Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/194 E. 2021/427 K. 16.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)
ESAS NO : 2018/194
KARAR NO : 2021/427

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/10/2017
ESAS-KARAR NUMARASI : ………..

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkili ile davalı kooperatif arasında üyelik sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşmede kendisine yüklenen borçları yerine getirdiğini, davalı kooperatifin konut kesin maliyet bedeli çıkardığını, müvekkilinin kesin maliyet bedeline ilişkin çıkartılan bu borcun ödemesini tamamladığını, taraflar arasında 20.09.2013 tarihli taahhütname-ibraname ve üyelikten ayrılma beyannamesi başlıklı bir belge imzalandığını, bu ibranamede müvekkilinin borcunun kalmadığının açıkça yazıldığını, bu açıklama ile müvekkilinin ibra edildiğini ve üyeliğinin sonlandırıldığını, buna rağmen davalı kooperatifin açıkça hukuka aykırı olarak 06.04.2016 tarihli genel kurulda aldığı kararla yüklenici firmanın yapmış olduğu indirim şartlarının gerçekleşmediğini ve kendi yönetim kurullarının daha önce hukuka aykırı karar aldığını belirterek yapılan ibraları kendi kendine geçersiz saydığını, bu şekilde ibra ettiği üyelerinden eksik borç adı altında ücret istediğini ve müvekkili hakkında Kayseri 3. İcra Müdürlüğünün.esas sayılı dosyası ile takip başlattığını,itiraz edilmemesi üzerine takibin kesinleştiğini, yapılan ibra geçerli olup bunu geçersiz kılan genel kurul kararının açıkça hukuka aykırı olduğundan bahisle müvekkilinin anılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; 20.09.2013 tarihli hesabın ana sözleşmenin 61. maddesine uygun şekilde yapılmış bir kesin hesap maliyeti olmadığını, müteahhit ile kooperatif arasında yapılan ek kampanyalı indirim sözleşmesi ve üçlü mutabakat tutanağına dayalı bir maliyet belirlemesi olduğunu, ayrıca ibra şeklindeki bir kararın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, zira kooperatif tasfiye edilene kadar genel giderlere katılımın zorunlu olduğunu, Kooperatifler Kanununun 42. maddesi ve 34. maddesi uyarınca önceki genel kurul kararının sonraki genel kurul kararı ile iptal edilebileceğini, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “…Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesi ile davacının çıkarılan kesin maliyet bedelini ödeyerek borcunun kalmadığını, ibra edildiğini ve bu durumun kooperatifçe düzenlenen 20/09/2013 tarihli belge ile de imzalı olarak belirtildiğini beyan etmiş ise de; Bilirkişiler Doç. Dr. ……………, Prof. Dr ….. 03/07/2017 tarihli raporda; Davacının davalı kooperatif ile müteahhit arasında yapılan sözleşmeye istinaden kesin maliyet bedellerinden %10 oranında (imalat bedeli üzerinden) indirim kampanyasından yararlandığı ve ödemesini yaptığı, Davalı kooperatif ile müteahhit arasında indirim kampanyasına ilişkin sözleşmenin 3. Maddesi ve daha sonra yapılan ek protokolün 2/b maddesi uyarınca indirim kampanyasından yararlanan tüm üyelerin eksiksiz olarak 30/06/2013 tarihine kadar ödemeleri yapmamaları halinde sözleşmelerin geçersiz olacağının kararlaştırıldığı, buna bağlı olarak taraflar arasında sözleşmenin geçersiz hale geldiği, Davalı kooperatif tarafından 13/03/2016 tarihli genel kurulda %10 kampanya indirimine yönelik ödeme yapanların yaptığı eksik ödemelerin alınmasına ilişkin yönetim kuruluna yetki verildiği, ancak ödeme planı konusunda herhangi bir karar alınmadığı, kooperatif ile müteahhit arasında yapılan sözleşmenin şartlarının genel kurulda karara bağlanmamış, buna istinaden kesin maliyet hesaplanmamış olduğu için hukuki olmadığı, dolayısıyla kooperatifin 13/03/2016 tarihi bu genel kurul kararının geçerli olduğu ve davalının davacıdan alınmayan %10 imalat iskontosu bedelini tahsil edebileceği, davalı kooperatifin bu genel kurul kararından itibaren yönetim kuruluna tahsil yetkisi verilmesi sebebiyle davacıya ancak ihtar çektiği tarihten itibaren faiz talep edebileceği, dosyada buna ilişkin buna yönelik bilgi ve belge olmadığı için icra takip tarihinin temerrüde esas alınması gerektiğinin açıklanması ile davacının Kayseri 3. İcra Müdürlüğü’nün ……. sayılı takip dosyasında takipten önce temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla, faiz talebi yönünden davanın kabulü ile davacının 1.048,24 TL davalıya borçlu almadığının tespiti gerekmiş, asıl alacak yönünden ise bilirkişi raporu ile davalının talebinin sözleşmeye ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, 12.921,54 TL asıl alacaktan kaynaklı davanın reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davacı ile ibralaşma yapılmasına rağmen yeniden borç yaratılamayacağını, bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğunu, davalı kooperatif tarafından yapılan 14.04.2013 tarihli genel kurulda müvekkilinin de aralarında bulunduğu bir grup üyenin ibrasına karar verildiğini, kooperatifin üyelerden peşin ödeme alarak %10 