Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/2237 E. 2022/604 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
ESAS NO : 2018/2237
KARAR NO : 2022/604
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03.07.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : 2015/248 E., 2018/566 K.
DAVACI/BİRLEŞEN DAVADA DAVALI:
VEKİLİ :
DAVALI/BİRLEŞEN DAVADA DAVACI:
VEKİLİ :
Davacı/birleşen davada davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı … Konut Yapı Kooperatifi’nin ortağı olduğunu, 20.09.2007 tarihli “Satış Vaadi Protokolü” uyarınca 330.000,00-TL ödeyerek davalı kooperatiften iki adet üyelik satın aldığını, davalının, müvekkilini kura çekimine davet etmediğini beyan ederek daire tesliminin tespiti ile tahsislerinin yapılmasını ve mümkün olmadığı takdirde konut değerlerinin tespiti ile şimdilik 10.000,00-TL’nin faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davacının, müvekkili kooperatifin yönetim kurulu tarafından üyeliğe kabul kararı verildiğini, genel kurul kararı ve yönetim kurulu kararının bulunmaması sebebiyle davacının sabit ve peşin ödemeli ortak olmayıp normal kooperatif ortağı olduğunu, davacının, üyelik ödevlerini yerine getirmediğini, 24.09.2007 tarihinde imza yetkilisi olan yönetim kurulu üyelerinin … ve … olduğunu, 24.09.2007 tarihli … nolu kooperatif tahsilat makbuzunun sahte imza ile tanzim edildiğini, bu makbuz nedeniyle ödeme yapılmamış olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalı üyenin bugüne kadar müvekkili kooperatife hiçbir ödeme yapmadığını, dayanak tahsilat makbuzunun ve bedelinin kayıtlarda bulunmadığını ve iki üyeliğin usulsüz olduğunu, genel kurul kararı ve yönetim kurulu kararının bulunmaması sebebiyle davacının sabit ve peşin ödemeli ortak olmayıp normal kooperatif ortağı olduğunu, makbuz üzerinde imza incelemesi yapılması gerektiğini beyan ederek tahsilat makbuzunun geçersizliğinin ve sahteliğinin, davalıya borçlu olunmadığının ve iki adet üyeliğinin usulsüz olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Birleşen davada davalı vekili, davacının, davalı … Konut Yapı Kooperatifi’nin ortağı olduğunu, 20.09.2007 tarihli “Satış Vaadi Protokolü” uyarınca 330.000,00-TL’yi nakit ödeyerek davalı kooperatiften iki adet üyelik satın aldığını, Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/465 E., 2013/531 K. sayılı kararıyla üyeliğin kabul edildiğini ve bu sebeple kesin hüküm itirazında bulunduklarını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece Mahkemesi’nce “…Asıl davada davacı, kooperatif üyeliği nedeni ile iki hissesi karşılığında daire tahsisi veya bedelinin tahsilini istemektedir. Davalı kooperatif ise esas itibariyle davacının, üyelik ödevlerini yerine getirmediğini, makbuzun sahte olduğunu ileri sürmüştür.
Benzer bir davada, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 15/05/2017 tarih ve 2016/250 E., 2017/1447 K. sayılı kararında: “…Çeşitli nedenlerle konut tahsisi imkânsızlığı ortaya çıktığında ortağın uygun bir tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Kooperatif ortağının kooperatiften konut karşılığı tazminat isteyebilmesi için, tüm ortaklar bakımından konut tahsis aşamasına gelinmesi ve diğer üyelere tahsis yapıldığı halde davacıya konut tahsis edilmemesi gerekir. Normal ödemesini yapıp konut sahibi olan üyelerle eşit miktarda ödemesi bulunduğu tespit edilen, diğer anlatımla eksik ödemesi bulunmadığı belirlenen, ancak kendisine konut tahsis ve teslimi yapılamayan ortağın, ödemesi eksik olmayan diğer üyelere verilen emsal bir konutun dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep edebileceğinin; hiç ödemesi yok ise konut karşılığı tazminat isteminin reddi gerektiğinin kabulü gerekir. Eksik ödemesi olan bir üyenin konut karşılığı tazminat alacağının hesaplanma şekli ise, Dairemizin yerleşik uygulamalarında aşağıdaki gibi formüle edilmiştir…” denilmiştir.
Asıl ve birleşen dava yönünden uyuşmazlığın esasını, Davacı …’nın üyelik ödevlerini yerine getirip getirmediği, 330.000,00-YTL tutarlı 24.09.2007 tarihli tahsilat makbuzunun doğru ve sıhhatli olup olmadığı, noktalarında toplanmaktadır.
Birleşen dava yönünden davalı vekili kesin hüküm itirazı ileri sürmüş ise de, eldeki birleşen dava ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/465 E., 2013/531 K. sayılı dosyasındaki dava sebepleri aynı olmadığından, itirazın reddi gerekmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Davacı …’nın iddia edilen 330.000,00-YTL dışında bir ödemesinin bulunmadığı bilirkişinin 05.03.2018 tarihli raporundan anlaşılmıştır. Zira (…) nolu tahsilat makbuzu kooperatif defterlerinde kayıtlı bulunmamaktadır. Tarafların da aksi yönde beyanı bulunmamaktadır. O halde, asıl davada davacının daire tahsisine hak kazanabilmesi, tahsilat makbuzunun geçerli ve doğru olmasına bağlıdır. Birleşen davada davacı kooperatif, tahsilat makbuzunun sahte olduğunu ileri sürmüş, imzaya itiraz etmiştir. Makbuzun sahte olmadığını kanıtlama yükü Davacı …’dadır. İmza incelemesi yapılabilmesi için makbuzun aslının ibrazı gerekir. Davacı … vekilinin 01.06.2018 tarihli dilekçesinde de “söz konusu makbuz müvekkil tarafından Av. …’a teslim edilmiştir.” denilmektedir. Her ne kadar makbuzun Av. …’dan istenilmesi talep edilmiş ise de makbuzun eski vekilden alınıp dosyaya sunulması davacı …’ya aittir. Kaldı ki mahkemece çıkarılan muhtıra ekli tebligata rağmen anılan vekilin makbuz aslını sunmadığı gözlenmiştir. Dolayısıyla, dava konusu tahsilat makbuzu aslı sunulmamıştır. Dava konusu olan (…) nolu makbuzun bir öncesi ve bir sonrası makbuzların kooperatif muhasebe kayıtlarında yer almış olması, dava konusu makbuzun sıhhatini göstermeyecektir. Çünkü, makbuzdaki imzaya itiraz edilmesi nedeniyle ve muhasebe kaydında yer almamasından dolayı, bu tutarın gerçekten kooperatif kayıtlarına intikal edip etmediği başka bir deyişle kooperatif tarafından tahsil edilip edilmediği hususu soruşturulmalıdır. Makbuz tutarının kooperatif kayıtlarına intikal etmemesi, bu tutarı ödeyen ile makbuz karşılığı parayı alan kişi/kişiler arasındaki uyuşmazlığa konu olabilecektir ve belgeyi düzenleyenin sorumluluğunu gerektirecektir, fakat kooperatifi sorumluluk altına sokmayacaktır.
Dava konusu tahsilat makbuzu 24.09.2007 tarihlidir. Bu tarihten bir önceki genel kurul 03.06.2007 tarihli olup, yönetim kurulu asıl üyeliklerine …, … ve … seçilmişlerdir. Kooperatif vekilinin imzalardaki aidiyet ve sahtelik iddiası nedeniyle makbuz aslının ibrazı zorunlu olup davacı makbuzu ibraz etmemiştir. Dolayısıyla, tahsilat makbuzunun ibrazı ve takiben inceleme yapılarak geçerli olduğu hususu davacı … tarafından kanıtlanmamıştır. Az yukarıda bahsedilen Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin emsal kararı uyarınca da ortağın hiç ödemesinin bulunmaması ve ödemenin bulunduğunun kanıtlanamaması durumunda tazminat isteminin reddi gerekecektir. Bu sebeple, asıl davanın reddine,
Birleşen davada ise, dava konusu edilen 24.09.2007 tarih (…) nolu makbuzun geçersizliğinin tespiti ile kooperatifin bu makbuz sebebiyle davalıya borçlu olunmadığının tespitine karar verilmelidir. Davalı …’nın iki adet üyeliği, kooperatif yönetim kurulu kararına dayanmış olmakla, usulsüz olduğunun tespiti isteminin reddine…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı/birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Davalının cevap dilekçesinde 24.09.2007 tarihli 300.000,00-TL’lik makbuzun tek imzalı olduğunu ve ödemenin kayıtlarında bulunmadığını belirttiğini, yani imza itirazında bulunmadığını, makbuz aslının Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce incelendiğini ve makbuzun çift imzalı olduğunun tespit edildiğini, mahkemece “davacının üyeliğinin davalı tarafından kabulünde olan 20.09.2007 tarihli Satış Vaadi Protokolüne göre peşin satışlı üyelik olarak da kabul edilmesi nedeniyle, ödemenin nazara alınması gerektiği, ödeme nazara alınmadan ihtarname çıkarılmasının yerinde olmadığı” şeklinde kararın gerekçelendirildiğini, Yargıtay’ca onanmış olan bu kararın makbuza ilişkin ödeme olduğunun tespiti anlamında olduğunu, Yargıtay’ın onama karar gerekçesinde, peşin üyelik bedeli tamamen ödenmiş olsa da “bu tür üyelerin ödemesi gereken genel gider ödemelerinin karşılığı olup olmadığı hususları anlaşılamamaktadır” denmek suretiyle peşin üyelik bedelinin ödenmiş olduğunu vurguladığını, mahkemece söz konusu makbuzun ve ödemenin kabulü gerekirken makbuzun ibraz edilmemesi gerekçesiyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, aradan uzun yılların geçmiş olması ve makbuz aslının Av. …’a teslimi sonrasında, bilirkişi incelemesi yaptırıldığının mahkeme kararından anlaşıldığını, sonuç olarak kooperatif üyesi olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olan müvekkilinin, üyelikten kaynaklanan haklarına ilişkin talebinin reddinin hatalı olduğunu; birleşen davada, kooperatifin, borcunun olmadığına dair menfi tespit davası açtığını, her iki davanın konusunun esas itibariyle aynı olduğundan bir talebe ilişkin kararın diğer talebi doğrudan etkileyeceğinden, görülmekte olan davanın konusuyla aynı olan karşı dava ikame edilmiş olup derdestlik itirazlarının dinlenmediğini, öncelikle menfi tespit davasının şartlarının oluşmadığını, zira müvekkilinin kooperatif üyesi olduğunun mahkeme kararlarıyla kesinleştiğini, bu durumda eğer üye olarak ödeme yok ise bunun müvekkilinden talep edilmesi gerekeceğini veya sair (ihraç vs) prosedürlerinin uygulanacağını, bu haliyle mahkemenin davayı usulen reddi gerekirken esastan kabulünün hatalı olduğunu, müvekkilinin ödeme yaptığının dosya kapsamıyla sabit olduğunu beyan ederek mahkemenin asıl ve birleşen davaya ilişkin kararlarının kaldırılmasını talep etmiştir.
Asıl dava, kooperatif üyesi olan davacıya daire tahsisi, olmadığı takdirde bedelinin ödenmesi; birleşen dava ise, tahsilat makbuzunun geçersiz ve sahte olduğu savına dayalı kooperatifin borçlu olmadığının ve davalının üyeliklerinin usulsüz olduğunun tespiti istemlerine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı/birleşen davada davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/248 E., 2018/566 K. sayılı dava dosyasında verdiği 03.07.2018 tarihli kararına yönelik davacı/birleşen davada davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Asıl davada alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın düşümü ile kalan 44,80-TL harcın; birleşen davada alınması gereken 22.542,30-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 4.226,68-TL harcın düşümü ile kalan 18.315,62-TL harcın davacı/birleşen dava davalısından alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davacı/birleşen dava davalısı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
13.04.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 18.04.2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …