Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/229 E. 2021/1210 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 16/06/2017
ESAS-KARAR NUMARASI :….

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Asıl ve birleşen davalar kooperatif genel kurul kararı uyarınca ödenmesi gereken alacağın tahsili için girişilen takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili asıl davada 20.03.2016 günü yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararın 10’uncu maddesi ile ödeme tablosunun kabul edildiğini, davalının bu karara muhalif olmadığını;
Bu alacağın tahsili için Ankara 14. İcra Dairesinin…. sayılı dosyası ile takibe geçildiğini ve takibin davalının itirazı üzerine durduğunu;
Davalının genel kurulun 4, 5, 9, 10, 11, 14 ve 16 numaralı kararlarının iptali için Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin…. E sayılı dosyası ile iptal davası açtığını ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve yüzde yirmi oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili 04.10.2015 günü yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararın 8’inci maddesi ile kredi taksit ödemelerinin yapılması hususunun kabul edildiğini, davalının bu karara muhalif olmadığını;
Bu alacağın tahsili için Ankara 14. İcra Dairesinin… sayılı dosyası ile takibe geçildiğini ve takibin davalının itirazı üzerine durduğunu;
Davalının genel kurulun 8 numaralı kararının iptali için Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. sayılı dosyası ile iptal davası açtığını ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve yüzde yirmi oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili asıl ve birleşen davaya yönelik cevabında kooperatifin 04.10.2015 günlü genel kurulun 8 numaralı gündem maddesi ile aidat ödemelerini belirleme yetkisinin yönetim kurulunun inisiyatifine bırakıldığını, bu hususun Kooperatifler Kanunu’nun 42/5 maddesinde genel kurulun devir ve terk edemeyeceği yetkileri arasında sayıldığını; ana sözleşmenin 23/6 maddesinin de aynı yönde olduğunu ve bu itibarla anılan kararın batıl olduğunu ve iptal için dava açtıklarını, davaların bekletici mesele sayılması gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince davalının davacı kooperatif ortağı olduğu ve yargılama sırasında ortaklıktan istifa ettiği, kooperatifçe kabul edildiği, bu şekliyle ortaklık sıfatının devam etmediği; ancak ortaklık döneminde oluşan ve takip konusu edilen borçlardan sorumlu bulunduğu;
Genel kurul kararlarının iptali için açılan her iki davanın derdest olduğu, anılan dosyalarda genel kurul kararlarının uygulamasının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı alınmadığı ve iptaline kadar genel kurul kararlarının ortakları bağladığı gerekçesiyle:
Asıl davanın kabulüne, davalının Ankara 14. İcra Dairesinin …. sayılı takip dosyasına yönelik itirazının 106.826,36 TL asıl alacak için iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ve hükmolunan meblağın yüzde yirmisi oranında hesaplanan 21.365,27 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Birleşen davanın kabulüne, davalının Ankara 14. İcra Dairesinin…. sayılı takip dosyasına yönelik itirazının 30.962,46 TL asıl alacak için iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ve hükmolunan meblağın yüzde yirmisi oranında hesaplanan 6.192,49 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde:
– Asıl ve birleşen davada genel kurul kararlarının iptaline ve batıl olduğuna ilişkin diğer davaların bekletici mesele yapılamayacağını,
– Müvekkilinin kooperatiften istifa etmesi nedeniyle davacının davaya devam etmekte hukuki yararının kalmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili 03.01.2019 günlü dilekçesiyle asıl davanın dayanağı olan 20.03.2016 günlü genel kurulunda alınan 4, 5, 9, 10, 11, 14 ve 16 numaralı kararlarının iptali için Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin…. sayılı dosyası ile iptal davasının kabul edildiğini bildirmiş ve kısa kararı içeren son oturum tutanağını sunmuştur.
HUKUKİ NEDEN VE GEREKÇE
1-Asıl ve birleşen davalar kooperatif alacaklarının tahsili için başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Kooperatifçe üyeliğinin sona ermesinden önce doğmuş aidat ve diğer alacaklar için takip başlatmasında ve itirazın iptali davası açılmasında hukuki yarar vardır. Zamanında ödense idi kooperatifin kasasına girecek olan paranın, çıkma payının muaccel olduğu tarihe kadar kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararı bulunduğu kuşkusuzdur. Ortak ile kooperatif arasında istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle hesaplaşma yapılması gerektiği gibi, çıkma payının ödenmesi sırasında hesaplaşma tekrar gerçekleşecektir.
Somut olayda davacı kooperatif çeşitli dönemlerdeki alacaklarının tahsili için Ankara 14. İcra Dairesinin….sayılı dosyaları üzerinden icra takibine girişmiş; bu takipler davalının itirazı üzerine durmuştur.
Davanın devamı sırasında davalı 18.10.2016 günü kooperatiften istifa etmiş, davacı kooperatif de 05.11.2016 günlü yönetim kurulu kararı ile bu istifayı kabul etmiştir. Dairemizde…. sayısı ile istinaf incelemesinde bulunan Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.03.2020 tarih ve … sayılı dosyasında son celse davalı … vekilince müvekkilinin kooperatiften istifa edip çıkma payı alacağını aldığı, davacı kooperatif vekilince de davalının istifa ettiğinin doğru olduğu, ödediklerini aldığı bildirilmiştir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17/1. ve anasözleşmenin 15/1. maddesi uyarınca hesaplaşma yapılıp ortağın çıkma payının ödenmesinden sonra, ortaktan tahsil edilecek tutarın tekrar ortağa çıkma payı olarak iade edilmesi söz konusu olamayacağından kooperatif tarafından başlatılan takipte ve bu takibe bağlı itirazın iptali davasında artık hukuki yarar kalmamıştır.
Hukuki yarar dava koşulu olup, mahkeme dava şartlarını re’sen incelemekle görevlidir. Hukuki yararın sadece dava tarihi itibariyle değil, dava devam ettiği sürece ve hükmün kesinleşmesine kadar devamı da gereklidir.
Bu durumda Dairemizce; asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, asıl ve birleşen davada davacıların hukuki yararlarının kalmadığı gözetilerek hüküm kurulması için HMK’nın 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca, esası incelenmeden İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

2-Kararın kaldırılması nedenine göre her iki davada davalı vekilinin diğer istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığı değerlendirilmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; HMK m. 353/1-a.4 gereğince, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dava dosyasında verdiği 16/06/2017 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
3-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
5-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
15/09/2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1-a ve 362/1-g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 16/09/2021
… ….

KARŞI OY YAZISI

I
Dairemiz çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık ilk derece mahkemesince gözden kaçırılan dava şartı eksikliğinin bölge adliye mahkemesince saptanması halinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp dosyanın yeniden yargılama yapılması için mahkemesine gönderilmesinin mi (HMK m.353/1-a.4) yoksa bölge adliye mahkemesince bu çerçevede ilk derece mahkemesi yerine geçilerek usulden red kararı (HMK m.353/1-b.2) verilmesinin mi yasaya uygun olduğu noktasında toplanmaktadır.
II
İlk olarak yasa koyucunun istinaf incelemesine ilişkin mantığını belirlemekte yarar görüyorum.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu istinaf incelemesine ilişkin düzenlemesini tek bir ölçüt üzerine oluşturmuştur: İlk derece mahkemesi kararının doğru ya da yanlış olması.
Ön inceleme aşaması geçilip de dosyanın esasına girildiğinde eğer ilk derece mahkemesi kararı doğru ise bölge adliye mahkemesinin yapacağı iş istinaf sebeplerini esastan reddetmektir (HMK m.353/1-b.1).
İlk derece mahkemesi kararı yanlış ise bölge adliye mahkemesince yapılacak ilk iş ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasıdır. Bundan sonra ya dosya yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilecek (HMK m.353/1-a) ya da tıpkı ilk derece mahkemesi gibi yargılama yapılarak esas hakkında bir karar verilecektir. Yargıtay dairesi temyiz olunan kararın esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzelterek onama kararı verebilirken (HMK m.370/2) bu imkan bölge adliye mahkemelerine tanınmamıştır. Nitekim bir önceki tümcede gösterilen durum yani “…yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde…” bölge adliye mahkemesi Yargıtay’ın aksine düzelterek red kararı veremeyecek, bunun yerine ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden esas hakkında karar oluşturacaktır (HMK m.353/1-b.2).
III
Bu noktada dava şartlarına kısaca değinilip ilk derece mahkemesinin dava şartları noktasında hatalı karar verdiği anlaşıldığında izlenecek yöntem üzerinde durulmalıdır.
Dava şartları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114’üncü maddesinde listelenmiş, maddenin 2 numaralı fıkrasında diğer yasalarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı tutulduğu belirtilmiştir.
Dava şartları, ilk itirazlarla birlikte “dava engelleri”ni oluşturmaktadır. Bir davada esasa ilişkin karar verilebilmesi için bulunması veya bulunmaması gereken ve hakim tarafından, tarafların itirazına bağlı olmaksızın yargılamanın her aşamasında dikkate alınması ve araştırılması gereken unsurlara “dava şartları” denir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II, 6.b., İstanbul 2001, s.1343 vd.; Kuru, B.: Dava Şartları, Sabri Şakir Ansay’ın Hatırasına Armağan, Ankara 1964, s.111; Arslan, R./Yılmaz, E./Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku, 6.b., Ankara 2020, s.310; Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukuku, C.I, 3.b., Ankara 2020, s.635; Budak, A.C./Karaaslan, V.: Medeni Usul Hukuku, 4.b., Ankara 2020, s.157; Pekcanıtez, H.: Pekcanıtez Usul Hukuku, C.II, 15.b., İstanbul 2017, s.927).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115’inci maddesine göre dava şartlarının mahkemece her aşamada re’sen gözetileceği, bir diğer ifade ile tarafların itirazı olmasa ve hatta tarafların dava şartı eksikliğine rağmen davanın görülmesine yönelik bir onamı (muvafakati) bulunsa bile hakimin davaya bakmaya devam edemeyeceği ve davanın usulden reddine karar vermesi gerektiği kabul edilmektedir (Kuru, Usul II, s.1344; Kuru, Dava Şartları, s.111; Tanrıver, s.636-637).
Bu bağlamda Yasa ilk derece ya da istinaf ayrımı yapmamıştır. Tespit konusunda Yargıtay dahi bu görevle donatılmış ancak yargılama biçimi itibariyle ona doğrudan karar verme imkanı getirilmemiştir.
IV
İstinaf yargılaması bağlamında dava şartları birkaç farklı noktadan ele alınmalıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353’üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasının a bendine göre ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa bölge adliye mahkemesi, alt bentlerde sayılan hallerden birinin varlığı durumunda esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir. Bu bendin 4 numaralı alt bendinde “diğer dava şartlarına aykırılık bulunması” sayılmıştır. Burada sözü geçen “diğer dava şartları” kavramı başka yasalarda bulunan ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114’üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasında saklı tutulan dava şartları değil, bunlarla birlikte görev ve yetki dışında kalan ve bu Yasa’nın 114’üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasında kalan dava şartlarıdır. Zira görev ve yetki 353’üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasının a bendinin 3 numaralı alt bendinde ayrıca düzenlenmiş ve bunlar dışındaki dava şartlarına aykırılık aynı bendin 4 numaralı alt bendinde hükme bağlanmıştır.
Öte yandan aynı Yasa’nın “incelemenin kapsamı” başlıklı 355’inci maddesinde bölge adliye mahkemesinin incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapacağı ancak kamu düzenine aykırılık hallerini re’sen gözeteceği belirtilmiştir. Bu noktada dava şartları genellikle kamu düzeni ile ilişkilendirilmektedir (bkz. Prof. Dr. Süha Tanrıver’in Doç. Dr. Haluk Konuralp tarafından “Medeni Usul Hukukunda Kanun Yolları ve Arabuluculuk Kanun Tasarısı” konulu VI’ncı Medeni Usul ve İcra-İflas Hukukçuları Toplantısında sunduğu “İstinafta Kamu Düzeni Kavramı” başlıklı tebliği üzerine yaptığı değerlendirme, 19-20 Ekim 2007 Çeşme, s.149).
Bu aşamada ortaya çıkan sorun şudur:
Dava şartının bulunmadığı istinaf incelemesi aşamasında saptandığında ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi (HMK m.353/1-a.4) mi yoksa bu durumu tespit eden bölge adliye mahkemesi dairesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak bizzat davanın usulden reddine karar verme (HMK m.353/1-b.2) yoluna gitmesi mi gerekir?
Hemen belirtmek gerekir ki öğretide birkaç monografik çalışma dışında bu detaya girilmemiştir (de lege feranda hukuki yararın bulunmadığının saptanması halinde bölge adliye mahkemesinin red kararı vermesi gerektiği ancak yasal düzenleme buna izin vermediğinden kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği yönünde Karaaslan, V.: HMK m.353/1-a Üzerine Bir İnceleme, DÜHFD, C.XXII, S.73, Yıl: 2017, s.229 vd.; Budak, A.C./Karaaslan, V.: Medeni Usul Hukuku, 4.b., Ankara 2020, s.396, n.80. Benzer şekilde kesin hükmün varlığının saptanması halinde bölge adliye mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönünde Akkaya, T.: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s.305; Akkaya, T.: İstinaf İncelemesi Sonunda İlk Derece Kararının Kaldırılması ve Dosyanın İlk Derece Mahkemesine Gönderilmesi, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde İstinaf” konulu XV’inci MİHBİR toplantısı, 6-7 Ekim 2017 Antalya, s.130 vd.).
Saygıdeğer çoğunluğun bu noktada tercihi ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın gönderilmesi yönünde ortaya konulmuştur.
V
Kanaatimce bölge adliye mahkemesi dava şartlarında eksiklik görürse ikili bir uygulama yapmalıdır.