indirim uyguladığını, müvekkilinin de peşin ödeme yaparak bu indirimden yararlandığını, söz konusu genel kurul kararının ticaret sicil gazetesinde yayımlandığını ve bu karara karşı hiçbir iptal davasının açılmadan kesinleştiğini, daha sonrasında ise davalı kooperatifin 06.04.2016 tarihinde yeniden bir genel kurul toplantısı yapıldığını ve müvekkilinin de aralarında bulunduğu daha önce ibra edilen üyelerden indirim miktarının geri istenmesine karar verdiğini, söz konusu 06.04.2016 tarihli genel kurul kararının hukuka aykırı ve tamamen keyfiyete göre alınmış bir karar olduğunu, zira genel kurul kararlarının hukuka aykırı ise bunun için Kooperatifler Kanunu 53. maddesi uyarınca 1 aylık süre içinde mahkemeye gidilerek iptal kararı alınması gerektiğini, başka bir genel kurul yaparak 3 yıl önce alınmış bir genel kurul kararının hukuka aykırılıktan bahisle iptal edilemeyeceğini, kanunun ilgili maddesine göre yönetim kurulun da böyle bir dava açma hakkının bulunmadığını, yönetim kurulu üyelerinin özensiz davranması sonucu oluşan sözde bir zararın 3 yıl önce ibra edilmiş üyelerden tazmin edilmeye çalışmasının hakkaniyete ve hukuk mantığına aykırı olduğunu, ayrıca müvekkilinin de aralarında bulunduğu birçok üyenin peşin ödeme yaparak indirimden faydalanmaya hak kazandığını, bir zarar tazmin edilecekse bunun yönetim kurulu ve peşin ödeme yapmayan üyelerden yapılması gerektiğini, müvekkilinin ibralaşma neticesinde üyelikten ayrıldığını ve tapusunu teslim aldığını, yerel mahkemenin kararında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, müvekkiline karşı haksız başlatılan icra takibinin aleyhe faize yönelik kısmının yerel mahkeme tarafından da reddedildiğini, söz konusu alacağın tek başına müvekkili tarafından hesaplanabilmesinin mümkün olmadığını beyan ederek, kararın kaldırılmasını talep etmektedir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, kooperatif inşaat maliyet bedelini içeren parasal yükümlülük yönünden davacı üyenin davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Bir kooperatif ortağı, istifasının kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur. İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermesi gerekirken vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve/veya genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden talep halinde sorumlu olacaktır.
Somut olayda; davacı ve davalı kooperatif yetkililerinin imzasını taşıyan 20/09/2013 tarihli “Taahhütname- İbraname ve Üyelikten Ayrılma” başlıklı belge ile davacının kooperatiften istifa ettiği ve davalı tarafından ibra edildiği sabittir. Belgede kooperatif temsilcilerinin de imzalarının bulunması nedeniyle ayrıca tebliğe gerek olmaksızın davacının üyeliğinin bu tarih itibariyle sonlandığı açıktır.
Davalı kooperatif ile dava dışı yüklenici arasında yapılan anlaşma uyarınca inşaat maliyet bedeli ile ilgili olarak kooperatif üyelerine uygulanan indirimin, davacının istifasından sonra alınan 13/03/2016 tarihli genel kurul kararı uyarınca davacıdan talep edildiği anlaşılmaktadır. Davacıdan talep edilen bu bedelin inşaat maliyeti olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu bedel, davacının istifasından önce alınan 14/04/2013 tarihli genel kurul kararı kapsamında üyelerin ödemesi gereken miktardan mahsup edilmiştir. Bunun yanında, davacının istifasına ilişkin belge ile de davacının kooperatife borcunun bulunmadığı kabul edilmiştir. Buna göre, genel hizmetlerden yararlanmaya ilişkin olmayan bu mahsup bedelinin davacının üye olmadığı dönemde alınan genel kurul kararı ile tekrar talep edilmesi mümkün değildir.
Bu açıklamalar kapsamında, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği halde kısmen kabul kararı verilmesi uygun bulunmadığından Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının düzeltilerek esas hakkında yeniden karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,b,2 gereğince, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce ………E., ………K. sayılı dava dosyasında verilen 25/10/2017 tarihli KARARIN DÜZELTİLEREK ESAS HAKKINDA YENİDEN KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre:
“1.Davanın kabulü ile davacının davalıya 12.921,54 TL borçlu olmadığının tespitine,
2.Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 220.67 TL peşin harç, 800,00-TL bilirkişi ücreti ve 214,40-TL posta gideri olmak üzere toplam 1.264,27-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3. Alınması gereken 882,68 TL harçtan peşin olarak yatırılan 220,67-TL’nin düşümü ile kalan 662,01 -TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5. Kullanılmayan gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,”
II-Peşin alınan istinaf harçlarının iadesine,
III-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
16/03/2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya yetmiş sekiz bin altı yüz otuz (78.630,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır