Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/2003 E. 2022/717 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04.05.2018
ESAS-KARAR NUMARASI :….
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkilinin ortağı olduğu davalı kooperatifçe yüklenici … … A.Ş.’nin inşaatı tamamlamaması sebebiyle müvekkiline ait taşınmazın teslim edilmediğini, bazı daire/dubleks bina ve villalar teslim edilmesine karşın müvekkilinin taşınmazının kaba inşaat şeklinde bırakıldığını, taşınmaz süresinde müvekkiline teslim edilse idi müvekkilinin kira elde edeceğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL müspet zararın yasal faiziyle tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiş;
16.01.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle dava değerini 141.844,49 TL.’ye artırmıştır.
Davalı vekili; davacının sekiz aydır üyelikten kaynaklanan borçlarını ödemediğini, davanın bu gerekçeyle usulden reddi gerektiğini, davacının talebine konu taşınmazın mülkiyetinin kooperatif uhdesinde olduğunu, TMK’nın 705 ve 1022 inci maddeleri gereğince kura çekiminin mülkiyetin kooperatif üyesine geçmesini tesis eden bir işlem olmadığını, davacının kira geliri elde edebilmesi ancak mülkiyetin intikali ile mümkün olup tazminat isteme koşulları henüz oluşmadan önce açılan bu davanın bu yönden de reddi gerektiğini, müvekkili kooperatifin yüklenici firma … … A.Ş. ile akdettiği inşaat sözleşmesi ve sözleşmeye ek protokollerde belirtilen iş aşamaları doğrultusunda bir kısım ortaklarına çok katlı bloklardan daire, bir kısım ortaklarına ise villa tipi konut teslim etmek amacıyla yaklaşık 16-17 yıldan beridir faaliyet gösterdiğini, üyelere yazılan yazılardaki teslim tarihi bilgisinin bir taahhüt değil yüklenicinin yükümlülüğünün aktarımı olduğunu, müvekkili kooperatif ile davacı üye arasında inşaatların hangi sürede yapılıp teslim edileceğine ve gecikme halinde kira ödeneceğine dair bir sözleşme bulunmadığını, yüklenici ile akdedilen sözleşmedeki yüklenicinin teslim yükümlüğüne dair hükme dayanarak üyenin talepte bulunamayacağını, gecikme olgusu kooperatiften kaynaklanmadığı gibi, kooperatifin kusurunun da bulunmadığını, davacı tarafın üyeliğinin villa tipi konuta münhasır olduğunu, yüklenici tarafından çok katlı bloklardaki daireler süresi içinde tamamlanmış olmasına karşın villa etabındaki ortakların villalarının bir kısmı kaba inşaat haline kadar gelmekle birlikte yüklenici firmaca sözleşme ve protokollerde belirlenen süresi içinde tamamlanamadığını, yüklenici firmanın temerrüdü sebebiyle Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/189 E. sayılı dosyasında sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğinin tespiti davası açıldığını, davacının bu davanın çok öncesinden beridir hiçbir inşai faaliyette bulunulmadığını ve anılan davanın neticesinin beklendiğini bildiğini, bahsi geçen davadaki hükmün temyize götürüldüğünü, teslimdeki gecikmeye mücbir sebep halinin neden olduğu gerekçesi karşısında davacının taşınmazın teslimindeki gecikmeye de aynı mücbir halin neden olduğunu, bu haliyle mücbir sebeple taşınmazları teslim edememiş bir yüklenicinin muhatabı kooperatiften de üyelerinin hak talebinde bulunamayacağını, tamamlanmış konutların üyelere tesliminin genel kurul kararları ile getirilmiş bir düzenleme olduğunu, davacının kura çekimine bir itirazı olmadığı gibi, tamamlanmış konutların üyelere teslim edilmesini öngören genel kurul kararlarına karşı ikame edilmiş iptal davası da bulunmadığını, 1163 s. Kanun’un 23’üncü maddesindeki “eşitlik” ifadesinin aynı statüdeki üyelerle karşılaştırma yapıldığında ve kendi statüsü içindeki emsal üyeler esas alındığında hüküm ve sonuç doğurduğunu, Kooperatifler hukukunda mutlak değil, nispi eşitlik ilkesinin geçerli olduğunu, davacının talebi “gecikme tazminatı” niteliğini haiz olup, somut olayda “borcun geç ifası” halinin mevcut olmadığını, aksi düşüncede dahi borçlunun temerrüde düşürülmesi gerektiğini, temerrüt ancak ihtar ile gerçekleşeceğinden ihtarın tebliğ tarihinden sonrası için tazminata hükmedilebileceğini, somut olayda teslim tarihi hususunda yükümlülük almamış olan kooperatifin keşide edilmiş ihtar ile temerrüdünün de mevzubahis olamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “Davacının 11/11/1997 tarihinde ortaklık başvurusu yaptığı 26/11/1997 tarihinde ortaklığa kabul edildiği, kooperatifin dava dışı şirket ile 09/10/1998 tarihli arsa payı inşaat yapımı ve satış vaadi sözleşmesi imzaladığı, sözleşmeye göre 87 adet konut ve 87 adet villanın kooperatif için inşa edileceği, 87 adet konutun 2007 yılında ortaklara teslim edildiği, 87 adet villadan bitirilen 14 adetin genel kurul kararıyla ortaklara teslim edildiği, 73 adet villanın ise yüklenici şirket tarafından bitirilemediği, kaba inşaatın yapılmış olduğu ve müteahhit firma ile davalık olunduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının 1.122,26 TL aidat borcunun bulunduğu, 2017 Kasım ayı itibariyle 38.75 TL borç kaldığı kalan borç tutarın ve davacının zaman zaman fazla ödeme yaptığı gözetildiğinde üyelik görevini yerine getirmediğinin söylenemeyeceği bilirkişi raporunda yapılan tespitlerle anlaşılmıştır.
Davalı kooperatif, üyelerine 87 adet daire ve 87 adet villa teslim etmeyi üstlenmiştir. Daireler hak sahiplerine teslim edilmiş, villarının ise 14 tanesi teslim edilebilmiştir. Kooperatifler Yasasının 23. maddesinde ‘Ortaklar bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittir.’ hükmü bulunmaktadır. Eşitlik kuralı mutlak eşitlik olmayıp nispi niteliktedir. Yani aynı durumda bulunan ortaklar arasındaki eşitliktir. Çok katlı daireler ile villarının imalat bedelinin farklı olması nedeniyle 2 farklı konut tipi için farklı aidat toplanması gerekmektedir. Davacı yönünden eşitlik ilkesinin ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken davacının dahil olduğu villa tipi konut ortaklarının dikkate alınması gerekmektedir. 87 adet villadan 14 adetinin teslim edildiği, 73 adetinin teslim edilmediği gerçeği karşısında ve kendisine villa teslim edilmeyen üyenin teslim gereken tarihten dava tarihine kadar kira kaybı isteyebileceğinin kabulü halinde konut teslim edilmeyen 73 kişinin aynı nitelikte davalar açarak kooperatifi kira kaybı tazminatı ödemeye mahkum ettirmesi mümkün olacaktır. Dosyaya sunulan Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/111 esas , 2011/123 sayılı kararında başkaca bir üye lehine 50.315,00 TL kira kaybına hükmedilmiştir. Mahkememizce alınan raporda ise dava tarihine kadar daha çok süre geçtiğinden hesaplanan kira kaybı 141.844,49 TL olarak hesaplanmıştır. Villa teslim edilmediği müddetçe açılacak yeni davalar ile yeni dönem için kira kaybı istenebileceği de gözetildiğinde hükmedilecek toplam kira bedellerinin davalı kooperatifçe karşılanması olanak dışıdır. Kooperatifin … kooperatifi olduğu ve tüm gelirinin üyelerden toplanan aidattan ibaret olduğu da gözetildiğinde aslında üyelerin birbirlerine para ödemekten başka sonuç doğurmayacak davalar açtığı ortadadır. Çünkü kooperatif hükmedilen tutarları ödeyebilmek için yine üyelerinden aidat toplamak zorunda kalacaktır. Açılan davalar sırasında yapılan yargılama giderleri, bu kapsamda bilirkişi ücreti ve vekalet ücreti de gözetildiğinde neticede davacı üyelerin meydana gelen zararlarını gideremediği gibi fazladan zarara girecekleri de açıktır. Davalı kooperatif üyeleri tarafından bahsedilen zararın öngörülmesi nedeniyle 31/05/2015 tarihli Genel Kurul’da “Nispi eşitsizliğin ne şekilde ve hangi miktarlarda giderileceği hususunun inşatların tamamının tamamlanmasını takiben hesaplanmasına ve ödeme şekli ve takvimini belirlenmesi için yönetim kurulunun yetkilendirilmesine karar verilmiştir. Ayrıca aynı genel kurul gündeminin 7. maddesinin D bendinde ‘Üye aidatlarının Temmuz 2015 tarihinden itibaren 10 eşit taksitte ödenmek üzere villarını teslim alan üyelerinin toplam 4.110,00 TL, villarını teslim almayan üyelerinin toplam 3.000,00 TL ödemesine karar verilmiştir. Genel kurul gündeminin 7. maddesinin A bendinde; ‘Haziran 2016 ayından başlayıp 10 eşit taksitte tahsil edilmek üzere evi teslim edilmeyen ortaklar için 2.000,00 TL, villarını teslim alan ortaklar için 4.300,00 TL alınmasına karar verilmiştir. 21/05/2017 tarihli genel kurul gündeminin 7. Maddesinin A bendinde ise evi teslim edilmeyen ortaklar için 2.000,00 TL, villarını teslim alan ortaklar için 3.300,00 TL ödenmesine karar verilmiştir. Görüldüğü üzere kooperatifin 31/05/2015 tarihli genel kurulu sonrasında her yıl nispi eşitsizliğin giderilmesi için villa teslim alan üyeler ile almayanlar arasında aidat farkı yaratılmıştır. Davacı da genel kurul kararının iptali yönünde herhangi bir dava açmamıştır. Ankara 3. ATM nin 2012/111 esas sayılı dosyası üzerinden verilen karardan sonra kooperatif genel kurulunun nispi eşitliği sağlamak için aldığı kararlar gözetildiğinde davacının kendisi ve diğer ortakların ve neticede kooperatifin zararına olacak şekilde ayrıca kira kaybı tazminatı talep etmesi mahkememizce yerinde bulunmadığından açılan davanın reddi gerekmiştir. Ancak davalının ıslah suretiyle dile getirdiği zamanaşımının da ayrıca değerlendirilmesi gerekmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2013/1495 esas, 2013/1831 karar sayılı 25/03/2013 tarihli ilamında belirtildiği üzere söz konusu dava açısından geçerli olan zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bilirkişi raporunda hesap edilen ve davacının ıslah ile talep ettiği 141.844,49 TL’nin ıslah tarihi olan 16/01/2018’den geriye doğru 5 yıl gidildiğinde ulaşılan 16/01/2013 tarihi öncesi döneme ait 28.028,70 TL’lik tutarın dava dilekçesiyle talep edilen 1.000,00 TL gözetildiğinde 27.028,70 TL kısmın zamanaşımına uğradığı” gerekçesiyle, talep edilen tutarın 27.028,70 TL’sinin zamanaşımına uğramış olması nedeniyle, kalan tutarın esastan reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme gerekçesindeki “…87 adet villadan 14 adetinin teslim edildiği, 73 adetinin teslim edilmediği gerçeği karşısında ve kendisine villa teslim edilmeyen üyenin teslim gereken tarihten dava tarihine kadar kira kaybı isteyebileceğinin kabulü halinde konut teslim edilmeyen 73 kişinin aynı nitelikte davalar açarak kooperatifi kira kaybı tazminatı ödemeye mahkum ettirmesi mümkün olacaktır.” ..”Villa teslim edilmediği müddetçe açılacak yeni davalar ile yeni dönem için kira kaybı istenebileceği de gözetildiğinde hükmedilecek toplam kira bedellerinin davalı kooperatifçe karşılanması olanak dışıdır. Kooperatifin … kooperatifi olduğu ve tüm gelirinin üyelerden toplanan aidattan ibaret olduğu da gözetildiğinde aslında üyelerin birbirlerine para ödemekten başka sonuç doğurmayacak davalar açtığı ortadadır. Çünkü kooperatif hükmedilen tutarları ödeyebilmek için yine üyelerinden aidat toplamak zorunda kalacaktır. Açılan davalar sırasında yapılan yargılama giderleri, bu kapsamda bilirkişi ücreti ve vekalet ücreti de gözetildiğinde neticede davacı üyelerin meydana gelen zararlarını gideremediği gibi fazladan zarara girecekleri de açıktır…” şeklindeki açıklamanın müvekkili tarafından katlanılması gereken bir yükümlülük olarak kabul edilmesinin iyiniyete aykırı olacağını, yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları hem hukuki anlamda hem de cezai anlamda önem taşımakta ve uygulamada daha ağır sorumluluklar gerektirdiğini, anıldığı üzere 87 konuttan 14′ ü teslim edilip, kalan 73 üyenin dava açmasının sorumlusunun süregelen yönetim kurulu ve müteahhit firma olduğunu, basiretli davranmakla yükümlü olan kurul ve müteahhidin hatalarının üyelere yükletilmesi yahut birtakım haklarını kullanmasından vazgeçilmesinin beklenilmesi iyiniyetli olmadığı gibi hakkaniyete de aykırı olduğunu, mahkemece kabule konu edilen görüşün “Eşitlik” olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, mahkemenin kooperatifin genel kurul kararlarıyla eşitsizliği gidermeye çalıştığı bu nedenle müvekkilinin dava açmakta haklı olmadığı görüşüne katılmanın mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda 73 ortağın kira mahrumiyeti davası açmaya hakkı bulunduğu görüşü bildirilerek müvekkilinin isteyebileceği kira tazminatının hesaplandığını, kendisine konut teslim edilen üye ile teslim edilmeyen üye arasındaki 1.000,00 -1.500,00 TL’lik yıllık aidat farkının üyeler arasında “Eşitlik” yarattığının kabulü halinde bu durumun hiçbir şekilde izahı bulunmayacağını, gerekçede müvekkilinin genel kurul kararının iptali davası açmadığına da yer verildiğini, Mahkeme ve kooperatifçe açıkça müvekkilinden, komşusu ve arkadaşlık hukuku içerisinde bağı bulunduğu diğer ortakların hakkının teslim edilmesine engel olmak adına dava açması, alınan karara itiraz etmesinin beklenmesinin iyiniyet kuralları ile bağdaşır bir yanı bulunmadığını, nisbi eşitlik yaratılmaya çalışılırken, kooperatif yönetiminin ve müteahhit firmanın hata ve eksiklikleri neticesinde uzunca bir dönem üyelik aidatını ödemesine karşın konutu teslim edilmeyen ve daha ne kadar süre teslim edileceği belli dahi olmayan müvekkilinin mevcut ve muhtemel zararının bir nebze de olsa giderilmesi yolunda takdir ve değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmasının yerinde olmadığını, davanın esasını oluşturan bedel kira bedeli olmayıp kira geliri kaybı üzerinden hesaplaması yapılan bir tazminat davası olup 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunun kabulü gerektiğini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 12.02.2015 tarih ve 2014/7352 E., 2015/809 K. sayılı ilamında, “… 1)Tapu iptali ve tescile, üyelik tespitine, tahsis hakkına dayalı davalarda olduğu üzere üyelik sıfatının devamına ve üyeliğe sıkı sıkıya bağlı talepler ile ilgili olan, diğer anlatımla üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlıklarda üyelik devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemez. Somut olayda da talep, üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgili olmayıp, tahsis hakkına dayalıdır. Buna göre mahkemece, somut uyuşmazlıkta zamanaşımı süresinin işlemeyeceği gerekçesiyle zamanaşımı def’inin reddine karar verilmesi gerekirken, eser sözleşmesindeki ilkelere uygun olarak zamanaşımının teslim ile başlayacağı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, zamanaşımı def’inin reddi sonucu itibariyle doğru olmuştur..” denildiğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
II-Dava, kooperatif ortaklığına bağlı konutun teslim edilmemesi sebebiyle kira kaybının tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davalı kooperatifçe 87 adet çok katlı konutun 2007 yılında ortaklara teslim edildiği, 87 adet villadan da inşaatı bitirilen 14 adet villanın ortaklara teslim edildiği ancak 73 adet villanın yükleniciden kaynaklanan nedenlerle kaba inşaatı yapılmış vaziyette kaldığı ve ortaklara teslim edilemediği anlaşılmıştır.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin aynı kooperatifin başka bir ortağı tarafından kira kaybı istemiyle açılan davaya ilişkin 17.11.2020 tarih, 2019/2199 E., 2020/3658 K. sayılı bozma ilamında “Ancak kooperatifin tüm ortaklarına eşit davranması Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesinin bir gereğidir. Kooperatif tarafından yapılacak inşaatların farklı parsellerde bulunması bu eşitliğin bozulmasına gerekçe olamaz, nisbi eşitliğin de somut olayda uygulanması mümkün değildir….Hal böyle olunca aynı parselde olmasa bile davalı kooperatifin aynı statüdeki üyeleri arasında aynı kur’a da çekilen villaların bazı ortaklara teslim edildiği sabit olduğuna göre Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin nisbi eşitlik ilkesi gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvuran asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer istinaf sebeplerinin incelenerek sonucuna göre bir hüküm kurulması için kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde belirtildiği üzere, davalı kooperatifçe villa için ortak olan üyelerinden bir kısmına villalarının teslim edilmiş olduğu gözetilerek davacı ortağın kira kaybı isteyebileceği kabul edilmiştir.
Diğer yandan, Yargıtay 23. H.D.’nin 17.02.2015 T., 2014/6991 E., 2015/923 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, tapu iptali ve tescile, üyelik tespitine, tahsis hakkına dayalı davalarda olduğu üzere üyelik sıfatının devamına ve üyeliğe sıkı sıkıya bağlı talepler ile ilgili olan, diğer anlatımla üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlıklarda üyelik devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemez. Somut olayda da talep, üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgili olmayıp, tahsis hakkına dayalıdır. Dolayısıyla tahsis hakkına dayalı olarak talepte bulunulduğundan zaman aşımının işlemesi mümkün değildir.
Ancak, davalı kooperatifin eşitsizliğin giderilmesi konusunda 31.05.2015 tarihli genel kurula kadar herhangi bir karar almadığı, bu genel kurulda bu doğrultuda kararlar alındığı, alınan kararların iptal edildiğine ilişkin herhangi bir iddia ve ispatın mevcut olmadığı, sonraki genel kurullarda da konutu teslim edilen/edilmeyen ortaklar için farklı aidat miktarları belirlendiği dikkate alındığında, davacının talep ettiği 24.11.2011 tarihinden, 31.05.2015 tarihli genel kurul tarihine kadar kira bedeli talep edebileceği sonucuna varılmıştır.
Buna göre İlk derece Mahkemesince, davacı ortak ile davalı kooperatif arasındaki tahsis hakkına dayalı davada zamanaşımının işlemeyeceği ve davacının 31.05.2015 genel kurul tarihine kira bedeli isteyebileceği göz ardı edilerek, bu dönemin bir kısmı ile ilgili davanın zamanaşımı, kalan kısmının da esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, HMK’nın 356/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek, 26.12.2017 tarihli bilirkişi raporundaki kira bedeli ile ilgili belirlemeler esas alınarak 24.11.2011-31.05.2015 tarihleri için hesaplanan 95.559,80 TL. yönünden davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca, davacı vekilinin diğer hususlara ilişkin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.05.2018 tarih ve 2016/828 E., 2018/294 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 95.559,80 TL.’nin 1.000,00 TL.’sinin dava tarihinden; kalan kısmının ıslah tarihi olan 16.01.2018 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 6.527,69 TL. karar ve ilam harcından peşin alınan (29,20+2.405,27=) 2.434,47 TL.’nin mahsubuyla kalan 4.093,22 TL.’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Karar tarihindeki AAÜT uyarınca 13.028,20 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihindeki AAÜT uyarınca 6.817,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan (29,20+2.405,27=)2.434,47 TL. peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan 33,50 TL. ilk masraf, 108,00 TL. tebligat gideri, 49,38 TL posta gideri, 1.000,00TL bilirkişi ücreti, 98,10 TL. istinaf yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 1.288,98 TL. yargılama giderinden davanın kabul oranına göre takdiren 876,50 TL.’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafça yapılan 11,00 TL. tebligat giderinden davanın red oranına göre takdiren 3,52 TL.’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından harcınmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak taraflara iadesine,”
III-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
IV-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
27.04.2022 tarihinde, HMK’nın 362/(1)-a. maddesi uyarınca (Ek madde 1 uyarınca yeniden değerleme oranına göre belirlenen 107.090,00 TL. kesinlik sınırının altında kaldığından) KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 28.04.2022
….