Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/1434 E. 2022/914 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
(K A R A R I K A L D I R A R A K
Y E N İ D E N E S A S H A K K I N D A K A R A R)
ESAS NO : 2018/1434
KARAR NO : 2022/914

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/11/2017
ESAS-KARAR NUMARASI : 2015/56E., 2017/860K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin duruşmalı yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkilinin … Havalimanın güvenlik hizmetlerini ihale yoluyla davalıdan temin ettiğini, dava dışı işçiler … ve … tarafından işçilik alacakları için dava açıldığını, müvekkili aleyhine alacağa hükmedildiğini ve kararın kesinleştiğini, alacak ve ferileri için davacı tarafından 13.02.2014 tarihinde 11.415,70 TLve 17.153,85 TL ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki sözleşme ve eklerinde sorumluluğun davalıya ait olduğunun kararlaştırıldığını ileri sürerek, 28.569,55 TL’nin davalıdan 13.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizin ve faizin %18 KDV sinin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 4857 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca asıl işverenin sorumlu olduğunu ve asıl işverenin alt işverene rücu imkanının bulunmadığını, davacının taleplerinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “…4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Dava konusu olayda da, anılan madde hükmü uyarınca davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl (üst) işveren, davacı (alt) işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim, TBK’nın 167. maddesinde “Aksi karşılaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yani, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28.01.2014 tarih ve 2013/22286 E., 2014/2147 K; 25.02.2014 tarih ve 2013/23685 E., 2014/5067 K. sayılı ilamları ile Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 23.06.2014 tarih ve 3992 E., 4794 K.; 13.11.2014 tarih ve 9000 E., 7235 K; 30.10.2014 tarih ve 1137 E., 677 K; 26.10.2015 tarih ve 5859 E., 6854 K. sayılı ilamları da bu yöndedir. Somut olayda güvenlik hizmeti alımına ilişkin sözleşmeler ve eki şartnamelerin incelenmesinde fiili işçilik alacakları dışındaki iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarından tümüyle yüklenicinin sorumlu olacağına dair hükmün bulunduğu, mahkememizce alınan 25.09.2017 tarihli bilirkişi raporunda her ne kadar bu yönde bir düzenlemenin bulunmadığı ifade edilmiş ise de hukuki nitelendirme mahkememize ait olduğundan bilirkişi raporundaki bu değerlendirmeye itibar edilmemiş olup, dosya kapsamında alınan 12.07.2015 tarihli kök ve 03.05.2017 tarihli ek bilirkişi raporu ile mahkememizce alınan 25.09.2017 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplamanın aynı olduğu anlaşıldığından yeniden hesaplama yapılması yoluna gidilmeyerek yapılan hesaplama sonucunda davacının yaptığı, Bursa 4. İcra Müdürlüğü’nün 2014/1213 E. Sayılı dosyasına 13.02.2014 tarihli ödemenin 13.662,92 TL’si Bursa 4. İcra Müdürlüğü’nün 2014/1211 E. Sayılı dosyasına yaptığı 13.02.2014 tarihli ödemenin 10.815,37 TL’si olmak üzere toplam 24.478,29 TL’nin davacı tarafından davalıya rücu edilebileceği…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Karara dayanak alınan bilirkişi raporunda varsayıma dayalı olarak yapılan hesaplamaları kabul etmediklerini, söz konusu icra dosyaları incelendiğinde icra emirlerinin ilama aykırı olmadığının görüleceğini, bilirkişinin net alacak miktarları üzerinden takibe geçilmesi gerektiği yönündeki görüşünü kabul etmediklerini, eksik hesaplama yapıldığını, işçilerin alacaklarının tamamından davalının sorumlu olduğunun aşikar olduğunu, mahkemece faize KDV uygulanması yönünden karar verilmediğini beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:Taraflar arasında bağıtlanan sözleşme ve ek teknik veya idari şartnamelerin hiçbirisinde asıl işveren olan davacının işçilik alacaklarından ötürü müvekkili şirkete rücu etmesine olanak sağlayan düzenleme bulunmadığını, işçilik alacaklarını ihale makamı olarak davacının ödemek zorunda olduğunu, “ödeme tarihinden itibaren” avans faizine hükmedilmiş olmasının “faize faiz işletilemez” kuralına aykırı olduğunu, zira davacı kuruluşun söz konusu icra dosyalarına yaptığı ödemeler arasında “faiz” kalemlerinin de bulunduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi kapsamında davacının üst işveren sıfatıyla ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarının davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
1-Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki istinaf sebeplerinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınıp hizmetin devamı sağlanmaktadır. Bu halde İş Hukuku prensiplerine göre; işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır. İhbar tazminatından da son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır( Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/1763 E, 2021/2455 K sayılı 21.12.2021 tarihli ilamı) .
Somut olayda; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kesinleşmiş mahkeme ilamı kapsamında başlatılan takip konusu alacağın net miktarının hesabı yoluna gidilmesi doğru olmamıştır zira davacının ödemiş olduğu zarar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen ilama dayalıdır. Dairemizce, davacı vekilinin bir kısım istinaf itirazları kapsamında yeniden inceleme yapılması ve rapor alınması için duruşma açılmış ve daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınması kararlaştırılmıştır.
02/02/2022 tarihli ek raporda; “…tarafımca daha önce yerel mahkemeye sunulan kök ve ek raporlardaki hesaplamalarda bir değişiklik olmadığı, ancak Mahkemece davalının rücuun kapsamının 1/2 olması gerektiği yolundaki savunmasına ve istinafına itibar edildiği takdirde kök raporda hesaplanan rücu alacağı olan 24.478,29 TL yerine bunun yarısı olan 24.478,29 / 2 = 12.239,15 TL’nin esas alınması gerekeceği…” kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi ek raporu ile bildirilen görüş istinaf itirazlarını karşılamadığından yeni bir bilirkişiden rapor alınmıştır. 15/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda ise; sorumluluğa ilişkin ilkeler açıklanarak, davacı idarenin dava dışı işçiler … ve …’a asıl işveren sıfatıyla ödediği tutardan alt işverenlerin sorumlu olduğu miktarın 26.437,57 TL olduğu hesaplanmıştır.
Dairemizce, son yapılan hesaplamalar dosya kapsamına uygun görüldüğünden, davacı vekilinin bir kısım istinaf itirazları kapsamında HMK’nın 356/(2). maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi hükmünün kaldırılması ile davanın kısmen kabulüne dair yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle; Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/56E., 2017/860K. sayılı dava dosyasında verdiği 30/11/2017 tarihli kararına yönelik davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-a) Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine.
b)Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile: Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/56E., 2017/860K. sayılı dava dosyasında verdiği 30/11/2017 tarihli HÜKMÜNÜN KALDIRILMASINA, YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA.
Buna göre:
“1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 26.437,57-TL’nin ödeme tarihi olan 13.02.2014 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine.
2-Alınması gereken 1.805,96 TL harçtan peşin alınan 487,90 TL harcın düşümü ile kalan 1.318,10 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Peşin ve başvuru harcı olarak alınan toplam 658,00 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacının dosya, pul, davetiye, yazışma ve bilirkişi ücreti olarak sarf ettiği 4.605,00TL’nin haklılık oranına göre 4.261,36 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde, istek halinde masrafı içerisinden alınmak kaydıyla davacıya iadesine,
5-A.A.Ü.T. Uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalının dosya, pul, davetiye, yazışma ve bilirkişi ücreti olarak sarf ettiği 540,00 TL’nin haklılık oranına göre 40,29 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-A.A.Ü.T. uyarınca 2.131,98 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

3-a)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.672,11-TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak alınan 419,00-TL’nin mahsubuyla kalan 1.253,11‬-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına.
b)Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının ve gider avansından harcanmayan kısmın iadesine,
4-A.A.Ü.T. uyarınca 5.100,00-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine.
5-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
6-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
31/05/2022 tarihinde, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, davacı vekili Av. …’ın yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda,
HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 31/05/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …