çekin olay tarihinden önce bankaya ibraz edilmediği, ibrazı zorunluluğunun da bulunmadığı, bu nedenle poliçe teminatının başlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Buna göre Dairemizce, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.05.2018 tarih ve 2014/4 E., 2018/410 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL. karar ve ilam harcının peşin alınan (170,80+5.020,00=) 5.190,80 TL.’den mahsubu ile kalan 5.110,10 TL.’nin davacıya iadesine,
3-Karar tarihindeki AAÜT uyarınca 29.716,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan 8,00 TL. tebligat gideri, 72,43 TL. posta gideri, 1.250,00 TL. bilirkişi ücreti, 98,10 TL. istinaf yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 1.428,53 TL. yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak yatırana iadesine”
II-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
III-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
22.06.2022 tarihinde, HMK’nın 361/(1). maddesi uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 22/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip