Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/1596 E. 2021/930 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13.12.2017
ESAS-KARAR NUMARASI : ….
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin 2007 yılından beri ortağı olduğunu, bir dönem kooperatif denetçisi olarak görev yaptığını, sağlık problemini kooperatife ilettiğini ve ödemeleri yapacağını bildirerek işlem yapılmamasını istediğini, ancak 19.12.2016 tarihinde borç durumunu öğrenmek ve ödeme yapmak için davalı kooperatife gittiğinde kooperatif yönetim kurulunun 15.07.2016 günlü kararı ile aidat borcunu ödemediği gerekçesiyle kooperatif üyeliğinden çıkarıldığını öğrendiğini, çıkarma işleminin açıkça hukuka ve kooperatif ana sözleşmesine aykırı olduğunu, müvekkiline ikinci ihtar ve çıkarılmaya ilişkin kararın tebliğ edilmediğini, yaşadığı ağır sağlık problemlerinin davacı açısından mücbir sebep teşkil edeceğini, ihtarda talep edilen borç durumunun gerçeği yansıtmadığından yönetim kurulunun davacının ortaklıktan ihracına ilişkin kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın ihraç kararına karşı yasal sürede dava açmadığını, öncelikle davanın süre yönünden reddi gerektiğini, davacıya yapılan tebligatların bir kısmının bizzat kendisine bir kısmının ise MERNİS adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine uygun olarak yapıldığını, davacının ihraca konu borçlardan haberdar edildiğini, huzur hakkı alacaklarının borçlarından mahsup edilmesi gerektiği yönündeki iddiaların bu dava kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamayacağını, itiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı dava açılabileceğini, davacının usule ve hukuka uyar şekilde ortaklığı sona erdiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi’nce “…Ana sözleşmenin ortaklıktan çıkmayı düzenleyen 13. maddesinde, her ortağın hesap senesi sonundan en az 1 ay önce yönetim kuruluna yazıyla başvurmak suretiyle ortaklıktan çıkabileceği, yönetim kurulunun bu hükme uygun olarak yapılacak isteğe rağmen yazılı başvurunun kooperatif kayıtlarına girişinden itibaren 1 ay içinde kabulden kaçınırsa ortağın çıkma isteğini noter aracılığıyla yönetim kuruluna bildireceği, bildiri tarihinden itibaren çıkmanın gerçekleşeceği öngörülmüştür.
Sıfat, dava konusu subjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir.
Davacının yargılamanın devamı sırasında ortaklıktan istifa ettiği davalı kooperatifin bu isteği kabul ettiği, buna ilişkin yönetim kurulu kararı alındığı anlaşıldığından açık kapı ilkesi gereği davacının ortaklık sıfatı kalmadığından husumet/sıfat yokluğundan davanın REDDİNE…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Dava açıldıktan sonra, kooperatifin, sağlık problemleri yaşayan davacıya borçların ödenmesi şartları karşılığında ferdileştirme aşamasında bulunan, bitmiş taşınmazın verileceğini söyleyerek ödenemeyen borçların tahsilatını 28.02.2017 tarihinde yaptığını, davalı kooperatifin borçları tahsil etmesine rağmen tapuyu vermeye yanaşmadığını, tapu vermeden ortaklıktan çıkarılan davacıdan 20.03.2017 tarihinde el yazılı istifa dilekçesi aldığını, ancak bununla da yetinmeyen davalının istifa dilekçesinden 34 gün sonra 24.04.2017 tarihinde davacıya tapu devrini yaptığını, mantıken davacının çıkartılmış olduğu kooperatif üyeliğinden istifa ettirilmesinin yasal dayanağının olmadığını, zira ortaklıktan çıkarılmış olan davacının ortaklıktan istifa etmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki bu işlemin tapu verme baskısı altında yapıldığını, hal böyle iken davalının aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, kooperatif yönetim kurulunca alınan ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin . sayılı dava dosyasında verdiği 13.12.2017 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın düşümü ile kalan 23,40-TL harcın davacıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
16.06.2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.