Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/2016 E. 2021/2013 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03.05.2018
ESAS-KARAR NUMARASI ….
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında ….. şantiyesindeki davalı personeline … temin edilmesi işinin yapılması hususunda 08.06.2005 tarihli sözleşme imzalandığını, işin sona ermesi üzerine şantiyede … imalatı ve servisi için kullanılan bir takım demirbaş ve malzemenin bedeli karşılığında davalıya bırakılması hususunda 07.09.2007 tarihli protokol ve eki liste ile … imzalandığını, 12.09.2007 tarihli dilekçe ile söz konusu malzeme bedellerinin bildirilen banka hesabına gönderilmesini talep ettiklerini, ancak davalının ödemeyi ertelediğini, bunun üzerine İstanbul 24. Noterliği’nin 26.11.2014 gün ve ,,,, yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ödemenin yapılmasının istendiğini, davalının 17.12.2014 günlü ihtarnameye verdiği cevapta, malzeme ve demirbaşların teslimini inkar etmediğini, fakat alacağın zamanaşımına uğradığını iddia ettiğini, ancak 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 50.000,00-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt (ticari) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, eser sözleşmesinden kaynaklanan taleplerde zamanaşımı süresinin beş yıl olduğunu, 07.09.2007 tarihli “…” başlıklı belgenin sadece maddi bir vakıanın tespitinden ibaret olduğunu, temeldeki eser sözleşmesinden bağımsız olarak düşünülemeyeceğini, davacının söz konusu malzemeleri sözleşme gereğince iş mahallinden kaldırmakla yükümlü iken bunları müvekkiline terk ettiğini, bahsedilen eşyaların ekonomik ömrünü tamamlamış, hurda niteliğindeki eşyalar olduğunu, bu eşyaların bir kısmının halen şantiyede mevcut olduğunu, bir kısmının ise yeni sözleşme yapılan … … isimli firmaya teslim edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi’nce “…Yapılan yargılama, iddia, savunma, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı … davalı arasında 08.06.2005 tarihli Hizmet Alımları Tip Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin konusunun davalının… … asfalt şantiyelerinde bulunan 82 kişiye … servisi ve servis sonrası hizmetleri işi olduğu, işin teknik özelliklerinin ve ayrıntılarının sözleşme ekinde yer alan ve ihale dökümanını oluşturan belgelerde düzenlendiği, … başlıklı 07.09.2007 tarihli belgede ise “…. şantiyesinde … … İnş şirketine ait olan aşağıda listesi mevcut olan malzeme ve binalar tarafların rızasıyla kayıt altına alınarak …….. Şti’ne teslim edilmiştir.” denildiği ve söz konusu belgede 34 kalem mutfak malzemeleri, 10 kalem kantin malzemeleri ve müştemilat olarak mutfak ek binası, banyo, yatakhane ve deponun sayıldığı ve … başlıklı belge ekinde toplam malzeme bedellerinin 54.000,00-TL olarak belirlendiği, davacı tarafından davalıya İstanbul 24. Noterliğinin 26.11.2014 tarihli …. yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek “işin sona ermesi üzerine şantiyede … imalatı ve servisi için kullanılan bir takım demirbaş ve malzemenin bedeli karşılığında idarenize bırakılması hususunda 07.09.2007 tarihli protokol ve eki listenin … ile imzalandığı, 12.09.2007 tarihli dilekçe ile söz konusu malzeme bedellerinin banka hesabına gönderilmesi talep edilmesine rağmen bu tarihe kadar bir ödeme yapılmadığı, 87.027,00-TL bedelin 10 gün içerisinde banka hesabına ödenmesi” açıklanarak istenilmiş, davalının Ankara 18. Noterliğinin 17.12.2014 günlü cevabı ihtarnamesi ile “BK 72. Maddesi gereğince ihtarnameye konu olayda 12.09.2007 tarihli alacak istendiğine göre zamanaşımına uğradığı,” belirtilerek alacağın istenmesinin mümkün olmadığının bildirildiği, her ne kadar davalı vekili zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de TBK’nun 146. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından davalının zamanaşımı itirazı yerinde görülmemiştir.Taraflar arasında yapılan 08/06/2005 tarihli sözleşme ve 07.09.2007 tarihli … gereğince tutanakta belirtilen malzemelerin ve demirbaşların davacı tarafından davalıya teslim edildiği, sözleşmenin sona ermesinden sonra da söz konusu malzemelerin davalı uhdesinde kaldığı ve söz konusu malzemelerin bedelinin davalı tarafından davacıya ödenmediği ihtilaf konusu değildir.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları ile taraflar arasında imzalanan 07.09.2007 tarihli protokol gereğince davacı tarafından davalıya teslim edilen malzeme ve demirbaşların dava tarihi itibariyle hurda değerleri düşüldükten sonraki rayic bedelleri toplamının 58.959,00-TL olduğu anlaşılmış, davalı tarafından söz konusu malzemelerin bedelinin davalıya ödenmediği sabit olduğundan talep ile bağlı kalınarak ve davalının ihtara cevap tarihi olan 17.12.2014 tarihi temerrüt tarihi olarak kabul edilerek bu tarihten ibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Sözleşmenin niteliğinin yerel mahkeme kararında yanlış belirlendiğini ve bu konuda fahiş bir hata yapıldığını, sözleşme hükümleri değerlendirildiğinde bir eser sözleşmesi olarak nitelendirileceğinin açık olduğunu, eser sözleşmelerinden kaynaklanan dava ve talep hakkının 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, bu nedenle davanın zamanaşımına uğradığını; ortada bir devir yahut bedeli mukabilinde bir satıştan söz etmenin imkansız olduğunu, kaldı ki bu devir iddiasını ispat yükünün davacı tarafa düştüğünü, ancak davacı tarafın iddiasını ispatlayacak herhangi bir delil sunamadığını, eşyayı toplama ve muhafaza altına alma görevinin müvekkili şirkete düştüğünü, bu husustaki en büyük delillerinin davacı tarafın yıllarca ilgili malzeme ve bedel üzerinde herhangi bir talepte bulunmaması olduğunu, her ne kadar davacı tarafça sözde “sözlü ödeme beyanı” olduğundan bahsedilse de bir tüzel kişiliğin sözlü hangi açıklamasının dikkate alınacağı yahut hangi şirket yetkilisinin ağzından böyle bir ifade duyulduğundan asla bahsedilmediğini, bunun da karşı tarafın iddiasını çürütmeye yeter bir durum olduğunu; 07.09.2007 tarihli tutanağın, müvekkili şirkete ait imza yetkisi bulunmayan şahısların imzalarıyla dolduruldugunu, bu durumun açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu; hurda eşyalar için yapılan fiyatlandırmaların çok fahiş olduğunu, bilirkişilerin bu anlamda eşyaları hurda gibi değil kullanılmamış ve tam verimli eşyalar gibi değerlendirdiğini, fiyatlandırmanın fiili karinelere göre değerlendirilerek ve dürüstlük kuralı gereği makul seviyede tutularak yapılması gerektiğini, bilirkişi….22.04.2015 tarihli raporunun 3. sayfa 2. bölümü olan ticari defterlerin incelenmesi kısmında, davacı şirketin o dönem yalnızca defteri kebir ve envanter defterinin açılışlarının noter tasdikli olduğunun anlaşıldığını, yani bu defterlerin kapanışları ve yevmiye defterinin hiçbir aşamasının noter tasdikli olmadığını, bu defterlerin delil olarak kullanılması hukuka açıkça aykırı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…sayılı dava dosyasında verdiği 03.05.2018 tarihli kararına yönelik davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken 3.415,50-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 1.463,00-TL harcın düşümü ile kalan 1.952,50-TL harcın davalıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
22.12.2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya yetmiş sekiz bin altı yüz otuz (78.630,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 23.12.2021
….