Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/2006 E. 2022/431 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13.11.2017
ESAS-KARAR NUMARASI :…..
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin ortağı olduğunu, davalı kooperatifin üyelik aidatlarının ödenmediği iddiası ile müvekkiline usulsüz ihtarlar tebliğ ettiğini, bu ihtarların şekil ve esas olarak hem kanuna hem de ana sözleşmeye aykırı olduğunu, bunun yanında davalı kooperatifin gerçekleştirdiği kurada kooperatifçe yapılan ….. numaralı daire müvekkiline isabet ettiği gibi 21.05.2011 tarihli genel kurul toplantısında kooperatifin tasfiye kararı aldığını, davalı kooperatifin düzenlediği ihtarda sözü edilen miktarda borçlarının bulunmadığını, tasfiyeye girmiş kooperatifin müvekkili hakkında icra takibi vs. gibi kanuni yollar duruken kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak tesis ettiği ortaklıktan çıkarma kararının yok hükmüne olduğunu ileri sürerek ortaklıktan çıkarma kararının yok hükmünde olduğunu tespitine, kurada kendisine çıkan dairenin adına tesciline, tescil imkanı bulunmaması halinde bu dairenin emsali olan dairelerin değerinin belirlenerek kura tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalı kooperatiften tahsiline ve müvekkili ile davalı kooperatif arasındaki aidat miktarlarına yönelik muarazanın giderimesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının ihraç kararı ile birlikte üyelik sıfatı kalmadığından aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davalı kooperatifin üyelikten çıkarmaya ilişkin yasanın öngördüğü prosedürü tamamıyla yerine getirdiğini, davacının aidat ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenle yasanın 27. maddesi gereğince düzenlenen ihtarların sonuçsuz kaldığını ve davacının kooperatif üyeliğinden ihraç edildiğini, yapılan işlemlerin yasal olduğunu, kura çekilmiş ise de kura sırasında binanın inşaat halinde olduğunu, davacıya teslim edilmiş bir daire bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece Mahkemesi’nce “…Mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra dosya bilirkişiye tevdi olunmuş, bilirkişi 18.03.2016 havale tarihli raporunda,davacı hakkında verilen ihraç kararına karşı 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde yasal yollra başvurulmadığından, kararın 19.11.2011 tarihinde kesinleştiği, davacı hakkında verilen ihraç kararı kesinleştiğinden dava dilekçesinde talep edilen alacak talebinin yerinde olmadığı, davacının dava tarihi itbariyle davalı kooperatifle ortaklık ilişkisi sona erdiğinden aidat miktarı yönünde muarzanın giderilmesine yönelik talebinde hukuki yararının bulunmadığı bildirilmiştir.
Mahkememizce yukarıda sözü edilen bilirkişi raporu ayrıntılı incelemeyi içermediğinden, davanın süresinde açılıp açılmadığının değerlendirmesi mahkememize ait olmak üzere davaya konu ihtarların ususlüne uygun düzenlenip düzenlenmediği, istenilen borcun gerçek borcu yansıtıp yansıtmadığı hususularında yeniden bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler raporlarında özetle; davalı kooperatif defterlerinde yapılan inceleme sonucu davacının davalı kooperatife gecikme cezası ve iskan hariç 97.600,00-TL borcu bulunduğu, davacıya gönderilen ihtarnamelerin 1163 sayılı Yasa’nın 27. maddesine ve anasözleşme hükümlerine uygun olduğu bu nedenle davacı hakkında verilen ortaklıktan çıkarma kararının usulüne uygun olduğu bildirilmiştir.
Dava, öncelikle kooperatif ortaklığından çıkarma kararının iptali istemine ilişkin bulunduğundan davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Bundan sonra halli gereken husus ihraç kararının tebliğinden sonra 3 aylık itiraz süresinin geçip geçmediğidir. Kooperatifler Kanunu’nun 16. ve ana sözleşmenin 14. maddesi üyelikten ihracı düzenlemiştir. Buna göre üyelikten çıkarmaya genel kurul tarafından karar verilebileceği gibi, bu yetki yönetim kuruluna da devredilebilir. Yönetim kurulu kararı ile üyelikten çıkarılma halinde, üyelikten çıkarılan kişinin üç ay içinde genel kurula ve mahkemeye itiraz hakkı bulunmaktadır. Şayet genel kurula itiraz edilmişse, genel kurulun bu konuda vereceği karara karşı üç ay içinde mahkemeye itiraz edilebilir. Bu halde yönetim kurul kararına karşı doğrudan mahkemeye dava açılamaz. Her ne kadar davalı kooperatif davacının ihracına ilişkin karar aleyhine genel kurula itiraz edilmediğini bildirmişse de, 03.03.2012 tarihli genel kurul kararı incelendiğinde üyelikten çıkarmaya ilişkin tasfiye kurulu kararının gündem maddesi olarak genel kurulca değerlendirildiği ve oylanarak karara bağlandığı görülmekle, artık davacının üyelikten çıkarılmasına ilişkin kararın yönetim kurulu tarafından değil, genel kurul tarafından verildiğinin kabulü gerekir. Genel kurulun çıkarma kararı davacıya tebliğ edilmediğine göre, davanın süresinde olduğunun kabulü gerekir.
