Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/2412 E. 2022/978 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 06.06.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : …..
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan 12.03.2012 tarihli danışmanlık sözleşmesinden kaynaklanan KDV hariç 270.000 USD’den, 60.000 USD+KDV’nin ödenmesi nedeniyle bakiye 210.000 USD’nin ödenmemesi üzerine başlatılan takibe davalı itirazının haksız olduğunu, Ankara Mahkemelerinin ve icra dairelerinin sözleşmeye göre yetkili olduğundan icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın da yerinde olmadığını belirterek davalının itirazının iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin … … projesinin de sahibi bulunduğu elektrik üretim işleri ile uğraştığını, davacının davalı şirkete gerekli finansman temini konusunda danışmanlık yapabileceğini bildirmesi üzerine söz konusu … projesinin finansmanı konusunda şirketi temsilen görüşmeler yapmak, gerekli evrak ve dökümanları şirket adına bankalara sunmaktan ibaret olan 6 ay süreli yetki belgesi verildiğini, süre bitiminde yenilenmediğini, kredi alınacak bankaların belirlenmesi amacıyla şirket yetkilileri ile birlikte bankalarla görüşmeler gerçekleştirdiğini, bu görüşmeler neticesinde kredi temininin mümkün olacağının değerlendirildiği bankaların beş banka ile sınırlandırıldığını, 12.02.2012 tarihinde danışmanlık sözleşmesi imzalandığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davacının talebi ile bankaların, …, … …, …, … …, … … ile sınırlı tutulduğunu, … ile sürdürülen kredi sözleşmelerinin sözleşme kapsamı dışında tutulduğunu, davacının belirtilen bankalar ile kredi temin işlemlerine başlanıldığını, ancak bunların hiç birinde olumlu işlem tesis edilemediğini, müvekkili şirketin özel gayreti neticesinde … tarafından müvekkili şirkete gönderilen 07.06.2012 tarihli yazıyla 12.000.000 USD kredinin kullandırım koşullarının yerine getirilmesi halinde tahsis işlemlerinin gerçekleştirileceğinin bildirildiğini, müvekkili şirket tarafından süreç tamamlanarak 06.08.2012 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığını ve 11.09.2012 tarihinde kredi kullandırma işleminin gerçekleştiğini, davacıya danışmanlık sözleşmesi öncesi dönemde kredi temini mümkün olabilecek bankaların belirlenmesi için yaptığı hizmetler karşılığında 60.000 USD+KDV tutarının ödendiğini, bu ödemenin danışmanlık sözleşmesinden doğan bir ödeme olmadığını, davacıya herhangi bir borç bulunmadığını belirterek yetkisizlik kararı verilmesini, esasa ilişkin olarak da davanın reddi ile asıl alacak tutarı üzerinde %20 tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece Mahkemesi’nce “…Tarafların davaya ilişkin delil ve belgeleri toplandıktan sonra da öğretim üyesi ekonomist ile borçlar hukuku uzmanından oluşturulan bilirkişi kurulundan alınan 24.10.2016 tarihli raporun sonuç kısmında davacının sözleşmeden kaynaklı bir alacağının olmadığı, ancak kredi temininde davacının çalışması olduğu düşünüldüğünde teamüle göre bir ücret belirlenebileceği belirtilmiş, taraf vekillerince bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine aynı bilirkişi kurulundan 03.02.2017 tarihli raporun sonuç kısmında 26 farklı dilimde kullandırılan 8.406.391,00 USD tutarın %0,5 oranına tekamül eden 42.031,96 USD’nin davacıya ödenmesi gerektiği belirtilmiş bu rapora da itiraz edilmesine üzerine eski bilirkişi kurulunda bulunan hukukçu ile muhasebe ve finansman uzmanı öğretim üyesinden alınan 14.05.2018 tarihli raporun sonuç kısmında ise davacının emsal oran olarak sözleşmede yazılı %3 oranının uygulanması gerektiği, bu durumda davacının asıl alacak ve faiz olarak 195.437,46 USD talep edebileceği belirtilmiştir.
Davalı şirketin yürüttüğü … projesi ile ilgili kredinin temin edilmesi yönünde davalı ile davacı arasında 12.03.2012 tarihli danışmanlık sözleşmesi imzalanmış, bu sözleşmede belirtilen beş banka ile ilgili kredi görüşmeleri yapılması ve kredinin çekilmesi kararlaştırılmış, davalı ise danışmanlık sözleşmesinde yazılı olmayan … ile de kredi sözleşmelerinin kendileri tarafından yürütüldüğünü ve kredinin çekildiğini, danışmanlık sözleşmesine göre ücreti hak ettiğini savunmuş ise de; taraflar arasında ki sözleşmede … ile ilgili kredi sözleşmelerinin görüşmelerini yapmak üzere yetki verilmemiş olup, dinlenen tanıklar ve dosya kapsamına göre davacı … ile ilgili kredi görüşmelerine aracılık etmiş ise de sözleşmede yazılı danışmanlık ücretini talep edemez, kaldı ki kendi beyanına göre alındığı kabul olunan 60.000 USD+KDV’nin … ile ilgili yapılan görüşmeler karşılık verildiğini kabul etmek gerekir. Çekilen tüm kredi tutarına göre sözleşmeye göre belirlenecek danışmanlık ücretini isteyemez.
Toplanan delillere göre davacının …’dan kredi alınmasına ilişkin danışmanlık hizmeti yaptığını ve kredi temin ettiğini iddia edip danışmanlık sözleşmesinde kaynaklanan alacağını talep etmiş ise de belirtilen nedenler ile sözleşmede yazılı danışmanlık ücretini talep edemeyeceği kanaatine varılmakla davanın reddine…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Yerel mahkemenin gerekçeli kararında, dinlenen tanıklar ve dosya kapsamına göre müvekkilinin … ile ilgili kredi görüşmelerine aracılık etmiş olduğu kabul edilmişken … ile yapılacak kredi sözleşmesi için müvekkiline yetki verilmemiş olduğundan bahsedilmesinin çelişkili olduğunu, zira müvekkilinin, firma yetkililerinden aldığı bilgi ve belgeleri ilgili bankaya aktardığını, akabinde firma ve banka yetkilileri arasında kendisinin de katıldığı toplantılar organize ettiğini, …’dan alınan kredinin tamamen müvekkilinin katkısı ile gerçekleştiğini, “Yetki Belgesi” ile müvekkiline … … Projesi’nin finansmanı konusunda 01.01.2012 tarihinden itibaren 6 ay süre ile yetki verildiğini, bu yetki belgesinin taraflar arasındaki 12.02.2012 tarihli sözleşmeden eski olup, yetki belgesinde herhangi bir bankanın adının yazılmadığını, …’dan temin edilen kredinin de bu yetki süresi içinde gerçekleştiğini; kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir yetkilendirme olmadığı kabul edilse bile müvekkili tarafından yapılan danışmanlık hizmetinin TBK’nun 526 vd. hükümleri kapsamında vekaletsiz iş görme olarak kabul edilmesi ve iş sahibi tarafından uygun bulunarak kredinin kullanılması sebebiyle vekalet hükümlerinin uygulanması gerektiğini, yazılı şekil şartına bağlı sözleşmelerde bile sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümlerin yazılı şekle tabi olmadığı düzenlenmiş iken herhangi bir şekil şartına tabi olmayan, dava konusu sözleşmede yapılan esaslı bir değişiklik niteliğinde bile olmayan ve sonuç olarak doğrudan davalı lehine olan hususlarda taraflarca anlaşılmış olduğunun her türlü kuşkudan uzak olduğunu, adı geçen bankanın kredi alım tarihi itibariyle ülkemizde faaliyet gösteren herhangi bir bankadan farkı bulunmadığını, müvekkilinin vermiş olduğu hizmet karşılığı %3 oranın çok düşük kaldığını, genel uygulamanın emsal sözleşmelerde %7-%10 oranlarına ulaştığını, müvekkilinin çok uygun bir ücretle bu danışmanlık hizmetini verdiğini, davalının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü gereği sözleşmede kararlaştırılan oranın yüksek olduğunu iddia etmesinin mümkün olmadığını, bilirkişilerin 2. ek raporda %3’lük oranı esas alarak hesaplama yaptığını, ancak yapılan bu hesaplamada da 24 farklı dilimde kullandırılan toplam 8.406.387 USD esas alınmak suretiyle hata yapıldığını, çıkarılan ve onaylanan kredinin toplam 9.000.00 USD olduğunu, sözleşmenin 5. maddesinde temin edilen toplam finansman bedeli üzerinden %3 oranında danışmanlık hizmet bedelini KDV ve stopaj hariç net olarak belirlendiğini, davalının bu kredinin tamamını kullanmama nedeninin taraflarınca bilinmediğini, yine bilirkişilerce yapılan faiz hesaplamasının da hatalı olduğunu, yıllık faiz %11.20 iken müvekkilinin ortalama %6.5 faiz oranını dikkate alarak talepte bulunduğunu, bilirkişilerce hesaplanan %4.8 oranının herhangi bir temele dayanmadığını, davalı yanın beyanları karşısında yerel mahkemece – kabul anlamına gelmemek üzere – en azından bilirkişi raporunda belirtilen yüzde bir ile binde beş arasında bir bedel üzerinden ücret belirlemesi yapılması gerekirken kredinin ilk dilimi için müvekkiline ödenen bedelin sanki tüm süreci kapsayacak bedel gibi değerlendirilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin sözleşme gereği edimini üst düzeyde çaba göstermek suretiyle yerine getirmiş olup, davalının edimini yerine getirmediğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, danışmanlık sözleşmesinden kaynaklandığı belirtilen alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/376 E., 2018/533 K. sayılı dava dosyasında verdiği 06.06.2018 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın düşümü ile kalan 44,80-TL harcın davacıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
08.06.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 10.06.2022

….