Eğer dava şartlarına ilişkin tespitten sonra artık her halükârda davanın usulden reddine karar verilecekse bölge adliye mahkemesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının b bendinin 2 numaralı alt bendi çerçevesinde ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak davanın usulden reddine karar vermelidir. Söz gelimi davacının dava açmakta hukuki yararı yoksa, dava derdestse veya kesin hükme bağlanmışsa ya da teminat veya gider avansına ilişkin dava şartları yerine getirilmemişse dava bölge adliye mahkemesince reddedilmeli ve karara karşı (diğer şartlar da mevcutsa) Yargıtay yolu açık tutulmalıdır.
Eğer dava şartlarına ilişkin tespitten sonra birtakım eksikliklerin giderilmesi ve araştırma yapılması gerekiyorsa bu durumda bölge adliye mahkemesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının a bendinin 4 numaralı alt bendi çerçevesinde ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyayı mahkemesine göndermelidir. Söz gelimi mahkeme 17 yaşındaki davacının dava ehliyeti bulunmadığı kanısıyla davayı reddetmiş ve bölge adliye mahkemesi davacının evli olduğunu fark etmişse (TMK m.11/II) artık bu yola gidilmelidir.
Bu kabulün dayanaklarını şu şekilde açıklayabilirim:
Her şeyden önce dava şartlarının mevcudiyetinin yargılamanın her aşamasında re’sen araştıracağı ve eksikliğinin tespiti halinde usulden red kararı vereceğine ilişkin ilke va’zedilirken ilk derece ya da istinaf ayrımı yapılmamıştır (HMK m.115).
Öte yandan bölge adliye mahkemesinin doğrudan red kararı vermesi hem usul ekonomisi ilkesine (HMK m.30) hem de tarafların dereceli yargı hakkına uygundur (Akkaya, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine Gönderilmesi, s.130). Zira taraflar zaten ilk derece mahkemesi önünde yargılamaya katılmış ve bu mahkemece verilen kararı istinaf incelemesi için bölge adliye mahkemesine taşımıştır. Bölge adliye mahkemesi hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) ve sürpriz karar verme yasağına uygun biçimde karar verdiğinde hem dereceli yargı hakkı hem de usul ekonomisi ilkesi gerekleri yerine getirilmiş olacaktır. Bu tercih kararın kimin tarafından verileceğinin tespitinden başka bir yeni sonuca daha yol açacaktır. Gerçekten de 353’üncü maddenin 1 numaralı fıkrasının a bendinin 4 numaralı alt bendi uygulandığında bölge adliye mahkemesi kararı kesin iken, b bendinin 2 numaralı alt bendi uygulandığında (parasal tutara göre) karara karşı temyiz yolu açılmış olacaktır. Bu durum da taraflar için daha güçlü bir hukuki güvenlik yaratacaktır.
VI
Somut olaya dönüldüğünde asıl ve birleşen davalar itirazın iptali istemine ilişkindir. Her iki davada davalı … ilk derece mahkemesinin karar vermesinden önce kooperatif ortaklığından istifa etmiştir. Bu noktada kooperatif ortaklığından istifa eden kişinin kooperatifle mali anlamda hesaplaşarak borç ilişkisini tasfiye ettikten sonra davacı kooperatifin anılan davaları açmakta hukuki yararının bulunmadığı konusunda saygıdeğer çoğunlukla aramızda görüş ayrılığı yoktur.
İlk derece mahkemesince birleşen dava bakımından gözden kaçırılan “hukuki yararın bulunması” dava şartının somut olayda mevcut olmadığı hususu Dairemizce saptanmıştır.
Artık Dairemizce yapılması gereken şey, bu eksikliğin giderilmesine yasal olanak da bulunmadığı dikkate alınarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 ve 115’inci maddelerinin emredici düzenlemesi çerçevesinde her iki davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı bulunmadığı gerekçesiyle usulden reddine karar vermekten ibaret olmalıdır. Bu karara karşı tarafların Yargıtay’a başvurma hakları vardır. Böylelikle hem dereceli yargı hakkı zedelenmemiş hem usul ekonomisi ilkesine riayet edilmiş olacaktır.
Gelinen durumda taraflar kesin olarak verilen Dairemiz kararına karşı yasa yoluna gidemeyecek; ilk derece mahkemesi tarafları duruşmaya davet ederek hiçbir ek tahkikat yapmaksızın asıl ve birleşen davaların usulden reddine karar verecektir. Bu durum dereceli yargı hakkına uygun görünse de sonucu belli bir iş için ilave emek, zaman ve para kaybı anlamına gelecektir.
Açıklamaya çalıştığım nedenlerle asıl ve birleşen davaların dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekirken saygıdeğer çoğunluğun ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin kararına katılamıyorum.