Tasfiye kurulunun ihraca karara veremeyeceği hususuna gelince, Kooperatifler Kanunu’nun 81. maddesinin genel kurul tarafından tasfiye kurulu seçilmediği taktirde bu görevin yönetim kurulu tarafından yerine getirileceğine ilişkin hükmü ile 81. madde 1/son maddesinde yönetim kuruluna ilişkin 56 ncı maddenin 1 inci fıkrasının 3 üncü bendi ile 62 nci madde hükümleri tasfiye kurulu üyeleri hakkında da uygulanır. Hükmü gereğince, tasfiye kurulunun yetki ve sorumluluk bakımında yönetim kurulundan farklı olmadığı, yine kooperatifin amacının gerçekleşmesiyle sona ermesinden sonra kooperatif üyeliğinden çıkarılan ortağın konutunun elinden alınamayacağı hükmü mevcutsa da, kooperatifin amacının gerçekleşmesi ve üyeye konut verilmesinin ancak ferdileştirme ve tapuya tescil ile gerçekleşeceğinden ve üyelikten çıkarma tarihine kadar ferdileştirme ve tapuya tescil işlemleri yapılmadığı, sadece noterde düzenlenen kura ile 23 numaralı dairenin davacı adına belirlendiği gözetildiğinde, davacının bu iddiasının da yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Bu beliremelerden sonra üyelikten ihraç karının yerinde olup olmadığı gönderilen ihtanamelerin usulüne uygun olup olmadığı ve borç miktarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususlarının incelenmesinde, davacının davalı kooperatife gecikme cezası ve iskan hariç 97.600,00-TL borcu bulunduğu, bu nedenle aidat ana para borcu ve faiz borcunu ödemesi için Tasfiye Kurulunca kendisine tebliğ edilen ihtarlara rağmen, birinci ihtarda öngörülen 10 günlük sürede ve ikinci ihtarda öngörülen bir aylık sürelerde yatırmadığı, 1136 Sayılı Kanun’un 16. maddesinin ve ana sözleşmenin 14. maddesinin üyelikten çıkarmaya ilişkin şartlarının gerçekleştiği anlaşıldığından davanın esastan reddine…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Tasfiye kurulunca müvekkiline gönderilen ihtarnameler ve ortaklıktan çıkarma kararının şeklen ve esasa ilişkin olarak usulsüz olduğunu, ayrıca ihtarnamede müvekkilinden talep edilen aidat ve gecikme miktarının da gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin hiç bir genel kurula çağrılmadığını ve kendisine aidat veya gecikme cezasına ilişkin bir bildirimde bulunulmadığını, müvekkilinin ortak olarak ödemesi gereken miktarın, ihraca esas alınan 1. ve 2. ihtarnamelerde belirtilen miktarın çok altında olması sebebiyle yeniden hesaplanması gerektiğini, emredici hüküm ve bu madde doğrultusunda hazırlanmış olan kooperatif anasözleşmesinin 14. maddesinin “emredici nitelikte” sıkı şekil şartlarına bağlandığını, bu şekle en ufak aykırılık halinde, kanunun emredici hükümlerine aykırı olması sebebiyle işlemin yok hükmünde olduğunun yerleşik Yargıtay kararları ile de tespit edildiğini, bilirkişilerce denetlenebilir bir rapor tanzim edilmeksizin, sadece davalı kooperatifçe gönderilen yasaya aykırı ihtarnameler ve defterlerdeki gerçek dışı kayıtların esas alınarak müvekkilinin borcunun varlığının kabulünün usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, davalı kooperatifin müvekkiline teslim edeceği bir daire kalmadığının kendi beyanları ile de sabit olduğunu, yine aidat ödemesi sebebiyle müvekkili ile arada bir muaraza bulunduğunun da açık olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, kooperatif ortaklığından çıkarma kararının iptali; kura sonucu davacıya isabet eden taşınmazın davacı adına tescili, mümkün olmazsa rayiç değerinin tahsili ile aidat miktarına ilişkin muarazanın giderilmesine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına, ihraç kararı henüz kesinleşmediğinden kooperatife ödenen bedelin iadesinin de şu aşamada istenemeyeceğinin açık olmasına göre, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/187 E., 2017/800 K. sayılı dava dosyasında verdiği 13.11.2017 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın düşümü ile kalan 44,80-TL harcın davacıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
16.03.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17.03.2022
….