Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/2207 E. 2022/429 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ …..
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

…..

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04.06.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : …….

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasında 11.02.2008- 31.12.2013 tarihli “takviye eleman temini” başlıklı sözleşmenin akdedildiğini, davalının sözleşme şartlarına uymadığını, sözleşme devam ederken davacı personellerinin davacının bilgisi dışında davalı işyerinde çalıştırıldığını, davalının dava dışı başka bir şirket ile anlaşma yaptığını ve davacının elemanları ile bu şirketin elemanlarının aynı anda çalıştırıldıklarını, taraflar arasındaki sözleşmenin, dayanağı olmayan iddialarla feshedildiğini, gerek sözlü gerekse noter ihtarları ile durumun davalıya bildirildiğini, davacının ise sözleşmenin 5.2, 5.3, 5.4, 5.6, 5.11 bentlerine aykırılığa dayanarak sözleşmeyi sözlü olarak feshettiklerini bildirdiğini, sözleşmede fesih hakkı tanınırken bildirimin yazılı yapılması gerektiğini, sözleşmenin haksız feshinden, davacının sözleşme devam ederken başka firma ile çalışmasından ve davacının temin ettiği elemanların daha sonra part-time çalıştırılmasından dolayı müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00-TL tazminatın tahsili ile teminat olarak verilen çeklerin iade edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında takviye eleman temini sözleşmesi akdedildiğini, 2010 yılına kadar sözleşme edimlerinin karşılıklı olarak yerine getirildiğini, ancak 2010 senesinde gerçekleşen organizasyonlarda davacı şirketin sözleşmeye riayet etmediğini, talep edilen sayıda ve tecrübede takviye eleman temini gerçekleştiremediğini ve bu duruma ilişkin şirket işletmeleri olan otel personellerinin şikâyet dilekçeleri sunduklarını, sözleşmenin 10.01.2011 tarihinde feshedildiğinin önce şifahi, sonra 24.01.2011 tarihinde mail ile bildirildiğini, sözleşmeyi haklı nedenle feshettiklerini, sözleşmenin 8. maddesiyle haklı nedenle fesih sonrasında davacı hesabına işin başkasına yaptırılabileceğinin kabul edildiğini, davacının teminat çeklerinin iadesi isteminin sözleşmede 3 yıllık sürenin sona ermediğinden hukuki dayanağının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece Mahkemesi’nce “…İddia, savunma, toplanan deliller, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça feshinin haksız olup olmadığı noktasında olduğu, davacının sözleşme hükümlerine riayet ettiği halde davalının haksız olarak feshettiğini iddia ettiği, sözleşmeye uygun riayet ettiğini ispat yükünün davacı da olduğu, davalı tanıklarının beyanı, davalı çalışanları tarafından yazılan 22.12.2010 tarihli dilekçe içerikleri, bu dilekçelerde adı geçen …’in 23.12.2010 tarihinde işten ayrılması nazara alındığında davacının davalı tarafça talep edilen sayıda personel göndermediği, bu suretle sözleşmeye aykırı davrandığı, davalının sözleşmenin 7.2 maddesi gereğince ihtara gerek kalmaksızın fesih hakkı bulunduğu, davacı şirket tarafından gönderilen 11.01.2011 tarihli mail içeriğinden davalının feshinden haberdar olduğu, sözleşmenin en geç bu tarih itibariyle feshedilmiş sayılması gerektiği, davalının sözleşmenin 8.1. maddesi gereğince davacının sözlemeye aykırı davaranması halinde iş başkasına yaptırabilceğinin kabul edildiği, sözleşmenin 9. maddesi ile teminat olarak verilen çeklerin sözleşmenin sona ermesinden itibaren 3 yıl süre ile davalıda kalacağının düzenlendiği, sözleşmenin 11.01.2011 tarihinde feshedildiği dava tarihi itbariyle henüz 3 yılın dolmadığı anlaşıldığından davanın reddine…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Davalı tarafın feshin haklı nedene dayandığını hiç bir şekilde ispat edemediğini, eksik personel temin ettiği ile ilgili olarak müvekkili şirkete hiç bir bildirimde bulunulmadığını, bu hususta tutulmuş bir tutanak da sunulmadığını, ayrıca rüşvet iddiaları ile ilgili de söz konusu personelin savunmasını almadıklarını, rüşvet alışverişi ile işletme zarara uğramış olsa idi davalı tarafın şikayet, işten çıkarma, tazminat davası gibi yollara başvurması gerektiğini, ortada haklı nedenle bir fesih olmadığını, oldukça net ve açıkça SGK kayıtlarından da görüleceği üzere davalı tarafın müvekkili şirkette çalışan personellerini sözleşme devam ederken sözleşmeye aykırı olarak çalıştırdığını ve kendi elemanı gibi sigortalattığını, ayrıca yine sözleşme devam ederken … isimli personel firmasından hala sözleşmeleri devam ettiği tarihlerde personel temin edildiğinin resmi kayıtlarla ispatlandığını, bilirkişilerce teminat çeklerinin iadesi gerektiği yönünde rapor verilmesine rağmen mahkemenin görüşü göz ardı ettiğini, davanın 10.000,00-TL üzerinden açıldığını ve dava değerinden daha yüksek bedelde vekalet ücreti hesaplandığını beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan takviye eleman temini sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiası nedeni ile tazminat ve teminat çeklerinin iadesi istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/741 E., 2018/440 K. sayılı dava dosyasında verdiği 04.06.2018 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın düşümü ile kalan 44,80-TL harcın davacıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
16.03.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17.03.2022
……