Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/1205 E. 2021/1668 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 27/10/2017
ESAS-KARAR NUMARASI : …

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, davalı kooperatif nezdinde birçok usulsüzlük olduğunu, ortaklara ek külfetler getiren kararlar alındığını, iptal davalarına ve kesinleşen kararlara rağmen benzer kararların tekrar alındığını ileri sürerek, 15.06.2014 günlü genel kurulda alınan 12. madde hariç diğer tüm tüm kararların iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iptalini istediği genel kurul kararlarına karşı açık bir muhalefetinin bulunmadığını, ret oyu kullanılmasının dava açılması için yeterli olmayacağını, kararların oy çokluğu ile alındığını savunmuş; daha sonraki beyanlarında davacının üyelikten istifa ettiğini, istifasının kabulü ile üyeliğinin sona erdiğini, genel kurula itiraz davasının üyeler tarafından açılabileceğini, üyelikten istifa halinde davacı sıfatının kalmayacağını belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “…Dava tarihi olan 14.07.2014 tarihinde davacının kooperatif üyesi olduğu, dava sırasında davacının kooperatif üyeliğinden istifa ettiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Taraflar kooperatif üyeliğinden istifa eden davacının genel kurulun iptali istemiyle açılan davaya devam edip edemeyeceği konusunda uyuşmazlık vardır. Her şeyden önce davacının kooperatif üyeliğinin istifa ve bu istifanın 26.07.2016 günlü yönetim kurulu kararı ile kabul edilmekle davacının kooperatif üyeliğinin sona erdiği açık olup, dava sırasında üyeliğinin sona erdiğini davacıda kabul etmektedir. Davacı dava açtığı tarihte üye olduğunu, dava şartının yerine geldiğini, daha sonra üyelikten istifa etmekle bu sıfatının sona ermeyeceğini iddia etmektedir. Ne var ki, genel kurulun iptali istemli davayı kimlerin açabileceğini Kooperatifler Kanunun 53. Maddesinde sayılmıştır. Genel Kurula katılan ve muhalefet oyu kullanan genel kurul üyeleri, genel kurul kararlarının iptali istemiyle dava açma hakkına sahiptir. Bu hak üyelik sıfatına sıkı sıkıya bağlı haklardan olup, üyelik sıfatı sona ermekle davacı sıfatı sona erecektir. Davanın açıldığı tarihte davacı sıfatı varken, üyeliği yargılama aşamasında sona eren kişi davacı sıfatını yargılama sırasında kayıp ettiğinden davanın aktif dava ehliyeti başka deyişle davacı sıfatı yönünden reddine karar verilmesi gereklidir.
Davacı sıfatının varlığı HMK 114/1-d hükmüne göre olumlu dava şartı olup, Mahkemece davacı sıfatı yargılamanın her aşamasında resen gözetilecektir.
Açıklanan hususlar gözetilerek davanın, yargılama sırasında davacı sıfatının kayıp edilmiş olması nedeniyle HMK 114/1-d Maddesi ve HMK 115/1 Maddesi gereğince reddi gerekmiş ve Davanın; dava sırasında dava şartının ortadan kalkması ve davacının kooperatif üyeliğinden ayrılması nedeniyle REDDİNE … ” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davacı müvekkilinin dava devam ederken kooperatif üyeliğinden istifa etmesinin, davacı sıfatını yitirmesine neden olmayacağını, davacı müvekkilinin kooperatif üyeliğinden istifa etmesinin davanın devamında hukuki yararının kalmadığını göstermediğini, genel kurulda alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
II- Dava, kooperatif genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Yargılama sürecinde davacının davalı kooperatif üyeliğinden istifa ettiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Genel kurul kararının iptali davasını 1163 sayılı Kooperatif Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca ancak kooperatifin ortağı açabilir. Hukuki yarar dava koşulu olup, mahkeme dava şartlarını re’sen incelemekle görevlidir. Hukuki yararın sadece dava tarihi itibariyle değil, dava devam ettiği sürece ve hükmün kesinleşmesine kadar devamı da gereklidir. Dava koşulu olan üyelik sıfatının kararın kesinleşmesine kadar devam etmesi gerekir. Aksi halde davacının dava açmakta hukuki yararı kalmayacağından davanın bu sebeple usulden reddi gerekir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/(1)-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir.
Taraf ehliyeti ise davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti ve dava ehliyeti davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir.
İlk derece mahkemesince, kooperatif ortaklığından istifa eden davacının artık genel kurul kararının iptalini istemekte hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle, davanın HMK’nın 114/(1)-h ve 115/(2) madde hükümleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davacının taraf ve dava ehliyeti bulunmasına rağmen yukarıda açıklanan kavramlar birbirine karıştırılarak davacının hem aktif dava ehliyetini, hem de davacı sıfatını kaybettiğinden söz edilmesi, hüküm fıkrasında da taraf ve dava ehliyeti ile ilgili HMK’nın 114/(1)-d maddesine dayanılması hatalı olmuştur.
Bu durumda Dairemizce, HMK’nın 355 ve 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davalı aleyhine açılan davanın HMK m. 114/(1)-h ve 115/(2) gereği hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine dair yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca, davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK m. 355 ve 353/(1)-b.2. gereğince, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…. sayılı dava dosyasında verdiği 27/10/2017 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre:
“1- Davanın HMK m 114/(1)-h, 115/(2) gereği hukuki yarar dava şartının ortadan kalkması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 1.980,00 TL avukatlık ücretin davacıdan alınarak davalı Kooperatife verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflarına iadesine,
5- Peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile 34,10 TL eksik harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye irat kaydına,”
III-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL. istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL.’nin düşümü ile kalan 23,40 TL.’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
IV- Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine,
V-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
10/11/2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 12/11/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …